Romeo ve Juliet
“Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar. Ölümleri
olur zaferleri, öpüşürken yok olan ateşle barut gibi...”
Monteguelerve Capuletler iki ayrı aile, düşman.
Belki de neden düşman olduklarını unutmuşlardır, günlerden bir gün bir eğlence
olur. Maskeli balo. Düşman ailenin çocukları bu maskeli baloda buluşurlar,
kalpler konuşur. İki düşman ailenin çocukları olan Romeo ve Juliet ilk
görüşte aşık olurlar. Aşklarından o kadar emindirler ki, araya giren süt
annenin de istemi doğrultusunda Romeo aşkını kilise nikahı ile taçlandırır.
Konu basittir, yazanın muhteşem dil oyunlarını aynı güzellikte tercüme eden
Özdemir Nutku dizeleri ile bizden ve içimizde bir şeyler uyandıran
cümlelere dönüşür. Onların aşkları ve kurdukları cümleler bizdendir. Bizim için
herhangi bir yerde geçen aşk hikayesidir. Tanıdıktır, kavuşamayan, kavuştukları
anda ölümdür buluşturan…
Binlerce senedir sahnelenen, sürekli yeni şeylerin denendiği
bir oyundur aynı zamanda. Zaman ile oynanır, kahramanların aileleri daha fazla
karışır, daha az öne çıkar, yönetmenlerin ve senaryoyu sahneye ya da beyaz
perdeye uyarlayanın tercihi geniş bir yorum dokusu ortaya çıkarır. Her yönetmen
kendisinden yeni bir şeyler ekler, yorum olarak eklenenler seyirciyi rahatsız
etmemesi önemli olan. Zaman ile çok oynanmıştır, zamanın yanında mekan. Mekan
dışında öne çıkarılması gereken ya da olayların örgüsü de yönetmenin tercihi ve
oyuncuların verilen rolü ne kadar yerine getirmesi ile orantılı olarak seyirci
ya alkışlamıştır ya da sessizce izlemiş ve kısa sürede unutmuştur.
Oyunu, Makedonyalı yönetmen Dejan Projkovski sahneye
koyuyor. Bugüne kadar izlediğim yorumlar içinde zeminin su olarak
kullanıldığını ilk defa görmekteyim. Oyunun sahnesi sudur, dekor su ile
bağlantılı arka tarafta yer alan bir yatay akvaryum. Seyirci ile havuzun
ayrıldığı noktada bir alan daha vardır ki, oyunun su içinde olmayan sahneleri bu
alanda geçmektedir. Su sarnıcında yer alan Medusa başı da sahnenin en
üst tarafında yer almaktadır. Onu aydınlatan ışık rengi olayın nasıl
sonuçlandığını anlatmaktadır. Sahne sadedir. Oyuncular yanlardan girip çıkmakta
ve su içinde hareket etmeye çalışmaktalar. Genel olarak oyuncular kendilerine
verilen rolü hareket anlamında olduğu gibi yerine getirdiğini düşünüyorum.
Yönetmen kafasında ki tasarladığı yorumu sahneye koyarken her türlü olanağı
değerlendirir. Kendisine verilen olanak içinde sanırım istediği oyuncuyu
yönettiği oyunda oynatma hakkına sahiptir diye düşünürüm. Bir oyunda yönetmen
oyuncusunu seçer. Yabancı bir yönetmen de olsa oyuncu seçimini kağıt üzerinde
değil sahnede değerlendirerek yapar. Benim bugüne kadar izlediğim oyunlarda ses
ahengine önem verildiğini düşünmüşümdür. Çünkü birbirinden ayrı ses tonunda
olan oyuncuların aynı sahnede aynı volümde ses çıkaramaz, biri yüksek
ses ile diğeri düşük ses ile konuşursa oyunun içeriğine göre elbette yönetmen
tercih eder ama seyirci olarak beni ses arasında uyumsuzluk beni rahatsız eder.
Bir anda yüksek ses, baskın bir ton diğer yanda düşük ve baskın olmayan bir
ses… Opera için geçerli kural tiyatro içinde geçerlidir. Bu oyunda beni en çok
rahatsız eden su içinde oyuncuların mücadelesinden öncelikle sesler arasında
dengesizlikti. Baş rolde yani Romeo canlandıran oyuncunun sesi, juliet’i
canlandıran oyuncu ile ahenkli ve dengeli olması önemlidir ama onları öne
çıkaran diğer oyuncuların da sesleridir.
Oyunun zamanı ile de oynanmıştır. Bugün ve geçmiş aynı
zemindedir. Oyuncuların kıyafetlerine bakınca kafamın bir köşesinde nedense
Tophane yalanı geldi. “Yarı çıplak adamlar geldi…” diye başlayan cümlede geçen
kahramanlar sahnedeydi! Rock konserinde sahne alan sanatçıların havası vardı.
Elbette yönetmen müzik seçimini sahnenin mekanı gibi oynayabilir. O tercihi
elbette oyuna yüklediği anlam ve seyirciye iletmek istediği mesaj ile
ilgilidir. Yorum farkı ve algı farkı bu oyunu hem sevdirebilir hem de üzerinde
konuşmaya değmez, ama bol bol taciz ve oyunculara çektirilen işkence olarak
algı da seyircide oluşabilir… Yönetmen sadece sahnenin su olan alanını değil,
yukarıyı da sahne olarak düşünmektedir. İdareci ve Juliet yukarından
konuşur ve hareketli alan seyircinin üstünden sahnenin üstüne doğru hareket
eder.
Ses konusuna gelince, zaman zaman mikrofon kullanılmıştır.
