Paralel Sorgu, Tiyatroya Adanmış Hayatlar
Tiyatroya gönül vermiş iki insan yan yana gelmiş,; tiyatro
sahnesinin üzerinde bulunan tozlara seslerini bırakanlar ile söyleşi yapmışlar.
Baştan uyarayım hemen, çünkü bu kitapta soru cevap şeklinde bir söyleşi yazısı
yok, böyle bir beklentiye girerseniz yanılırsınız, tam tersi, yazarların gözü
ile sohbet ettikleri tiyatro oyuncusu ve yönetmenleri tanıyorsunuz. Sohbet için
günler günler beklenmiş, araştırmalar yapılmış, ince ince anılar tazelenmiş ve
o anıların izi ile oyuncu / yönetmen ile bir yerde karşı karşıya gelinmiş ve
soruyu soranlar (Pınar Çekirge ve Yavuz Pak) kendi kafalarında ki tekste/
araştırmaya uygun bilinmeyenleri, belki de bilinenleri sorumuşlar. Sorular
sorulmuş, bol kahkahalar atılmış, zaman zaman gözyaşları dökülmüş, romantik
anılar kadar dramatik sahneler yaşanmış ve elinizde tuttuğunuz kitap ortaya
çıkmış. Kitabı yazanlar hiç saklamamışlar duygularını, çırılçıplak olarak
kelimelerini okuyucusuna sunmuş, okuyucu da kucaklayan bir dil kullanmışlar.
Her soru gönül gözü ile sorulmuş, gönül gözünün bıraktığı
kelimeleri kitapta okuyoruz. Pınar Çekirge daha çok romantizm, nostalji
atmosferi içinde her baktığı kişiye ayrı ayrı değerler yüklemiş, onlara tiyatro
sahnelerinin emekçileri ve değerleri gözü ile bakmakta. Soruyu soran ikinci
güzel insan Yavuz Pak, daha çok işin felsefi boyutu içinde, dünya tiyatroları
ile özlü sözler ile bağlantı kurup, tiyatronun evrensel bir duruş olduğu,
tiyatrocunun da gök kubbe altına ses bırakan ustalar olduğunu düşünmekte ve bu
düşüncesini daha çok teori anlamda içsel tartışması ile birlikte oyuncu/
yönetmene yaklaşıyor. O da Çekirge gibi içsel romantizm penceresinden bakarak,
konuştuğu kişiye kendi duruşuna göre anlamlar yüklemektedir.
Paralel Sorgu’da kimler var, elbette bütün tiyatro oyuncusu
ve yönetmeni ile buluşulmamış, benim bildiğim ileride yayınlanacak kitaplar ile
bu tiyatro emekçilerine dokunulmaya devam edileceği yönünde. Hatta bugün sizler
bu yazıyı okurken bu iki romantik insan yeni bir söyleşinin içinde olabilir.
Evet, sorumuzu tekrarlayalım, bu kitap içinde kimler var? Sıralayayım hemen; Suna
Pekuysal, Gazanfer Özcan, Şebnem Köstem, Ferhan Şensoy, Selma Kutluğ, Adile
Naşit, Eraslan Sağlam, Oya Palay, Alev Oraloğlu, Tulu Çizgen, Aslıhan Kandemir,
Nevra Serezli, Metin Serezli, Ayşe Kökçü, Murat Coşkuner, Haldun Dormen, Sevil
Akı, Vildan Gürelman, Zuhal Olcay, Reha Kadak, Nisa Serezli, Ersin Umulu, Hadi
Çalman, Deniz Gökçer, Nedim Saban, Jeyan Mahfi Ayral, Şener Şen, Engin Alkan,
Aslı Öngören, Hüseyin Köroğlu, Nedret Güvenç.
Bu kitapta dikkatiniz çekecek önemli bir şey kaynakça.
