Galata Gazete


3 Nisan 2022 Pazar

Paylaşmak…

Paylaşmak…

 

Sosyal medyanın yaygınlaşması ile birlikte ölen bir arkadaşımız, uzaktan dostumuz, yazar, çizer falan filan ile birlikte fotoğraf paylaşılıyor, belki sosyal bir itibar getirdiği içindir... “Bakın çevremde ne değerli bir insan vardı!” demek için, belki ben de o aydınların arasında bir aydınım, fark etmemiş olsanız da!” ne amaçla paylaşıldığının artık pek önemi yok, moda oldu, moda olan bir şeyi yapmanın da mantığı yok, popüler kültür her şeyi tükettiği gibi, o anlık paylaşımla geçmişte tüketilir.

 

Ölen hepsi badem gözlü bu konuda sıkıntı yok, iktidara gelmediği sürece iyidir, tecavüz, uyuşturucu satıcısı filan işleri olmadığı sürece iyidir.

 

Ölümsüzdür sözü en fazla bir kaç sene gider, sonra kimse anımsamaz, zaten anımsansaydı insanlık tarihi ölenleri anma günü olarak giderdi...

 

Demek ki kişiler değil, kişilerin ileriye ne taşıdıkları önemli, ileriye ne bıraktıkları önemli olduğu için bazı yazarlar, çizerler önemlidir. Her yazar, her çizer önemsizdir demiyorum, çoğu önemsizdir diyorum. O halde her ölen badem gözlü bu konuda sıkıntı yok ama her tanıdığı tarihe iz bırakmış gibi algılamak ve algılatmak için uğraş niye?

 

Güzel yaşamış, kendi doğrularını yaşamış, ama onun doğruları bana doğru gelmez, onun yaşamı bana ahlaki gelmez, o tercihi yapmanın da bir anlamı yok!

 

Tarih kimin nasıl yaşadığı ile ilgilenmiyor, ileri kuşaklara ne bıraktıkları ile ilgileniyor...

 

Bırakın artık ölen kişinin arkasından aşırı güzellemeleri, vicdanınızı rahatlatıp, yokluğuna alışmak için yakılan ağıttır.

 

Ağıtlar, acılar kişiseldir, kitleselleştirmenin anlamı yok...

 

Evet, bazı insanlar şanslıdır, iz bırakanlar ile aynı havayı soluduğu için, o şansını kendisine ne kattığı ile ilgilensin, fotoğraf karesinde bir anlık bir ölümsüz an kişilere bir şey katmaaaaaz, katmayan anıların da değerli olmasının bir anlamı yok...

 

“Ahh!”, “uff”!, “neden şimdi, çok erken” gibi kavramları kurmadan önce toprağa karışmayı bekleyenin ne acılar çektiğini bir düşünün, hayat devamlılık üzerine ve birikimlerin taşınması üzerine kuruludur, önemli olan ondan sana kalan ne varsa ileriye taşıyabiliyor musun?

 

İlerisi hep güzel olacak derler de hep güzel olmaz, çünkü taşınan şeyler hep güzel şeyler değildir. Bakın tarihe sizin kahramanlarınızın hemen hemen çoğu katildir ama badem gözlüdür... Nasıl anlatabildin mi?

 

Ezilenlerin kahramanları ise hep onurlu rüzgara karşı durabilmiş, nerede durduğunu bilenlerdir...

 

Bugün onurlu, iktidardan yana olmamış, nemalanmamış, onlara el açmamış, meclise girip halkın parası ile saç ektirmemiş, ceylan koltuğuna oturup liderinin dediğinde el kaldır, dediğinde meclis dışında beklemiş bir rakam olmamış biri mi diye bakın yeterli...

 

Kısaca her onurlu diye gördükleriniz aslında onurlu değil, para için eğilip bükülmüş belediye başkanına, milletvekiline, danışmanlık yapmış, ondan gelen para ile ayakta durmaya çalışmış biride olabilir, sonuçta bireysel kurtuluş değil mi, bireysel kurtulmuş “toplumu kurtarmak” isteyen...

 

Her ölen badem gözlüdür ama onurlu değildir...

 

Onurlu olanlar bir parmağın sayısı kadardır ama onu da ancak tarih yazacak...

 

İsmail Cem Özkan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.