Normal ses yerine dijitalleşen bir ses yüksek volümü ile oyunun bazı
sahnelerde öne çıkıyor. Neden mikrofon kullanıldığını gerçekten anlayamadım,
çünkü oyuncuların sesi salonun en arkasında yer alan seyirciye rahatlıkla
üstelik o kadar su dalgası ve suyun ortaya çıkardığı görsellik içinde
olmaktadır. Sahnede kullanılan mikrofon yabancılaştırma efekti olarak
düşünebilirim ama zaman ve zaten yüksek sesli oyuncunun sesinin daha yüksek
çıkmasından başka işlevi olduğunu düşünmedim…
Müzik ile de zaman ile oynanır, oyun hem orta çağ hem de
bugüne dairdir. Seçilen kıyafetler de buna uygundur. Yönetmen deneysel olarak
bu oyunu yeniden yorumlamıştır. Elbette onun tercihi bize özelikle bana sıcak
gelmedi, belki bu klasik oyunun benim üzerimde bıraktığı ön yargıdır
diyebiliriz. Ne yazık ki ön yargımı bu oyunu izledikten sonra da yenemedim.
Oyuncular üzerine bir iki cümle de yazayım, her biri ağır
sahne koşullarında muhteşem bir performans sarf ediyorlar. Su salonda ılık
olduğunu öğrendim ama ıslak kıyafetler ile sahne arkasına gittiklerinde ne
yapıyorlar bilemiyorum, umarım orasında sıcaktır, çünkü seyircinin içinden
girip ve çıkma olduğunu gördüğümden dışarısının o kadar sıcak olmadığını salona
girerken yaşamıştım. Bu oyun yüzünden umarım hiçbir sanatçı hastalanmaz… Kılıç
ile dövüş sahneleri bana göre daha fazla dikkat gerektiren sahne olarak
görmekteyim, en ufak bir ayak kayması beklenmeyen sonuç ortaya çıkarabilir.
Benim içimde ki duygu yönetmen kendi egosunu tatmin etmiş gibi geldi, elbette
bu benim kişisel duygum…
Farklı bir reji görmek içinde olsa oyuna gidip izlenmelidir.
Elbette yanınızda su olmasına dikkat edin, çünkü çok uzun bir oyunda su içinde
oyunculara bakarken salonun ısındığını unutmayın. Sigara dumanı sizi
rahatsız ettiğinde şansınız yok o dumanın altında oyunu izlemek zorundasınız…
peki bu kadar olumsuz şey yazmış gibi olsam da aslında oyunu o kadar olumsuz
görmedim. Elbette kafamızda ki kalıpları yıkan, yeni bir bakış açısı olarak
deneysel tiyatro için çok güzel bir örnek. Farklı oyunlar ve konular için buna
benzer sahneler düşünülebilinir. Bende bıraktığı izlenim; başlangıçta her
şey temizdi, sonra kan oldu…
“Gözyaşları ile yıkadılar yaralarını…” yaşadıkları göl göz
yaşları ile oluşmuş, acının hakim olduğu yerde sevgilerde acılar ve yaralar ile
büyümüş. Açılan bir yara ancak gözyaşı ile yıkanır… Romeo ve Juliet ilk
anda aşık olmuş ve kısa sürede evlenmiştir ama onların sevgilerini de acılar
yıkamıştır, su içinde acının rengi kırmızıya dönmüştür. Medusa yüzü
kızıldır, ölümü taşır…
İsmail Cem Özkan
Romeo ve Juliet
Yazan: William SHAKESPEARE
Çeviren: Özdemir NUTKU
Yöneten: Dejan PROJKOVSKİ
Dekor Tasarımı: M. Nurullah TUNCER
Kostüm Tasarımı: Medina YAVUZ ALMAÇ
Işık Tasarımı: Serhat AKIN
Müzik: Goran TRAJKOSKİ
Koreografi: Olga PANGO
Yönetmen Yardımcısı: Seda YILDIZ
Mihmandar / Reji Asistanı: Atilla KLİNÇE
Proje Asistanı: Pınar ALEV
Sahne Dövüşü ve Kılıç Eğitimi: Murat TURHAN
Oyuncular:
ROMEO: Atakan AKARSU
JULIET: Damla Ece DERELİ
RAHİP LAWRENCE: Seda YILDIZ
LORD CAPULET: Ahmet DİZDAROĞLU
DADI: Zeliha GÜNEY
MERCUTİO: Murat TURHAN
TYBALT: Yunus Emre TERZİOĞLU
BENVOLİO: Kerim ALTINBAŞAK
PRENS: Muhammed ÇAKAY
LADY CAPULET: Nuray DURMUŞ
PARİS: Bilal ERCAN
CAPULETLER: Ozan ERDÖNMEZ, Burak Pamuk, Can Deniz ERZAİM
MONTAGUELER: Cem BAYURGİL
Şarkı: O ego stultus ex fortuna sum
Gitar: Yunus Emre TERZİOĞLU
Vokal: Burak PAMUK
Geri Vokal: Murat TURHAN
Sahne Amiri: Zülfinaz DOĞAN EŞİTMEZ
Suflöz: Şeyda PEKTOK
Kondüvit: Taner TURAN
Işık Kumanda: Korhan BODUROĞLU
Dekor Sorumluları: Hakan ERASLAN, Taner TAN
Aksesuar Sorumlusu: Hüseyin BAŞ
Kadın Terzi: Fatma CAN
Erkek Terzi: Abdullah EROL
Perukacı: Hayati TURAN
Mekanik: Ali YILMAZ, Okan KARAAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.