Kafaların içine formalar diktiler...
Pandora'nın kutusu bir kere açıldı mı kapanması imkansız
gibidir ama içinde kalan umut bir gün kapanacağını bize fısıldar... Bütün
kötülükler bir kutuya konup ve bir daha ortaya çıkmayacak şekilde yerin yedi
kat altına bırakılacaktır. Dünyamızda en son açılan kutu ‘liberalizm' adı
verilen ulus devletinin çökertilmesi ve yok edilmesi sürecidir. Bu sürecin
liderleri konumunda olan iki lider aynı akıbeti paylaştı, Alzheimer olarak
hayata gözlerini yumdular ve nasıl bir kötülüğü dünyaya yaydıklarını ve
sonucunu göremeden öldüler...
Şimdi yayılan bu kötülüğün sonucu dünyaya yayılan İslami
cihat hareketleri ve canlı bombalardır. Hassan Sabah birden keşfedildi ve cihat
için canlı bomba olacaklara bu kitap olarak sunuldu. Bakın dediler böyle bir
korku imparatorluğu dünyada yaşadı ama onlara sonlarını kimse anlatmadı. Alamut
Kalesi'nden bugün elimizde sadece temelleri kalmıştır. Yok edilmiş liderler ve
kendisini feda etmiş insanlar… Sonuç, tarih kendi akış yolunu buldu ve aktı.
Bu dünyadan İskender geçti, Süleyman geçti, Napolyon geçti,
Hitler geçti... Daha da geçecekler var ama geçmişte yaşayanların her birinin
Pandora'sının kutusu kapandı...
Bugünlerde yayılan korku ve bu işten nemalananların da
kutusu mutlaka bir gün kapanacak… Umarım bu sefer kutu kapatmak ile kalınmaz
hesap da sorulur, çünkü hesap sorulmadığı sürece sürekli gelen ve yayılan korku
bu dünyada varlığını koruyacak...
Pandora’nın kutusu kapandığında o Pandora içinde kalan
kötülükler için kutunun içinde umut kalmasın.
Kötülük taşıyanların üstlerinde ve yakınında olanlarda
giyilmekte olan bir forma vardır. Forma, disiplin demektir, “benim gibi düşün
ve yaşa… “
Üzerinde forma olanlar bugün ne giyineceğim diye düşünmez...
Ülkemizde kadınların çoğunluğu artık bugün ne giyineceğim telaşı yaşamıyor
çünkü ne giyinecekleri ve nasıl davranacaklarını cemaatler dışında okullarda da
öğretmeye başladılar... Okullardan formalar kalktı ama kafaların içine formalar
diktiler...
Ulus devletlerinde bugüne kadar çoğunluk azınlıkların
haklarını ya yok saydı ya da kendisinin işine gelecek şekilde düzenledi.
Azınlıklar çoğunluk için çalışmaya zorlandı, onların hakları karşısında kendi
haklarından feragat etmeleri istenmedi, aksine zorlandılar.
Azınlıklar; demokrasi, özgürlük adına örgütlendikleri
yapılarda ise devletin kendilerine yaptıklarını kendi içinde azınlık olarak
gördükleri ötekilere karşı aynı şekilde baskı kurmaya kalkmaları ve her şeyi
kendi merkezleri etrafında görmeleri de şaşırtıcı değildir. Model olarak
gördükleri örgütlenmiş devlet yapısı gözlerinin önlerindedir ve istedikleri
ulus devleti de içinde yaşadıkları devletten farklı olmayacaktır, çünkü “Önce
bizim hakkımız, sonra…” diye başlayan cümleler kendi içlerinde çok duyulur. Öncelik
ellerinden alınmış veya yok sayılmış hakların alınmasıdır. Onlara göre dünyanın
en çok ezilenlerdir, dünyada bir eşi dahi görülmemiş şekilde parçalandıklarını
anlatırlar ama dünyada diğer halkların yaşadıklarına bir baksalar yalnız
olmadıklarını görecekler. “Dünya benim merkezimize dönmektedir ve
her yaptığı aslında tüm dünyada ilgilendirmektedir.” giye düşünen, inanan bu
azınlık mensupları kendilerinin anlaşılmadığını ve sürekli birileri tarafından
aldatıldıklarına inanırlar. Aldatıldıkları ve küçük görüldükleri için bugün
ezildiklerini vurgularlar ve onlar ile dayanışma içinde olanlara güvenmezler…
Kendi örgütsel yapıları içinde kurdukları sosyal ilişkiler
geleceğin iz düşümüdür…
Azınlıkların çoğunluk olduğu yerde azınlığın hakkını yiyorsa
veya yok sayıyorsa onlardan demokrat, özgürlükçü, devrimci olmaz, çünkü hayal
ettiği devlet, içinde yaşadığı devletten farklı olmaz...
Söz ile demokrat, özgürlükçü, nefret söylemine karşı
olanların eline geçirdiği erki nasıl kullandığı ortadadır...
Azınlık haklarını savunan bir parti de azınlık hakkı
güvenceye alınsın...
Yarınımızın ilişkilerini bugün yaşadığımız ilişkiler içinde
tohumunu atamadan, filizlenmesine olanak sunmadan yarını kucaklama şansımızın
olmadığına inanıyorum… Yarın daha güzel olacak diye umut ediyorsak, o güzelliği
bugünden içimizde ve çevremizde büyütmek ile yükümlüyüz…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.