Galata Gazete


12 Ocak 2018 Cuma

Kafaların içine formalar diktiler...

Kafaların içine formalar diktiler...

Pandora'nın kutusu bir kere açıldı mı kapanması imkansız gibidir ama içinde kalan umut bir gün kapanacağını bize fısıldar... Bütün kötülükler bir kutuya konup ve bir daha ortaya çıkmayacak şekilde yerin yedi kat altına bırakılacaktır. Dünyamızda en son açılan kutu ‘liberalizm' adı verilen ulus devletinin çökertilmesi ve yok edilmesi sürecidir. Bu sürecin liderleri konumunda olan iki lider aynı akıbeti paylaştı, Alzheimer olarak hayata gözlerini yumdular ve nasıl bir kötülüğü dünyaya yaydıklarını ve sonucunu göremeden öldüler...

Şimdi yayılan bu kötülüğün sonucu dünyaya yayılan İslami cihat hareketleri ve canlı bombalardır. Hassan Sabah birden keşfedildi ve cihat için canlı bomba olacaklara bu kitap olarak sunuldu. Bakın dediler böyle bir korku imparatorluğu dünyada yaşadı ama onlara sonlarını kimse anlatmadı. Alamut Kalesi'nden bugün elimizde sadece temelleri kalmıştır. Yok edilmiş liderler ve kendisini feda etmiş insanlar… Sonuç, tarih kendi akış yolunu buldu ve aktı.

Bu dünyadan İskender geçti, Süleyman geçti, Napolyon geçti, Hitler geçti... Daha da geçecekler var ama geçmişte yaşayanların her birinin Pandora'sının kutusu kapandı...

Bugünlerde yayılan korku ve bu işten nemalananların da kutusu mutlaka bir gün kapanacak… Umarım bu sefer kutu kapatmak ile kalınmaz hesap da sorulur, çünkü hesap sorulmadığı sürece sürekli gelen ve yayılan korku bu dünyada varlığını koruyacak...

Pandora’nın kutusu kapandığında o Pandora içinde kalan kötülükler için kutunun içinde umut kalmasın.

Kötülük taşıyanların üstlerinde ve yakınında olanlarda giyilmekte olan bir forma vardır. Forma, disiplin demektir, “benim gibi düşün ve yaşa… “

Üzerinde forma olanlar bugün ne giyineceğim diye düşünmez... Ülkemizde kadınların çoğunluğu artık bugün ne giyineceğim telaşı yaşamıyor çünkü ne giyinecekleri ve nasıl davranacaklarını cemaatler dışında okullarda da öğretmeye başladılar... Okullardan formalar kalktı ama kafaların içine formalar diktiler...

Ulus devletlerinde bugüne kadar çoğunluk azınlıkların haklarını ya yok saydı ya da kendisinin işine gelecek şekilde düzenledi. Azınlıklar çoğunluk için çalışmaya zorlandı, onların hakları karşısında kendi haklarından feragat etmeleri istenmedi, aksine zorlandılar.

Azınlıklar; demokrasi, özgürlük adına örgütlendikleri yapılarda ise devletin kendilerine yaptıklarını kendi içinde azınlık olarak gördükleri ötekilere karşı aynı şekilde baskı kurmaya kalkmaları ve her şeyi kendi merkezleri etrafında görmeleri de şaşırtıcı değildir. Model olarak gördükleri örgütlenmiş devlet yapısı gözlerinin önlerindedir ve istedikleri ulus devleti de içinde yaşadıkları devletten farklı olmayacaktır, çünkü “Önce bizim hakkımız, sonra…” diye başlayan cümleler kendi içlerinde çok duyulur. Öncelik ellerinden alınmış veya yok sayılmış hakların alınmasıdır. Onlara göre dünyanın en çok ezilenlerdir, dünyada bir eşi dahi görülmemiş şekilde parçalandıklarını anlatırlar ama dünyada diğer halkların yaşadıklarına bir baksalar yalnız olmadıklarını görecekler.  “Dünya benim merkezimize dönmektedir ve her yaptığı aslında tüm dünyada ilgilendirmektedir.” giye düşünen, inanan bu azınlık mensupları kendilerinin anlaşılmadığını ve sürekli birileri tarafından aldatıldıklarına inanırlar. Aldatıldıkları ve küçük görüldükleri için bugün ezildiklerini vurgularlar ve onlar ile dayanışma içinde olanlara güvenmezler…

Kendi örgütsel yapıları içinde kurdukları sosyal ilişkiler geleceğin iz düşümüdür…

Azınlıkların çoğunluk olduğu yerde azınlığın hakkını yiyorsa veya yok sayıyorsa onlardan demokrat, özgürlükçü, devrimci olmaz, çünkü hayal ettiği devlet, içinde yaşadığı devletten farklı olmaz...

Söz ile demokrat, özgürlükçü, nefret söylemine karşı olanların eline geçirdiği erki nasıl kullandığı ortadadır...

Azınlık haklarını savunan bir parti de azınlık hakkı güvenceye alınsın...

Yarınımızın ilişkilerini bugün yaşadığımız ilişkiler içinde tohumunu atamadan, filizlenmesine olanak sunmadan yarını kucaklama şansımızın olmadığına inanıyorum… Yarın daha güzel olacak diye umut ediyorsak, o güzelliği bugünden içimizde ve çevremizde büyütmek ile yükümlüyüz…


İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.