Galata Gazete


27 Ocak 2018 Cumartesi

Ernani

Ernani

"Ernani ünlü İtalyan besteci Giuseppe Verdi'yi uluslararası sahnelere taşıyan ilk eseri olma özelliğini taşıyor. Kendisi de en çok sevdiği eseri olarak tanımlıyor. Victor Hugo’nun Hernani eserinden uyarlanan opera, Verdi tarafından 1844 yılında bestelendi. O günden bu yana birçok sahnede hayat bulmuştur.

Çok özel bir operanın ülkemizin sahnelerinde hayat bulması heyecan vericidir, çünkü bu “çok özel” olan bir eser ile karşılaşmak bir ayrıcalıktır. Bu ayrıcalığın getirmiş olduğu ön yargılar ile opera binasından adım atarken heyecanlı olmamak elde değildir. Çünkü biraz sonra izleyeceğiniz eser sizin hayatınız için o yaşanan anlık için bir nokta olacaktır. Büyük bir emek, yılların birikimi, bu güne kadar sanattan aldığınız hazzın en üst noktasına taşınması. Opera sizi farklı dünyalara taşıyacaktır, tüm sanat dallarının iç içe geçmiş hali ile… Trajedi, dram, kara mizah… İç içe geçmiş sanat dalları…

Sahne, görsellik, müzik, dans, ses… Hepsi bir bütün ve akıcı olması kaçınılmazdır, sizi salonun karanlık alanından farkı bir evrene taşıyacak, oturduğunuz koltuklar boş kalacaktır, çünkü sizin vicdanınızı ve ruhunuzu dışarıda yaşanan olumsuzlukların ötesinde başka bir dünyaya kısa da olsa alacaktır. Koltuk ısınmadan sizi müziğin notları ile başka dünyalara taşıyacak kanatlar hazırdır. Salona girdiğinizde, orkestranın aletleri ısıtmasının getirmiş olduğu ritmik olmayan notlar ilk merhabayı der. Botların ritmik olmayan havaya savrulması aletlerin ısınması kadar salonun da ısınmasına neden olur. Solan girdiğinizde sahne, kırımızı bir perde ile kapalıdır. Klasik bir görselin sürprizi perdenin arkasında. Dong sesinin duyulması ve ışığın kapanmasını oturduğunuz koltuktan sabırsızca beklemektesiniz…

''Aşk ve Haysiyet...''

Kastilya Kralı Don Carlos tarafından haksız yere suçlandırıldığı için yasadışı hayat süren, aslında bir Aragon dukasının oğlu olan Ernani çevresine adamlar toplayarak soygunlar yapmakta, İspanyol kişizadesi Don Ruy Gomez de Silvanın yeğeni Donna Elvira’yı sevmektedir. Don Ruy Gomez ise yeğeniyle evlenmeyi düşünmekte, kız sevmediği bu adamla evlenmek korkusu içinde öteden beri gönül verdiği Ernani’yi yardıma çağırmaktadır. Şatodaki odasının kapısı açılır içeri kızda gözü olan Don Carlos girer. Kral Elvira’ya aşkını açıklamaya koyulurken Ernani gözükmüş, iki adam birbirlerini tanımışlardır. Aralarındaki tartışma sürerken onlara Don Ruy Gomez de katılır. Kral sözde Don Ruy Gomez’e bazı devlet işlerini danışmak amacıyla gelmiş, bu arada Ernani kaçmıştır. Don Ruy Gomez’in Elvira ile düğün töreni sırasında Ernani keşiş kılığında görünür, amacı kızı kaçırmaktır. Fakat, Kral Ernani’nin izindedir, yakalanması için emir verir. Don Ruy Gomez kendi şatosunda böyle bir tutuklamaya razı değildir. Kralın adamları Ernani’ye karşılık olarak Elvira’yı alıp götürürler. Don Ruy Gomez, Ernani’yi düelloya çağırır, delikanlı hayatını kurtaran adamla dövüşmeyi kabul etmez. Üstelik Elvira’yı kurtarabilmek için onunla Krala karşı savaşacaktır. Ayrıca Don Ruy Gomez’e güven sağlaması için bir boru verir, çaldığı anda intihar edecektir. Don Carlos “Beşinci Carlos” adıyla imparator olmuş, Ernani ve Don Ruy Gomez’in yakalanmalarını emretmiştir. Elvira’nın yakarmalarıyla fikrini değiştirir, her iki soyluyu bağışlar, Elvira’nın Ernani ile evlenmesini onaylar. Bu karar Don Gomez için ağır bir sonuç olmuştur. İki mutlu gencin düğün töreninde Ernani’nin verdiği boruyu çalar, Ernani Elvira’ya veda ederek hançeri kalbine saplar, sözü hayatından daha kutsaldır.

