Her şeyi bilmek!
Birçok insan her şeyi bilir, o konu hakkında uzman olmasa
dahi bilir, görüşlerini belirtir. Bu bizim eğitim sistemimizin bize bağışladığı
ukalalık bir durumdur. O kadar ki her konu hakkında uzmanına danışmadan ve
sormadan bildiklerimizi hayata geçire gayret içinde oluruz. Sonuçta elbette
–çoğu zaman- hatalı sonuçlara ulaşırız, hatadan dönmek bir erdemdir deriz ama
genellikle hatadan dönülmez inat edilir, o uğurda can veririz ve hatamızı kabul
etmeyiz. Nede olsa bu eğitimin ve kültürün insanıyız.
Hatasız kul olmaz sözünü kabul eder ama hatasız olduğumuzu
bilinçaltımıza işlenir, o kadar ki hep başkaları bizde hata arar ama bulamaz
güveni içinde olaylara yaklaşırız, çünkü bizim bilgilerimiz gerçek doğrudur ve
doğru tektir, değiştirilemez. Bu düşünce yapısı içinde olaylara ve olgulara
yaklaştıkça egomuzu besler ve bizden alt olarak gördüklerimize emir komuta
zinciri içinde dayatırız, üstlerimiz ise her daim yanlış düşünüyor, aslında
doğrusu benim bildiğim ama çıkarım şimdilik ona karşı gelmeye yetmediği için
köprüyü geçene kadar…
Sıradan insan her şeyi bilir de siyasi irade içinde erk
olanın her şeyi bilmemesi imkansız mı? Öyle şey bile söz konusu değildir. İlk
defa yurtdışına gittiğinde başka bir dilin yaşayan bir şey olduğuna şahitlik
ederken ilk hayal kırkılıklarını yaşar, çünkü bütün dünyanın kendi dilini
konuştuğunu ve araya tercüman koyarak konuşmayacağını düşünürken, araya
tercüman girmesi işleri ilk etapta bozar. Tercümandan duyduğu birkaç kelime ile
o dili bildiğini ve her şeyi iyi anladığını düşünür, tercümanda neymiş, zaten
her şeyi bilen ve konuşan olduğuna göre tercümansız da anlaşır ama karşısında
ki anlamaz, aptaldır çünkü! Siyasi erk yabancı dilin ölü dil olduğunu tek yayan
şeyinde kendi konuştuğu dil olduğunu düşünür, çünkü tüm filmlerde yabancılar
Türkçe konuşur…
Siyasi erk her şeyi bilir ve kontrol edebilir düşüncesi
içindedir. En güvendiği insan çıkarı gereği onun yanında durduğu ve çıkarı
bozulunca çatışacağını düşünmez, o güven içinde ilk gün heyecanı ile işlerin
devam edeceğini bilir ve uygular! Elbette her aşk bir gün gerçekler ile
karşılaşır, evde ki hesap çarşıya uymaz! Uyumsuzluk çatışmadır ama çatışma
yerine yanında kini değiştirmek en kolay ve kestirme yoldu, çünkü o gidenin
yerine bir sürü okumuş ve biat etmeye hazır birileri vardır. Bütün okumuşlar
siyasi iradenin karşısında el pençe dururken, elbette erk sahibinin egosunun da
gelişmemesi imkansızdır… İmkanız diye bir şey yoktur, istemesini bilmek
gereklidir, aldığı eğitime uygun karar verir, çünkü eğitim onu öyle biçimlendirmiş
ve karşılaştırma yapmasını gerektirecek hiç bir olay ile ve direnç ile
karşılaşmamıştır. Dışarıdan müdahale
gelmediği sürece yaşadığı yerin tek bilenidir, yönettiği kesim ise onun
koyunlarıdır. Koyunların etrafında çoban köpekleri vardır ki, dünyanın en iyi
çoban köpeği Anadolu kökenlidir. O halde bu kadar güzel ve istikrarlı olan bir
yerde her şeyi bilmek suç değil, meziyettir.
