Dionysos’un Çocukları
Tiyatroya adanmış hayatlar… Tiyatroya adanmış insanlar geniş
bir kavram ama yazarlarımız bunu daraltmışlar ve sadece sahne üzerine düşen
tozlara isimlerini yazdırmışlardan seçkin bir oyuncu ve tiyatro yönetmeni
kitaplarına konuk etmişler. İki yazar ve
bir kitap, iki tiyatro tutkunu ve konukları… Sayfalar bizi okumaya davet
ediyor, çünkü daha önce yayınlanmış kitaptan kaynaklanan bir tat var
gözlerimde… Bildiğimiz bir şeye, özlem ile koşar gibiyim…
Kitap alışılmışın dışında soru yanıt yerine, yazarların iç
dünyaları ve konuklarının iç dünyaları sahne ışığı vurmuş ve bizler sanki
sahneye bakar gibi sahnede gerçekleşmiş sohbeti okuyoruz. Elimizde ki kitap bir
anlamda tiyatro sahnesi ve o sahne içinde yer almış ve halen almaya devam eden
tiyatroya gönül vermiş insanların izdüşümleri. Kitap alışılmışın dışında, çünkü
konukların sözlerine tarihten destek veren ve bugüne taşınan sesleri de duyuyor
ve okuyoruz. Alışılmışın dışında çünkü soru soranın kendi özel iç dünyasının ve
tarihinin de bizim gözümüzün içine yansıması. Hem soru sormak hem de kendi
geçmişinde iz bırakan sahnelerin yeniden canlandırılması.
Bir çocukluk düşünden bugüne hiç değişmeyen heyecan ve içine
sığmayan coşku…
Pınar Çekirge’yi yakından tanıyanlar bilir ne kadar heyecanlı
ve yaklaştığı olaylardan nasıl bir mutluluk çıkardığını. O bir aşık, çünkü
hayata hep aynı gözlük ile bakan ve o gözlüğünü
sürekli değiştiren biri değildir. En umutsuz anında bile aşkın, coşkunun ve
birikiminin getirmiş olduğu olgunluk ile sevecen yaklaşması. Onun gözlüğünde
her daim sihirli bir değnek vardır ve sanki Alis’in ‘harikalar dünyası’ndadır. Onun
dünyasında ihanet yoktur, onun dünyasında zalimler yoktur, onun dünyasında
başarısızlık yoktur. Tüm insanlar mükemmeldir ya da mükemmele yaklaşmışlardır.
Çünkü öyle bir dünya ki dostluk, sevgi, hoşgörü hakimdir. Onun sanatçıları
hepsi birden sevecen ile yaklaşan, her daim başarılı olmuş ve her cümleleri ile
kendilerini yaşayandır. Onun naif ve güzel dünyası içinde tiyatro ayrı bir
dünyadır ve o dünyada yaşadığımız çirkinliklerin hiç biri yoktur.
Fakir bir aile ya da zengin bir ailenin çocuğu tiyatro aşkı
içindedir, her daim zorluklar ile karşılaşır, inançlıdır, seviyordur, aşıktır
ve hedefine emin adımlar ile gider. Sonunda sahnede ailesi görür ve mutluluk gözyaşlarına
bürünürler ve de çocukları ile onur duyarlar, onları yüceltirler.
Seyirciler içinde ailesini bilen çocuğun ayağı titrer, çünkü
o yaşamına yön verecek en önemli sınavdır. Ya geçecek ya da tökezleyip
sahnelerden uzaklaşıp başka bir meslek içinde hayatına devam edecektir. Başarı
mutlaktır ve kaçınılmaz olarak o yolda sınavlardan başarılı bir şekilde
geçmelidir. Fakir ya da ailesi tarafından dışlanan oyuncu adayı sınavı başarır
ve artık önünde ki en büyük engel ortadan kalkar ama engellerin hepsi
temizlenmez. Başarıdan başarıya koşarken bir iki tökezlenir, onlardan olması
doğaldır, çünkü hayatta düşmeden büyüyen çocuk yoktur.
Her oyuncu başarılıdır aslında, çünkü sahne aldığı günlerde
sahneye çıkar ve rolünü seyircilerin önünde repliklerini unutmadan hayat verir…
Elbette birçoğu nefesini iyi kullanır ve sorunsuz o gece alkışlarına kavuşur,
bazıları nefesini iyi kullanamaz ve nefes nefese oyunu bitirir ama o da
alkışını alacaktır, çünkü seyirci emeğe saygılıdır… Önemli bir bölümü alkışlarken
elbette küçük bir bölüm alkışlamadan salonu terk edecektir. Her sahnene oyunda olur böyle şeyler, tıpkı
film henüz bitmeden sinema salonu terk eden seyirci gibi. Yetişmesi gereken bir
şeyi her daim vardır…
Kitabı okurken, oyuncudan oyuncuya, oyuncudan yönetmene,
yönetmenden ustaya doğru, her biri kendi dünyasını anlatırken, Pınar Çekirge
sohbet ettiği ile empati kurar, kendi geçmişine ve birikimine sığınırken, Yavuz
Pak ise işin arka boyutunu ve tarihten günümüze taşınan izdüşümleri sığınır.
