Hatırlayın, hatırlayın, hatırlayın!
Yaşadığımız süreci daha iyi anlayabilmek için geçmişin
bıraktığı izleri takip etmek zorundayız, çünkü hiçbir şey birden olmaz, bir
anlık değişmelerin bile geçmişi vardır. Bugün dünyayı tehdit eden küreselleşme
ve onun meydana getirmiş olduğu tekelleşme. Tekelleşmiş firmaların dünya
üzerinde hakimiyeti, elbette bir çok ulus devletin çökmesine ve yerine yeni bir
şeyin de konulamamasını getirmiştir. Çürümüşlük, dağılma, bireyin yaşanan
kaosta uçtan uça savrulması ve bu savrulmanın getirmiş olduğu çaresizlik…
Hindistan, orta çağ ve daha önceki çağlarda
ticaretin başlangıç ve zenginliğini batıya doğru akıttığı yerdir. Dünya henüz
bu kadar ufak değilken deve sırtlarında baharatın, tekstilin macerasının
bıraktığı izler bugün turistlik uğrak noktaları olmuştur. Baharat ve tekstil
dünyamızı değiştiren en önemli madde olduğunu ve bugün ki sanayi devrimin
temellerini batıda attığına bu konuda yapılmış araştırma kitaplarından
öğreniyoruz.
Aydınlanma, sanayileşme doğuda olan zenginliğin batıya
getirilmesi ve batının yeniden yapılandırması sürecini iyi anlayabilmek için
baharatın ve tekstilin ana vatanı olan Hindistan ve Çin’in tarihsel sürecine,
en azından bir dönemini iyi incelememiz gereklidir. Batıdan giden Hollandalı,
Fransız ve en son olarak oralara maceracı ruhları ile serüven arayan İngiliz
yatırımcıların kurmuş olduğu şirketin geriye bıraktığı yıkımı görmek
zorundayız… Onları görmeden bugün yaşanan küreselleşme ve onun sonucunda oluşan
yağma, talan, rüşvet, savaş, komplo, siyasetçinin satın alınmasını kısaca
söylemek gerekirse liberal ekonomi olarak bize dayatılan küreselleşme ve
sonucunu tam anlayamayız, çünkü küreselleşme içinde bazı sorunları çözerken
daha büyük sorunlarında kapısını aralamaktadır.
Bizim elimizde yaşanmış olaylar ve olaylar sonucunda alınmış
kararlar var. Geçmişte batı parlamentolarında alınan birçok karar, aslında
kontrol dışı yaşanmış tecrübelerin toplum üzerinde bıraktığı olumsuz
sonuçlarının bir daha yaşanmaması içindir ama batı parlamentosu sermaye ve
güçlünün yanından kısaca kendi çıkarından olaya yaklaştığı için gerçek anlamda
önlem alma yerine sorunu ya erteleme ya da çözümü zamana yayarak görmezden
gelmiştir. Sorunun kaynağı olan yerlerde sorun ile muhatap ve mağdur olan
hakların yaşadıkları ise batı dünyası içinde ya yok sayılmış ya da Hristiyan
olmadıkları için hak ettikleri düşünülmüştür.
1600’lü yıllar, İngiltere batının en ücra yerindedir, ana
kara Avrupa devletlerinden daha geri bir yaşama sahiptir. Fransa ve İngiltere
krallıkları arasında rekabet vardır ve batı İngilizlere göre daha refahtır.
İngiliz tacı arayış içindedir, bu arayış zamanında bir grup insan Hollanda’da
kurulan devlet destekli Kumpanya’dan esinlenerek ama devlet desteği yerine
tamamı ile üyelerinin maddi desteği ile kurulmuştur. Devlet desteği olmayan
anonim şirketlerin ilk oluşumunu da temsil etmektedir. Kar hırsı,
ayrıcalık elde etmek ve daha rahat yaşamak için İngiltere’den uzakta
zenginliğin kaynağı olarak görülen Asya topraklarında maceraperest olarak
adlandırılacak bir girişimdir. Doğunun zenginliği batının rüyasıdır. Roma
devleti henüz varlığını korurken Roma devletinin pazarlarını belirleyen baharat
ve tekstil yolları batının fetih etmek için seferler düzenlediği ve kontrol
etmek için binlerce askerini feda ettiği savaşların da kaynağıdır. Roma devlet
yapısının en zayıf noktasıdır üretim ve ticaret. Onu yıkan da bu zayıf
noktasıdır, çünkü onun kontrol ettiği ipek ve baharat yolları elinden
çıktığında zayıflamış ve sonunda dünyaya hükmeden bir imparatorluk ve onun yönetici
sınıfı yok olmuştur. Roma'nın bıraktığı boşluk kısa sürede dolmuştur. Batıyı
belirleyen Hristiyan düşüncesi ve onun örgütlü yapısı Roma devletinden aldığı
zaaflar ile kendisini yeniden oluşturmuştur. Baharat arayışı yeni kıtanın
bulunmasına sebep olmuştur. İspanya krallığı Roma'daki Papadan aldığı güç ile
yola çıkardığı maceraperest deniz adamları sayesinde fakirlik kıskacından
kurtulup yeni sömürge dönemini yaratmıştır. Güçlenen krallık ve taç daha fazla
yere hükmetmek ve hükmettikleri yerlerde ki zenginliği kıta Avrupa’ya taşımaya
özen göstermiştir. Elde ettikleri güç ile Avrupa’ya hükmetmek için fırsatlar
kollanmış ve fırsat olduğunda ise komşuları ile savaşmışlardır.
