Kelimelerin arasında
tatmin oluyorlardı!
Bugün yolum
kitabevinin önünden geçti, içeri girip sol adına çıkan dergilere bakayım dedim.
Dergiler bölümünde her bir dergiye bir dakika ayırsam bir saatten fazla
zamanımın orada kaybolacağını hesapladım ve sadece birçoğunun isimlerine bakıp
ayrıldım. Demek ki bu ülkede sol adına yüze yakın dergide bir şeyler
söyleniyor... Soruyorum şimdi kendi kendime bu dergilerde yazılan kelimelerin
kaçı bana ulaşıyor? Sanırım önemli bir bölümünden orada haberdar olduğuma göre,
çoğu denizde oluşan dalganın etkisi kadar!
“Birileri kendini
dergilerin sayfalarında kendilerini tatmin ediyor” diye içimden geçirdim ama
Marks 11. tezinde ne diyordu; “oysa sorun onu değiştirmektir.” diye söylemiyor
muydu?
Ne oldu da sol dergi
kapaklarının altında kendisini tatmin eder konuma geldi ya da başka söylem ile
eylem yapamayan sol, ulusal mücadele arkasına takılmış, onların kazanımlarından
doyuma ulaşır konuma geldi?
Sol, sınıf mücadelesi
yerine ırk, halk, din, mezhep … mücadelesi yapanların kazanımlarının kendi
kazançları görür hale geldi?
Dayanışma yapmak ile
mücadele etmeyi bir birine karıştıran, mücadele yerine ‘birilerinin yararına’
diye susup ‘sessizce’ beklemek, onlardan ayrılma olasılığı olan kitle ile bağ
kurmak için sipere yatmış bir asker gibi beklemek, sol mu oluyor?
Bu ülkede sol, sol
olabilseydi, sol adına bir şey yapacak konumda olabilseydi ulusal mücadelenin
içine düştüğü girdap bu şekilde olmazdı. Ne de Kobenê'de ISİD bu kadar rahat
saldırı yapabilecek konumda olamazdı, çünkü ISİD’i yaratan kurumlar
yaratmaktan/ desteklemekten önce birkaç defa daha düşünmek zorunda
kalırdı.
Sol, dayanışma ile
mücadeleyi bir birine karıştırmamış olsaydı ve görevini yapıp ayakta
durabiliyor olsaydı yaşadığımız sorunları daha farklı şekillerde yaşıyor
olabilirdik.
Bugün AKP, iktidarın
tek değişmez gücü olarak görünüyorsa, karşısında gerçek anlamda solun
olmadığındandır. (var olan CHP vb gibi sol adına işlevi olduğunu söyleyenler
sadece AKP iktidarının ömrünü uzatmak ve onun tıkandığı noktalarda ona destek
ve yol açıcı olma özelliğini göstermektedir. AKP ne zaman bir çıkmaz yola girse
onun yedek değneği olarak kendisine Marksist diyen soldan, MHP ve BBP gibi
sağın en uç noktasına kadar kesim iktidarın yedek değneği olması tesadüfi
değildir.)
Ulusal mücadelenin
sınırı ve gücü bellidir, o sınırı ve gücü ile zaten konumunu ortaya koymuştur,
ama sol ne gücü ortada, ne de yapabilecekleri... çünkü sol ortada yok, olduğunu
söyleyenler ise dergi ve gazete sayfalarında kendilerini tatmin etmekteler.
Dergi ya da gazete
sayfasından "bu gidişatı durduracağız" diye bağırmak hayatta
örtüşmeyen bir çığlık olmaktan öte bir anlam ifade etmiyor.
Marks önemli olan
“değiştirmektir” der, sol kendisini değiştirememiş hatta yaşadığı travmanın
etkisi ile kendisinin yaratmış olduğu geçmiş mücadelenin anıları ile ayakta
tutmaya çalışmaktadır.
Bugün satılan
dergilere baktım, kaç kişi geçmişinin değerlerini küçük çaplı da olsa ranta
dönüştürüyor diye... Geçmişe övgü, geçmişin kahramanlıklarından destan yazmak
satışa etkisi oluyorsa, yazılır! çünkü önemli olan derginin masrafını çıkarmak,
gerisi ... bırakalım gerisini isterseniz...
Bütün bunların dışında
bir de projeci sol / solcu vardır! Onlar için her şey mubahtır... Para için
yapmayacakları şarlatanlık yoktur. Bir gün AKP'den ya da onların iktidar olduğu
belediyelerden proje alırlar, o taraflı olurlar. Bir gün İstanbul Kültür
Başkenti projesinden para alırlar o tarafa yönelirler. Bir an ulusal mücadele
yapanlardan para alırlar o tarafa yapışırlar, başka gün bir hareket kurulur onun
yayın organından itibar almak için yazar olurlar… yani her şey olurlar, yeter
ki ün ve para olsun. Ünü olanın parası olur diyerek her yerde kendilerini
göstermek isterler... Projeciler bu ülkenin sol damarı için çok tehlikelidir
ama projecesiz de sol olmuyor günümüz koşullarında! Her sol katmanın içinde
günlük dile vurmuştur artık proje! Şunu da bir projelendirelim arkadaşlar sesi
kulağıma dokunur ve geçer!
Bugün kitabevine
gittim, sol adına çıkan bir çok yayını orada gördüm. Sol kendisini var eden
sınıfın yanı olan sokak/ işyeri yerine kelimelerin arasında tatmin olmuş
şekilde durduklarını fark ettim!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.