İnsan doğaya tek aykırı yaratıktır.
İnsan doğa ile savaşmaya medeniyet dediği gün başlamadı, ilk
aleti kullandığında da başlamadı, çünkü bugün alet kullanan hayvanlara
bakıyorum doğa ile kavgalı değil, peki insan ilk olarak doğa ile ne zaman kavga
etmeye başladı?
Bu sorunun yanıtı doğanın hala sakladığı bir yerde duruyor,
çünkü doğa insan ile savaşmasında her türü tahribatını saklamış ve kayıt
tutmuştur, bizlere düşen görev o tutulan kayıtları bulup anlamak. Doğa kayıt
tutar da insan tutmaz mı? Evet, insan işine gelenin kaydını tutar, gelmeyeni
yok sayar… Özellikle galip gelenler yenilgiye uğrayanların gerçeklerini olduğu
gibi değiştirip sonuçta korkulması ve yok edilmesi bir ucube olarak gösterir.
Çünkü kazanan her daim her şeyi söylemeye kendisinde hak olarak görür ve
gerçekler kazanana göre yazılır… Okuduğumuz tarih zafer kazananların günlüğü
gibidir ve gerçek o günlüklerin içinde çok uzak bir yerden bize bakmaktadır.
İnsan doğa ile savaşmaya öğrendiklerini kendisinden sonra
gelen kuşağa aktarma ile başladı, çünkü doğanın tekelinde olan bu aktarma ve
değişme işine insan da müdahil olmuş oldu. Doğanın içinden doğan ve gelişen
insan, aletleri kullanmasını öğrendikten sonra onu kendisinden sonra gelen
kuşağa öğrendiklerini aktararak ilk isyanını ve kavgasının ilk aleti olan;
beklide taş baltasını doğanın kara toprağına ya da ağacına sapladı… İnsan hem
avlanan hem de bitki ile beslenen ve beslenme seçeneği olan bir hayvan türüdür.
Doğanın mucizesini üzerine almış ve geliştirmiştir. Doğadan koptukça doğanın en
zayıf hayvanı olma yolunda ters orantılı bir ilişki geliştirmiştir. Doğadan
uzaklaştıkça korunmaya muhtaç zayıf bir yaratık olmuştur ama o zayıflığını
beyni ile yenmiştir. İnsanın beyni öğrendiğini geliştiren, geliştirdikçe yeni
buluşlara yol açan bir araçtır. Bu araç doğanın doğal akan zamanını değiştirdi.
Doğada yerleşmiş ama sürekli değişim içinde olan dengeler, insan denen canlının
doğanın enerjisini, dönme hızını, ısısını değiştirecek kadar ileri boyuta
günümüzde getirmiştir. İnsan doğa ile savaşırken paralel olarak kendisi ile
savaşmaya başlamış ve bugün artık uzak/yakın bir gelecekte gerçekleşecek olan
yapay zeka üretme aşamasına gelmiştir. Bir gök kubbe altında olan doğa ve insan
uzaya açılarak doğamızın dışında başka doğa arayışlarına yönelmesi emperyalist
duygulardan daha çok merak ile başlamış olsa da bugün uzak (yakın olanın)
paylaşım savaşına doğru gidildiği de gözlemlenmektedir. Uzayın derinliklerinde
bayraklar ile “burası benim sınırım” çizgileri çiziliyor. Atmosferimizin hemen
üstünde olan bir yeni savaş alanı insanın insan ile savaşının son ürünü olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Doğa ile savaşta, doğa insanın önünde tek engel gibi
gösterilmekte ve ona karşı acımasız savaşılmaktadır. Bilim doğa ile savaşın bir
aracı getirilip, insanlığın küçük bir kesiminin çıkarlarına uygun olarak şirketleri
daha fazla kar etsin, daha fazla yağmalasın diye kullanmaktadır, fakat bilim
gerçek amacına uygun olarak kullanıldığında yeni bir dengenin oluşumunda insanlığın
elinde önemli bir araç da olabilmektedir. Yağmalanmış, yok edilmiş ve hala
devam eden süreç ancak insanın oluşturduğu siyasi düzenin/atmosferin değişimi
ile mümkün olacaktır, çünkü var olan siyasi sistem ancak ‘yok ederek’ kendisini
var edebilmektedir.
Doğada canlılar bir arada yaşar ama insanın yaşadığı yerde;
canlıların önemli bölümünün yaşama hakkı olmadığı için yaşayamaz. İnsan,
çevresinde yaşayan ve ekolojik denge için önemli olan tüm canlıları kendisini
rahatsız ettiğini düşünerek ve de çıkarına zarar getirdiğini düşündüğü tüm
canlıları bilimsel verileri kullanarak, elde ettiği kimyasal ve biyolojik
silahlar ile çevresinde var olan tüm yaşamı kendi lehine dönderip, zararlı
olarak gördüklerini yok etmiştir ve etmeye de devam etmektedir.
İnsan, beton içinde izole olarak yaşayan bir hayvandır, buna
rağmen onlarca hayvan gelir izole içinde yaşayan insanın yaşadığı yerde inadınaymış
gibi yaşar... Birçok hayvan ve bitki, insanın kulağına hafiften fısıldar “sen
doğanın bir parçasısın, ne kadar kendini doğadan koparmaya çalışırsan çalış
yine de gök kubbe altında bir eko sistemin parçasısın, her ne kadar eko sistemi
yok edip kendi çıkarına uygun yeni bir sistem yaratmak için uğraşsan da...”
Her birey oturduğu yerden dünyaya bakar, ama oturduğu yere
bir bakabilse, yaşadığı doğa içinde ne kadar uyumsuz ve çirkin bir binadan
çevreye baktığını fark edecek. Çünkü insanın oturduğu yer şimdilerde sadece
beton ve betonun oluşturmuş olduğu doğaya aykırı binalar yığını! Beton üzerine
cam ile örtmekle doğaya uyumlu akıllı bina yapılmış olunmuyor...
İnsan, doğa ile savaşında, doğayı yok eden bir teknolojik
evren yaratarak ‘kazandım’ diyerek zafer çığlıkları atıyor... Kısaca birileri
insanın iyiliğini düşünürken, aslında insanlık doğa ile birlikte yok ediliyor...
Sonuç olarak, insan doğaya tek aykırı yaratıktır.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.