Perde açılır ve yukarıda ki öykü sahnede hayat bulur. Metin; büyük ihtiraslar, birbirinden kesin çizgilerle ayrı zıt karakterler, dramatik durumları içermektedir. Karakterlere hayat verenler bu zıtlıkları ellerinden geldiğince bana göre abartarak vermeliydi, sanırım hem sesi kontrol etmek hem de hareketleri doğalmış gibi yapmak bazı oyuncular için zor gelmiş gibi geldi, hareketler çok ağır ve daha çok sese önem verilmiş gibi geldi bana… İhtiras, kavgayı doğurmaktadır, fakat bu doğuma sözler ile şahit olduğumuz kadar hareketler ile şahitlik ettiğimi söylemek biraz abartı olsa gerek… Oyunculara belki de yönetmen ağır davranın demiş de olabilir, o yönetmenin metni okumasına bağlı olarak yorumu olarak da düşünülebilinir… Müzik her anı yakalıyor ve elinden geldiğince yönlendiriyor… Gözlerinizi kapatın ve müziği dinleyin, çünkü sahnede hareket çoğu zaman durağan gibidir, müzik sizi koltuğunuzdan alıp götürecektir… Sahnede ışık gölgeler yaratırken, dekor derinliğini içinde verirken, oyuncular bu dekorun içinden dönemin ihtirasını bugüne taşımaktadır… Tenor, bariton, bas sesleri sizi zıt karakterlerin iç dünyasına davet etmektedir.

“Operada önce söz, sözün üstüne de müzik yazılır. Vurgular, sesler ona göre ayarlanır.” Verdi, eline aldığında metni hangi rolü nasıl bir ses tarafından seslendirileceğini de kafasında oturtmuştur. Çünkü o sesler metnin içinde olan ama yazılmayanı öne çıkaran özelliği de taşır. orkestra seslere uygun olarak notalarını sahnede ki oyuncuların üzerine bırakır… Seyirciye doğu kanatlanır ve seyirciyi olayın örgüsü içinde başka dünyalara taşır.

Sahne düzeni, sahneler arasında kullanılan geçişler. Perdenin kapanın sahnenin yeniden düzenlemesi oyunun akıcılığına bir soğuk duş etkisi yapmıştır. Her bölüm bir sahnede küçük değişimleri de beraberinde getirmektedir, dekor komşu ülkeden gelmiştir ve komşu ülkeden taşınan dekor ve dekorun sahneye uyumu elbette evde hesaplandığı gibi olmuyor. Duyduğuma göre seyrettiğimiz operanın gözle görünmeyen tarafında geniş bir sahne düzenlemesinden daha dar bir sahneye uzanan bir yolculuğun hikayesi de varmış. Dekorun sahneye taşınması ve değiştirilmesi daha önceki Bulgaristan’da olduğu gibi seri olmamaktadır. Onların olanakları ile bizim olanaklarımızı karşılaştırmak bir ayıptır ve elimizde olan ile en iyisini yapanların olduğu yerde sahnede bölümler arasından biraz uzun olması sanırım anlayış ile karşılanır.

Ülkemizde böyle bir eserin sahnelenmesi çok önemlidir, geçişlerde ki perdenin kapanıp açılması süresi biraz daha kısa tutularak beklentilere keşke yanıt verecek düzeyde olmuş olsaydı… Her şeye rağmen izlenilmesi gereken bir operadır… Emeği geçen tüm emekçilere teşekkür ederim..


İsmail Cem Özkan

Ernani
Giuseppe Verdi
Opera, 4 Perde
Libretto: F.Marıa Piave
Orkestra Şefi: Zdravko Lazarov
Sahneye Koyan, Dekor ve Işık: Kuzman Popov
Kostüm: Marıa Trerdafilova, Lora Marinova
Koro Şefi: Paolo Villa
Koreografi: Rumjana Popova
Ernani: M.Efe Noyan Kışlalı, Bülent Külekçi
Don Carlo: M.Murat Güney, Cengiz Sayın
Don Ruy G. De Sılva: Zafer Erdaş, Gökhan Ürben
Elvıra P.Diana: Nayır Artan, Evren Ekşioğlu, Deniz Yetim
Gıovanna: M.Banu Ergün, P.Tuğba Koç
Don Rıccardo: O.Serkan Bodur, Engin Yavuz
Jago: Cengiz Arslan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.