Aslında tiyatro sahnesinde ve sohbetlerde söylenen sözler daha önce
söylenmiştir ama bugün tekrarlanan sözler geçmiş ile aynı gibi durmuş olsa da
içeriği değişmiştir. Anlamlar değişmiş ve yeni anlamları ile günümüzü
kucaklamaktadır. Çünkü söz sabit değil yaşayandır. Tiyatroda durağan değil
yaşayan ve sürekli değişendir. Değişimin kaçınılmaz olduğu yerde sahne üzerine
düşen tozlar uçuşurken kendisilerine ait bir geçmişi ve bugünü yaşatır. O tozlar
ne kadar çok sese ve alkışa şahitlik etmiştir. O şahitlik bugün Yavuz Pak gözü
ile yeniden ortaya çıkarılır ve bize sunulur. Evet, oyuncu, yönetmen, tiyatrocu
kendisini ifade ederken aslında o ifadenin geçmişi o kadar uzakta ki, kuyudan
çıkarılması gerekliydi ve o gerekliliği Yavuz Pak yüzünün akı ile yapıyor. Bize
diyor ki, sen onu sahnede görüyorsun ama o gördüğün kişi üzerine öyle bir yük
almış ki, onu başarı ile sana sunuyor, onu bil ve ona göre saygı duy! Çünkü
sanat denen şey güzelliğe güzelleme değil, geçmişin tüm birikimlerini bugüne taşımaktır.
Tiyatro sahnesinde usta bir oyuncu ancak çevresinde yer alan
oyuncular ile ustalığını ortaya çıkarır, çevresinde ki oyuncular başarılı
değilse istediği kadar usta olsun, o oyun ve sahne başarılı değildir. Ustalık,
çevresinde yer alan oyuncular, objeler ile bir bütün olarak ele alındığında bir
tiyatroya adanmış yüreğin ustalığı ortaya çıkar. Tiyatro tek başına ve her şeyi
ben yaparım anlayışı ile olmaz, ekip işidir. Işıkçısından, sesçisine…
kostümünden, sahne amirine… yardımcı oyuncudan, suflörüne… (…) Bir bütünün
parçasıdır usta oyuncu, onun ustalığı içinde yer aldığı tiyatronun işleyişine
kattığı iz, ses, hoşgörü ve anlayıştır. Kısaca duruşu ile usta bir oyuncu,
birlikte başarıya imza atmayı bilendir… Usta oyuncular sahne değişse de,
sahneye çıkar ve nefesini iyi kullanarak alkışları hak eder. Ayak oyunlarına
ihtiyaç duymadan, rol peşine koşmadan, oyunları, tekstleri kendisine çeken kişi
sahnede artık ustalaşmıştır. Usta oyuncu için önemli olan sahneye çıkıp sesini
sahne tozlarına bırakmaktır, popüler söylemler ile usta oyuncu olunmaz…
Popülizm ustalığı ortadan kaldırır. Söyledikleri ile yaşadıkları arasında
tutarlı olmaktır, ustalık… Tiyatroya adanmış hayatlar’ın bu kitaptaki konukları
titizlikle seçilmiş ve titizlik ile araştırılıp duygu seli içinde bize
sunulmuştur. İki ustanın konukları bizim de konuğumuz olmuş, kelimeleri ile
salonumuzu doldurmuştur…
Yürekten gelen her cümle bizi kucaklar, yani okuyucuyu. Bir
çırpıda okuyacağınız bu kitap sizde bir iz bırakacaktır, fakat kitap bugün ki
zamana göre yazılmış gibidir, gelecekte okuyacaklar için bugün yaşadığımız çalkantıyı
kısaca dip notuna ihtiyaç duyar. Biz anlıyoruz, çünkü yaşıyoruz, ama kitap
bugünden geleceğe bırakan not olduğuna göre gelecekte okuyacaklar bugünü
bilmesi gereklidir… gelecek baskılarda yaşadığımız kaos ve girdaba dair
ipuçları verilmiş olursa eleştiri hakkımı ortadan kaldırır…
Son söz diye biter birçok yazı ben de yazayım son söz:
Yüreğinize sağlık…
İsmail Cem Özkan
Dionysos’un Çocukları
Tiyatroya adanmış hayatlar
Pınar Çekirge, Yavuz Pak
Opus Yayınları, Haziran 2016
ISBN: 978-605-9245-05-0
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.