Yıldönümünde taciz!
Bundan bir yıl önce İslamcı militanlar Paris’te yayın yapan
ve mizahtan başka bir şey yapmayan Charlie Hebdo dergisini basarak mizah
ustalarını öldürdü. Bu mizah ustalarının ölüm günlerine denk gelen günlerde
Köln garında taciz olayı gündeme düştü. Köln polisinin açıklamasından taciz
edenlerin İslamcı oldukları ön duygusu verilmekte ama direkt olarak
isimlendirmemekteler. Suriye ve Irak gibi ülkelerden gelen ve bütün Avrupa’yı
doğudan batıya yürüyerek geçen mülteciciler bu olayın faili olarak gündeme
getirildi.
Olaylara karikatürize ederek bakarsak gerek Charlie Hebdo
baskını gerek Köln garında gerçekleşen olay bir kurgunun sonucu olduğu
hissiyatı güçlü bir şekilde bende oluştu. Çünkü Almanya / Fransa polis
devletidir ve her türlü önlemini yılların birikimi ile almış ve polis’ten
habersiz hiçbir şey yapılamayacağı gerçeği ile karşı karşıyayız. Alman istihbaratı
her türlü olumsuz durumdan sonuç çıkarmış ve bir daha aynısını yaşamamak için
önlemini almış güçlü bir örgütlenme ve gelenek sahibidir. Bizdekiler gibi
işkence ile sonuç almaz, olayların izlerini sürer ve o sürmeden çıkardığı
tecrübeyi meslektaşlarına aktarır. Bu gelenek Prusya İmparatorluğundan
başlayarak, bugün birleşmiş Almanya istihbarat için geçerlidir. Alman istihbaratı
çoğu zaman diret istihbaratçı çalıştırmak yerine dolaylı istihbarat bilgileri
toplayanlar eli ile çok gelişmiş bir bilgi hazinesine sahiptir. O kadar
gelişmiş bilgi hazinesi vardır ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun kirli çamaşırları
bile orada durmaktadır. Bırakın son dönem teknoloji ile elde ettikleri
bilgileri.
Fransa’daki saldırı masum değildir, saldırının olduğu dönemlerde
yazdığım yazılarda da vurguladım, gelişmiş bir emperyalist kültürün kendi
topraklarında olacak her türlü olumsuz olayı önceden tespit edip engelleme
özelliğine sahiptir. Fransa açık sömürge döneminde sömürgelerden gelebilecek
terörist ve anarşist (Fransa öyle adlandırmış ama bana göre bireysel saldırılar
dışında örgütlü bağımsızlık mücadelesi bu kavramlar ile tanımlanamaz.) saldırırları
nasıl kendi toprağına ulaşmadan yok ettiğine dair birçok kayıt ararsanız
bulabilirsiniz. Topraklarına yakın Cezayir’de gerçekleşen iç savaş (kurtuluş
savaşı) Fransa’yı ateş çemberine atmamış, aydınların başkente gösterileri ile
sınırlı kalmıştır.
Gerek Fransız gerek Alman istihbarat örgütleri ve birleşik
hareket ettikleri ortak yapılanmalar Avrupa üzerinde olabilecek her türlü
siyasi girişimi titizlik ile takip eder ve kendi iç kamuoyu için bazı olayların
olmasına ya izin verir ya da kendisi yapar düşman olarak görülenlerin üstlerine
yapıştırılır.
Alman güvenlik güçlerinin izin vermediği her türlü protesto
eylemi katı bir şekilde bastırılır ve insan hakları hemen askıya alınır. Gözlerden
uzak hücrelerde gerçekleşen intihar eylemleri olarak kamuoyuna sunulur…
Köln tesadüfen seçilmiş bir yer değildir, yabacıların yoğun
olarak yaşadığı ve ülkelerine gönülden bağımlı vücutları orada kalpleri
ülkelerinde atanların gettolarda yaşadığı bir merkezdir. Köln belediye başkanın
seçimi ve seçim öncesi yaralama olayı da bir kurgunun parçası olarak tarihin
bir yerine not olarak düşülmüştür. Köln, Hitler Almanya’sında Homoseksüellerin
ilk toplama kampı olarak dikkat çeker ve bugün Fuar alanı olarak kullanılan
yerde toplu infazlar ile tarihten bize not gönderir. Katoliklerin içinde
yaşayan Yahudilerin evlerinden tek tek alınıp toplama kamplarında ölüme
gitmeleri bugün dahi Köln sokaklarında birer metal üzerine not olarak varlığını
korur. AİDS hastaları için bile (tarihin karanlık döneminde yaşanan katliamı
bir nebze de özür anlamına gelen) taşlar üstüne isimleri Köln eski merkezinde
sahil kenarına doğru durmaktadır. Köln Nazi döneminden sonra ilk başbakan veren
şehirdir ve Katedral ile sembolize edilerek Katolik dünyası için önemli bir
merkez olarak dikkati çeker. Kısaca Köln tesadüfen seçilmiş bir merkez değildir
ve geçmişin katliamından ders alan şehir belediyesinin mütevazi hoşgörü kültürünün
nasıl kötüye kullanılabileceği ve hoşgörü şehrinin daha da sağa kaymasını
olanak veren ortam için seçilmiştir.
Hoşgörülü bir Avrupa istenmemektedir. İslam düşmanlığı
toplum içinde yaygınlaşması Ortadoğu’ya doğru yapılan kirli siyasetlerin ve
ticaretin üstünün kapanması anlamındadır. Federal hükümete baskı yapmak isteyen
bazı odaklar bilerek ve isteyerek bu merkezde gerçekleşen olayı daha katı bir İslam
düşmanlığına ve yabancıları dışlamaya doğru kullanarak Almanlar arasında var
olan sorunları bastırmak için kullanacaktır. İşsizlik, enflasyon, doğu Avrupa’da
Rusya karşısında zayıf düşen Alman politikası Alman geleneğine geçmişine
yönelik zafiyet olarak gören güç odakları Almanya içinde vardır. Yeni Ortadoğu içinde güç olarak yer almak
isteyen Alman silah sanayisi işverenleri için mülteciler önemli koz vermektedir
ve istedikleri ortamı yaratarak merkezi hükümeti sıkıştırıp silah sanayisinde
kirli ilişkilerin üstünün bir daha açılmamak üzere kapanmasını talep ettiği
duygusunu bende oluşmasına sebep olmaktadır.
Mülteciler ve İslamcı militanlar aslında birileri için birer
neden sonuç ilişkisi içinde maşa/araç görevini görmekte ve silah sanayisinden
çıkarı olan güç odakları için istenilen politikalar için ortam hazırlanası/
lobi faaliyeti için kullanılmaktadır. Bu durum gerek Fransa ve gerek diğer Avrupa
ülkeleri içinde geçerlidir.
Charlie Hebdo dergisinin baskının birinci yılında garda
gelen taciz skandalı bir skandal değil, bir kurgunun parçasıdır. Bu parçaya
alet olanlar ne yazık ki başlarına örülen çorabın farkında değillerdir,
farkında olanlarında artık yapabilecekleri ellerinde güç yoktur. Hibrit
savaşlarının kuralları gereği birileri birilerinin adına savaşmakta, mülteci
olmakta ve Avrupa / Amerika’da kendi iç kamuoyunun gücünü arkasına almak
isteyen sağ politikaların güçlenmesi için birer araçtır. Kurgu olduğunu bile
bile birçok kişi bu oyunun parası olmuş ve sol politikacılar / aydınlar /
sanatçılar bu kurgu içinde demokrasi kuralları içinde yok edilmiş ve edilmeye
devam edilmektedir.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.