Haziran, Ocak ayında yaşanır mı?
Toplumsal olaylar projeler ile yönlendirilemez,
biçimlendirilemez diye düşünürüm. Fakat benim bu düşüncemin ne kadar yanlış ve
anlamsız olduğunu son otuz yıllık yakın tarihimize baktığımda anlıyorum. Siyasi
yaşantımız içinde birbirinden ilginç projeler hayat buldu, hayat bulan
projeleri kimlerin finans ettiğini hala bilemem, çünkü sonuçta kimler bu
projelerden faydalandı diye baktığımda faydalananları anlıyor ve hissediyorum.
Ülkemizde sol adına da bir çok proje yapıldı, hayata
geçirildi, bir bölümü devam ediyor, bir bölümü sonlandırıldı. Dünyanın değişik
ülkelerinde portakal rengini taşıyan, kadife dokunuşlu devrimleri organize
edenler ülkemizde de projeler yaptı, yaptırdı, finans etti. Bugün dahi farklı
isimler altında projelere devam ediliyor. Liberal düşünce kulüpleri en büyük
devşirmeyi solcu bilinenler arasında devşirdi, yeni kurulmakta olan rejimin
yedek değneği işlevini gördüler. Kafa karıştırma, muhalefeti parçalama,
oluşmakta olanı engelleme şeklinde kendisini gösterdi. İktidarın sorunsuz bir
düzlemde eline verilen programı uygulamak için ortam yaratıldı, yaratılan
ortamda da en iyi şekilde yararlanmaları sağlandı. İktidar güçlendirildi,
güçlendirilen iktidar ise rant alanları yaratmasını ve yaratılan rant ile toplumun
nasıl nötralize edildiğini yaşayarak öğrendi.
Para, baş eğmeyenlere bile baş eğdirdi, el etek öptürdü.
Proje içinden proje çıkaranlar, kendi geleceklerini
garantiye almak adına milletvekili dahi seçtirdi, ödüllendirildi. Başarılı
projeciler toplum içinde hiç sorgulanmadı, onların projeci yönü görünmemeye
özen gösterildi. Dışarıdan gelen para dağınık olan solu daha da dağıttı,
yaratılan tüm değerler ranta dönüştürüldü, birilerin kasalarında para,
birilerin seçim bürosunda oy olarak yansıdı.
Sözü dolandırıp dolaştırıp Haziran Hareketine getirmek
istiyorum. Sonuçta bir projedir ve oradan büyük olasılıkla örgüt çıkmayacaktır.
Örgütlerin birliği ve birkaç bağımsız insanın girişimdir. İnisiyatif ismi
yerine hareket ismini seçmişler, sonuçta sayısını unuttukları inisiyatifler
dışında bir de hareket kurma ihtiyacı, gelinen somut durumun dayatması olarak
ortaya çıkmıştır. Birbirini taklit ederek yol almaya çalışanlar sonunda bir
araya geliyordu. Burada taklit sözü negatif anlamında değil, pozitif anlamda
kullanılmıştır, esinlenme diye de okuyabilirsiniz.
Geliyoruz söylemleri ve ülke sathında örgütlü oldukları
noktalarda geliyoruz toplantıları dışında başka bir veri olmayan Haziran Hareketi
ilk eylemini eğitim konusunda yapma kararı alarak siyasi yaşamın içine girmeye
başladığı bugünlerde, elbette eleştiri oklarında hedefinde olacaktır. Çünkü sol
cephede iki proje hayata geçirilmiş ve her ikisi de başka duruş noktası olan
anlayışı sembolize etmektedir.
HDP, İmralı cezaevinde MİT ile yapılan görüşmeler ile ortaya
çıkmış, oradan siyasi bir partinin içinde yer alan Kürt siyasilerin bu partiye
katılması ile ülke sathında örgütlü yasal bir parti konumuna gelmiş projedir.
Ülke sathında Kürt sorunu çözümüne katkı sunmak ve kamuoyu oluşturması amaçlı
yaratılan bu proje, ilk yerel seçim deneyiminde hedefler ve amaçlar yönünden
biraz uzak konumda hayatta karşılığını bulmuştur. HDP, Kürt sorununa duyarlı,
Türkler ve diğer halklar ile birlikte Kürt halkı ile dayanışmanın somutlandığı
adrestir. Merkezinde Kürt sorunu vardır ve Kürtlerin özgürlük istekleri,
özgürlük adı altında tanımlanmaktadır.
Öte yandan sol siyasi hayat içinde olan, komünist, sosyalist
ve Kürt siyasi merkezli hareket dışında siyaset yapmaya çalışanların oluşturmuş
olduğu birlik projesi Haziran Hareketi. Ama ortada somutta gösterilebilecek
hiçbir eylemleri yoktur. Şimdilik kağıt üzerinde yapacakları yazılıdır ama yazı
sokakta ne kadar karşılığını bulacağı yakın zaman içinde göreceğiz. Ben
eleştirilerde işte bu niyet okumaları görüyorum. Niyetler ortada, birileri de
bu niyetleri eleştirmektedir ki, buna anlam veremiyorum. Çünkü önce neler
yapabileceklerini bir göstersinler, solu kımıldatsınlar. Solun kımıldaması bile
başarıdır.
