Galata Gazete


3 Ocak 2017 Salı

Yılın ilk karı İstanbul'a kan olarak düştü...

Yılın ilk karı İstanbul'a kan olarak düştü...

Nedir doğum günü, ilk çığlık attığın gün değil mi, ciğeri yalan oksijenin ciğer ile buluşması. ilk tokadı yediğiniz gün… Elbette bunları anımsamazsınız, çünkü bu olayı başka çocukların doğumundan öğreniyorsunuz… Tüm çocuklar aynı şekilde doğar ve çığlığını atar, göbek dokusu oluşmaya başlar... Yaşam öğrenmektir... Aynı zamanda öğrendiğinizi başkasına aktarmak...

Yılın ilk karı İstanbul'a kan olarak düştü... Ne ağaçlar güzel görüntü verdi ne de sokaklar... Kan düşen yerde ne kuş kaldı ne de kahkaha... Karpuz denize düşmeden insanlar denize düştü ilk kan ile...

İstanbul'a yılın ilk kanı düştü, resmi açıklamada daha başka kanlarda toprağa, betona ve de suya düşecek oldu...

Olay yeri incelemesinden hemen sonra toprağa düşen ilk kan temizlendi... Şimdi kanın düştüğü yerde yaşam katliam hiç olmamış gibi akıp gidiyor… Kanlı geceden kalan kıyafetlerini gelip alıyorlar, kanı yere düşmeyenler...

Suçlular, hırsızlar ve zalimler toplumun hoşgörüsü sayesinde ayakta durur...

2016 yılında 27 saldırı gerçekleşmiş... 2017 de saldırılar bu aritmetik olarak mı yoksa geometrik olarak mı artacak?  

Biz yeni yıla girerken ilk çığlıktan ne öğrendik?

Kaç masum daha insan ölecek bu ülkede?

Kitlesel ölümleri engelleyecek görünürde siyasi bir irade olmadığına göre, (çünkü siyasi irade kendisini hep masum ve mazlum görüyor ama siyasette mazlum ve masumluluk yoktur, muhatap vardır .) kendisini muhatap görmediğinden cinayetlerin önüne geçecek toplumsal önlem alma yerine ne yazık ki toplumsal cepheleşmeyi körüklemiştir...

Bazıları havai fişek patlatır bazıları otomatik silah... Birinde kuşlar ölür diğerinde insan…

Hiç bir cinayet tek kişi işleyemez... Klasik polisiye dizilerinde bu aklımın bir yerine işlenir, ama yaşadığımız bir polisiye dizi değildi, ölenlerde rol icabı ölmedi, duyulan acılarda rol icabı değildi. Gerçekti ve gerçek olaylarda tıpkı dizilerde ki gibi sorular sormayı ve cevaplar aramayı getiriyordu.

Katliamı tek kişi planlayıp, uygulayamaz!

Katilin lojistik, istihbarat, strateji konularında desteğe ihtiyacı vardır... Önceden gidip katliam yapacağı yeri her ayrıntısı ile incelmesi gereklidir, çünkü yoldan geçerken girip kalabalığa ateş etmek kadar düz mantık ile açıklanamayacak ayrıntılar gizlidir. Şimdilerde artık ekranlar ile üç boyutlu fotoğraflar ile verilen simülasyon eğitimler vardır. Onun içinde önceden ayrıntılı çekim olması gereklidir. Ayrıntılar soru sordukça ortaya çıkar… Sonuç önemlidir ama esas önemli olan kimler o ortamı yaratmak için destek verdiğidir... Bu açıklanamadığı sürece katliam hiçbir şekilde çözülmüş olamaz. 

Katliamların siyasi sorumluları sorumsuz gibi sessizlik içindeler.

Yılın ilk kanı dökülen yerde kanı dökülenlerin kimliklerine baktığımızda yan yana düşünemeyeceğiniz ülkenin vatandaşları aynı çatı altında eğleniyor... Bu dünyamızın bir gerçekliği, halkalar savaşmaz, devletler çıkarı için birbiri ile savaşır ve nefret söylemini geliştirir...

Hiç bir mevki, kariyer 39 masum insandan daha değerli değildir...

Ölenlerin kimliklerine bakarak acı duyulmadı, hedefin insanlık olduğu için acı duyuldu... Ölenler insandır, hangi ülkeden, hangi inançtan, hangi geçmişi olduğuna bakılıp karar verilen şey değildi... Ölen tüm insanlar bu ülkenin vatandaşlarıdır, hangi pasaportu taşıdıklarının önemi yoktur... Tepki verenlerin hiç biri olaya tepki verdiği sırada kanı toprağa düşenlerin kimliğini bilmiyordu...

Bu ülkenin tüm güzel insanları siz de herhangi bir yerde 39 candan biri olabilirsiniz.

Tepkilere bakıyorum ve kara ile ak arasında ayrım gibi ülke parçalanmış görüyorum... Biri acısını yaşarken öteki zafer çığlıkları atıyor...

Ahmet Şık davasına bakın onu vatan hain ilan edenler ile onu gazeteci görenler ayrımı ne kadar derin...

Hoşgörü ve sempati 1 Ocak 2017 1.15 deki katliamı yarattı.

Reina'da ölenlerin önemli bölümü Türk siyaseti ile hiç ilgilenmeyen insanlardı... “Siyaset ile ilgilenmiyorum” demek ‘ölmeyeceğiniz’ anlamına gelmiyor...

Her katliam bir siyasi ve ekonomik çıkara hizmet eder... Çünkü harcanan insan ve maddi kaynakların yerini alacak bir çıkar olmazsa cinayet işlenmez, katliam yapılmaz... Son katliam ile nasıl bir çıkar söz konusu olduğu yakında ortaya çıkacak, çünkü çıkar ilişkiler ne kadar saklanırsa saklansın ortaya çıkar... Siyasi çıkarlar biraz uzun vadeli olabilir ama Ortadoğu ölçeğinde zaten gizlemeden çöl kumu üzerinde yapılıyor, çünkü çöl insanı hemen unutur... Türkiye insanı da çöl insanına dönüştürüldü... Her şey yaşanırken tepki olur ve ertesi gün olmamış gibi yaşanır...

Dinci katliama karşı birleşmeyen kadınlar cariye pazarında satılabilir, çünkü dincilerin hakim olduğu yerde cariye pazarı vardır. O yüzden laik devlet yaşamsal önemi vardır. Laiklik denen devlette her İslamcı alim konuşabilir ama Şeriat ile yönetilen devletlerde batı tarzı içkili, kadın erkek karışımı eğlence merkezi olmadığından eğlenemez... Reina, ne İran’da ne de Suudi Arabistan’da ne de diğer İslam devletlerinde olur…

Ülkemizde uzun süredir linç kültürü besleniyor ve teşvik ediliyor, en son olarak havalimanında düşünce ve yaşam tarzı ortada olan birine “bize benzemiyorsun” diye linç girişiminde bulunulmuş. Kimliği ve düşüncesi ne olursa olsun amasız olarak o linçe uğrayan ile dayanışma önemlidir.. Ona kalkan her el insanlığa kalkmış el olarak görmek gereklidir… Yılın ilk kanı Reina’da toprağa düştü, ilk linçi havalimanında yasak bölgede…

Linç yapanlara ve kitle katliamı yapanlara karşı hoşgörü ve sempati besleyenler bu ülkenin karanlık yüzüdür…

İsmail Cem Özkan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.