Kaynak sohbet edilen kişi, peki kaynakçası nereden çıktı diyebilirsiniz. Hemen
söyleyeyim, çünkü kaynak kişi ile sohbet edilmeden kütüphanelere gidilmiş,
kitaplar taranmış, sohbet sonrası yine kütüphanelere gidilmiş kitaplar taranmış
ve geçmiş ile bağ kurulmuş insanlık birikimin devamlılığı dikkate alınırsa bu
taramanın ne kadar gerekli olduğunu farkına varırsınız sanırım. İşin kolayına
kaçılmamış, söz söyleyenindir dememişler, sözü söylenin bağlı olduğu birikime
de göz atmışlar. Kaynakçalar kısaca ne kadar ince ince düşünüldüğünü, ne kadar
araştırma yapıldığını da gösteriyor. Öyle böyle değil, sohbet öncesi ve sonrası
iyi bir araştırma ve özen ile seçilen kelimeler ile oluşturulmuş bir kitap.
Peki, bu kitabı okuyan ne kazanıyor? Ben kısaca belirteyim, bu kitabı okuyan
sanatçıları tanımıyor, aksine onların içinde bulunduğu atmosferi ve o
atmosferin içinde bireyin rolünü tarih çizgisi içindeki anlamını yakalıyorsunuz.
Çekirge ve Pak bu çizgiye çok dikkat etmişler. Sanatçıyı sanatçı yapan içinde
yaşadığı zaman çizgisidir ve o çizginin koşulları içinde bir anlam
yükleyebilirsiniz. Sanatçı sadece bulunduğu zamanın değerlerini taşımaz
geçmişin birikimini de üzerinde taşır. O yüzden Pak, özellikle bu birikime
göndermeler yapıyor ve o göndermeler içinde sohbet edilen kişinin sözlerine
atıflar ve anlamlar yüklüyor. Her söz aslında daha önce söylenmiştir ama yeni
söz geçmişte söylenen sözün üzerine bir kelime daha katkıdır, o sözün üzerine
kelime katkısı sunanın alçak gönüllüğüne şahitlik ediyorsunuz.
Şimdi diyeceksiniz ki, Çekirge ve Pak’ın kelimelerini iç içe
geçmiş pasajlar içinde nasıl ayırıyorsun. Efendim, onu da ben bileyim biraz,
övünmek gibi olmasın bu iki güzel insanın yıllarca yazısını okumuş biri
olarak. Aslında kitabı okurken bu
kelimelerin ayrımına şahitlik edeceksiniz, nerede Çekirge sözü almış, nerede
Pak sözü tamamlamış anlıyorsunuz. Çok hoş paslaşma var. Her yazarın kendisine
ait söylem biçimleri vardır, birisi daha yuvarlak cümle kurarken, ötekinde daha
keskin cümlelere şahitlik ederseniz. Eğer bulamıyorsanız sesli okuyun, ses ve
müziksel ritim size bu ayrıntıyı verecektir.
Paralel Sorgu, sizin baştan mahkemelerde yapılan sorguyu
çağrıştırdığını biliyorum ama o yöntem ile bu yöntem arasında uçurum olduğunu
kitabı elinize aldığınıza hissedeceksiniz. Bu iki güzel insanın romantizm ve
gerçeklik arasında yakalamış olduğu öykü tadında sohbetleri pardon sorguyu okurken
sizleri de bir yere alıp götürecek ve tiyatronun yaşamış olduğu bu karanlık
sürecinde; sıkıntıları, eziklikleri ve bunlara karşı bireyin duruşunu da
hissedeceksiniz. Sonuçta oyuncu da bu ülkenin içinde yaşayan ve sorunlar ile
mücadele eden bireydir. Tarih çizgisi içinde her şey bir biri ile ilintilidir,
ben her şeyden kopup fanus içinde sanatımı yapacağım diye bir şey yoktur. Bu
toplumsal çalkantıların bireye yansıması ve tiyatro duvarında yansımasını
hissedeceğiniz hoş bir çalışma. Kısaca okuyun ve kazanacağınız bir birikim
olacaktır.
İsmail Cem Özkan
Paralel Sorgu, Tiyatroya Adanmış Hayatlar
Pınar Çekirge, Yavuz Pak
Opus Yayınları, İstanbul, 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.