Darbe!
Darbecilerin hepsi öç almak ve toplumu hizaya sokmak için
darbe yapar. Onların iktidarı her daim açık faşizmdir ve zulmün tavan
yapmasıdır. Darbe dönemleri, katliamların ve kayıpların ülke sathında olduğu
dönemi işaret eder. İnsan hakları askıya alınır, haklar ile birlikte insan
da... Askıda yaşama hakkı yoktur... O yüzden kim ki darbe diyor, kim ki darbeyi
savunuyor, o insan hakları mücadelesi ve insan hakkını tanımaz... Kendi
doğrusuna inanmamızı ister... Tek doğru vardır, o doğruda onun doğrusudur ama
kısa zamanda yanıldıkları anlaşılır, yaptıkları tüm yasalar kevgir gibi delik
deşik olur... Yaşama örtüşmeyen her saçmalığı darbeciler savunur...
Başarısız da olsa 15 Temmuz’da yaşadığımız darbedir.
Başarılı olsaydı bugün darbenin sonuçlarını ve nedenlerini konuşuyor olacaktık,
bugün konuştuğumuz gibi. Gizli, kapalı kapılar arkasında yapılan pazarlıklar,
“ne istediler de vermedik?” sözünün altı bu yaşadığımız süreç içinde dolacak
mı, yoksa eskisi gibi altı boş bir cümle olarak mı kalacak? Yani bazı ilişkiler
karanlıkta ve yeni pazarlıklara örnek mi teşkil edecek? Her karanlık nokta
başka karanlık noktaların oluşmasına sebep olur ve bugün OHAL nedeni olarak
gösterilen ilişkiler ve hareketler ileride tekrarlama olasılığı var demek
zorundayız. Her ne kadar okullar ve kışlar kapatılmış olsa da!
Askeriye mantığı içinde cezalandırma vardır. Bir top, tank
her ne ise bir araç bir tatbikatta çalışmadığı zaman o alet cezalandırılır,
ordu içinde cezalı olarak ve bir yerde teşhir edilir. Askere gitmiş her asker sanırım
bu cezalı aletleri görmüşlerdir. Şimdi darbe sonrası bazı kurumlar
cezalandırılmakta ve o kurumlarda çalışan insanları sorgulamaları ve oraya
nasıl geldiklerini araştırmak yerine kurumu kapat sorun çözülsün mantığı hakim.
Asker mantığını ortadan kaldıracağız diyenler askerin mantığı ile darbelere
karşı önlem almaya çalışıyor ama asker mantığı ile darbeler yok edilemez,
darbeleri yok edecek panzehir daha fazla demokrasi ve özgürlüktür.
İktidar gücünü elinde bulunduran her daim haklı ta ki gücünü
kaybedene kadar... Gücünü kaybettikten sonra herkes haksız diyecek! O yüzden
bugün ki erk sahiplerine karşı medyada ses çıkmıyorsa ondan çekindikleri ya da
kaybedecekleri var olduğu içindir. Kısaca ses çıkarmayanlar erki her daim haklı
gördüğü tezi yanlıştır, çünkü bugün düşman ilan edilen F. Gülen hakkında
geçmişte söz söyleyen iktidardaki siyasilerin konuşmalarına bakmanız
yeterlidir. Gülen’den daha fazla gülenci olmuşlar ve ona karşı yapılan en ufak
eleştiriyi bile kürsü dokunulmazlığını yok sayacak şekilde kürsülere
yürünmüştür.
Gülen cemaati çok güçlü ve her dediği olur imajı sürekli
verilmiştir. Onlar özel koruma altında olan ayrıcalıklı insanlardı. Polis ile
birlikte operasyona katılır, operasyon öncesi tutuklanacakların isimlerini
kendi medyalarında dillendirirlerdi. Fuat Avni o dönemde onların medyasında
çalışıyor gibi, önceden her şeyi söylüyor ve ertesi gün ya da bir kaç saat
sonra o dedikleri oluyor. Peki, bu nasıl başarılmıştı? Beylik bir cümle olacak
ama ben yazayım; insanların kaybetmekten korkacağı bir şeyler verin, onları
kendinize kapı kulu yaparsınız... Gülen Cemaati kendisine bilgi taşıyanlara
öyle şeyler vermişti ki, her türlü bilgi ve hizmet karşılıklı bir şekilde
verilmiştir. O dönemin mal varlıkları bir incelenmiş olsa acaba nasıl bir
hareket olmuş olabilir. Bugün tutuklu olanlar neyi kaybetmekten korktular
acaba?
