Fatsa Nokta Operasyonu ve Kemal Türkler suikastı
12 Eylül öncesi, generaller darbe hazırlıklarını
tamamlamışlar, gün sayıyorlar. Bu arada bazı testler uyguluyorlar, darbe
sonrası bize kimler direnebilir diye... o dönemde en çok dikkati çeken iki
örgüt vardır, Devrimci Yol ve sendikalar içinde örgütlü olan TKP. Bu iki
örgütün gücünü test edilerek, diğer örgütler ve yapılar içinde tahmini
değerlendirmeler yapılabilecek veriler sunacaktır. Devrimci Yol örgütünün
gücünü en güçlü olduğu yere bakanlar kurulu kararı ile ‘Nokta Operasyonu’ adı
altında Fatsa bir sabah vakti kuşatılıyor.
Fatsa, 11 Temmuz 1980 sabah erken saatlerinde polis, asker
ve sivil faşistlerin katılımı ile operasyona gözlerini açtı. O operasyonun
gelişi daha önceden belliydi, çünkü yasalara uygun yapılmak adına kararlar
alınmış, o kararlara uygun düzenlemeler yapılmış, 8 Temmuz günü operasyon
öncesi dönemin genelkurmay başkanı Kenan Evren Fatsa’ya gitmiş, birlikleri
denetlemiştir. Fatsa, Çorum olayları sonrası hedeftir, o hedef Kenan Evren daha
sonra konuşmalarında böbürlenerek açık hava ve medya karşısında açıklamıştır.
Fatsa, 12 Eylül Faşist Darbesine giden en önemli kırılma
noktasıdır, çünkü dönemim darbe hazırlayıcıları nasıl bir direniş ile
karşılaşacaklarını zaman zaman test etmekte, kendilerinin bilgileri ile değişik
yerlerde olaylar çıkarılmakta ve tepkiler ölçülmektedir. Fatsa dönemin en
önemli ve gelişmiş örgütü olarak görülen Devrimci Yol’un gücünün test edildiği
önemli bir noktadır. Zaten operasyona adını veren nokta aslında 12’den vuruşu
temsil etmekte ve hedefe direk bir atıştır. Orada yaşanması ihtimal direniş,
tarihin akışını değiştirecek boyuttadır, çünkü direniş, tahmin edilen örgütsel
yapının da gücünü ortaya koyacaktır. Ve beklenen direniş orada direniş
gerçeklemeyince dönemin başbakanı Demirel, yeniden gücünü ele geçirmiş krallar
gibi böbürlenerek yukarıdan konuşmalar yapmış, hatta operasyonu yetersiz
görmüş, kökünü kazıyın anlamına gelen sözler edivermiştir. Aynı zaman dilimine
gelen Çorum’u bırak Fatsa’ya bak diyerek, Çorum içinde gerçekleşen katliamın da
üstünü örten bir gündem değiştirme siyaseti de gütmüştür. Ama Demirel uzak
görüşlü değildir, çünkü orada askerler kendileri için gerekli verileri almış ve
test amacına ulaşmıştır. Demirel’in sözünü dinleyecek olurlarsa darbe için bir
neden ortadan kalmış olacaktır.
Ve Devrimci Yol Fatsa’da gerekli direnişi gösteremeyerek bir
anlamda orada yeniliyor, gerektiği gibi direniş gösteremeden Fatsa’dan çekiliyor,
çekilmeyenler ise yine Fatsalı faşistler ile polisler, askerler eşliğinde ev
tespiti yapılıp evlerden alınıp işkence tezgahlarına alınıyorlar... Devrimci
yol benim bakış açıma göre esas yenilgisini o gün yaşamıştır, 12 Eylül sadece
malumun ilanı oluyor...
Buna benzer bir test TKP’ye Kemal Türkler üzerinden
yapılacaktır. Çünkü önemli bir sendika lideridir. Önemli bir isimdir ve sıradan
biri değildir, itibar sahibidir, ona yapılacak her türlü girişim, hem TKP’ye
karşı hem de işçi sınıfına yapılmış hareket olarak algılanacaktır. Darbeciler, sol ve solun yasal zeminde
çalışanları bir solcudan daha iyi bilmektedir. Kime ne yapılacağını, kimin
hedefe alınacağını bilecek kadar istihbarat bilgileri ellerinde vardır. Darbe
için kimlere eylem yapmaları için ortam hazırlanacağını, kimlerin hangi eylemde
nasıl bir tepki vereceğini önceden bilmekteler ve gerekli gördüklerinde tepki
verecekleri ortamlar hazırlayıp, o tepkilerin verilmesini beklemekteler.
Darbeciler örgütlüdür ve örgüt olmanın gereği, istihbarat ağına sahiptirler,
lojistik sorunları yoktur, paraları vardır, toplumu etkileyecek gladio
(kontrgerilla) emirleri altındadır.