İngiltere komşularına göre Avrupa’nın dışındadır ve daha
fakirdir. Bereketli topraklar yönünden Avrupa’ya göre daha negatif durum söz
konusudur. Tacın sahipleri kendilerinden imtiyaz isteyenlere imtiyaz vererek
kaybetmeyecekleri yeni kapıları aralanmasına sebep olmuştur. Birçok imtiyaz
alan maceraperestler dünyanın değişik yerlerinde krallık için keşifler yapmış,
savaşmış ve yeni sömürge bölgeleri oluşturmuştur. 1600 yılının son günü olan 31
Aralık günü ilk defa bir grup insan paraları ile devletten bağımsız bir oluşuma
imza atmıştır. İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası (EIC) resmi olarak kurulmuş ve
kısa sürede yola çıkmışlardır.
1618 yılında ilk resmi görüşmesini Babür İmparatorluğu ile
yaparken rakipleri olan Hollanda Doğu Hindistan Kumpanyası (VOC) Hollanda
devletinden aldığı güç ile askeri bir çıkarma ile Endonezya’da toprak işgal etmiştir.
O tarihlerde batıda olmayan kalitede tekstil ürünleri dokunmakta ve batıya
gemiler aracılığı ile taşınmaktadır. Batıdan gelen bu tüccarlar her türlü
misafirperverlik ile karşılanmış ve her türlü olanak onlara sunulmuştur.
Bereketli topraklarda üretim yapan köylüler, bireysel dokuma işi yapanlar bu
yeni gelen tüccarlara mallarını satmaktadır. Kervan yolu artık değişmiştir.
Baharat ve ipek yolu denizdendir. Bu ise yeni ilişkilerin oluşmasına yol açmış
batıdan gelen gümüşler karşılığında baharat ve tekstil daha ucuz ve daha hızlı
batıya doğru gitmesine sebep olmuş, Londra şehri doğudan gelen mallar için yeni
limanlar ve yeni depoların inşaat alanı olmasına sebep olmuştur. Daha büyük
gemiler için yeni kanallar açılmış ve Londra piyasası bundan nemalanmıştır…
Londra kabuk değiştirmektedir, aynı şekilde zenginliğini bonkörce sunan
Hindistan’da başka ilişkiler oluşmaya başlamıştır. Kumpanya yöneticileri
zenginlikten pay alırken üyelerine de pay dağıtmakta ve zenginliklerine
zenginlik, refah düzeylerinin yükselmesine sebep olmuştur. Londra o tarihlerde
görülmemiş hızda daha refah ve yaşanır bir şehir olmaya başlamıştır. Gemilerde
çalışan işçiler için yeni alanlar oluşturulurken, Londra kendi kültürünü de
oluşturmaktadır. Açık artırmada satılan bir birinden kaliteli ürünler açık
artırmada iş yapan yeni tüccarların oluşmasına sebep olmuştur. Çin’den alınan
çay ise yeni ürün olarak piyasaya sürülmüş ve yeni depoların da oluşmasına
sebep olmuştur. Londra zenginleşirken Hindistan fakirleşmeye başlamıştır. Roma
döneminden beri işleyen bir düzen artık tersine dönmüştür. Kumpanya üreticileri
kendisine bağlarken onlar ile yaptığı anlaşmalar ile köylüleri topraklarından
çıkarmış ve kendilerine bağımlı işçi yapmıştır. Kalküta yeni bir
şehir olarak Kumpanya tarafından oluşturularak yeni merkezini buraya
almıştır. Kalküta hızla nüfusu artarken çevresinde yer alan köyler
kasabalar boşalmaya Kumpanya için çalışan vasıfsız işçilere dönüşmekteler. O
güne kadar ataları gibi yaşayanlar artık ataları gibi yaşayamamakta ve iş
aramak için ve ürettiklerini satamadıkları köylerinden göç etmek zorunda
kalmışlardır. Bu duruma itiraz eden imparatorluk ise Kumpanya ile yapmış olduğu