Sürekli tekrarlıyoruz zaman cevabını verecek ama biliyoruz
ki, hayat cevap vermez, zamanın akışında olayların sadece bizim ile fotoğrafını
paylaşır. O fotoğraflara bakarak ancak bizler kendimiz sübjektif bakışımız
içinde cevaplar bulur ve doğru olduğuna inanırız.
Değişim çok hızlı bir şekilde olmaktadır. Seçimi kazanmış
bir başbakan koltuğundan oldu, arkasından bir darbe sürecini yaşadık. Sosyal
bilimlerde hiçbir olay ön hazırlığı olmadan olmaz. Birden hiçbir şey
olmayacağına göre, o olayı olgunlaştıran süreç iyi analiz edilmelidir. Ve yaşadığımız kısa zaman içinde (Arap Baharı
ve sonrası Suriye) dünyayı düşmanlık duygusu değiştirmiş ve bugün yaşadığımız
kaos ortamını yaratmıştır. Ve bu kaos ortamının bir ürünü olarak vazgeçilmez
diye bir şey yoktur, her şey bir anda vazgeçilir olur. İnsan ilişkileri bunu
kanıtlamıyor mu?
15 Temmuz günü için birçok isim önerilecek ve birisi kabul
edilecektir ama bana göre ‘dünya kandırılma günü’ olsun… O gün birçok insan
kandırıldığını yenilgi tam anlaşıldığında fark etmiştir... Darbe başarılı
olsaydı ben dememiş miydim günü olurdu... Kandırıldık demek geçmişinin üstüne
utanmazca çizgi çekmektir...
Olağanüstü koşullarda limanlar yapılmaz, aksine var olanlar
yakılır. Olağanüstü birlik yaratmaz, tersi biat etmeyenlere sopa gösterilir.
Söz ile uslanmayana, sırtından sopa eksik edilmez. Sopa eksik olmaz ama sopanın
olduğu yerde suçlu yaratılır ve suçların üstü örtülür. İşkence altında alınan
her ifade ya eksiktir ya da yanlış.
İşkenceyi durdurun!
Duymak istediğimiz şeyler gerçeklerimizdir, yaşadıklarımız
hayal kırıklıkları, trajedi ve dramlardır...
Korkak bencillik yüzünden ülke karanlıktan zifiri karanlığa
doğu düşüyor...
Yaşama hakkı, savunma hakkı, ifade özgürlüğü, seyahat
özgürlüğü hakkı... Hayata benzer pencereden bakanlar yan yana gelebilir ama
işte ama der ve parçalı şekilde durarak cahil cüret karşısında ezilirler...
Otokrasi, teokrasiye daha yakınız, demokrasiye daha da uzak
kaldık... Otokrasi ve teokrasi içinde yetişen kuşaklar demokrasiyi yaşadıkları
rejim olarak görür ve algılarlar ve o yüzden demokrasi mücadelesi onlara
aptalca ve uzak bir şey olarak görülür, onlar sadece liderlerin sözünü yerine
getirmek ile yükümlü bireyler ve liderlerinin mutluluğu için çalışan teba
olmaktan başka tercihleri olamaz...
Giden hoca, gelen başkan! İki başlı, paralel devlet
bitmiştir, teokrasi rüyası görenlerden biri kazandı, öteki teokrasi getirecek
mi, yoksa başka bir kulvara doğru mu evirileceğiz?
Meydanlarda insanlara idam cezası getirilsin sloganı
attırıyorlar, idam cezası bu ülkede kalkmıştır ve uygulanan her idam bir
cinayet olduğu bugün daha çıplak olarak görmekteyiz. Bunu bile bile öç almak
için yapılan bu çağrılar aslında bir şeylerin üstünü örtme telaşından başka şey
değildir. Bilenleri konuşturmadan asın gitsin! Güçlü olan kendi tarihini yazar
ama mazlumun tarihi bir gün, gün yüzüne çıkar…
Denetimsiz devletlerde isyanlar ve darbeler kaçınılmazdır. Denetime
açık, hesap vermeyi ve istifa etmeyi kabul eden ülkelerde isyanlar ve darbeler
ancak başka ülkelerde olunduğunda kınanan bir durumdur.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.