Gün karanlığa doğar...
Sabah ayazında yoldaydım, bütün kediler peşime koştu. Ben de
elde avuçta ne var kedilerin önüne attım. Baktım cepten bir dolar çıktı nereden
geldiğini dahi bilmediğim onu da attım kedinin önüne. Kediler dolara yüz
vermediler, yanımdan uzaklaşıp gittiler... Orada bir şeyin farkına bir daha
vardım; paraya yüz verenler kedilerden öğrenecekleriniz var, çünkü önüne atılan
rakam yazılı kağıtlar sizin karnınız doyurmuyor, yaratılmış gerçekliğin gerçek
olmadığını elinizdeki/hesabınızdaki rakamları uçtuktan sonra anlayacaksınız...
rakamlar durduk yere uçmaz, adına devalüasyon derler, birilerin hesabına
rakamlar aktarılırken siz ne olduğunun farkına bile varmazsınız.
Güneş tepeme doğru yükseliyor ama ayazda sanki güneşle
birlikte daha fazla hissettiriyor...
Her şeyi sanki yaratılan gerçekliğin içinde kaybettik...
Sabah haberleri radyodan sesini bize ulaştırdığında
bulunduğumuz ortamda birçok insan güzel haber bekliyordu, güzel haber yerine
tüketim maddelerine yönelik bol bol zam haberi aldı. Artık hepimiz
hissediyoruz; hayat standardı her zam haberi ile biraz daha kayboluyordu,
minimum masraf ile yaşamaya çalışanlar için kemer biraz daha daralıyordu, borç
hanesinde rakamlar artıyordu.
İstanbul’da vapura binmeden alınan 1 liralık simit oldu 1.25...
Şimdi ülkede devalüasyon yok diyecek biri, simide anlatın
bakalım anlayacak mı?
Elbette güzel haber kavramı da sübjektif, nereden
baktığınıza bağlı, çünkü simidi tüketen için kötü olan haber, simidi üreten ve
üreticiden alıp aracı olan için güzel haberdir...
Bugünlerde birçok çocuk açlıktan ve soğuktan ölüyorsa
İsviçre ve diğer bankalara para kaçıranlar suçludur... Çünkü onların hakim
olduğu yaratılmış bir piyasada paraya yönelik talep artarken arz başka
ülkelerdeki hesaplarda rakam olarak çoğalmaktadır.
Dolar fırladı, ülke istikrarını kaybetti. (zaten var mıydı
sorusu saklı olarak)...
Birileri hükümetten çok akıllı ya ona akıl vermeye başladı.
Onların elinde ki verilerin binde biri bile elinde yok ama onlardan daha çok
şey biliyor! Elbette gemiyi batıran çıkaramaz! Ne yapılması gereken ortada ama
kimse cesaret edip o yapılması gerekeni yapamıyor…
Cahilliğin hakim olduğu yerde doğrular rafta bekleyen
teorilerdir.
Ülkede sahte dolar fazlalığı var, bakın millet elinde ki
sahte doları yakıyor, gerçek olanlar ise offshore hesaplarda... aslına
bakarsanız dolar basan banka olması gerekenden daha az para basarak ortalığa
rakamlar bırakıyor. Gerçekten birileri kalkıp rakamları kağıt olarak görmek
istese dünya sistemi çöker, çünkü olmayan paranın rakamları üzerinden insanlar
fakirleşiyor ya da zenginleşiyor…
Denize düşen yılana sarılır... Çaresiz çoğunluk denize düşen
gibidir dine ve diktatöre sarılır... Onlara çaresiz olmadığını gösteren yapılar
bu sunni dengeyi ortadan kaldırır mı, kaldıracak kadar örgütlü mü?...
Bir ülke istikrarsızlaştığı oranda kaynakları emperyalist
güçlerin yağmasına açılır...
Fakirleşen ülkede, zenginleşen bireylerin olması şaşırtıcı
gelebilir, fakat bizler buna da alıştık. Sorgulamıyoruz neden zengin
olduklarını. Çalıyorlar ama iş yapıyorlar ama yapılan işte bu işten haberi dahi
olmayan masum insanların geleceği üzerine oluyor. Çünkü oların zenginliği masumların
borcundur!
Yaşadığımız zaman diliminde okula giden çocuklar için gün
karanlığa doğuyor… Bunun mecazi anlamı da insanlık için ne yazık ki…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.