İstihbarat yalanı ya da yaratılan gerçekler!
Bir ülkenin istihbaratının güçlü olduğu fikri sadece iç
kamuoyunu disipline etmek ve kontrol altında tutuluyormuş gibi göstermek amaçlı
o ülkenin iktidarı ve devlet gücünü elinde bulunduranların uydurduğu bir durum
olduğunu Ortadoğu’da bir biri arkasına yıkılan devletlere bakarak
söyleyebiliriz. Suriye iç savaşında birkaç günde IŞİD ülkenin başkentinde dış
mahalleyi bile kendi bölgesi ilan edebilmişti. O kadar abartılan ve üzerine
söylenceler istihbarat ortada yoktu, olmuş olsaydı bir Baas Partisi geçmişinden
gelen bir örgüt Amerika, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan destekli Sünni bir
gücün nasıl oluyor da ülkenin başkentinde bir mahalleyi kendi bölgesi ilan
edebiliyordu?…
Suriye, Irak, Mısır, Libya.. Arap Baharı’ndan nasiplenen
ülkelerin istihbaratının güçlü olması ve o istihbarat elemanlarının yaramış
olduğu korku cumhuriyeti dillere destandı. Birçok romana konu dahi olmuştu.
Ülkenin karanlık yüzü, elinde olan sınır tanımayan bütçesi ile abartılmış
söylencelerin arkasında teknolojiden yoksun, sadece söylencelere ve yanlış
bilgilerden beslenen bir örgüt şeması olması tesadüfi değildir, çünkü onlar
yarı sömürge devletlerdi ve sömüren devletlerin çıkarları orada güçlü olan her
hangi bir şeye izin vermezdi. Evet, görünürde başkanlar güçlüydü, tıpkı gücünü
aldığı istihbarat gibi ama onların yıkılışı çok hızlı ve kanlı olmuştur.
Efendilerine başkaldıran ve bağımsız karar aldığını sananlar efendilerin
yaratmış olduğu siyasi atmosferde sadece bir piyondular ve üstlerine düşen
görevi en iyi şekilde oynayarak sonlarını hazırladılar. Onları iktidarda
tutanlar istedikleri an onları tünelde saklanan birer korkağa dönüştürmeyi de
bildi…
İstihbarat, örgütün olmazsa olmazıdır. Eğer kendisine örgüt
diyen bir yapı varsa onun istihbaratının olup olmadığına bakın, çünkü
istihbaratını gazetelerden ve devletin verdiği olanaklardan alıyorsa o örgüt,
örgüt değildir, sadece bir piyondur. Çünkü onu bir başkası istediği gibi
yönlendirebileceği atmosferde piyon görevi verir. Elde ettiği başarıları da
kendi başarıları gibi zafer sarhoşluğuna düşenlerin şişmiş balonları çok kısa
sürede patlayacaktır. Tarih bize bunun ile ilgili birçok olayı gösterir ama
görmek ve algılamak isteyene…
Bir ülkede medya istihbarat yapıdan sonra haberi alandır, eğer
istihbarattan önce medya haberi alıp yayınlıyorsa o ülkede istihbarat zafiyeti
var demektir. İstihbarat bilinmesi istediği yarattığı gerçekleri medya içinde
kullandığı medya çalışanlarına iletir ve onlar aracılığı ile devletin çıkarına
uygun atmosfer yaratır. İstihbarat sadece dış ülkelerde ve düşmandan bilgi
almaz, aksine esas görevi kendi kamuoyunu yönlendirmek ve algıları oynamaktır. (Ülkemizde
her istihbarat kendisi için çalışan medyada yüzü vardır ve onlar aracılığı ile
kendi haberlerini medya havuzuna sunar. Genelde iyi gibi gözüken popüler
gazeteciler haber kaynaklarına göre sürekli benzer haber yaparlar, o haber
yapanlara bakın hiç biri istihbarat elemanı değildir ama onların sanki sözcüsü
gibidir. Haber kaynaklarının olduğu mekanlarda gözükürler ve onlar ile sıkı
ilişki içindedirler. Gerektiğinde gece yarısı bile telefon ile uyandırılacak
kadar içli dışlıdırlar.) Gündem belirleyen her örgüt, bir anlamda gerçekleri
kendi lehine değiştiren ve dönüştürendir. Yaratılan gündemin arkasına takılanlar
ise sadece o gündemden faydalananların yan değneği konumundadırlar ve
istenmeyen bir sonuçta o gücün zaaflarını ortadan kaldırmak ile yükümlüdürler…
Çünkü onların algısı, yaratılan gerçekliği tartışmak ve kendisine göre soyut
sonuçlar çıkarmaktır ki, yaratılmış gerçeklikten zaten doğru ve isabetli sonuç
çıkarma şansı yoktur. İstihbaratı zayıf olanlar her daim birilerin yedek
değneği olmaya adaydır ve yaratılan atmosfer içinde oynanan bir piyon konumuna
dönüşür.
