Kene Sadece Kene Değildir!
Kene dediğiniz canlı, öyle sadece dağda, bayırda denk
geldiğiniz ufak bir parazit değil artık. Yıllar içinde Karadeniz’in kıyısından
Trakya’nın köylerine kadar uzanan geniş bir hatta yerleşmiş durumda. Kene var,
evet, ama mesele o değil. Mesele, ölümcül olanlar nerede, nasıl yayılıyor ve
biz buna karşı ne yapıyoruz?
Peki, bu ölümcül olan tür nereden geldi de bir bölgede ölüm
saçar oldu? Bu konuda birçok şey söylenebilir; çünkü biyolojik silahların
deneme alanı genelde orada yaşayanların haberi olmadan, teknoloji sahibi
ülkeler tarafından seçilir ve sonucunda ne olacağı izlenir. Savaş silahları
önce test edilir, sonra elde edilen verilerle daha ölümcül hâle getirilir ve
satışa hazır biçimde ya da savaşın gizli silahı olarak bir yerlere kaydedilir.
İnsanlık tarihi kadar eski olan savaşlarda biyolojik
silahlar hemen her zaman kullanılmıştır. Dönemin salgın hastalıkları, karşı
tarafın saflarına ulaştırılmaya çalışılır; su yollarına karıştırılır, kuyulara
atılır, hatta vebalı insanlar kalelerin surlarının üzerinden içeri atılır…
“Savaşta her şey mubah” diyen güçler hep olmuştur. Biyolojik silah üreten bu
güçler, kendi ülkeleri dışında, genellikle üçüncü dünya ülkelerinde denemeler
yapar; çünkü bu ülkelerde yaşayanların hakları yok sayılır!
Savaş için üretilmiş ve silah hâline getirilmiş böcekler,
yaşamımızın her alanında karşımıza çıkabilir. Sonuçta onlar da yaşayan
canlılardır ve silah olarak kullanıldıklarından haberleri yoktur!
Laboratuvarlarda üretilip geliştirilen bu silahlar, her zaman bir yerlerde test
ediliyordur.
Kene her yerde olabilir. Peki, insana en çok nerede yapışır?
Bu sorunun cevabı vücudun neresine değil; coğrafi olarak nereye sorusuna işaret
eder: Yaylada mı, ahırda mı, tarlada mı, yoksa yol kenarında mı?
Nerede Karşımıza Çıkıyor?
Kenelerin en sık görüldüğü yerler bellidir: Hayvan otlatılan
yaylalar ve meralar, ahırlar, orman içleri ya da kırsal yollar. Evcil
hayvanlarla uğraşanlar iyi bilir; keneler, kedi ve köpekler üzerinden bahçelere
kadar ulaşabilir. Yani kırsalda yaşıyorsanız, evinizin hemen yanı başında da
olabilir.
Bu küçük yaratıklar bazen bir inekten, bazen bir çobanın
köpeğinden, bazen de hayvan taşıyan bir kamyonetin kasasından yeni bir şehre
taşınabilir. Kurban Bayramı, canlı hayvan ticareti, şehirlerarası yolculuklar…
Hepsi, kene için adeta birer otobüs hattı gibidir!
Göçmen Kuşlar Taşıyor mu?
Göçmen kuşların kene taşıdığına dair iddialar da var. Ancak
bana göre, eğer kuşlar bu işte ciddi bir rol oynuyor olsaydı, keneler sadece
Türkiye'nin kuzeyinde değil, çok daha geniş bir coğrafyada da yaygın olurdu. Bu
da elbette ayrı bir araştırma konusudur.
Peki, Ne Yapılabilir?
Her şeyden önce, kenelerin taşındığı yollar haritalanmalı.
Hangi bölgeden hangi hayvan geliyor, nasıl taşınıyor, hangi güzergâh
kullanılıyor? Bu bilgiler ışığında hayvanlar üzerinde taramalar yapılabilir.
Keneleri yok eden ama hayvana zarar vermeyen sprey ya da çözeltiler
kullanılabilir.
Bilim dünyası, daha ileri bir çözüm olarak genetik
müdahaleleri tartışıyor. Yani kene popülasyonunun içine üreyemeyen, DNA’sı
değiştirilmiş bireyler salınarak doğal döngü kırılabilir. Bu yöntem kulağa
bilim kurgu gibi gelse de bazı sinek türlerinde işe yaradığı biliniyor. Ancak
doğa dengesiyle oynamak ciddi dikkat gerektirir; bu işler öyle kolay değildir.
Kene sorunu, sadece keneyle değil, keneyi taşıyanlarla da
mücadele edilerek çözülebilir. Çünkü doğrudan mücadele sınırlı kalır. Doğa
tamamen steril edilemez; ama biz insanlar olarak lojistik hatları, tarama
yöntemlerini ve taşıyıcı canlıları kontrol altına alabiliriz.
Kene Sadece Kene Değildir
Kene sadece kene değildir. Arkasında ekolojik denge, tarım,
hayvancılık, halk sağlığı ve hatta göç hareketleri vardır. Bu küçük yaratığın
ayak izleri, düşündüğümüzden çok daha büyük haritalar çizebilir.
Biyolojik Boyutu da Unutulmamalı
Biyolojik silah olarak düşünürsek eğer, nasıl ki mayınları
temizlemek savaşın izlerini silmekse, biyolojik silahların da temizlenmesi
hayati önemdedir. Bir ülkenin, kendi toprakları üzerinde kendi isteği ve
bilgisi dışında gerçekleşmiş bu laboratuvar ürünü silahları temizlemesi, o
ülkenin savaşa karşı hazırlığını da ortaya koyar.
Ekolojik denge bozulduğu anda, ortaya çıkan dengesizlik
durumu savaş koşullarının barış zamanında yaşanması anlamına gelir. Ülkemizde
var olan tüm kimyasal ve biyolojik silahların temizlenmesi hayati bir
gerekliliktir. Bu konuda görmezden gelmek –hani diyorlar ya– cephe gerisinin en
zayıf halkası olmak anlamına gelir, diye düşünüyorum.
İsmail Cem Özkan