Tiyatrolar
özelleştirilirken…
Bir kamusal alan özelleştirildiğinde o alan tamamı ile ticari
olur ve iş yerlerinde olan verimlilik yasası kar üzerine ve artı değer üzerine
kurulur. Devlet eli ile yapılan işlerde önemli olan kar değil, kalitedir.
Kaliteli ve düzenli bir hizmet bir süre sonra kalitesini düşüp, yardımcı başka
hizmetlere ihtiyaç duyulur hale getirilirse, o alanın devleti küçültme bahanesi
ile özelleştirilip ve bu suret ile devletin o alandan elini yok ederek,
hizmette kaliteden önce kar olması sağlanır. Kar hizmeti her zaman
iyileştirmez, kar amaçlı görüntüsel birkaç değişim hizmetin daha kaliteli
olmasını değil, reklam ve ışıltılar altında göz aldanmasından başka bir şey
ifade etmez.
Kar temek olan yerde kaliteli ve düzenli hizmet satın almak ancak
hizmeti alanın ekonomik durumu ile ilgilidir. Örneğin bir ilaç sanayisi
yöneticisi açıkça parası olan ülkelere göre ilaç üretiyoruz, parası olmayanlara
daha düşük maliyetli ve etkisi az olan ama aynı ismi taşıyan ilaçları üretip
pazarlıyoruz diyebilmektedir. Kısaca parası olana göre hizmet, parası olmayanın
o hizmetten yararlanabilmesi için ya borçlanması ya da durumuna razı olup
sessizce kabullenmesi ya da isyan etmesi gerekmektedir. Ki isyan bugün ki
koşullar altında terör, anarşi olarak sunularak korku aracı olarak
kullanılmakta ve isyan etme hakkı olanların isyanı korku ile bastırılmakta ve
hukuk düzenlemeleri ile bu hakları ellerinden alınmaktadır.
Bir biri arkasında devlet tiyatroları ile ilgili haberler
gelmeye devam ediyor, kapanacak kara bulutu devlet tiyatroları ve o
tiyatrolardan hizmet alanların üzerinde durmaktadır. Bu kara bulut dağılacağına gün
geçtikçe yoğunlaşmakta ve çağdaş tiyatronun ve klasik tiyatronun (yüksek
bütçeli ve oyuncu sayısı yüksek olan) sahnelerden uzaklaşması, daha düşük
bütçeli ve kar amaçlı oyunların sahnelerde yer alması anlamına gelmektedir. İki
kişilik oyunlar, dekor masrafı olmayan, binaların bodrum katlarında ya da çatı
katlarında oda tiyatrosu konumuna dönüşen yerlerde oyunların sahnelenmesi o
ülkede tiyatronun yaşıyor anlamına gelmez, çünkü müşterinin beğenisine göre
(satışa uygun) oyunlar sahneye konarak tiyatronun geçmişi ile onu izlemeye
muhtaç olan kitlenin bağını koparmaktır.
Devlet tiyatroları ülkemizin kültürüne katkısı sorgulanamaz,
bugün oyuncu konusunda belirli bir kalitede yetişmiş eleman varsa bunun en
önemli nedeni devlet tiyatrosunun olmasıdır. Bugün üniversitelerimizde tiyatro
bölümlerinin olma sebebidir aynı zamanda. Devlet tiyatroları çölde bir vaha
işlevi görmekteydi, vahanın suyunu ortadan kaldırırsanız çöl olması
kaçınılmazdır.
Devlet tiyatroları sahneleri tek tek satılıyormuş... Tek tek
derken alıştırılıp, “hadi bizde sahne yok, sahnesiz devlet tiyatrosu olmaz”
denilerek tüm perdeler bir daha açılmamak üzere kapanabilmesi anlamına
gelebilir...
Yaşanan bugünkü kara bulutların temelinde devlet tiyatrosunda
çalışanların basiretsiz, sadece kendi ceplerini ve çocuklarını düşünmenin
getirmiş olduğu bencil davranışlar olabilir.
Bu kötü gidişte tiyatroya gitmeden maaşını banka hesabında gören
ama dizilerde boy göstermekten çekinmeyen oyuncularında emeği olduğunu göz ardı
edemeyiz... Ama her ne kadar suçu çalışanlarda ararsanız arayın temel suçlu ne
oyuncu ne de çalışandır, çünkü onlara o olanağı veren siyasi irade ve
tercihtir.
Siyasi irade gözden çıkarmasaydı tiyatroları, o asalak, bencil
olanlara öyle bir ayar verirdi ki, ne dizilerde boy gösterebilir, ne de beyaz
perdelerde...
Siyasi irade tercihini kapatma tarafında kullandığı için devlet
tiyatroları laçkalaştırıldı, birer adam kayırmaca, emekliliği garantili kurum
haline getirildi...
Tiyatrocu arkadaş, devlet tiyatrosu, balesi, operası kapanıyorsa
bu laçkalaşmaya ses çıkarmadığın için suçun büyüğü sende!
Örgütlenerek meslektaşına; “kardeşim ne oluyoruz, emeğini koy,
ekmeğini hak et” denmedi!
Arkadaş, dost sohbetlerinde tiyatro yönetiminde ya da yönetmen
konumunda olan tiyatrocu emekçisi birilerini pohpohladın, birilerine sahnede
yer vermedin, bunun suçlusu sensin!
Evet, siyasi irade iradesini saklamadı ama sen onun iradesine
körükle gittin...
Bugün, tiyatroma sahip çık diyorsun, elbette seyirci olarak ve
hizmete aç biri olarak destek veriyoruz sizin çığlığınıza, fakat var olan
sorunları çözmek için, sorununa sahip çıkmak için sen ne yapıyorsun?
Tiyatrolar bu siyasi iradenin tercihi olarak kapanacak gibi,
çünkü çölde politika yapanlar, çöl ortamının olması için her türlü saldırıyı
gerçekleştirecektir. Bütün kamusal alanları kar gözlüğünden bakıp verimli
olmadıkları için kapatmaktalar ya da özelleştirmedeler. Fakat özelleştirme
göreceli olarak refah kazandırmış gibi gösterse de gerçek anlamda parası olana
parası kadar hizmet sunmaktan başka bir şey değildir.
Kamunun malı kamuda kalmalıdır, kamu hizmetleri kar amaçlı
değil, düzenli, sistemli ve devamlı hizmetin kaliteli sunmak için yeninden
örgütlenmeli ve yaşatılmalıdır. Laçka edilen, personel sayısı konusunda
şişirilen kurumlar siyasi tercih olarak öyle olmuştur, siyasi tercihlerin
yaratmış olduğu bu yük, özelleştirmeyi değil, yeninden yapılandırmayı ve
yaşatmayı gerektirmektedir.
Sağlık, eğitim, güvenlik özelleştirildikçe fırsat eşitliği
ortadan kalkmakta ve hizmet parası olanın parasına göre prensibine dayalı kar
amaçlı hale gelir. Bu da yasalarda olmayan cinayetlerin yaygınlaşması demektir.
Bütün insanlar eşit doğar ama nefes aldığı andan itibaren eşitlik
ortadan kalkıyorsa isyan etme hakkı ezilenlerin hakkıdır. O hak gezi
direnişinde hayat bulmuştur ve meşrudur.
Özelleştirilmeler durdurulmalı, özelleştirilen kamu hizmetleri
yeniden kamunun yani halkın olmalıdır.
Her kese eşit hizmet ancak kar amaçlı olmayan hizmettir.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.