Yalan günahtır!
Biraz önce markete uğradım,
etiketler henüz değişmemiş ama yerlerinden oynamış gibi, hemen üzerine birisi
şaka olsun diye sanırım "Allahın dediği olur" yazmış…
Artık fişlerin üzerine de
yazarlarsa rakamlara hiç bakmamak gerek, çünkü "Allah hep zengini sever ve
zengini seveni sever", fakiri düşündüğü kollandığı tarihte hiç
gözükmemiştir...
Bakın, “Allahtan gelen”
depremlere, hep fakirleri vurur...
Tsunami’ye bakın hep
fakirlerin yaşadığı sahili vurur...
Siz hiç gördünüz mü,
zenginlerin yaşadığı sahili vuran tusinami?
Siz hiç gördünüz mü, “Allahtan
gelen” yanardağ patlaması sonucu yok olan insanların yaşadığı yerleri…
Siz hiç gördünüz mü, selin
yok ettiği yerlerde yaşayanların dramını?
Siz hiç gördünüz mü, taş
ocağı açılan köylülerin “içme suyumuzu kirletme” , hayvanlarımızın otladığı
alanları yok etme diye mücadele edenlerin arasında zenginlerin olduğunu…
Her felaket, hep fakirlerin
yaşadığı bölgeleri ve fakiri vurur...
Bakın orman yangınlarına,
zenginlerin yaşadığı yerde orman yanar mı? Çünkü zaten oraya çoktan otel
yapılmıştır ya da kimsenin görmediği kapalı bir cennette bir villa çoktan
konmuştur, yanmaz...
Fakirin ocağına ateş düşer
zenginin değil...
Bakın, bakın savaşlara,
bütün savaşlar "Allah" içindir…
Allah adına insan keserler,
boğazlar, hepsi Allah içindir…
Ölen hep fakirdir, katil hep
fakirdir yani fakirler bir birini boğazlarken onlara bıçak, silah ise hep
zengin...
Yani, Allah hep fakiri
fakire kırdırır, onun üzerinden para kazananı ise korur…
Allah, sonuçta zenginleri
sever ve zenginleri sevenleri sever…
Bakın, ibadet edenlere hep
zenginlerin yanında çalışan ve sürekli şükredenlerden oluşur... Cemaatin
mescitlerinde zenginden gelen para ile binasının ihtiyacını karşılayanlar hep
şükür duası eder…
Görkemli, büyük, şatafatlı
camileri olan cemaatleridir. O cemaatlerin camilerinde ibadet edenler genelde
şükreden ve onlara bağımlı yaşayanlardır… Cemaat için emek harcayandan daha çok
“daha fazla” ibadet ettiği için üzerine kıyafet giydirilip, başına sarık
takılanlardır…
Cemaat çalışanların hiç biri
bir fabrikada çalışmaz, gelir getiren işlerde çalıştırılmaz, cemaate gelen ya
da cemaate gönül vermişlerin yanına gidip “bağış” toplayanlardır ve işleri
güçleri sabah akşam onlara bu olanağı sağlayana dua etmek, onların sağlığı için
Allah’a yalvarmaktır...
Genelde ibadet edenler
"zengin yanında ya da devlet kapısında iş bulduk, çifte maaş alıyoruz, Allah
razı olsun, para vereni cennete göndersin" diye dua eder...
Allah, çifte maaş veren
zengin kulunu daha çok sever, çünkü onlar her maaş verdiğinde sevap işler, yılda
bir hacca, birden fazla umreye gider ve zengin fakirden daha fazla az
günahsızdır, cennet parası olanın ayakları altındadır…
Zengin adına suç işler fakir
ve bu durumda fakir günahkar olurken zengin ak pak olarak ortada dolanır, çünkü
Allah katında "suç işletmek için..." diye başlayan cümle olmaz, suçlu
işleyen günahkardır, kim adına işlediğinin pek bir anlamı yoktur.
