Galata Gazete


9 Ekim 2022 Pazar

Birilerin üzerine toprak atılmasın!

Birilerin üzerine toprak atılmasın!

 

Diyanetten bağımsız Alevi ve Bektaşi kurumlarının başına bir devlet şemsiyesi geçirilecekmiş… Olumlu bir adım mı, bunu zaman gösterecek…

 

Eğer ülkemizde laiklik olmuş olsaydı devlet şemsiyesi dini kurumların üzerinde olmazdı, bizde devlet dini kontrol etmek ve halkı din ile uyutmak için bu şemsiye işini hep kullanmıştır... Osmanlı'da da bu böyleydi, bugün ki cumhuriyette de böyle olmuştur. Alevilik Kurumu Osmanlı’da da hep illegal olmuş, olan dergahları ve türbelerin başına Nakşibendi devlet memuru atanmıştır... Türk devleti kurulunca da bu sistemde değişen bir şey olmamıştır, uygulama olduğu gibi hep devam etmiştir...

 

Hep bir algı oluşturulur, işte cumhuriyet kuruldu Alevilik bir anlamda özgürlüğüne kavuştu ama öyle değildir, kapatılmıştır, hatta uzun süre dergahları sahipsiz kalmış, yıllar sonra müze olarak açılımına izin verilmiştir, elbette müze olunca müdürü de Alevi olacak değildi ya, Osmanlı da gelen gelenek devam etmiş, Nakşibendi tarikatından gelenler müze müdürü oluvermiş…

 

Tarihte ilk defa bir Alevi Kurumu devlet şemsiyesi altına giriyor... İlk olduğu içinde bakalım nasıl sonuçlar çıkacak bilmiyorum ama en azından devlet şemsiyesi altında olan bir kurum ve inanca karşı nefret söylemlerinde biraz azalma olur mu?

 

Tarih boyunca kendisini savunmaya olanak verilmeyen Alevilik bugüne kadar kendisine karşı geliştirilen nefret söylemlerine karşı gerçek anlamda kamuya yayılacak şekilde bir çalışma yapamadı, kendi söyledi, kendi dinledi. Hep katliama uğradı, hep sürüldü, hep horlandı, hep ötekileştirdi... Dağların dorukları, yol geçmeyen, kervan bulunmayan yerler Alevilerin yaşam alanı olmuş…

 

Şemsiye altına girince bakalım Alevilerin hayatında ne değişecek?

 

Alevilik Kurumu içinde ruhban sınıfı oluşturmaya uygun bir hiyerarşi var, o hiyerarşi devlet çatısı altında acaba nasıl örgütlenecek, post mu önemli, bilgi mi önemli olacağını zaman gösterecek...

 

Ülkemizde her açılım bir masa devrilmesi ile sonuçlanmış, çünkü masa devrilmese masaya gelen sorunlar ile yüzleşmek gereklidir. Yüzleşmek bir anlamda öteki olarak kabul edileni muhatap almakla kalmıyor, ona pozitif ayrımcılık yapacak kadar ileri boyuta taşınacak suçların yeniden ortaya çıkarılması ve hesaplaşmasıdır… Ülkemizin dereleri sadece kan taşımadı, insan kemiklerine de ev sahipliği yapıyor. Derelerde olan kemiklerin ete bürünmesi, sessiz çığlıkları sese dönüşmesi elbette rejimin kurumlarının yeniden düzenlenmesi ve resmi tarihin yeniden yazılmasını ortaya çıkaracaktır…

 

Her açılımın gerçek sonuçları vardır ama bu sonuçlar ile yüzleşmeye ne toplum ne de sistem hazırlıklarını yapmıştır. Yukarıdan aşağıya örgütlenen devlet yapımız, yukarıdan aşağıya değişimi dayattığında acaba hep pozitif ayrımcılıktan yararlanmış “çoğunluk” olduğunu düşünenlerin ellerinde devlet olanaklarının azalması karşısında direnci olacak mıdır? Alışkanlıklar ve nefret söylemi ile biçimlenen toplumun ön yargılarını kırmak siyasi bir sonucu doğurur.

 

Her açılım bir anlamda o açılım için öngörülen toplum liderine ve kurumlarına para aktarmak demektir. Genel anlamda parasını veren düdüğünü çalar... Devlet para aktardığı hedef kitleyi kendi amacına uygun değişimini dayatması veya gizliden asimilasyon için oran hazırlamaz mı?  

 

Başka açıdan bakarsak eğer yapılan projede parayı alan, parayı verenin istediği makamdan çalmaya mecburdur... Eğer devletin istediği makamı çalmazsa devletin öngörüleri boşa düşmesi ve birden para kaynağının kesilmesini ortaya çıkarmaz mı?

 

Alevi açılımı bakalım ne zaman masa devirmeye kadar gidecek?

 

Kürt açılımı başarısız oldu, sonu hendek içinde üstleri toprak ile örtülen Kürt vatandaşlara oldu...

 

Her açılımın sonunda birilerin üzerine toprak atılmasın!...

 

İsmail Cem Özkan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.