Gelişmiş istihbaratı olan ülkeler dünyadaki değişim karşında
büyük şaşkınlıklar yaşamazlar, beklenen şeylerin olması ve ona göre önlem
aldıkları görülür. Onların uzun vadeli programları vardır ve o programa uygun
şekilde yasal ya da yasa dışı yapılar ile işbirliği içinde amaçlarını gerçekleştirirler.
Gelişmiş ülkeler bir birilerini çok yönlü olarak kontrol ederler ve her
atılacak adımı bir adım öncesinden görmek veya tahmin etmek için büyük enerji
harcarlar. Gündemleri önceden planlanmıştır ve sürprizlere kapılar kapalıdır. O
kadar ki 11 Eylül’de yıkılan gökdelenleri seyrederken bile ne yapacaklarına
çoktan karar vermişler ve yaratılan düşmanın üzerine uzaktan komutlu bombalar
yağdırılmıştır. Çünkü düşman bellidir ve kendisinin yarattığı düşmanın kendi
toprağında kendisini vurmasına göz yumuluyorsa iç politikaya yönelik atılan bir
adımdan başka şey değildir. Yapacakları için iç kamuoyunun desteğine ihtiyaç
duymaktadır ve o gerçekleştirilmiştir. Bu eylem karşısında şaşkına dönen Avrupa
devletleridir, çünkü hazırlıksız yakalandılar, düşman militanlar Avrupa
kıtasında eğitilmiş ve onlardan habersiz Amerika’da gökdeleni yerle bir
etmişlerdi. O günden bugüne kadar Avrupa iç istihbaratı yeniden yapılanmaya
girmek için mücadele ediyor ama CIA o kadar içlerine girmişler ki, Alman
istihbarat elamanı devletinden önce CIA’ya bilgi verdiği ortaya çıktı. Elbette
istihbarat elamanı ikili oynamak ile yükümlüdür, bilgi almak için bilgi vermek
ile yükümlüdür ama ölçüsü, işte önemli olan o…
Amerika istihbaratını ikinci dünya savaşı sonrasında Alman Nazi
istihbaratçıları kurdu ve dünyanın en güçlü istihbaratını yarattılar. İstihbarat
için yerli işbirlikçilerin nasıl kontrol edileceğini öğrettiler. Irak işgalinde
Amerika istihbaratına Alman istihbaratı bilgi vermesi ve hangi noktalara bomba
bırakılacağı onların yönlendirmesi ile olduğu şaşırtıcı değildir. Ülkemizin
iktidarı içte Fettullah Gülen yapılandırması ile mücadele ederken birden Suriye
içlerine girmesi istihbaratı olmayanlar için şaşırtıcı oldu ama Rusya devlet
başkanı Putin söylemi ile “istihbaratımız vardı” demek oldu.
Devlet bir örgüttür, siyasi partiler de birer örgüttür. Her
biri bir şekilde örgüt olmanın kurallarını yerine getirmek ile yükümlüdür.
Örgüt olmanın olmazsa olmaz saç ayakları vardır ve onlardan birinin eksikliği
örgüt ve başarıya ulaşmayı ortadan kaldırır. Eğer kendisini ve yandaşlarını
kandırarak kendisini beslemek istemiyor ve iktidar hedefi olan bir siyasi parti,
rakibinin her adımını önceden hesaplayabilecek kadar istihbarat yapılanması ve
kanalına sahip olmak zorundadır. Olmazsa her daim şaşkınlığa düşecek ve
yenilginin muhatabı olacaktır… Yaratılan atmosferde istemediği meydanlarda
istemediği sahneye çıkıp halka mesaj verecektir ama beklentilerinin tam zıttın
da, her şey devlet içindir!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.