Para, cennetin kapısını
açar...
O yüzden, Allah rüşvet
verenleri ve rüşvet alanları da sever...
Allah hep zengini kollar ve
onları cennetine davet eder...
Allah, eğer rüşveti
sevmeseydi, günahlarından kurtulmak için zenginler neden bu kadar parayı
savursun ki, (zenginlerin bildiğini din adamları bilir, onlara o öğüdü din
alimleri yapmıştır kesin, durduk yere zengin sevap işlemek için o kadar
servetinden parayı fakire, fukaraya ve zenginlerin şehri kutsal topraklara
savurmaz) birileri kiliseye gidip bağış yapar, birileri henüz başlamayan siteye
cami yapar, birileri dağın başına görkemli cami yapıp zaman içinde orayı bir
ibadet edilen kutsal toprak ilan etmesi, hepsi hepsi Allaha verilen bir şeyler
anlamına gelmiyor mu?
Ülkelerin en güzel koyları
hepsi zenginler için ayrılmış ve korunmuştur, onlar gelip oralara devletin
desteği, Allahın iradesi ile yerleşir ve sadece o güzel koylar sadece onların
yararlanacağı yerler olur, çünkü Allah öyle istemiştir, fakirin zaten cebinde
para yok ki, aç insan ne manzarayı görür ne de ondan zevk alabilir!
Zenginler hep fakirlerden
üstün ve onların göremeyeceği şeyleri görenlerdir…
Allah bugün yaşadığımız
krizi de bilir ve görür, onun adına fetva verenler elbette bir bildiği vardır,
siyasi iradeye irade veren Allah’tır ve o ne derse siyasi irade onu yapmıştır,
bugün yaşadığımız kriz, enflasyon, ("Stagflasyon, şrinkflasyon ve skimpflasyon")
artık ne adlar verilmişse onların sebebi o’dur.
Bugün markete gittim,
etiketin üzerine rakamların olduğu alana “Allahın dediği olur” diye yazmışlar.
Huzur sanırım İslam’da, onu okuyunca huzura erdim ama cebinde karttan biriken
borçları başka borç ile kapatmak için öteki bankadan kredi almak için nasıl
yalanlar uyduracağımı düşünmeye daldım, çünkü yalan söylemek de günahtır,
günahım artarken zenginlerin kasaları dolmaya devam ediyor…
Halka söylenen yalanlar
günah değildir, çünkü kişi kendisine ve küçük çevresine söylüyorsa yalandır,
gerçek dışıdır ama genele söylendiği an yalan gerçek kabul edilir ve büyük
kitleler onun yalan ve gerçek dışı söz olduğunu düşünmez… Eğer topluma söylenen
yalanlar yalan olsaydı, siyasiler o yalan denen günahın altına kendilerini
atarlar mıydı, çünkü yalan bir anlamda gerçeğin aynadaki görüntüsüdür…
“Takiye” denilen bir kavram
dinde yeri olmazdı…
Güçsüzsen, güçlünün
karşısında her türlü takiye yapmak hakkındır, niyetini gizle, hedefine ulaşmak
için sız!
Fakirlere hep “şükredin”
dendir, daha kötüsünü, beterini yaşayanlar var, onların yanında siz şükredin,
henüz nefes alıyorsunuz. Bakın milyonlarca insan açlıktan ölüyor, susuzluktan
bir birlerini kırıyor, siz şükredin, şükrederek her gün sevap kazanırsınız
denilmekte, fakire şükretmek düşerken, dünyanın nimetleri hep zenginlere
sunulur…
“Din, fakirler zenginleri
öldürmesin diye vardır.” Napolyon Bonapart
Zenginler fakirleri
öldürecek ortamlar oluşturur, fakirleri birbirine kırdırır…
Zenginlerin yarattığı
çatışma ortamının üstünü hep dini söylemler ile din adamları örter.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.