Kırlangıçlar Susamışsa
Hidroelektrik santraller (HES) için derelerin sularına el
konulması üzerine son yıllarda gündemimizden hiç eksik olmayan direnişlerdir.
Karadeniz'in dereleri boldur, o bol derelerde bol bol santral kurarız
uyanıklığı içinde olan şirketler, halkı ve doğayı hiçe sayarak bir bir
santraller kurdular. Bu kurulan santraller uzun ömürlü değildir ama kurulması
siyasi irade istemiştir. Şirketlerde devletten geçinmeye alışmış oldukları
için, devlet isterse bizde yaparız anlayışı ile doğayı yağmaya girişmişlerdir.
İlk santraller kurulduğunda yerel halk çok tepki göstermemiştir, çünkü ne
olacağını gözleri ile görmeleri gereklidir. Derelerin suları çekilip yerine
sadece taş kaldığında santrallerin öyle masum bir şey olmadığını anladılar,
çünkü suyun tutulması ve bırakılması konusu anlatıldığı gibi değildir... Suyunu
kaybedenler elbette o can havli ile seslerini yükselttiler, bunları duyanlar
kendi derelerinde santral kurulacağını duyar duymaz direnişe geçmesi doğaldır,
çünkü su olmazsa onların orada olmasının anlamı yoktur... Her toprağın sesi
vardır, her ses bir dildir... O toprakta yaşayanlarında dilleri toprağın sesine
yakındır... Doğanın sesini orada yaşayanların seslendirmesi, sessiz doğanın
hakkını savunulması kaçınılmazdır ama devlet öyle kurnazdır ki, yasaları ona
göre yapmıştır, çünkü devlet geleneği adım atmadan ya yasaları düzenler ya da
önüne engel gelirse ona göre yasa çıkarır, her adımını yasalardan alan meşru
davranış olarak gösterir...
Karadeniz insanı Çernobil’den gelen radyasyon ile kanser
olmuşken, bir de derelerinin suyunun ellerinden alınması ile çaresiz konuma
düşürüldüler, fakat çaresizlik kısa sürede yerini direnişe, ortak mücadeleye
bıraktı...
Kırlangıçlar Susamışsa filmi bu direnişin belgesel tadında
kurgu ve doğaçlamanın iç içe geçtiğini beyaz perdeye yansıyan ışığı bize
bıraktığı iz olarak görmekteyiz. İmgeseldir. Bir çocuğun kırlangıç yuvasını
merak etmektedir amcası ona bir kırlangıç yuvasının sırrını anlatır ve
gösterir. Bir kuru ot, toprak ve su ile oluşur kırlangıç yuvası. Onların yuvası
toprak yüzeyinde değildir, doruklarda, yukarıdadır. Yaylada yaşayan Karadeniz
insanı gibidir... Kırlangıçlar düz yere konamaz, konarsa da kalkamaz...
Doruklarda yaşayan insanların elinden suyu alırsanız yuvanın en büyük harcı su
yok olursa yuvaları da dağılacaktır.
Derelerin savunması aynı zamanda yuvalarını koruma
mücadelesidir...
Film, HES mücadelesini doğanın, toprağın, orada yaşayan
halkın sesini beyaz perdeye aktarılmıştır. Orada konuşulan yerel dil (antik
Yunanca) olduğu gibi perdeye aktarılmıştır. Zaman zaman Türkçe konuşanlar,
kendi doğal ortamlarında ana dillerini konuşmaktadır. Filmin esas imgesini
taşıyan çocuk ve direnişi örgütleyenlerden olan amcası arasında konuşma dili
Türkçedir. Çocuk hiçbir zaman ana dilini konuşmaz film boyunca, ana dilini
anlamaktadır ama konuşmuyor... Yaşadığımız zamanın gerçekliği tüm çıplaklığı
ile filmin içine dantel gibi işlenmiştir.
Film amatör ruhla, doğanın koşullarına uygun küçük bir ekip
tarafından çekilmiştir. Zaman zaman direnişi gösteren kareler, olayın gerçek
zamanlı çekimine uygun o anda kullanılan kameradır. Öyle hadi çekim için sahne
kuralım, siz rol yapın denmemiş, olayı gerçek zamanlı olarak çekmiş ve filmin
içine kurgulanmıştır. Direniş bir kırlangıç imgesi ile gerçek zamanlı ve gerçek
olayın üzerine oturmaktadır.
Filmde en öne çıkan kameranın kullanımıdır, doğa öyle ışık
oyunu oynamaktadır ki, anlık çekim yapıldı yapıldı, çünkü doğa kurguya göre
görüntü vermez, aynı ışığı yakalama şansları yoktur... Anlık hava değişimi
doğaçlama konuşmaları ortaya çıkarmış ve o sıcaklık, samimiyet seyirciye
ulaşmaktadır.
Benim izlediğim sinema salonunda alt yazıları İngilizce
olarak gördüm, fakat Türkiye gösterimleri için Türkçe altyazı yapılması
gerektiğini salondakilerde seslendirdi, İngilizce anlayanlar ne demek istediğini
anladı ama Türkçe dışında dil bilmeyenler için sadece Karadeniz'in eşi benzeri
olmayan ışık oyunlarını ve doğasını seyretti...
Doğaçlama olanı ve amatör ruhla yapılan her şeyi severim,
fakat bu filmde kurgu ve içine imgeler ile işlenen öyküsünde bir bütünlük
sağlamış. Film doğanın içinde, toprağın, insanın sesini duyuyorsunuz. O
insanları çaresiz bırakan bir devlet gücünü ve o çaresizlik ortamında direnişin
örgütlü gücünü görmekteyiz.
Bugün ülkemize hala direnişler vardır, devleti arkasına alan
şirketlerde insanları, doğayı yağmalamaya devam etmektedir.
Yaşam için direniş…
Dereler yok olursa göçmen kuşlar yollarını bulamaz. Dönse dahi
kırlangıç yuva yapacak bir su damlası bulamaz. Yuvasız kırlangıcın orada yaşama
şansı yoktur, ya göçüp gidecek ya da son nefesini orada verecektir. Bir yuvayı
yok ederseniz, yaşamı yok etmiş olursunuz… Yaşam devam etsin diyedir derelerin
varlık mücadelesi, dereleri insanların elinden aldığınız an, sadece insanın
değil, börtünün böceğin, kırlangıcında sonunu hazırlarsınız ve geriye sadece
taş yığını kalır…
Fırsatınız olursa bu filmi kaçırmayın, kazanacağınız çok şey
var...
İsmail Cem Özkan
Kırlangıçlar Susamışsa
Yönetmen: Muhammet Çakıral
Yapımcı: Muhammet Çakıral, Murat Başman
Senarist: Muhammad Çakıral
Oyuncular: Murat Sarı, Burak Sarı, Hamit Demir, Havva Sarı, Ali Dursun, Elif
Canbolat, Cihan Semiz, Ömer Küçük, Gamze Dursun
Müzik: Cem Tarım
Görüntü Yönetmeni: Erdal Eksert
Yapım: Trabezunta Film
Yapım Yılı: 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.