Gericileşerek ileri savunulamaz!
Size bir öykü anlatılır, inanırsınız ama ya doğru değilse?
Yaşadıklarımız hepsi bir projenin ürünü ve bizler hepimiz birer kobaysak?!
Bütün bunlar ya gerçekse! İnanırsınız ya da ret edersiniz ne fark eder ki,
yaşamamız gerekeni hep birlikte yaşayacağız.
Yüksek yerlere çıkıp sınır komşumuzdaki savaşı izliyorduk,
uzakta olanlar ekranlarından izlediler, şimdi korkudan sokağa çıkmayasınız diye
sürekli korkunç senaryolar anlatılıyor, ülkende yaşayan yabancı ülkelerin
insanı ülkeni terk ediyor... Duraklarda ellerinde ağır silahlı birileri
bekliyor, sırt çantanız aranıyor...
Yaşadıklarınız ya doğru şeylerse, anlatılanların hepsi
zırvaysa...
Kaos ortamlarında krizi yönetme becerisi olmayanlar var
olana dört el ile sarılır ve sanki değişim kendi sonunu getirecekmiş gibi
bağnazca geçmişe tutunur. Geçmiş büyür, büyültür ve destanlaştırılır.
Destanlaştırılan olgunun içinde ise gerçekler küçük bir parça olarak göz kırpar
bizlere. Zamanın sürekli ilerlediği zaman diliminde zamanı durdurmak ve o duran
zamanı savunmak gericiliktir, her ne kadar geçmişte ilerici misyonu elinde
bulundurmuş olsa da. Var olanı savunmaktan vazgeçin, çünkü sadece çöküşü
savunmuş olursunuz, var olan kazanımlarımızı koruyalım derken her şeyinizi
kaybedersiniz... Bugüne kadar bu savunma ve var olanı koruma güdüsü ile yapılan
her adım sizi daha da küçültmüş ve yok etmiştir. O halde bir an önce şimdi
demokrasi, şimdi özgürlük, şimdi gerçek laiklik, şimdi işçi sınıfının iktidarı
demekten neden korkuyorsunuz? İşte bugün ileriyi savunmak için basit
istemler... Basit ama gerçekleştirmesi cesaret isteyen ve gerçekten bedel
ödemeyi getiren istemlerdir... Bakın biraz geçmişinize ne kadar çok bedel
ödemiş insan var, onların anıları, mücadeleleri neden yok sayıyorsunuz?
Korkuyor musunuz, o halde hiç bir şey yapamıyorsanız
ellerinizi iki yana açın korkuluk olun!
29 Ekim 2016 akşamı neler yaşandığını ileride öğreneceğiz
ama önemli bir şeyler yaşandı ki, Amerika çalışanlarını/vatandaşlarını ülkesine
çağırıyor, hükümetin aldığı yeni kararname ile birçok insan işsiz oluyor,
avukatlara büyük birader gözü getiriliyor. Artık savunma yaptığı müvekkili ile
her görüşmesi kayda alınacak, savunma gizliliği ortadan kalkmış oluyor...
İçeride kalanlar ile dışarıda kalanlar arasında ki duvar da bir anlamda yok
olmuş oluyor, çünkü medya ayağında da havuz dışında kalan ajanslar hakkında
soruştura açmadan kapatma kararı alınıyor... Haber ajansı olmayan medya ise
havuza düşen ve sansürlenmiş haberler ile idare etmek zorunda kalacak...
Kısaca karanlık zifiri karanlığa dönüştüğünü rahatlıkla
söyleyebilirim...
Bugün bir kere daha göstermiştir ki, bayrak sallanarak,
balkonlara bayrak asarak ‘cumhuriyet’ korunmuyor... Soğuk su için... isteyen
bira, rakı ... içebilir... eğlenmeye devam... İyi eğlenceler!.. Sabah baş
ağrısı ile uyandığınızda neler olmuş diye etrafınıza bakmayı unutmayın, çünkü
ne eski, eski olarak kaldı. Yeniye çabuk ayak uyduracağınızı biliyorum,
sorunsuz ve daha fazla gelenden yana olacaksınız... Sıkıntı yok! Eğlenmeye
devam edin…
Suriye savaşı henüz yeni başlamıştı, sınırımıza yakın
yerlerde savaş henüz yeni dumanını tüttürmekteydi. Birçok sınırda oturan
vatandaş çatıya çıkıp ya da yüksek yerden sınırın öte yakasında ki savaşı
çitlembik çitleyerek seyretmişti... Şimdi o savaşı izleyenler savaşın ortasında
kaldı, uzaktan tv kanalından izleyenlerde savaşın bir parçası olmak üzere...