O dönemde TKP gibi güçlü, yaygın bir örgütün gücü, öyle bir
insana karşı bir operasyon yapılmalıdır ki, TKP gerçek gücü ortaya çıksın.
Yaygın olarak kabul edilen ve olduğu farz edilen örgütlü güze sahipler mi,
yoksa bir balon gibi bir olayda patlayıp yok olacak tepki mi verecekler.
Kemal Türkler işte bu 12 Eylül giden yolda ikinci kırılma
noktasıdır. 22 Temmuz 1980 günü evinin önünde vurularak öldürülür. Planlı,
sistemli bir şekilde yapılan işlemdir. Beklenildiği gibi TKP gücünü bu cinayet
sonrası ortaya koyamaz ve genel grev gibi bir tepki ile cinayete karşı
tepkisini ortaya koyamaz. Beklenenin altında bir tepki ortaya çıkar, duvarlar
yazılır, dergi sayfalarında duygular ifade edilir ama sokaklar sanıldığından ve
olağan giden cinayetlerden öte bir tepkiyi ortaya çıkarmaz.
Türkler bir cinayete kurban gitmiş gibi gösteriliyor,
kontrgerilla kontrolünde esas suçlular hiç bir zaman açığa çıkmayacak cinayetin
bir öznesi oluveriyor. Ama ileri ki zamanda biliyoruz ki, bu cinayet 12
Eylül’ün son dönemecini işaret etmektedir. Cinayetin üstü 12 Eylül örtmüştür. Kemal
Türkler ölümünden sonra TKP ne yapacak diye beklendi, ama beklenen ne grev
oldu, ne sokak çatışmaları. 12 Eylül günü TKP ve onun etkilediği sendika
liderleri cezaevi kapısına dizilip tutuklanma sırası yapmaları tesadüfi
değildir, bekleneni yapmışlardır. TKP Kemal Türkler öldürülmesi ile tıpkı 11
Temmuz’da Devrimci Yol’un yenilgisi gibidir, sonuçta yenilmiştir.
Sol, 12 Eylül’de yenildi sanılır ama yukarıdaki bakış açıma
göre çok daha önce yenilmiş, ve gelmekte olan darbeye karşı örgütlenememiş,
halkı örgütleyememiştir. Yenilginin bir anlamda 12 Eylül ile ilişkisi yoktur.
Generaller testlerden elde ettikleri veriler ile darbe
yapmış, darbenin ilk günlerinde önceden planladıkları her ne ise planlı ve
sistemli olarak hayata geçirmişlerdir. Her türlü direnişi yok sayma ve işkence
tezgahlarını ülkenin her yerine yayarak olması olası tüm direniş alanlarını
korku ile yok etmiştir. Darbe uzun sürede planlanmış, alt yapısı en ince detaya
göre planlanmış ve 12 Eylül sabahı hayata geçmiştir. Bu darbenin tek kahramanı
askerler gibi görülse de bu planların pentagon’da yapıldığı ve “bizim çocuklar
başardı!” diyerek kadehlerin kalktığını anılardan biliyoruz. 12 Eylül günü yaşanan
kırılma aslında daha önceden planlanarak yapılmış ve direniş gösterebilecek tüm
güçlerin gücü test edilmiştir. 12 Eylül ülkede alışagelmiş tarih çizgisinin
ortadan kaldırılması ve ülkeyi Ortadoğu ülkesi haline götüren sürecin de
başlangıcı sayılır. Ülke yeni ekonomik ve siyasi tercihleri bugün yaşadığımız
olayları doğurmuştur ve bu kırılmanın sonucu ve tercihi artık bize olağan gelir
konumundadır.
Sol, hep övünür, bizler 12 Eylül geldiğini önceden bildik,
bazı örgütler kadrolarının bir bölümünü yurtdışına çıkarmış ama yenilgiden
kurtulamamıştır. Devrimci örgütler devamlılık gösterememiş ve yeniden
toplanmaları 12 Eylül öncesi gibi örgütlü hale gelmeleri imkansız hale gelmiş, her
toplanma girişimi yeni dağılma ile sonuçlanmıştır.
Olayların sonuçlarından duruş noktama göre çıkardıklarım böyle, elbette her kişi duruş noktasına göre tarihi yeniden değerlendirebilir. Belki benim görmediğim başka gerçekler vardır, onları da o olaylar sırasında yaşayanlar açıklasınlar ki, bizden karşılaştırmalı olarak tarih bilgimizi düzenleyelim.
Olayların sonuçlarından duruş noktama göre çıkardıklarım böyle, elbette her kişi duruş noktasına göre tarihi yeniden değerlendirebilir. Belki benim görmediğim başka gerçekler vardır, onları da o olaylar sırasında yaşayanlar açıklasınlar ki, bizden karşılaştırmalı olarak tarih bilgimizi düzenleyelim.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.