Paylaşmak…
Sosyal medyanın
yaygınlaşması ile birlikte ölen bir arkadaşımız, uzaktan dostumuz, yazar, çizer
falan filan ile birlikte fotoğraf paylaşılıyor, belki sosyal bir itibar
getirdiği içindir... “Bakın çevremde ne değerli bir insan vardı!” demek için,
belki ben de o aydınların arasında bir aydınım, fark etmemiş olsanız da!” ne
amaçla paylaşıldığının artık pek önemi yok, moda oldu, moda olan bir şeyi
yapmanın da mantığı yok, popüler kültür her şeyi tükettiği gibi, o anlık
paylaşımla geçmişte tüketilir.
Ölen hepsi badem gözlü bu
konuda sıkıntı yok, iktidara gelmediği sürece iyidir, tecavüz, uyuşturucu
satıcısı filan işleri olmadığı sürece iyidir.
Ölümsüzdür sözü en fazla bir
kaç sene gider, sonra kimse anımsamaz, zaten anımsansaydı insanlık tarihi ölenleri
anma günü olarak giderdi...
Demek ki kişiler değil,
kişilerin ileriye ne taşıdıkları önemli, ileriye ne bıraktıkları önemli olduğu
için bazı yazarlar, çizerler önemlidir. Her yazar, her çizer önemsizdir
demiyorum, çoğu önemsizdir diyorum. O halde her ölen badem gözlü bu konuda
sıkıntı yok ama her tanıdığı tarihe iz bırakmış gibi algılamak ve algılatmak
için uğraş niye?
Güzel yaşamış, kendi
doğrularını yaşamış, ama onun doğruları bana doğru gelmez, onun yaşamı bana
ahlaki gelmez, o tercihi yapmanın da bir anlamı yok!
Tarih kimin nasıl yaşadığı
ile ilgilenmiyor, ileri kuşaklara ne bıraktıkları ile ilgileniyor...
Bırakın artık ölen kişinin
arkasından aşırı güzellemeleri, vicdanınızı rahatlatıp, yokluğuna alışmak için
yakılan ağıttır.
Ağıtlar, acılar kişiseldir,
kitleselleştirmenin anlamı yok...
Evet, bazı insanlar
şanslıdır, iz bırakanlar ile aynı havayı soluduğu için, o şansını kendisine ne
kattığı ile ilgilensin, fotoğraf karesinde bir anlık bir ölümsüz an kişilere
bir şey katmaaaaaz, katmayan anıların da değerli olmasının bir anlamı yok...
“Ahh!”, “uff”!, “neden
şimdi, çok erken” gibi kavramları kurmadan önce toprağa karışmayı bekleyenin ne
acılar çektiğini bir düşünün, hayat devamlılık üzerine ve birikimlerin
taşınması üzerine kuruludur, önemli olan ondan sana kalan ne varsa ileriye
taşıyabiliyor musun?
İlerisi hep güzel olacak
derler de hep güzel olmaz, çünkü taşınan şeyler hep güzel şeyler değildir.
Bakın tarihe sizin kahramanlarınızın hemen hemen çoğu katildir ama badem
gözlüdür... Nasıl anlatabildin mi?
Ezilenlerin kahramanları ise
hep onurlu rüzgara karşı durabilmiş, nerede durduğunu bilenlerdir...
Bugün onurlu, iktidardan
yana olmamış, nemalanmamış, onlara el açmamış, meclise girip halkın parası ile
saç ektirmemiş, ceylan koltuğuna oturup liderinin dediğinde el kaldır,
dediğinde meclis dışında beklemiş bir rakam olmamış biri mi diye bakın
yeterli...
Kısaca her onurlu diye
gördükleriniz aslında onurlu değil, para için eğilip bükülmüş belediye
başkanına, milletvekiline, danışmanlık yapmış, ondan gelen para ile ayakta
durmaya çalışmış biride olabilir, sonuçta bireysel kurtuluş değil mi, bireysel
kurtulmuş “toplumu kurtarmak” isteyen...
Her ölen badem gözlüdür ama
onurlu değildir...
Onurlu olanlar bir parmağın
sayısı kadardır ama onu da ancak tarih yazacak...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.