Devr-i Mahzuni
Mahzuni çocukluk günlerinde susuz kalmış köyde
yaşayanlara su taşımak ile geçirmiştir, ilk dersi de böyle almıştır. Mazlumdan
yana olacaktır, yardıma muhtaca koşacaktır. İlk ders onun hayatının çizgisini
de ortaya koyacak.
Bir halk ozanı yaşamını dizelere aktarmış, sazının sesinde
ses vermiştir. Yaşadıklarını, hissettiklerini, hayal ettiklerini sazının teli
aracılığı ile dinleyicisi ile paylaşmış. Toplumsal olaylara karşı duyarlı,
halkın içinde hakın sıkıntısını dillendirendir. Sadık yarı emekçilerdir.
Onların dertlerini sesi ile kitlelere ulaştırandır…
Mahzuni Şerif Maraşlıdır. Maraş’ın birikimini kendi
birikimine temel yapandır. Çocukluktan elde ettiği saz çalma yeteneğini
besteleri ile taçlandırır… Yolu bellidir. Alevi inancına uygun deyişler,
cem’lerde dönülen semah, Pir Sultan’ın inatçılığı, Hacıbektaş’ın hoşgörüsü bir
vücut bulmasıdır… Mahzuni ilk evliliğini babasının zorlaması
ile yapar, ondan bir çocuğu olur. Bir mektup ile noktalar evliliğini ve
ikincisi bir İtalyan olacaktır. Ondan da çocukları olur… Ve Antep’te bir güzele
tutulur ve ondan da çocukları olur… Kısaca besteleri gibi çocuk konusundan da
zengindir… Üçüncü eşi ile tanıştığı yıl darbe olur ve darbe lideri hakkında bir
türkü yapar. 'Erim Erim Eriyesin' adlı eseri yüzünden cezaevi ile
tanışır. Oyun bu cezaevi zamanını ele alır.
Cezaevinde Yılmaz Güney vardır. Oyunun konusuna uygun olarak
gençlik liderlerinin ikisi de o koğuşta yerini almıştır. Aynı zamanda bir
tiyatro yazarı ve oyuncusu, müzisyen.. Kısaca Türk aydınları bir koğuşta
darbenin ağız koşulları altında kendilerine yarattıkları özgür alanda kendi
tecrübelerini bir birine aktarmaktalar.
Bulaşıkları yıkamaktalar. Aynı zamanda sohbetin de en derin
yerini orada geçirirler. Orada Süleyman Demirel’in başbakanlık dönemi, darbe
ile gidişi ve gelişi ve son olarak cumhurbaşkanı Fikret Kızılok'un
"Demirbaş" şarkısının sözlerinde hayat bulmuştur. Oyunun siyasi
kronolojisi bu şarkının eşliğinde verilirken, aynı dönemde Mahzuni Şerif
tarafından bestelenen türkülerde sahnede yerini bulmuştur. Her sahne değişimi
Mahzuni’nin bir türküsünü Ekrem Ataer yorumunda buluruz.
70’li yılların Türkiye’si koğuş aydınların ağzı ile
yorumlanırken, 12 Eylül sonrası özetlenerek verilmiştir. Aslında Maraş
katliamı, Sivas aynı zamanın kronolojisi içinde algı oluşacak gibidir. Maraş
katliamının katili ile Mahzuni içsel söyleşisi oyunda önemli bir yer
tutmaktadır. Sivas Katliamı olduğunda da orada değildir ama acısını içinden
yaşamıştır.
Oyun, bir ozanın bir dönemi ile Türkiye tarihinin eleştirel
göz ile yorumlanmasıdır. Oyuncular oyun içinde kendilerine verilen rolü iyi
şekilde yerine getirdiklerini gördüm. Oyun, doğal olarak türküler ve onun
sözleri ile anlatım dilinde kullanılmıştır. Her sahne değişimi Ekrem Ataer’in
yorumu ile sahneler arasında bağ kurulmuştur. Müzik oyunun omurgasıdır. Ekrem Ataer bu
oyun için yapmış olduğu bestesi oyunun daha rahat izleyiciye ulaşmasını
sağlamıştır. Oyun yönetmeninin işini de büyük ölçüde kolaylaştırmıştır.
Bölümler arasında ki konular bir biri ile kronolojik sıra izlemesi ya da
izlememesi hiç önemli değildir, çünkü müzik geçişleri o tarih çizgisini ortadan
kaldırarak yönetmene istediği geniş bir alanı açmıştır. Oyunun metni,
oyuncuların rahatlıkla davranmasına da olanak tanır. Oyun için kullanılan ışık
ve tasarım, metne ve müzik ile çok uyumludur. Sahne düzenlemesi oyunun tercih
edilen mekanına uygundur ve arka fonda kullanılan video görüntüleri içinde bir
bütünlük sağlamaktadır. Video görüntüleri oyunun ışık ile birlikte daha vurucu
olmasını sağlamış. Çok ince düşünülmüş ve hesaplanmış sahnelerin video ile
koordineli olarak akması yönetmenin bir başarısıdır…
Seyircileri oyuna katan, davet eden ve zamanın akışını
sahnede olaylara bağlayan bir tiyatro şöleni olmuş… Baskının hakim olduğu,
70’li, 80’li yılları aratacak kadar ve hatta fazla olan baskılarına karşı hala
sahnede umudunu koruyan, haykıran, oyuncular ve tiyatroya gönül vermişler
gösteriyor ki, hala Aşık Mahzuni Şerif aramızda yaşıyor ve
hala 'Erim Erim Eriyesin' sözlerinde Erim yerine başka isim
koyarak söylemeye devam ediyorlar…
Fırsatı olanların bu tiyatro şölenini görmesini arzularım…
Tiyatroyu tiyatro yapan ne varsa bu oyunda da göreceğinizi şimdiden
söyleyebilirim. Gidin; ışık, müzik, dekor, oyuncu, yönetmen, seyirci… Her
birinin ahengini yaşayın…
İsmail Cem Özkan
Devr-i Mahzuni
Yazan: Hakan Güneri
Yöneten : Murat Sarı
Oyuncular:
Ferit Hantal
İbrahim Emin Ege ( Muhlis Akarsu)
Mehmet Güler ( Mahzuni)
Merve Köse ( Fatoş)
Hale Üstün ( Zalhey Ana)
Hakan Güneri ( Yılmaz Güney)
Mehmet Esatoğlu ( Aşık Veysel)
Fahri Bozbaş
Kostüm: Hale Üstün
Yönetmen Yardımcısı: Merve Köse
Işık-efekt: Burak Yalçınyiğit
Müzik direktörü: Ekrem Ataer
Afiş: Özhan Koca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.