Yılın ilk karı İstanbul'a kan olarak düştü...
Nedir doğum günü, ilk çığlık attığın gün değil mi, ciğeri
yalan oksijenin ciğer ile buluşması. ilk tokadı yediğiniz gün… Elbette bunları
anımsamazsınız, çünkü bu olayı başka çocukların doğumundan öğreniyorsunuz… Tüm
çocuklar aynı şekilde doğar ve çığlığını atar, göbek dokusu oluşmaya başlar...
Yaşam öğrenmektir... Aynı zamanda öğrendiğinizi başkasına aktarmak...
Yılın ilk karı İstanbul'a kan olarak düştü... Ne ağaçlar
güzel görüntü verdi ne de sokaklar... Kan düşen yerde ne kuş kaldı ne de
kahkaha... Karpuz denize düşmeden insanlar denize düştü ilk kan ile...
İstanbul'a yılın ilk kanı düştü, resmi açıklamada daha başka
kanlarda toprağa, betona ve de suya düşecek oldu...
Olay yeri incelemesinden hemen sonra toprağa düşen ilk kan
temizlendi... Şimdi kanın düştüğü yerde yaşam katliam hiç olmamış gibi akıp
gidiyor… Kanlı geceden kalan kıyafetlerini gelip alıyorlar, kanı yere
düşmeyenler...
Suçlular, hırsızlar ve zalimler toplumun hoşgörüsü sayesinde
ayakta durur...
2016 yılında 27 saldırı gerçekleşmiş... 2017 de saldırılar
bu aritmetik olarak mı yoksa geometrik olarak mı artacak?
Biz yeni yıla girerken ilk çığlıktan ne öğrendik?
Kaç masum daha insan ölecek bu ülkede?
Kitlesel ölümleri engelleyecek görünürde siyasi bir irade
olmadığına göre, (çünkü siyasi irade kendisini hep masum ve mazlum görüyor ama
siyasette mazlum ve masumluluk yoktur, muhatap vardır .) kendisini muhatap
görmediğinden cinayetlerin önüne geçecek toplumsal önlem alma yerine ne yazık
ki toplumsal cepheleşmeyi körüklemiştir...
Bazıları havai fişek patlatır bazıları otomatik silah...
Birinde kuşlar ölür diğerinde insan…
Hiç bir cinayet tek kişi işleyemez... Klasik polisiye
dizilerinde bu aklımın bir yerine işlenir, ama yaşadığımız bir polisiye dizi
değildi, ölenlerde rol icabı ölmedi, duyulan acılarda rol icabı değildi.
Gerçekti ve gerçek olaylarda tıpkı dizilerde ki gibi sorular sormayı ve
cevaplar aramayı getiriyordu.
Katliamı tek kişi planlayıp, uygulayamaz!
Katilin lojistik, istihbarat, strateji konularında desteğe
ihtiyacı vardır... Önceden gidip katliam yapacağı yeri her ayrıntısı ile
incelmesi gereklidir, çünkü yoldan geçerken girip kalabalığa ateş etmek kadar
düz mantık ile açıklanamayacak ayrıntılar gizlidir. Şimdilerde artık ekranlar
ile üç boyutlu fotoğraflar ile verilen simülasyon eğitimler vardır. Onun içinde
önceden ayrıntılı çekim olması gereklidir. Ayrıntılar soru sordukça ortaya
çıkar… Sonuç önemlidir ama esas önemli olan kimler o ortamı yaratmak için
destek verdiğidir... Bu açıklanamadığı sürece katliam hiçbir şekilde çözülmüş
olamaz.
Katliamların siyasi sorumluları sorumsuz gibi sessizlik
içindeler.
Yılın ilk kanı dökülen yerde kanı dökülenlerin kimliklerine
baktığımızda yan yana düşünemeyeceğiniz ülkenin vatandaşları aynı çatı altında
eğleniyor... Bu dünyamızın bir gerçekliği, halkalar savaşmaz, devletler çıkarı
için birbiri ile savaşır ve nefret söylemini geliştirir...
Hiç bir mevki, kariyer 39 masum insandan daha değerli değildir...
Ölenlerin kimliklerine bakarak acı duyulmadı, hedefin
insanlık olduğu için acı duyuldu... Ölenler insandır, hangi ülkeden, hangi
inançtan, hangi geçmişi olduğuna bakılıp karar verilen şey değildi... Ölen tüm
insanlar bu ülkenin vatandaşlarıdır, hangi pasaportu taşıdıklarının önemi
yoktur... Tepki verenlerin hiç biri olaya tepki verdiği sırada kanı toprağa
düşenlerin kimliğini bilmiyordu...
Bu ülkenin tüm güzel insanları siz de herhangi bir yerde 39
candan biri olabilirsiniz.
Tepkilere bakıyorum ve kara ile ak arasında ayrım gibi ülke
parçalanmış görüyorum... Biri acısını yaşarken öteki zafer çığlıkları atıyor...
Ahmet Şık davasına bakın onu vatan hain ilan edenler ile onu
gazeteci görenler ayrımı ne kadar derin...
Hoşgörü ve sempati 1 Ocak 2017 1.15 deki katliamı yarattı.
Reina'da ölenlerin önemli bölümü Türk siyaseti ile hiç
ilgilenmeyen insanlardı... “Siyaset ile ilgilenmiyorum” demek ‘ölmeyeceğiniz’
anlamına gelmiyor...
Her katliam bir siyasi ve ekonomik çıkara hizmet eder...
Çünkü harcanan insan ve maddi kaynakların yerini alacak bir çıkar olmazsa
cinayet işlenmez, katliam yapılmaz... Son katliam ile nasıl bir çıkar söz
konusu olduğu yakında ortaya çıkacak, çünkü çıkar ilişkiler ne kadar saklanırsa
saklansın ortaya çıkar... Siyasi çıkarlar biraz uzun vadeli olabilir ama
Ortadoğu ölçeğinde zaten gizlemeden çöl kumu üzerinde yapılıyor, çünkü çöl
insanı hemen unutur... Türkiye insanı da çöl insanına dönüştürüldü... Her şey
yaşanırken tepki olur ve ertesi gün olmamış gibi yaşanır...
Dinci katliama karşı birleşmeyen kadınlar cariye pazarında
satılabilir, çünkü dincilerin hakim olduğu yerde cariye pazarı vardır. O yüzden
laik devlet yaşamsal önemi vardır. Laiklik denen devlette her İslamcı alim
konuşabilir ama Şeriat ile yönetilen devletlerde batı tarzı içkili, kadın erkek
karışımı eğlence merkezi olmadığından eğlenemez... Reina, ne İran’da ne de
Suudi Arabistan’da ne de diğer İslam devletlerinde olur…
Ülkemizde uzun süredir linç kültürü besleniyor ve teşvik
ediliyor, en son olarak havalimanında düşünce ve yaşam tarzı ortada olan birine
“bize benzemiyorsun” diye linç girişiminde bulunulmuş. Kimliği ve düşüncesi ne
olursa olsun amasız olarak o linçe uğrayan ile dayanışma önemlidir.. Ona kalkan
her el insanlığa kalkmış el olarak görmek gereklidir… Yılın ilk kanı Reina’da
toprağa düştü, ilk linçi havalimanında yasak bölgede…
Linç yapanlara ve kitle katliamı yapanlara karşı hoşgörü ve
sempati besleyenler bu ülkenin karanlık yüzüdür…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.