anlaşmalar ve imparatorluk içinde Kumpanya tarafından satın alınan bürokratlar
eli ile devlet parçalanmaktadır. Sonuçta tarihin ilk şirket devleti bu
çürümenin sonucunda ortaya çıkmıştır. Kumpanya kendi özel güvenlik birimini
oluşturmuş, kendisine direnenleri yok etmiş ya da baskı altına alarak köle
haline dönüştürmüştür. Bu arada İngiltere’de kumpanyanın yöneticileri kendi
kişisel servetlerini artırırken kumpanyanın işlevi üzerinde de tahribata yol
açmışlardır. O güne kadar demokratik seçimi ve oy kullanma biçimini
değiştirmişler, güçlü olanların yönetici olduğu değişim geçirmiştir. Londra
hükumeti ve tacı bu işten nemalandıkça görmezden gelmiş ve imtiyazını sürekli
uzatmıştır. Çünkü üzümü ye bağını sorma konumunda kalmıştır. Üzüm geldiği
sürece nasıl elde edildiği ile ilgilenmemiştir. Kumpanya kurduğu şirket devlet
ile komşu Çin ile ticaretini geliştirirken önceleri adil olan anlaşma el
altından karaborsa ve kaçak yollardan Çin'e aldığı çay karşılığında Afyon
satarak Çin’de Afyon kullanımını yaygınlaştırmıştır. Çay balyaları gelirken
Çin'e karşılığında balyalar ve kaçak yollardan Afyon gönderilmiştir. Çin
imparatoru Afyon ticaretini tamamı ile yasaklayamamıştır, çünkü Afyon aynı
zamanda sağlık alanında kullanılmakta ve tedavi edici özelliği ile yasal bir
ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın dışında afyon tüttürülerek içimi de yaygınlaşmaktadır.
İngilizler ile iş birliği içinde olan kısa yoldan para kazanma peşinde koşan
Çinli tüccarlar bu kolay yoldan para kazanmayı canları pahasına kullanmaktan
çekinmemiştir. Çin önleyemediği bu yolu birçok karar ile sınırlamaya çalışmış
olsa da bunda da başarılı olamamıştır. İngiliz ve batılı diğer tüccarlara
ticaret yapmaları için değişik limanlar ve bölgeler göstermiş olsa da (bugün
ki free zona yani serbest bölge) el altından ticaret hileleri ve yeni
yöntemler ile geliştirilmiştir. Çin ile bu afyon karaborsası için iki defa
resmi olarak savaşa girilmiş ve her savaş sonunda yeni imtiyazlar elde
etmişlerdir. Hindistan'ın bereketli toprakları tek yönlü ekim yüzünden
ölmektedir, bereketli topraklar çölleşmekte halkı da fakirleşmektedir.
Tekelleşen bir şirket, içine girdiği toplumu öldürürken coğrafyasını, doğasını
da yok etmektedir. Kendisine bağımlı, askeri başarısı ile hepsini ses çıkaramaz
hale getirmiştir.
Hindistan ve Çin’de yaşanan bu olumsuzluklar batıda yani
Londra’da başka türlü etki etmiştir. Önceleri Londra’ya gelen tekstilin yerini
Londra’da üretilen tekstil almıştır. Devlet koruması ve gümrük duvarı ile
kollanan bu yeni ürün kısa zamanda makineleşmeye gitmiş ve Londra’da ve
çevresinde Kumaş üreten ama Hindistan kalitesinden düşük ürünler üretmeye
başlamıştır. Bu üretilen ürünler Hindistan’a geri pazarlanmaktadır.
Hindistan’da üretim yapanlar kendi ürettiklerini kullanamaz hale gelmiş,
Londra’dan gelen bu kalitesi ürünleri kullanmaya zorlanmıştır. Hindistan
İngiltere’nin yeni pazarıdır. Çin’den çalışan çay fideleri Hindistan’ın yeni ürünü
olarak ortaya çıkarken bereketli olan arazı çay bahçelerine dönüştürülmüştür.
