Galata Gazete


22 Aralık 2017 Cuma

Romeo ve Juliet

Romeo ve Juliet

“Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar. Ölümleri olur zaferleri, öpüşürken yok olan ateşle barut gibi...”

Monteguelerve Capuletler iki ayrı aile, düşman. Belki de neden düşman olduklarını unutmuşlardır, günlerden bir gün bir eğlence olur. Maskeli balo. Düşman ailenin çocukları bu maskeli baloda buluşurlar, kalpler konuşur. İki düşman ailenin çocukları olan Romeo ve Juliet ilk görüşte aşık olurlar. Aşklarından o kadar emindirler ki, araya giren süt annenin de istemi doğrultusunda Romeo aşkını kilise nikahı ile taçlandırır. Konu basittir, yazanın muhteşem dil oyunlarını aynı güzellikte tercüme eden Özdemir Nutku dizeleri ile bizden ve içimizde bir şeyler uyandıran cümlelere dönüşür. Onların aşkları ve kurdukları cümleler bizdendir. Bizim için herhangi bir yerde geçen aşk hikayesidir. Tanıdıktır, kavuşamayan, kavuştukları anda ölümdür buluşturan…

Binlerce senedir sahnelenen, sürekli yeni şeylerin denendiği bir oyundur aynı zamanda. Zaman ile oynanır, kahramanların aileleri daha fazla karışır, daha az öne çıkar, yönetmenlerin ve senaryoyu sahneye ya da beyaz perdeye uyarlayanın tercihi geniş bir yorum dokusu ortaya çıkarır. Her yönetmen kendisinden yeni bir şeyler ekler, yorum olarak eklenenler seyirciyi rahatsız etmemesi önemli olan. Zaman ile çok oynanmıştır, zamanın yanında mekan. Mekan dışında öne çıkarılması gereken ya da olayların örgüsü de yönetmenin tercihi ve oyuncuların verilen rolü ne kadar yerine getirmesi ile orantılı olarak seyirci ya alkışlamıştır ya da sessizce izlemiş ve kısa sürede unutmuştur.

Oyunu, Makedonyalı yönetmen Dejan Projkovski sahneye koyuyor. Bugüne kadar izlediğim yorumlar içinde zeminin su olarak kullanıldığını ilk defa görmekteyim. Oyunun sahnesi sudur, dekor su ile bağlantılı arka tarafta yer alan bir yatay akvaryum. Seyirci ile havuzun ayrıldığı noktada bir alan daha vardır ki, oyunun su içinde olmayan sahneleri bu alanda geçmektedir. Su sarnıcında yer alan Medusa başı da sahnenin en üst tarafında yer almaktadır. Onu aydınlatan ışık rengi olayın nasıl sonuçlandığını anlatmaktadır. Sahne sadedir. Oyuncular yanlardan girip çıkmakta ve su içinde hareket etmeye çalışmaktalar. Genel olarak oyuncular kendilerine verilen rolü hareket anlamında olduğu gibi yerine getirdiğini düşünüyorum. Yönetmen kafasında ki tasarladığı yorumu sahneye koyarken her türlü olanağı değerlendirir. Kendisine verilen olanak içinde sanırım istediği oyuncuyu yönettiği oyunda oynatma hakkına sahiptir diye düşünürüm. Bir oyunda yönetmen oyuncusunu seçer. Yabancı bir yönetmen de olsa oyuncu seçimini kağıt üzerinde değil sahnede değerlendirerek yapar. Benim bugüne kadar izlediğim oyunlarda ses ahengine önem verildiğini düşünmüşümdür. Çünkü birbirinden ayrı ses tonunda olan oyuncuların aynı sahnede aynı volümde ses çıkaramaz, biri yüksek ses ile diğeri düşük ses ile konuşursa oyunun içeriğine göre elbette yönetmen tercih eder ama seyirci olarak beni ses arasında uyumsuzluk beni rahatsız eder. Bir anda yüksek ses, baskın bir ton diğer yanda düşük ve baskın olmayan bir ses… Opera için geçerli kural tiyatro içinde geçerlidir. Bu oyunda beni en çok rahatsız eden su içinde oyuncuların mücadelesinden öncelikle sesler arasında dengesizlikti. Baş rolde yani Romeo canlandıran oyuncunun sesi, juliet’i canlandıran oyuncu ile ahenkli ve dengeli olması önemlidir ama onları öne çıkaran diğer oyuncuların da sesleridir.

Oyunun zamanı ile de oynanmıştır. Bugün ve geçmiş aynı zemindedir. Oyuncuların kıyafetlerine bakınca kafamın bir köşesinde nedense Tophane yalanı geldi. “Yarı çıplak adamlar geldi…” diye başlayan cümlede geçen kahramanlar sahnedeydi! Rock konserinde sahne alan sanatçıların havası vardı. Elbette yönetmen müzik seçimini sahnenin mekanı gibi oynayabilir. O tercihi elbette oyuna yüklediği anlam ve seyirciye iletmek istediği mesaj ile ilgilidir. Yorum farkı ve algı farkı bu oyunu hem sevdirebilir hem de üzerinde konuşmaya değmez, ama bol bol taciz ve oyunculara çektirilen işkence olarak algı da seyircide oluşabilir… Yönetmen sadece sahnenin su olan alanını değil, yukarıyı da sahne olarak düşünmektedir. İdareci ve Juliet yukarından konuşur ve hareketli alan seyircinin üstünden sahnenin üstüne doğru hareket eder.