Savaşın ateşi yayılıyor... İzleyicisi olduğumuz savaşın bir iç savaş döngüsü
ile karşılaşmak artık bizi şaşırtmıyor... İç savaş sınırları aştığında yine iç
savaş olarak yansıması şaşırtıcı bile gelmiyor...
Saatlerin ayarı ile oynamadılar sabit kaldı ama yaz kış saat
ayarı yüzünden elimizdeki teknoloji aygıtların saat ayarları yurt dışından
belirlendi ve bize göre geride kaldı. Biz zamanı sabitlerken dünya bizden bir
saat geri gidiyor olacak, bu durumda en ilerici ülke biz oluverdik! Ama bu
değişim her şeyi etkiledi, en azından yurt dışından belirlenen uçak rotorları
değişimden yana uygulandığından bizimkiler hangi saatte uçacağını karıştırır
oldular… Saat kaç sitelerine bakıp hangi zamanda yaşadığımız öğrenir olduk!
Ayarını manüel düzeltebilenler şanslı ya düzeltemeyenler? Zaman ayarımız ile
çok önceden oynanmıştı, ilerici gibi duranlar gerici, tutucu, liberal olanlar
iktidarın gölgesi altında özgürlük şampiyonu oluverdiler… İleriyi savunduğunu
ileri sürdükleri iktidar ise kısa sürede eski gömleğine giriverdi ve
gericileşti onların gözünde. Aslında zaman ayarı ile oynandı, geri olanlar
ilerici, ileri olanlar geri gözüktü, yanılsamaydı yaşananlar, belki hiç
yaşanmadı!
Saatin kaç olduğunun ne önemi var, ileride kurulmuş bir
üçayak ve ortada sallanan iplik olunca...
İşten atılmalar oldu, meslekten men cezaları mahkeme kararı
olmadan verildi... İşsiz birçok kişi ve onların aileleri kaldı. Dayanışma adı
altında para toplayıp onu iç edecek birçok fırsatçı da bu alanda cirit atacak.
Eğer bu tip insanların ortaya çıkmasını istenmiyorsa kurumsal ilişkiler
kullanılmalıdır. Sendikalar ne için vardı? Sadece çalışırken maaştan kesinti
yapmak için değil... Dayanışmayı ancak sendikalar eli ile yapılırsa bir anlamı
olur, kişi ayrımı yapılmadan kişinin üye olduğu sendika eli ile dayanışma
iletilmelidir... İmece usulü ile yapılanlar ne yazık ki artık geçmişte kaldı,
geniş aileyi ve sokak kültürünü yok edenler daha yalnız kaldı... Şimdi
dayanışma zamanı! Dayanışma ancak örgütlü olduğunda anlamlı olur...
Türkiye’de özgür basın otosansürlüdür, otosansür olmazsa
sansür açıkça uygulanır... Değişmeyen kural gereği gazeteciler yaptıkları
haberlerden dolayı değil, yapmadıkları haberleri yapma ihtimali yüzünden bile
gözaltına alınabilir...
Özgür basın susturulamaz ama muhalif basın susturulur...
Ülkemizde basın ne zaman özgür oldu? Başbakanlıktan verilen basın kartları ile
mi basın özgürleşti? Basın dediğiniz şey iktidarın/sistemin PR çalışmasıdır,
istediği haberleri havuza toplar ve sen kullanırsın ama yorum yapma özgürlüğün
var der, o da yorum yapabilecek kaç bilinçli okuyucu var ki? Bilimsel çalışmayı
bile hırsızlıkla taçlandıranların bol olduğu bir ülkede özgürlük ancak
hırsızlık ile sınırlıdır, onu da yapan ve üstünü kapatanların olduğu sürece
özgürlük vardır... Muhalif olanların haber ajansları bile özgürce haber
geçmedi, işlerine gelenleri haber yaptı... Arabesk söylem ile “kandırmak
özgürlük diyorsanız özgürüz hep beraber!”...
Bazı şeyleri gözümüzde çok büyütmüşüz, hatta onlara
dokunulmazlık payesi biçmişiz... Dokunulmaz olan ordu bir kaç sene içinde nasıl
bir kağıt gibi yırtılıp elinde ki en önemli kurumlarını kaybettiğini yaşayarak
gördük. Astığı astık, çıkardığı yasa anayasa olanların aslında ne olduğunu son süreçte
gördük... Demek ki bazı şeyleri gözümüzde büyütmekten vazgeçersek eğer, belki
yaşadığımız sorunların önemli bölümü kendiliğinden çözülür...
Zamanı durdurup, geçmişin bilgilerini geçmişte olduğu gibi
geçmişi bugüne taşıyarak bakmak gericileştirir bizi, gerici duruş ile ileri
adım atılamaz… Somut olayların somut tahlilleri vardır… Fazla soyutlamaya da
gerek yoktur…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.