Galata Gazete


29 Eylül 2024 Pazar

Naftalin kokan ideolojiler bugünü kucaklamaktan uzaktır…

Naftalin kokan ideolojiler bugünü kucaklamaktan uzaktır…

İsrail'in her vurduğuna sahip çıkan bir sol oluştu... Savaşı kınamak ayrı şeydir, sahip çıkmak ayrıdır.

Hizbullah, Hamas gibi örgütler şeriatçı, cihatçı örgütlerdir…

Şeriatçı örgütler, sonuçta kelle kesen, kurallarına uymayana ceza kesen, başkasının yaşamasına olanak tanımayan, tek doğru, tek tanrı, tek inanç gibi kavramlara inanan ve kendisi gibi olmayanlara karşı hoşgörülü olmayan cihatçı yapılardır. Hizbullah ve Hamas gibi örgütler buna örnektir. Bunları ortaklaştıran başka bir özellikte arkasında maddi ve manevi gücün İran olması...

Hizbullah, Lübnan birliğini hiçe saymış, Lübnan ordusundan daha fazla insanı istihdam ettiği ordusu ve silahlı güce sahiptir... Meclisinde veto hakkına sahiptir. İstemediği, işine gelmeyen her şeyi veto ederek demokrasi, eşit söz hakkını ortadan kaldırmıştır...

Hizbullah Lübnan'da yaşayan Şiilerin hakkını korumak adına adım atmış, daha sonra İran çıkarı ne gerektiriyorsa ona göre tavır belirleyen uydu bir örgüte dönüşmüştür... Kısaca Hizbullah aslında İran’ın tetik çeken sivil/askeri kuruluşudur...

Yemen'de İsrail’e füze fırlatan Husi güçleri de Hizbullah, Hamas ikilisi ile ortak hareket etmekte, aynı ideoloji ve bakış açısına sahiptir...

Arap dünyası neden bu örgütlere sahip çıkmadığını, arkasında gerçek anlamda durmadığını sanırım anlamışsınızdır, çünkü Şiilerin güçlenmesi ve politikaya yön verir hale gelmesi Sünni Arap dünyasında kabul edilecek şey değildir... Bunun açık yönünü Suriye iç savaşta tarafların arkasında ki güçlere bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz...

Cihatçı örgütlere maddi, askeri, lojistik destekler bu ayrımı çıplak olarak ortaya koyar...

Hem Şii hem de Sünni cihatçı örgütlere maddi yardım yapan küçük devletçiklerin prensleri de söz konusu olmuş olması onları bağımsız tercihleri değil, onları ona zorlayan İngiliz ve Amerikan (kısaca emperyalist devletler) çıkarını da görmek gerek…

İster Şii, ister Sünni tüm siyasi İslami hareketler insanlık için tehlikeli olarak algılıyorum, onların varlığı savaş, kelle kesmek, cihat anlamına gelmektedir...

İslam dini kendi içinde reform yapamadığı sürece, nefret söylemini besleyen, büyüten özelliğini ne yazık ki tüm dünyada korumaktadır...

Avrupa'da göçmen hareketi ve siyasi İslam'ın hedef gözeterek saldırıları Avrupa faşizmini büyüttü, şimdi iktidara en yakın partiler konumuna getirdi.

Faşizmin iktidara gelmesini ikinci dünya savaşında gördük...

Bugün Avrupa'da göçmenlere ayrım gözetmeden saldırılar küçük adımlar ile başlamış durumda, ne yazık ki bunu engelleyecek örnek gösterilecek herhangi bir İslami ülke yok...

Tüm İslami ülkelerde kargaşa, çatışma, ekonomik kriz ve buna bağlı siyasi kriz var...

Bu çatışmadan en iyi yararlanan ülke ne yazık ki İsrail devletidir...

Şimdi, İsrail devletinin saldırılarını kınayarak aslında esas sorulması gereken soruların üstü örtülüyor, bugün İsrail hesapsız hareket ediyorsa, gelişen faşizm ve onun yaratmış olduğu atmosferdir...

İsrail saldırılarının durdurulması ancak cihatçı siyasi İslam’ın dağıtılmasından geçiyor, çünkü cihatçılar İsrail’in ekmeğine ekmek katmaktan başka bir şey yapmıyorlar, onlar için kanal açıp, oradan siyasi manevra alanı yaratıyorlar...

Solun duruşu bana göre sınıfsız toplumu savunan bir ideolojik duruş değildir, ulus devlet anlayışını aşamamış, geri kalmış, kendisi ile yüzleşmemiş, ideolojik duruşunu çağın ihtiyacına göre belirleyememiş muhafazakar soldur...

Sol; dinamiktir, zamanın, çağının sorunlarını belirler ve ona göre duruşunu belirler ve saldırı ve savunma aracını geliştirir...

Naftalin kokan ideoloji ile bugün ne anlaşılır ne de ona uygun politika geliştirilir, gelinen noktada siyasi İslam ile ortak hareket eden bir sol yaratılır...

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.