Tamam, başarısız insanlar ve örgütler kurmuştur, buna itiraz
etmem ama başarısızların da bir gün başaracakları şeyler vardır.
Bu iktidarın gitmesini isteyenler, iktidarın kuyruğu altında
iktidarın niyetleri yönünde karar alan Kürt ulusal hareketini de abartmamak
gerekli. Onların arkasına takılınca özgürlük mücadelesi de vermiş olmuyorsunuz.
Birilerin özgürlük mücadelesine katkı sunmuş olursunuz.
Asıl özgürlük ulusların özgürlüğü değil, sınıfın
özgürlüğüdür...
İşçi sınıfının özgürlüğü, alın terinin renginin olmaması
gibi halklarında ayrıştırıcı rengi olmayacak, bütün halklar bir arada özgürce
barış içinde yaşayacaktır.
Birlikte, bir arada yaşamak arzusu içinde olanların
ayrışmanın özgürlük mücadelesi yapmasını da anlamam. Ama bir ulus devlet, bir
halkın üzerine baskı kurmuş ve onu yok etmek istiyorsa işte o zaman ulus devletin
parçalanmasını ve o halkların özgür olmasını savunurum.
Kürtler özgür ulus olmak istiyorsa bırakın olsun, önünde
engel olmayın!
Dayanışma adı altında Kürt’ten daha çok Kürt olmak bana
garip ve anlamsız gelir, onlara yardım etmek istiyorsanız Kürt’ten daha fazla Kürt
olmadan kendi işçi sınıfını, örgütleyebileceğin başka kesim varsa onu örgütle,
o zaman Kürtlere daha fazla katkın olur. Kürtlerin yanında örgütsüz bireyler
olarak durmanın Kürt ulusunun ayağına ayak bağı olmaktan başka işlevi yoktur, “özgürlük
önderinin” söylemi ile kamburu olursun ve seni onlar kambur olarak taşımak
istemiyor!
Bin kişi ile bir binanın üzerine tabela asmak ile örgüt
olunmaz.
Önce hayata olumlu bakmak gerekli, karanlığı hiç bir örgüt
tek başına dağıtacak ne güce, ne birikime ne de organizasyona sahiptir.
“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber, ya hiç birimiz!”
eleştirilerden gördüğüm “hiç birimiz” ‘kurtulmayalım’ niyetinde yapılan
eleştirilerdir...
Bırakın Haziran Hareketi bir denesin, ne yapabileceklerini
göstersin... Belki hiç birimizin görmediğini görmüş olabilirler…
Ben ne yapıyorum sorusuna gelince; izliyorum, engel olacak
eleştiri yerine her yapıya olumlu bakıyorum, artık bu karanlık bulut dağılsın,
karanlık savaş sona ersin, aydınlık günlere ulaşalım diyorum. Niyet okumuyorum,
somut durumlarına bakıyorum... İktidar yanında hiç bir şekilde durmuyorum,
duranları da yanıma yaklaştırmıyorum... İktidarı bir destekleyip bir
eleştirenleri anlamıyorum, çıkarı için herkesi arkasından bıçak saplayabilecek
niyette görüyorum...
Karanlığa karşı olmanın birinci görevi gerçek anlamda
muhalefette durmayı, küçük bir çıkar için dahi iktidara meyil etmemek olarak
algılıyorum...
İktidar her daim yalan, yanlış yapmaz ama doğru yaptı diye
de yıkmak istediğin iktidara yanlışların yanında küçük doğrusuna destek sunmam,
sunanı da yanıma almam...
Bırakın efendiler, hanımlar eleştiri yapmayı da muhalefet
nasıl olunması gerektiğini kafanızda sorun ve kendinize göre doğrular tespit
edin, kendi aklınız ile gidin, başkasının aklı ile yola çıkmayın...
Olumlu olun, olumlu bakın...
Hiç bir karanlık sonsuza kadar karanlık oluşturmaz. Hiç bir
aydınlık sonsuza kadar aynı ışık yaymaz!
Geçmişte ışık olanların bugün sönük bir yıldız olduğunu
görün, geçmişin parıltısını bugün bulamazsınız...
Belki o sönen yıldızın yerine siz yıldız olursunuz,
kendinizi küçümsemeyin…
Ocak ayında Haziran yaşanır mı, bunu siyasi hava durumu
söyleyecek!
İsmail Cem Özkan
Not: Projelerden halklar adına olumlu bir şey çıkmayacağı
inancımı koruyorum, o yüzden hiçbir projenin içinde yer almıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.