Siyasi irade her şeyi bildiğinde ve karşılaştırma yapmadığı
sürece her türlü kararı aslında bir yerlerde can kayıbı ve birilerin vücudunun
toprağa düşmesi anlamındadır. Çünkü siyaset içinde her türlü görüş ve doğru
savunan birileri vardır ama bu savunanların görüşleri karşılaştırmalı olarak
bakılmadığı ve sorgulanmadığı sürece zaten cephenin bir parçasıdır ve yok edilmesi
ve de ezilmesi gereken kesimi ifade eder. Muhalefete baskı ilk günden itibaren
başlar ama zaman içinde bu baskının dozajı artar, çünkü her şeyi bilenin
aslında birçok şeyi bilmediği ortaya çıkar ama geri adım atmak yok, yola
devamdır… Çevresinde zaten ona karşı tarafın hatalı olduğunu ve ellerinde veri
olmadığı için doğruları bilmediğini fısıldarlar. O fısıltılar gerçek ve
doğrudur aslında! Kimse onu sorgulayacak ne konumdadır ne de cüreti vardır. Tek
doğrunun olduğu yerde, tek lider, tek bayrak, tek dil ve tek ulus vardır. Ulus
devletinin tanımı da bu değil midir? Çeşitlilik, azınlık, öteki gibi kavramlar
bizim birliğimizi ve iyiliğimizi istemeyen insanların uydurmasıdır. O halde göz
ardı edilmelidir, en küçük hatalar büyütülmemelidir. Küçük hataları bizden biri
yaptığı sürece iktidarın gücüne söz gelir diye görmezde gelinir ve bir kurban
isteyenlere karşı bizim çocuk savunulur, onların önüne atılmaz. Bak Osmanlı
geçmişimiz bize böyle derseler veren geçmişi vardır. Ne zaman bir yeniçeri bir
sadrazam istese gelecek olanın da kellesinin gitmesi anlamındadır. Kelle vermek
ile sorun çözülmez, o halde karşı tarafa diz çökertilmeli ve mutlak itaat ve de
biat!
Her şeyi bilenin inancından şüphe yoktur, bilginin yerini
inanç aldığını düşünmez bile. İnan doğrudur, çünkü onu oraya taşıyan aslında
inancında ki taviz vermeyen tavrıdır. O kadar inanır ki inancı doğrusudur ve
sorgulanması bile büyük suçtur. Siyasi irade müttefikler ilişkisidir, siyasi
amaç yolunda girilen her türlü müttefik ilişkisi mubahtır. O halde geçmişte
girdiği ve geçtiği köprüden sonra o ittifakı yok etmek en önemli görevdir,
çünkü o ittifak onun ile iktidarı paylaşması anlamındadır. İktidar paylaşılmaz!
Paylaşılmayan şeyin gücü o kadar cezp edicidir ki, kendisi
gibi düşünmeyen her şey ve kesim düşmandır ve kendisine karşı girişilmiş bir
kirli oyundur. İktidarına doğru yapılan her hamleyi düşmanların oyunu olarak
görür ve sürekli bir paranoya içindedir, çünkü geçmişimiz darbeler ve siyasi
linçin, suikastın yoğun olarak görüldüğü zamanlardır. Tarih bize bir şeyler
fısıldar ama her birey durduğu yere göre sonuç çıkarır. Tarih her daim tek şey
söylemez, birçok şeyi söyler ama işimize gerekeni alıp kullanırız, diğerlerine
gözümüzü kapatır, bilincimizin önüne duvar örürüz…
Her şeyi bilenin danışmanları sadece azar işitmek ve muhatap
almayacağı kişilerin önüne sürebileceği kişilerdir. Onlar sadece belirli
konularda muhatapları ile konuşurlar, aksi halde danışman sadece görecelidir ve
aldığı para karşılığında koltuk doldurandır. Elbette sadece koltuk doldurmaz
kadrolaşmak için ekip kurar devletin içinde.
Devlet bir mekanizmadır ve onu somutlaştıran kadrolardır, eğer kadroları
kendine sadık insanlardan kurarsan zaten devlet sen olmuş olursun ki, tüm hukuk
kuralları, yasalar sadece kağıt üzerinde kalan lekeler olarak durur. Hayatın
pratiği yaratılan fiiliyat artık doğrudur ve geçerli olandır… Sadece onu kağıt
üzerine dökmek biraz sorunlu olabilir ama her siyasi çalkantı bu olmazı olur
kılar… sadece olayları iyi yönet ve her krizden karşı ve de mağdur çıkmayı bil…
Her şeyi bilmek demokrasiler için sakıncalıdır, o yüzden ona
karşı devlet değişik önemler geliştirmiştir ama Ortadoğu ülkelerinde bu
mekanizma yoktur, çünkü tek doğrunun olduğu yerde diğerleri zaten yoktur. Biz
tipik bir Ortadoğu ülkesi olduk, çünkü tek doğruyu savunan ordunun komutanları
aldıkları eğitime uygun bir devlet yarattılar… Ordunun yarattığı devlette erk
sahibi her şeyi bilmesi kadar doğal başka ne olabilir?
Mutlak doğrunun olduğu yerde muhalefet olmaz, sadece
muhalefet evet haklısınız efendim demekten ve zor düşen tek bilene yardım
etmekten başka işlevi olamaz…
Sonuç diye bir şey yoktur, sadece yaşanan süreç vardır ve
bizler bu süreci yaşamaya devam ediyoruz… Devran değişecek, yeni eğitime uygun
insanlar gelecek, onlar da erk sahibi olacaklar, bizler de her daim tek
doğruların karşısında savunmada ve kendimizi korumak ile meşgul olacağız… Çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı bir
gelecek ne yazık ki görünürde gözükmüyor ama içinde de yaşamaya devam ediyoruz…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.