Ses konusuna gelince, zaman zaman mikrofon kullanılmıştır. Normal ses yerine dijitalleşen bir ses yüksek volümü ile oyunun bazı sahnelerde öne çıkıyor. Neden mikrofon kullanıldığını gerçekten anlayamadım, çünkü oyuncuların sesi salonun en arkasında yer alan seyirciye rahatlıkla üstelik o kadar su dalgası ve suyun ortaya çıkardığı görsellik içinde olmaktadır. Sahnede kullanılan mikrofon yabancılaştırma efekti olarak düşünebilirim ama zaman ve zaten yüksek sesli oyuncunun sesinin daha yüksek çıkmasından başka işlevi olduğunu düşünmedim…

Müzik ile de zaman ile oynanır, oyun hem orta çağ hem de bugüne dairdir. Seçilen kıyafetler de buna uygundur. Yönetmen deneysel olarak bu oyunu yeniden yorumlamıştır. Elbette onun tercihi bize özelikle bana sıcak gelmedi, belki bu klasik oyunun benim üzerimde bıraktığı ön yargıdır diyebiliriz. Ne yazık ki ön yargımı bu oyunu izledikten sonra da yenemedim.

Oyuncular üzerine bir iki cümle de yazayım, her biri ağır sahne koşullarında muhteşem bir performans sarf ediyorlar. Su salonda ılık olduğunu öğrendim ama ıslak kıyafetler ile sahne arkasına gittiklerinde ne yapıyorlar bilemiyorum, umarım orasında sıcaktır, çünkü seyircinin içinden girip ve çıkma olduğunu gördüğümden dışarısının o kadar sıcak olmadığını salona girerken yaşamıştım. Bu oyun yüzünden umarım hiçbir sanatçı hastalanmaz… Kılıç ile dövüş sahneleri bana göre daha fazla dikkat gerektiren sahne olarak görmekteyim, en ufak bir ayak kayması beklenmeyen sonuç ortaya çıkarabilir. Benim içimde ki duygu yönetmen kendi egosunu tatmin etmiş gibi geldi, elbette bu benim kişisel duygum…

Farklı bir reji görmek içinde olsa oyuna gidip izlenmelidir. Elbette yanınızda su olmasına dikkat edin, çünkü çok uzun bir oyunda su içinde oyunculara bakarken salonun ısındığını unutmayın.  Sigara dumanı sizi rahatsız ettiğinde şansınız yok o dumanın altında oyunu izlemek zorundasınız… peki bu kadar olumsuz şey yazmış gibi olsam da aslında oyunu o kadar olumsuz görmedim. Elbette kafamızda ki kalıpları yıkan, yeni bir bakış açısı olarak deneysel tiyatro için çok güzel bir örnek. Farklı oyunlar ve konular için buna benzer sahneler düşünülebilinir. Bende bıraktığı izlenim; başlangıçta her şey temizdi, sonra kan oldu…

“Gözyaşları ile yıkadılar yaralarını…” yaşadıkları göl göz yaşları ile oluşmuş, acının hakim olduğu yerde sevgilerde acılar ve yaralar ile büyümüş. Açılan bir yara ancak gözyaşı ile yıkanır… Romeo ve Juliet ilk anda aşık olmuş ve kısa sürede evlenmiştir ama onların sevgilerini de acılar yıkamıştır, su içinde acının rengi kırmızıya dönmüştür. Medusa yüzü kızıldır, ölümü taşır…

İsmail Cem Özkan



Romeo ve Juliet
Yazan: William SHAKESPEARE
Çeviren: Özdemir NUTKU
Yöneten: Dejan PROJKOVSKİ
Dekor Tasarımı: M. Nurullah TUNCER
Kostüm Tasarımı: Medina YAVUZ ALMAÇ
Işık Tasarımı: Serhat AKIN
Müzik: Goran TRAJKOSKİ
Koreografi: Olga PANGO
Yönetmen Yardımcısı: Seda YILDIZ
Mihmandar / Reji Asistanı: Atilla KLİNÇE
Proje Asistanı: Pınar ALEV 
Sahne Dövüşü ve Kılıç Eğitimi: Murat TURHAN
Oyuncular:
ROMEO: Atakan AKARSU
JULIET: Damla Ece DERELİ
RAHİP LAWRENCE: Seda YILDIZ
LORD CAPULET: Ahmet DİZDAROĞLU
DADI: Zeliha GÜNEY
MERCUTİO: Murat TURHAN
TYBALT: Yunus Emre TERZİOĞLU
BENVOLİO: Kerim ALTINBAŞAK
PRENS: Muhammed ÇAKAY
LADY CAPULET: Nuray DURMUŞ
PARİS: Bilal ERCAN
CAPULETLER: Ozan ERDÖNMEZ, Burak Pamuk, Can Deniz ERZAİM 
MONTAGUELER: Cem BAYURGİL
Şarkı: O ego stultus ex fortuna sum
Gitar: Yunus Emre TERZİOĞLU
Vokal: Burak PAMUK
Geri Vokal: Murat TURHAN
Sahne Amiri: Zülfinaz DOĞAN EŞİTMEZ
Suflöz: Şeyda PEKTOK
Kondüvit: Taner TURAN
Işık Kumanda: Korhan BODUROĞLU
Dekor Sorumluları: Hakan ERASLAN, Taner TAN
Aksesuar Sorumlusu: Hüseyin BAŞ
Kadın Terzi: Fatma CAN  
Erkek Terzi: Abdullah EROL
Perukacı: Hayati TURAN
Mekanik: Ali YILMAZ, Okan KARAAL


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.