İlk adım hep sancılı olmuştur.
27 Mayıs üzerine okuyorum,
darbe ve gerekçeleri ile birlikte.
Marshall yardımları Amerika Türkiye'ye nerede duracağını belirtmiş. Alın demiş,
bu kadar sizin hakkınız ve bu yardım ile ülkeyi bizim istediğimiz gibi
düzenleyeceksiniz…
Ülke NATO üyesi, batıya karşı doğunun önünde geçişken olmayan bir duvar. Demir
perdenin hemen dibinde bir duvar görevi verilmiş, Sovyetlerin kuşatılmasında
önemli bir rolü vardır, tıpkı diğer Pakistan, İran gibi. Sovyetlerin güneye
geçişinin önünde ki duvar.
Güneyde var olan petrol kaynaklarının korunması önemlidir Amerika ve NATO
için... Ama demokrat parti öyle savurgandır ki, kaynak hiç bitmeyecekmiş gibi
davranıyor, her mahallede bir zengin yaratmak isterken, her türlü istismarın
içinde gelen kıt kaynak bol bol dağıtılmış ama alt yapı oluşturulamamış. Para
kıt, proje çok olunca demokrat parti liderinin aklına ikili oynamak gelmiş,
sanki duvar değil de ülkenin kuruluşunda olduğu gibi tampon ülke gibi
düşünmüşler.
Tampon ülke her iki cephenin ülkede belirli sınırlar içinde hareket etmesine
izin verilmesidir. Ama kuruluş bitmiş bir süreç, artık NATO içinde taraf olmuş
ve sınır komşusuna duvar olma görevi verilmiş bir ülke... Menderes bu ayrıntıyı
gözden kaçırınca, o güne kadar bazı yaptıklarına göz yuman Amerika politikacıları
/ genelkurmay - CIA onun ipini çekmiş ve darbe ile yok olacağı şekilde bir ortam
hazırlık süreci başlamış...
İnönü gittiği yerde taşlanmış, başı yarılmış, linçe uğramış, CHP karşıtı söylem
öyle boyuta gelmiş ki, demokrat partililer nerede CHP'li görse düşman görmüş
gibi davranmaya, medyaya sansür uygulamaya, özgürlükleri tek taraflı algılayıp,
muhalif olanların özgürlüklerini elinden almaya başlamış..
Ortam hazırlanmış, "rahatsız subaylar" NATO için gittikleri
ülkelerden aldıkları eğitimin sonucunu görmeye gelmiş sıra. NATO çıkarı yani Amerika
çıkarı ülke çıkarından üstündür, bunu NATO'ya imza attığımız an biliyorduk!
NATO eğitiminden geçen genç subaylar darbe için gün belirlerken, her şeye hakim
olduğunu düşünen demokrat parti liderleri alışkanlıklarını bozmamış, her türlü
devlet gücünü kullanmaktan çekinmemiş, elbette buna izin verilmiş olduğunun
farkında bile değillerdi, polisi kontrol eden her şeyi kontrol edeceğini
düşünenler, polisiye uygulamalar ile ülkeyi kontrol ediyormuş gibi bir hava estiriyor,
muhalif öğrencilerin başlarından cop eksik edilmiyordu…
555K ve Turan Emeksiz
"Olur mu, böyle olur mu? / Kardeş kardeşi vurur mu? / Kahrolası
diktatörler / Bu dünya size kalır mı?" marşları artık sokakta söylenmeye
başlamıştı...
Turan Emeksiz polis kurşunu ile öldürülmüştü, cop yerine kurşun, sonucu ölümdü,
bu ölüm aslında iktidarında ölümü anlamına geliyordu. Darbe için şartlar
oluşmuştu...
Demokrat parti bu arada Seydişehir alüminyum ve İskenderun demir-çelik ve diğer
sanayi projelerini kredilendirmek için Sovyetler birliği ile anlaşma aşamasına
gelmişti... Amerika için çan iktidar için çalma vakti geldiğini hazırlık yapan
öğrencilerine bildirmişti... Ellerini çabuk tutulacak ve bu kredi
alınmayacaktı!
“Türk ordusu bir kere daha tarihi bir vazife karşısında bulunuyor. Bu vazife;
dahilde memleketi buhran ve felakete sürüklemek isteyen hırslı politikacıların
elinden kurtarmaktır” diyerek yönetime el konulmuştur..
Saat 4.36'da Albay Alparslan Türkeş tarafından radyoda okunan metin ile ilk darbe
gerçekleşmiş oldu... İlk darbe diğer darbelerinde alt yapısını oluşturmuş oldu,
Amerika için çok önemli dersler mevcuttu ve o derslerinden çok yararlanmıştır
diğer ülkelerde yaptığı darbelerde... Her darbe yapanlar için tecrübe
yaşayanlar için zulüm ve tarihi kırılmadır...
Darbeyi subaylar yapmış, onları da NATO yönlendirmiş, siyasetin her zaman
sahnesine olacak bir çok yöntem test edilmiş ve başarılmış şekilde bir siyasi
zorunlu tercih içinde yaşamaya başladık...
İlk darbe için tecrübesiz
subayların darbe süreci içinde bir çok tereddüt içinde kalmalarına rağmen
başarılı olmalarının sırrı sanırım, iktidarın gözü başka alanlara çevrili
olmasında yatıyor, çünkü darbenin olacağı belli, rahatsız subaylar göze
çarpıyor ama iktidar bir anlamda eli kolu tutulmuş gibi gelmekte olanı izliyor…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.