Galata Gazete


11 Ocak 2015 Pazar

Haziran, Ocak ayında yaşanır mı?

Haziran, Ocak ayında yaşanır mı?

Toplumsal olaylar projeler ile yönlendirilemez, biçimlendirilemez diye düşünürüm. Fakat benim bu düşüncemin ne kadar yanlış ve anlamsız olduğunu son otuz yıllık yakın tarihimize baktığımda anlıyorum. Siyasi yaşantımız içinde birbirinden ilginç projeler hayat buldu, hayat bulan projeleri kimlerin finans ettiğini hala bilemem, çünkü sonuçta kimler bu projelerden faydalandı diye baktığımda faydalananları anlıyor ve hissediyorum.
Ülkemizde sol adına da bir çok proje yapıldı, hayata geçirildi, bir bölümü devam ediyor, bir bölümü sonlandırıldı. Dünyanın değişik ülkelerinde portakal rengini taşıyan, kadife dokunuşlu devrimleri organize edenler ülkemizde de projeler yaptı, yaptırdı, finans etti. Bugün dahi farklı isimler altında projelere devam ediliyor. Liberal düşünce kulüpleri en büyük devşirmeyi solcu bilinenler arasında devşirdi, yeni kurulmakta olan rejimin yedek değneği işlevini gördüler. Kafa karıştırma, muhalefeti parçalama, oluşmakta olanı engelleme şeklinde kendisini gösterdi. İktidarın sorunsuz bir düzlemde eline verilen programı uygulamak için ortam yaratıldı, yaratılan ortamda da en iyi şekilde yararlanmaları sağlandı. İktidar güçlendirildi, güçlendirilen iktidar ise rant alanları yaratmasını ve yaratılan rant ile toplumun nasıl nötralize edildiğini yaşayarak öğrendi.
Para, baş eğmeyenlere bile baş eğdirdi, el etek öptürdü.
Proje içinden proje çıkaranlar, kendi geleceklerini garantiye almak adına milletvekili dahi seçtirdi, ödüllendirildi. Başarılı projeciler toplum içinde hiç sorgulanmadı, onların projeci yönü görünmemeye özen gösterildi. Dışarıdan gelen para dağınık olan solu daha da dağıttı, yaratılan tüm değerler ranta dönüştürüldü, birilerin kasalarında para, birilerin seçim bürosunda oy olarak yansıdı.
Sözü dolandırıp dolaştırıp Haziran Hareketine getirmek istiyorum. Sonuçta bir projedir ve oradan büyük olasılıkla örgüt çıkmayacaktır. Örgütlerin birliği ve birkaç bağımsız insanın girişimdir. İnisiyatif ismi yerine hareket ismini seçmişler, sonuçta sayısını unuttukları inisiyatifler dışında bir de hareket kurma ihtiyacı, gelinen somut durumun dayatması olarak ortaya çıkmıştır. Birbirini taklit ederek yol almaya çalışanlar sonunda bir araya geliyordu. Burada taklit sözü negatif anlamında değil, pozitif anlamda kullanılmıştır, esinlenme diye de okuyabilirsiniz.
Geliyoruz söylemleri ve ülke sathında örgütlü oldukları noktalarda geliyoruz toplantıları dışında başka bir veri olmayan Haziran Hareketi ilk eylemini eğitim konusunda yapma kararı alarak siyasi yaşamın içine girmeye başladığı bugünlerde, elbette eleştiri oklarında hedefinde olacaktır. Çünkü sol cephede iki proje hayata geçirilmiş ve her ikisi de başka duruş noktası olan anlayışı sembolize etmektedir.
HDP, İmralı cezaevinde MİT ile yapılan görüşmeler ile ortaya çıkmış, oradan siyasi bir partinin içinde yer alan Kürt siyasilerin bu partiye katılması ile ülke sathında örgütlü yasal bir parti konumuna gelmiş projedir. Ülke sathında Kürt sorunu çözümüne katkı sunmak ve kamuoyu oluşturması amaçlı yaratılan bu proje, ilk yerel seçim deneyiminde hedefler ve amaçlar yönünden biraz uzak konumda hayatta karşılığını bulmuştur. HDP, Kürt sorununa duyarlı, Türkler ve diğer halklar ile birlikte Kürt halkı ile dayanışmanın somutlandığı adrestir. Merkezinde Kürt sorunu vardır ve Kürtlerin özgürlük istekleri, özgürlük adı altında tanımlanmaktadır.
Öte yandan sol siyasi hayat içinde olan, komünist, sosyalist ve Kürt siyasi merkezli hareket dışında siyaset yapmaya çalışanların oluşturmuş olduğu birlik projesi Haziran Hareketi. Ama ortada somutta gösterilebilecek hiçbir eylemleri yoktur. Şimdilik kağıt üzerinde yapacakları yazılıdır ama yazı sokakta ne kadar karşılığını bulacağı yakın zaman içinde göreceğiz. Ben eleştirilerde işte bu niyet okumaları görüyorum. Niyetler ortada, birileri de bu niyetleri eleştirmektedir ki, buna anlam veremiyorum. Çünkü önce neler yapabileceklerini bir göstersinler, solu kımıldatsınlar. Solun kımıldaması bile başarıdır.
