Galata Gazete


8 Kasım 2022 Salı

Kırılan noktada, kırıldık!

Kırılan noktada, kırıldık!

 

Su durağan değildir hep akar, durduğu sanıldığı anda bile akar, bir delik bulur oradan sızar gider, sızamadığı anda buhar olur ama suda hareket sonsuzdur ve sürekli hareket halindedir... Peki, tarih?

 

Tarihte durağan olamaz, akar, akmadığı anda kırılır.. Biz tarihin kırılma noktasına bilinçli ya da bilinçsiz tanık oluyoruz, değişiyor, değişiyoruz ama ne kadar farkında ya da akışına ne kadar bent oluyoruz? Bireyler tarihin akışına engel olabilir mi? Elbette olamaz, çünkü tarihte en zayıf halka vardır ve o en zayıf halkadan kırılır...

 

Biz tarihin kırılmasını savaşlar ile hissederiz, çünkü kırılma kırım getirecektir, toprak insan cesedine doyacak ve atacaktır bünyesinden... Denizlere balıklara teslim edilen mülteciler, cinayetlerin henüz başında olduğumuzu anlatır, balıklar insan eti yemekten bıkacak ya da insandan elde ettikleri tüm hastalıkları bünyesine taşıyacak, çünkü balık insan etine doymazsa tarihin kırılmasının henüz devam ettiği anlamına gelir...

 

Önce balıklar insan etine doyacak, sonra toprak!

 

Su ve tarih zamanın izini üzerinde taşır ama o zamanın izini bulmak o kadar kolay değildir, çünkü zaman ele tutulan değil, hissedilen olmuştur, su da zaman izini hep kaybettirir ama su arkasına bıraktığı çamura zamanın iz düşümünü, parmak izini bırakır... Çamur suyun zamanını anlatır, kan ise tarihin zamanını anlatır...

 

Her gün güneş doğar, her gün ayın gölgesi dünyaya vurur, ayın ve güneşin takvimi hakimdir dünyada ama ya başka takvimler? Mayaların takvimi tarih oldu, soyu kırılan mayaların takvimi yok, Yahudilerin takvimi, Ermenilerin, Çingenelerin? Soyları tükenenin takvimi de yok olur, tıpkı Anadolu parsın takviminin yok olması gibi, hepimiz bu toprakların suyuyuz ama arkamızda çamur bırakacak mıyız? Takvimlerimiz olacak mı? Başka söylem ile takvimimiz var mı, başkaların takvimini mi kullanıyoruz?

 

Biz devrimcilerin takvimi var, her gün toprağa verdiğimiz yoldaşlarımızın ölüm ve doğum günleri bizim takvimimizi oluşturur, nerede bir devrimci aramızdan ayrılmışsa, o ayrılan yoldaşımızın ölüm ve doğum tarihi bizim takvimimiz ve bizim kırılma anımızı anlatır... "bizim de dağlarımız var" der bir şair Che'ye seslenirken, bizim de tarihimiz var, bir çok insan tarafından yok sayılmış hatta utanılacak olarak görülse de!

 

Su bir delik bulur ve oradan akar, tarih her zaman kırılacak bir neden bulur ve kırılır, her kırılma insanlığı daha ileriye mi taşır?

 

Su deniz ile buluşur, insan ne ile buluşur?

 

İsmail Cem Özkan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.