Naftalin kokan ideolojiler bugünü kucaklamaktan uzaktır…
İsrail'in her vurduğuna sahip çıkan bir sol oluştu... Savaşı kınamak ayrı
şeydir, sahip çıkmak ayrıdır.
Hizbullah, Hamas gibi örgütler şeriatçı, cihatçı örgütlerdir…
Şeriatçı örgütler, sonuçta kelle kesen, kurallarına uymayana ceza kesen,
başkasının yaşamasına olanak tanımayan, tek doğru, tek tanrı, tek inanç gibi
kavramlara inanan ve kendisi gibi olmayanlara karşı hoşgörülü olmayan cihatçı
yapılardır. Hizbullah ve Hamas gibi örgütler buna örnektir. Bunları
ortaklaştıran başka bir özellikte arkasında maddi ve manevi gücün İran
olması...
Hizbullah, Lübnan birliğini hiçe saymış, Lübnan ordusundan daha fazla
insanı istihdam ettiği ordusu ve silahlı güce sahiptir... Meclisinde veto
hakkına sahiptir. İstemediği, işine gelmeyen her şeyi veto ederek demokrasi,
eşit söz hakkını ortadan kaldırmıştır...
Hizbullah Lübnan'da yaşayan Şiilerin hakkını korumak adına adım atmış, daha
sonra İran çıkarı ne gerektiriyorsa ona göre tavır belirleyen uydu bir örgüte
dönüşmüştür... Kısaca Hizbullah aslında İran’ın tetik çeken sivil/askeri
kuruluşudur...
Yemen'de İsrail’e füze fırlatan Husi güçleri de Hizbullah, Hamas ikilisi
ile ortak hareket etmekte, aynı ideoloji ve bakış açısına sahiptir...
Arap dünyası neden bu örgütlere sahip çıkmadığını, arkasında gerçek anlamda
durmadığını sanırım anlamışsınızdır, çünkü Şiilerin güçlenmesi ve politikaya
yön verir hale gelmesi Sünni Arap dünyasında kabul edilecek şey değildir...
Bunun açık yönünü Suriye iç savaşta tarafların arkasında ki güçlere bakarak
rahatlıkla söyleyebiliriz...
Cihatçı örgütlere maddi, askeri, lojistik destekler bu ayrımı çıplak olarak
ortaya koyar...
Hem Şii hem de Sünni cihatçı örgütlere maddi yardım yapan küçük
devletçiklerin prensleri de söz konusu olmuş olması onları bağımsız tercihleri
değil, onları ona zorlayan İngiliz ve Amerikan (kısaca emperyalist devletler)
çıkarını da görmek gerek…
İster Şii, ister Sünni tüm siyasi İslami hareketler insanlık için tehlikeli
olarak algılıyorum, onların varlığı savaş, kelle kesmek, cihat anlamına
gelmektedir...
İslam dini kendi içinde reform yapamadığı sürece, nefret söylemini
besleyen, büyüten özelliğini ne yazık ki tüm dünyada korumaktadır...
Avrupa'da göçmen hareketi ve siyasi İslam'ın hedef gözeterek saldırıları
Avrupa faşizmini büyüttü, şimdi iktidara en yakın partiler konumuna getirdi.
Faşizmin iktidara gelmesini ikinci dünya savaşında gördük...
Bugün Avrupa'da göçmenlere ayrım gözetmeden saldırılar küçük adımlar ile
başlamış durumda, ne yazık ki bunu engelleyecek örnek gösterilecek herhangi bir
İslami ülke yok...
Tüm İslami ülkelerde kargaşa, çatışma, ekonomik kriz ve buna bağlı siyasi
kriz var...
Bu çatışmadan en iyi yararlanan ülke ne yazık ki İsrail devletidir...
Şimdi, İsrail devletinin saldırılarını kınayarak aslında esas sorulması
gereken soruların üstü örtülüyor, bugün İsrail hesapsız hareket ediyorsa,
gelişen faşizm ve onun yaratmış olduğu atmosferdir...
İsrail saldırılarının durdurulması ancak cihatçı siyasi İslam’ın
dağıtılmasından geçiyor, çünkü cihatçılar İsrail’in ekmeğine ekmek katmaktan
başka bir şey yapmıyorlar, onlar için kanal açıp, oradan siyasi manevra alanı
yaratıyorlar...
Solun duruşu bana göre sınıfsız toplumu savunan bir ideolojik duruş
değildir, ulus devlet anlayışını aşamamış, geri kalmış, kendisi ile
yüzleşmemiş, ideolojik duruşunu çağın ihtiyacına göre belirleyememiş
muhafazakar soldur...
Sol; dinamiktir, zamanın, çağının sorunlarını belirler ve ona göre duruşunu
belirler ve saldırı ve savunma aracını geliştirir...
Naftalin kokan ideoloji ile bugün ne anlaşılır ne de ona uygun politika
geliştirilir, gelinen noktada siyasi İslam ile ortak hareket eden bir sol
yaratılır...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.