Galata Gazete


4 Ağustos 2016 Perşembe

Darbe!

Darbe!

Darbecilerin hepsi öç almak ve toplumu hizaya sokmak için darbe yapar. Onların iktidarı her daim açık faşizmdir ve zulmün tavan yapmasıdır. Darbe dönemleri, katliamların ve kayıpların ülke sathında olduğu dönemi işaret eder. İnsan hakları askıya alınır, haklar ile birlikte insan da... Askıda yaşama hakkı yoktur... O yüzden kim ki darbe diyor, kim ki darbeyi savunuyor, o insan hakları mücadelesi ve insan hakkını tanımaz... Kendi doğrusuna inanmamızı ister... Tek doğru vardır, o doğruda onun doğrusudur ama kısa zamanda yanıldıkları anlaşılır, yaptıkları tüm yasalar kevgir gibi delik deşik olur... Yaşama örtüşmeyen her saçmalığı darbeciler savunur...

Başarısız da olsa 15 Temmuz’da yaşadığımız darbedir. Başarılı olsaydı bugün darbenin sonuçlarını ve nedenlerini konuşuyor olacaktık, bugün konuştuğumuz gibi. Gizli, kapalı kapılar arkasında yapılan pazarlıklar, “ne istediler de vermedik?” sözünün altı bu yaşadığımız süreç içinde dolacak mı, yoksa eskisi gibi altı boş bir cümle olarak mı kalacak? Yani bazı ilişkiler karanlıkta ve yeni pazarlıklara örnek mi teşkil edecek? Her karanlık nokta başka karanlık noktaların oluşmasına sebep olur ve bugün OHAL nedeni olarak gösterilen ilişkiler ve hareketler ileride tekrarlama olasılığı var demek zorundayız. Her ne kadar okullar ve kışlar kapatılmış olsa da!

Askeriye mantığı içinde cezalandırma vardır. Bir top, tank her ne ise bir araç bir tatbikatta çalışmadığı zaman o alet cezalandırılır, ordu içinde cezalı olarak ve bir yerde teşhir edilir. Askere gitmiş her asker sanırım bu cezalı aletleri görmüşlerdir. Şimdi darbe sonrası bazı kurumlar cezalandırılmakta ve o kurumlarda çalışan insanları sorgulamaları ve oraya nasıl geldiklerini araştırmak yerine kurumu kapat sorun çözülsün mantığı hakim. Asker mantığını ortadan kaldıracağız diyenler askerin mantığı ile darbelere karşı önlem almaya çalışıyor ama asker mantığı ile darbeler yok edilemez, darbeleri yok edecek panzehir daha fazla demokrasi ve özgürlüktür.

İktidar gücünü elinde bulunduran her daim haklı ta ki gücünü kaybedene kadar... Gücünü kaybettikten sonra herkes haksız diyecek! O yüzden bugün ki erk sahiplerine karşı medyada ses çıkmıyorsa ondan çekindikleri ya da kaybedecekleri var olduğu içindir. Kısaca ses çıkarmayanlar erki her daim haklı gördüğü tezi yanlıştır, çünkü bugün düşman ilan edilen F. Gülen hakkında geçmişte söz söyleyen iktidardaki siyasilerin konuşmalarına bakmanız yeterlidir. Gülen’den daha fazla gülenci olmuşlar ve ona karşı yapılan en ufak eleştiriyi bile kürsü dokunulmazlığını yok sayacak şekilde kürsülere yürünmüştür.

Gülen cemaati çok güçlü ve her dediği olur imajı sürekli verilmiştir. Onlar özel koruma altında olan ayrıcalıklı insanlardı. Polis ile birlikte operasyona katılır, operasyon öncesi tutuklanacakların isimlerini kendi medyalarında dillendirirlerdi. Fuat Avni o dönemde onların medyasında çalışıyor gibi, önceden her şeyi söylüyor ve ertesi gün ya da bir kaç saat sonra o dedikleri oluyor. Peki, bu nasıl başarılmıştı? Beylik bir cümle olacak ama ben yazayım; insanların kaybetmekten korkacağı bir şeyler verin, onları kendinize kapı kulu yaparsınız... Gülen Cemaati kendisine bilgi taşıyanlara öyle şeyler vermişti ki, her türlü bilgi ve hizmet karşılıklı bir şekilde verilmiştir. O dönemin mal varlıkları bir incelenmiş olsa acaba nasıl bir hareket olmuş olabilir. Bugün tutuklu olanlar neyi kaybetmekten korktular acaba?