Çay yeni ihraç ürünü olmuştur. Londra depoları tekstil yerine Çay ile dolmaya
başlamıştır. Çay o kadar fazladır ki, depolar almaz olmuştur. Amerika’da
İngiliz ürünlerine boykot yapmaya başlamış ve yeni devrimin ilk işaretlerini
vermiştir. Çay gemilere yüklenip Amerika’ya gitmiştir ama ayrılıkçılar o
çayları taşıyan ve limanlara bağlı olan gemileri batırarak devrimin ilk
ayaklanmasını başlatmıştır. İngiltere Amerika’da ki hakimiyeti kaybetmiştir.
Şirketin imtiyazı ve yaptığı ticaret İngiltere için toprak kaybı olarak
sonucunu göstermiştir. Artık sorgulanmayan, denetim yapılmayan Kumpanya
parlamento gündemine gelmiştir. Serbest Ticaret ve rekabet kavramının altı Adam
Smith tarafından Kumpanya örneğine bakarak yeniden formüle edilmiştir. Londra
Hindistan’da işlenen insanlık suçunu mahkum etmemiştir, suçluyu aklarken aynı
zamanda olayın kendisini de kınamıştır. Bu sayede vicdani olarak sorumluluğu
üstünden attığına kendisini ikna etmiştir.
Sömürgeden emperyalizme dönüşen politik tarih süreç, Anonim
şirket oluşumu ve onun idaresi dersler ile yüklüdür. Ulus devletinin oluşumu ve
onun yasaları oluşurken bu dersten yararlanılmış ama kendi çıkarlarını
gözeterek karar alınmıştır. Çin ve Hindistan bereketli olmaktan çıkmış,
emperyalizm altında yok olmaya yüz tutmuş, içten içe isyanların oluşmasına
sebep olan yeni politik direniş merkezleri olmuştur.
Bugün Londra şehrinin zenginliği olarak karşımıza çıkan
binalar, heykeller tarihin sadece sessiz haykırışı ve kimlerin kanı üzerine
inşaat edildiğini fısıldamaktadır. Fakat bu fısıltıyı bugün dahi Londra’da
yaşayanlar gerçek anlamda duymaz, duyamaz, çünkü onların refahı, zenginliği
Kumpanya’nın hiçbir kural tanımadan uyguladığı emperyalist barbarlığıdır.
Kumpanya etkin olduğunda girdiği sıkıntılar Londra’nın sıkıntıya girmesi
anlamına gelmekteydi, zenginliği Londra’yı yeniden yaratmıştır. Londra hükümeti
her koşulda şirketi desteklemiş ve kollamıştır, sonuç olarak onu
devletleştirerek Kumpanyanın yaratmış olduğu fırtınayı dindirmiştir.
Küresel dünyamızda şirketler hesap verecek makamdan
yoksundur, o yüzden her eylemleri kontrol dışıdır ve geçmişte Hindistan'ı çöle
çeviren Kumpanya gibidir. Küreselleşme liberallerin övdüğü gibi zenginlik ve
ticarette sadeleşme değil, daha karmaşık sorunların oluşmasına da ortam
hazırlamaktadır. Ulusların zenginliği şirketlerin çıkarı gereği yok edilip
yağmaya açıktır. Şirketler daha fazla kar hırsı yüzünden doğayı ve coğrafyayı
yok ederken hiçbir sorumluluk duymaz. Savaşlar şirketlerin girdiği dar boğazdan
çıkmak için kullandıkları yöntemlerden biridir. Daha fazla imtiyaz ve daha
fazla tüketim şirketleri daha da büyütmekte ve kontrol dışına çıkarmaktadır.
Şirketler kendi özel güvenlik birimlerini kurarak kendisine karşı direnen her
türlü direnişi zor ile yok etme eğilimindedir. Kara para ve kontrol dışı
yapılan her iş var olan düzenin parçalanması anlamına gelir… Ulus
devletlerde emperyal ulus devlet yerini emperyal şirketler
almaktadır ve üstelik hiçbir kural ve hukuk düzeni olmadan…
Tarihten ders almadığımız sürece yeni felaketlere açığız, bu
gelmekte olan tehlikeye karşı bir şey yapamazsak bizlerin sonu afyon kullanan
Çinli ya da tekstil atölyesinde alın terinin karşılığını almayan bir hinli gibi
olmaktır…
Tarihin bu derslerini hatırlayın, hatırlayın, hatırlayın!
İsmail Cem Özkan
Dünyayı Değiştiren Şirket
Doğu Hindistan Kumpanyası’nın Modern Çokulusluluğu Şekillendirmesi
Nick Robins
Çeviren: İnanç Özekmekçi
H2O yayınevi, İstanbul
ISBN: 978-605-4906-36-9
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.