Galata Gazete


14 Aralık 2016 Çarşamba

Gün karanlığa doğar...

Gün karanlığa doğar...

Sabah ayazında yoldaydım, bütün kediler peşime koştu. Ben de elde avuçta ne var kedilerin önüne attım. Baktım cepten bir dolar çıktı nereden geldiğini dahi bilmediğim onu da attım kedinin önüne. Kediler dolara yüz vermediler, yanımdan uzaklaşıp gittiler... Orada bir şeyin farkına bir daha vardım; paraya yüz verenler kedilerden öğrenecekleriniz var, çünkü önüne atılan rakam yazılı kağıtlar sizin karnınız doyurmuyor, yaratılmış gerçekliğin gerçek olmadığını elinizdeki/hesabınızdaki rakamları uçtuktan sonra anlayacaksınız... rakamlar durduk yere uçmaz, adına devalüasyon derler, birilerin hesabına rakamlar aktarılırken siz ne olduğunun farkına bile varmazsınız.

Güneş tepeme doğru yükseliyor ama ayazda sanki güneşle birlikte daha fazla hissettiriyor...

Her şeyi sanki yaratılan gerçekliğin içinde kaybettik...

Sabah haberleri radyodan sesini bize ulaştırdığında bulunduğumuz ortamda birçok insan güzel haber bekliyordu, güzel haber yerine tüketim maddelerine yönelik bol bol zam haberi aldı. Artık hepimiz hissediyoruz; hayat standardı her zam haberi ile biraz daha kayboluyordu, minimum masraf ile yaşamaya çalışanlar için kemer biraz daha daralıyordu, borç hanesinde rakamlar artıyordu.

İstanbul’da vapura binmeden alınan 1 liralık simit oldu 1.25...

Şimdi ülkede devalüasyon yok diyecek biri, simide anlatın bakalım anlayacak mı?

Elbette güzel haber kavramı da sübjektif, nereden baktığınıza bağlı, çünkü simidi tüketen için kötü olan haber, simidi üreten ve üreticiden alıp aracı olan için güzel haberdir...

Bugünlerde birçok çocuk açlıktan ve soğuktan ölüyorsa İsviçre ve diğer bankalara para kaçıranlar suçludur... Çünkü onların hakim olduğu yaratılmış bir piyasada paraya yönelik talep artarken arz başka ülkelerdeki hesaplarda rakam olarak çoğalmaktadır.

Dolar fırladı, ülke istikrarını kaybetti. (zaten var mıydı sorusu saklı olarak)...

Birileri hükümetten çok akıllı ya ona akıl vermeye başladı. Onların elinde ki verilerin binde biri bile elinde yok ama onlardan daha çok şey biliyor! Elbette gemiyi batıran çıkaramaz! Ne yapılması gereken ortada ama kimse cesaret edip o yapılması gerekeni yapamıyor…

Cahilliğin hakim olduğu yerde doğrular rafta bekleyen teorilerdir.

Ülkede sahte dolar fazlalığı var, bakın millet elinde ki sahte doları yakıyor, gerçek olanlar ise offshore hesaplarda... aslına bakarsanız dolar basan banka olması gerekenden daha az para basarak ortalığa rakamlar bırakıyor. Gerçekten birileri kalkıp rakamları kağıt olarak görmek istese dünya sistemi çöker, çünkü olmayan paranın rakamları üzerinden insanlar fakirleşiyor ya da zenginleşiyor…

Denize düşen yılana sarılır... Çaresiz çoğunluk denize düşen gibidir dine ve diktatöre sarılır... Onlara çaresiz olmadığını gösteren yapılar bu sunni dengeyi ortadan kaldırır mı, kaldıracak kadar örgütlü mü?...

Bir ülke istikrarsızlaştığı oranda kaynakları emperyalist güçlerin yağmasına açılır...

Fakirleşen ülkede, zenginleşen bireylerin olması şaşırtıcı gelebilir, fakat bizler buna da alıştık. Sorgulamıyoruz neden zengin olduklarını. Çalıyorlar ama iş yapıyorlar ama yapılan işte bu işten haberi dahi olmayan masum insanların geleceği üzerine oluyor. Çünkü oların zenginliği masumların borcundur!

Yaşadığımız zaman diliminde okula giden çocuklar için gün karanlığa doğuyor… Bunun mecazi anlamı da insanlık için ne yazık ki…


İsmail Cem Özkan 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.