Son eylem, ilk olmasın!
Cezaevlerinde “ölüm orucu”na
yatmış yine “haksız yargılandıklarına” inanan devrimci insanlar, duydunuz mu?
Onlar yaşasın diye sizde sessiz ya da sesli çığlık atacak mısınız? “Ölümler
olmasın” ama öyle bir zamandayız ki, zamanın ruhu ölüm ile besleniyor.
Ölümün bu kadar kutsandığı
zamanda ölüm oruçları hedefine varıyor mu?
Oruca yatanlar ile dayanışma
sanki ölüm oruçlarını teşvik etmek gibi bir şey oldu.
Hepimiz biliyoruz,
yaşıyoruz, bu ülkede adaletli bir hukuk düzeni yok.
Adil yargılanmak istemi bana
göre ‘şimdiki siyasi ortama göre’ anlamsız. Bugün ki siyasi atmosferde zaten adil hiç bir
şey yok, istiyor ve atıyor içeriye ve yıllarca hiç bir suç olmadan ceza evinde
yatırıyor, sıkıştırınca bir suç bulunuyor ve ömür boyu cezaevine tıkıyor.
Şimdi, Osman Kavala ölüm
orucuna mı yatması gerek?
Adil yargılandı mı? Ondan
daha fazla haksızlığa mı uğradınız, ondan daha fazla istismara mı uğradınız?
Siyasi hareketler
varlıklarını ölümler üzerinden kurmaması gerektiğini düşünüyorum.
Umarım cezaevinde ki ölüm
orucuna yatmış olanlar kritik seviyeyi geçmeden, muhatabı olmadığı bir eylemi
bırakır...
Ölüm orucunun bir muhatabı
olur, peki bugün ki başkanlık sisteminde muhatap kim?
Kimin vicdanını hareket
ettireceksiniz?
Vicdan hareket etmiş
olsaydı, ‘kadın cinayetleri’ durdurulabilinirdi, durdurulmuyor, hatta teşvik
ediliyor katillere verilen hukuki kararlar ile…
Bu ülkede "hayat dönüş
" operasyonları yapıldı, yapanlar pişman değil, hatta gurur duyuyorlar...
Bu ülkede onlarca insan ölüm
orucu sonucunda ölüme yürüdü, peki kazanımları ne oldu?
İnsan hayatı her şeyin
üstündedir, ölüm ile sonuç alınamıyor, alınmış olsaydı bu kadar sorun yumağı
içinde bocalamazdık...
Evet, çok geç olmasına
rağmen yeni duydum, açlık grevi yüz günü çoktan geçmiş... Yüz gün geçip gitmiş
kaç kişi duydu? Ölünce duyulacak mı?
Yılın belirli gününde
anmalara eklenecek iki isim veya daha fazla isim, sonuç ...
Önemli olan sonuçtur,
kazanımdır, kazanılmış hakkın korunmasıdır...
Ölümler adil yargılanmayı
oraya çıkarmayacak, adil yargılanma sorunu bir sitem sorunudur, devletin bakış
açısı ile ilgilidir, o bakış açısı değişmediği sürece haksızlıklar, orantısız
güç gösterileri hep olacaktır...
Bu ülkede her birey adalet
istiyor. Adalet mekanizması elinde olan için adalet sorunu yok, sadece istismar
edenler var deniliyor...
Devletin bekası için,
devletin çıkarı için her türlü yol mubahtır, adalet filan olmaz diyorlar... Var
olan tüm yasaları rahatlıkla bir kenara itip istedikleri gibi hareket
ediyorlar, bakıyorlar her hareketin bir sonucu var, hemen ona uygun yasal
düzenleme yapıyorlar... Kısaca her şey yasalara uygun, her şey iktidarın
niyetine uygun hareket ediyor...
Peki, bu çark kırılmayacak
mı?
Elbette kırılacak, gezi
süreci o çarkın kırılmasının bir sembolüdür...
Sürekliliği olmadığı için
insan hakları, evrensel hukuk normları ne yazık ki hayat bulamadan
sönümlendi...
Bu ülkede yıllardır ölümcül
kazalar olur, sistem bu ölümcül kazalardan ders çıkarmak yerine devam etmesi
yönünde tavrını koyuyor. Bir iki ceza ile kazaların önlenmediğini biliyoruz,
peki neden öyle bir tavır içinde iktidar? Çünkü küçük sermaye gurubunu rahatsız
etmek istememektedir. Kazalar aslında küçük esnafın ve onları besleyen küresel
firmaların işine geliyor, tüketim artıyor... İktidar bu kazaları önlemek ya da
en aza indirdiği an zincirin kırılması anlamına gelir, o riske hiç girmiyor.
Bizim organize sanayi dediğimiz alanlar otomobil tamir merkezleridir...
Sanayimiz kazalara bağlıdır kısaca...
Siyasetimizde aynı şekilde
ölümlere bağlıdır…
İktidar ne zaman sıkışsa bir
yurtdışı / içi operasyona imza atıp, ‘etkisiz’ bırakılanların rakamsal
açıklaması yapılıyor, bazı evlere bayraklar çekilip başsağlığı dileniyor, “kanı
yerde kalmayacak!” denilerek başka operasyonlara zemin hazırlanıyor…
Selalar okunuyor, durmadan,
sela... sela, ne için okunur?
Ölümleri durdurun, bir
tarafın hiç umurunda değil ama bir tarafın canı acıyor, bari canı acıyanlar
durdursun, başka yöntemler denensin, en son yapılması gereken eylem her zaman
başta olmasın...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.