Sürekli tekrarlıyoruz zaman cevabını verecek ama biliyoruz ki, hayat cevap vermez, zamanın akışında olayların sadece bizim ile fotoğrafını paylaşır. O fotoğraflara bakarak ancak bizler kendimiz sübjektif bakışımız içinde cevaplar bulur ve doğru olduğuna inanırız.
Değişim çok hızlı bir şekilde olmaktadır. Seçimi kazanmış bir başbakan koltuğundan oldu, arkasından bir darbe sürecini yaşadık. Sosyal bilimlerde hiçbir olay ön hazırlığı olmadan olmaz. Birden hiçbir şey olmayacağına göre, o olayı olgunlaştıran süreç iyi analiz edilmelidir.  Ve yaşadığımız kısa zaman içinde (Arap Baharı ve sonrası Suriye) dünyayı düşmanlık duygusu değiştirmiş ve bugün yaşadığımız kaos ortamını yaratmıştır. Ve bu kaos ortamının bir ürünü olarak vazgeçilmez diye bir şey yoktur, her şey bir anda vazgeçilir olur. İnsan ilişkileri bunu kanıtlamıyor mu?

15 Temmuz günü için birçok isim önerilecek ve birisi kabul edilecektir ama bana göre ‘dünya kandırılma günü’ olsun… O gün birçok insan kandırıldığını yenilgi tam anlaşıldığında fark etmiştir... Darbe başarılı olsaydı ben dememiş miydim günü olurdu... Kandırıldık demek geçmişinin üstüne utanmazca çizgi çekmektir... 

Olağanüstü koşullarda limanlar yapılmaz, aksine var olanlar yakılır. Olağanüstü birlik yaratmaz, tersi biat etmeyenlere sopa gösterilir. Söz ile uslanmayana, sırtından sopa eksik edilmez. Sopa eksik olmaz ama sopanın olduğu yerde suçlu yaratılır ve suçların üstü örtülür. İşkence altında alınan her ifade ya eksiktir ya da yanlış.

İşkenceyi durdurun!

Duymak istediğimiz şeyler gerçeklerimizdir, yaşadıklarımız hayal kırıklıkları, trajedi ve dramlardır...

Korkak bencillik yüzünden ülke karanlıktan zifiri karanlığa doğu düşüyor...

Yaşama hakkı, savunma hakkı, ifade özgürlüğü, seyahat özgürlüğü hakkı... Hayata benzer pencereden bakanlar yan yana gelebilir ama işte ama der ve parçalı şekilde durarak cahil cüret karşısında ezilirler...

Otokrasi, teokrasiye daha yakınız, demokrasiye daha da uzak kaldık... Otokrasi ve teokrasi içinde yetişen kuşaklar demokrasiyi yaşadıkları rejim olarak görür ve algılarlar ve o yüzden demokrasi mücadelesi onlara aptalca ve uzak bir şey olarak görülür, onlar sadece liderlerin sözünü yerine getirmek ile yükümlü bireyler ve liderlerinin mutluluğu için çalışan teba olmaktan başka tercihleri olamaz...

Giden hoca, gelen başkan! İki başlı, paralel devlet bitmiştir, teokrasi rüyası görenlerden biri kazandı, öteki teokrasi getirecek mi, yoksa başka bir kulvara doğru mu evirileceğiz?

Meydanlarda insanlara idam cezası getirilsin sloganı attırıyorlar, idam cezası bu ülkede kalkmıştır ve uygulanan her idam bir cinayet olduğu bugün daha çıplak olarak görmekteyiz. Bunu bile bile öç almak için yapılan bu çağrılar aslında bir şeylerin üstünü örtme telaşından başka şey değildir. Bilenleri konuşturmadan asın gitsin! Güçlü olan kendi tarihini yazar ama mazlumun tarihi bir gün, gün yüzüne çıkar…

Denetimsiz devletlerde isyanlar ve darbeler kaçınılmazdır. Denetime açık, hesap vermeyi ve istifa etmeyi kabul eden ülkelerde isyanlar ve darbeler ancak başka ülkelerde olunduğunda kınanan bir durumdur.


İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.