Tamam, başarısız insanlar ve örgütler kurmuştur, buna itiraz etmem ama başarısızların da bir gün başaracakları şeyler vardır.
Bu iktidarın gitmesini isteyenler, iktidarın kuyruğu altında iktidarın niyetleri yönünde karar alan Kürt ulusal hareketini de abartmamak gerekli. Onların arkasına takılınca özgürlük mücadelesi de vermiş olmuyorsunuz. Birilerin özgürlük mücadelesine katkı sunmuş olursunuz.
Asıl özgürlük ulusların özgürlüğü değil, sınıfın özgürlüğüdür...
İşçi sınıfının özgürlüğü, alın terinin renginin olmaması gibi halklarında ayrıştırıcı rengi olmayacak, bütün halklar bir arada özgürce barış içinde yaşayacaktır.
Birlikte, bir arada yaşamak arzusu içinde olanların ayrışmanın özgürlük mücadelesi yapmasını da anlamam. Ama bir ulus devlet, bir halkın üzerine baskı kurmuş ve onu yok etmek istiyorsa işte o zaman ulus devletin parçalanmasını ve o halkların özgür olmasını savunurum.
Kürtler özgür ulus olmak istiyorsa bırakın olsun, önünde engel olmayın!
Dayanışma adı altında Kürt’ten daha çok Kürt olmak bana garip ve anlamsız gelir, onlara yardım etmek istiyorsanız Kürt’ten daha fazla Kürt olmadan kendi işçi sınıfını, örgütleyebileceğin başka kesim varsa onu örgütle, o zaman Kürtlere daha fazla katkın olur. Kürtlerin yanında örgütsüz bireyler olarak durmanın Kürt ulusunun ayağına ayak bağı olmaktan başka işlevi yoktur, “özgürlük önderinin” söylemi ile kamburu olursun ve seni onlar kambur olarak taşımak istemiyor!
Bin kişi ile bir binanın üzerine tabela asmak ile örgüt olunmaz.
Önce hayata olumlu bakmak gerekli, karanlığı hiç bir örgüt tek başına dağıtacak ne güce, ne birikime ne de organizasyona sahiptir.
“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber, ya hiç birimiz!” eleştirilerden gördüğüm “hiç birimiz” ‘kurtulmayalım’ niyetinde yapılan eleştirilerdir...
Bırakın Haziran Hareketi bir denesin, ne yapabileceklerini göstersin... Belki hiç birimizin görmediğini görmüş olabilirler…
Ben ne yapıyorum sorusuna gelince; izliyorum, engel olacak eleştiri yerine her yapıya olumlu bakıyorum, artık bu karanlık bulut dağılsın, karanlık savaş sona ersin, aydınlık günlere ulaşalım diyorum. Niyet okumuyorum, somut durumlarına bakıyorum... İktidar yanında hiç bir şekilde durmuyorum, duranları da yanıma yaklaştırmıyorum... İktidarı bir destekleyip bir eleştirenleri anlamıyorum, çıkarı için herkesi arkasından bıçak saplayabilecek niyette görüyorum...
Karanlığa karşı olmanın birinci görevi gerçek anlamda muhalefette durmayı, küçük bir çıkar için dahi iktidara meyil etmemek olarak algılıyorum...
İktidar her daim yalan, yanlış yapmaz ama doğru yaptı diye de yıkmak istediğin iktidara yanlışların yanında küçük doğrusuna destek sunmam, sunanı da yanıma almam...
Bırakın efendiler, hanımlar eleştiri yapmayı da muhalefet nasıl olunması gerektiğini kafanızda sorun ve kendinize göre doğrular tespit edin, kendi aklınız ile gidin, başkasının aklı ile yola çıkmayın...
Olumlu olun, olumlu bakın...
Hiç bir karanlık sonsuza kadar karanlık oluşturmaz. Hiç bir aydınlık sonsuza kadar aynı ışık yaymaz!
Geçmişte ışık olanların bugün sönük bir yıldız olduğunu görün, geçmişin parıltısını bugün bulamazsınız...
Belki o sönen yıldızın yerine siz yıldız olursunuz, kendinizi küçümsemeyin…
Ocak ayında Haziran yaşanır mı, bunu siyasi hava durumu söyleyecek!
İsmail Cem Özkan


Not: Projelerden halklar adına olumlu bir şey çıkmayacağı inancımı koruyorum, o yüzden hiçbir projenin içinde yer almıyorum.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.