Torba içinde muhalefet!
Torba yaşantımıza ne zaman dahil oldu bilemiyorum ama torba
yasalar ve torba içine sıkıştırılmış kafalar 12 Eylül sonra yaşantımızın bir
parçası oldu. 12 Eylül ile başladı ilk torba uygulamalar, gerçi onu yaratan 24
Ocak kararları bir torba yasa olarak hayatımıza önceden girmişti. 24 Ocak
kararları yaratanlar dört eğilimi 12 Eylül sonra partisinin çatısı altında
toplayacak ve yeni liberalizmi öğrenenler torba ihalelerden pay kaptıkça
kendileri o dönemin çizgi film kahramanı gibi değişmeye başladı. Değişim
kaçınılmazdır ama değişen yaşama uyum sağlamak maharet ister…
Dik duranlar ve direnlerin ezildiği ve kanları ile toprağın
sulandığı bu diyarlarda krallar, padişahlar, liderler ve onlara hizmet edenler
katil olmalarına rağmen tarih sayfalarına kahraman olarak kayıt edilmiştir.
Mazlumlara bir mezar taşı bile çok görülürken katillere türbeler
yaptırılmıştır.
Bu ülkenin tarihi içinde birçok kanlı olay bu topraklarda
olmuştur, dışarından gelen istilacılar bu ülkenin dokusuna uyum sağlayarak
erimiş ama iktidar gücünü kullanmaktan geri durmamışlardır. İktidar için
halkına güvenmeyenler her daim baskı rejimini sürekli kılmış olmalarına rağmen
Köroğlu’nun direnç şiirleri ayakta kalırken onlar yok olup gitmiştir. Tarih
bize birçok konuda fısıldar ama ona kulak kabartmayanlar ancak yeniden yeniden
o baskı rejimlerin yaratmış olduğu girdabın içinde olmaktan da geri duramazlar…
İktidarlar ders almıyor ama onun ezdiği mazlumlar da bu
tarihin olaylardan ders almadığını görmekteyiz, çünkü tek bir güç olarak ezenin
karşısında durması gereken mazlumlar binlerce parça halinde demir ökçenin
altında yerlerini almaktadır. Her
birimiz üzüm bağlarıyız, ezildikçe şaraba dönüyoruz ama şarabı ezilen değil
ezenin sofrasında neşe veren bir kaynağa dönüşüyor.
Ülkemizde ezenin sofrasında şarap olmak isteyenlerin
oluşturmuş olduğu bir atmosfer torba yasaların ve liberalizmin hayatımızın
vazgeçilmezi olduğu günlerden bugüne kadar geçerliliğini koruyor. Torbaya doldurulmuş olanlar torbanın sahibine
her türlü hizmet erken, kendileri de bu sistemden yararlanmaya devam ediyorlar.
Torba içinde yer alan dört eğilimin en uyanıkları bu sistemden daha fazla
faydalanma ve kişisel hırsları ve yaşam kalitesini daha üste taşıma adı altında
arkadaşının üstüne basarak ve geçmişte elde etmiş olduğu değerleri birer metaya
dönüştürenler kısa ama zevkli yaşamlarına dönerek başladıklar. Bir kere bu
projenin içinde yer alanlar girmiş oldukları torbada oluşan girdabın da bir
parçası oldular. Oluşan girdap ile dönenler her zaman kendilerini haklı ve
üstün görme egolarının eşliği ile hayata tutunmaya çalıştılar. İktidardan
yaralanmanın sadece iktidarda olmak anlamına gelmediği, iktidarın lehine
muhalefeti örgütlemek olduğu da kısa zamanda proje yapanlar tarafından dikte
edildi ve hem muhalif gibi gözüken hem de iktidar lehine çalışan torba içinde
yer alanlar kısa zamanda kendilerine liberal demeye başladılar. Çünkü liberal
söylem onların duruşunu tanımlamaya yetecek kadar veri sunmaktaydı. Liberalizm
önceleri ürkek, daha sonra yüksek ses ile söylenen ayrıcalıklı bir zümreyi
tanımlamak için kullanılır oldu ki, liberallerde homojen değildi, geçmişleri
farklı, farklı siyasi yapılardan gelenlerin tek buluştuğu alan paradigmalarının
onlara gösterdiği hedeflerdi. Çıkarlar heterojen olanları da homojen göstermeye
yetiyordu. Kürt sorunu bu parçalı yapıları bir çatı altında toplamak için en
uygun şemsiye görevi görüyordu, ki şemsiyenin üstü de içinde bulundukları
torbanın bezinden oluşmuştu.
Muhalefet olmak demek dinci ile kola kola, el ele poz verip,
basın toplantıları düzenlemek, onlar ile birlikte projeye uygun sorunlara özüm
aramak ve onların oluşturmuş olduğu birlikler ile demokrasi ve özgürlük şovları
yapılır olmuştu. Hem iktidarda yer alanlar hem de muhalefette yer alanlar bir
platformun parçası olmuşlardı. Bu arada projeler için bütçeler oluşmakta ve
bütçelerden birileri finans edilirken o projeden etkilenenler yeni bir
tanımlamaya tabi oluyorlardı: aktivist! Aktivistler profesyonel olmayan
gönüllüler profesyonellerin amaçları yönünde sokaklarda eylem yapar konuma
getirilmişti. Sol geçmiş ile de bağlantı kurularak geçmişin devrimcilerin
yöntemleri söylemleri ile aktivistlerin sesi daha çok duyulması için medya
ayağı da sağlanmıştı. Uluslararası kurumların Türkiye şubeleri kıyafetleri ile
birçok alanda aktivistler sokaklarda dergi abonesi yapmak için ellerinde
tutukları herhangi bir şey ve önlükler ile görülür olmuşlardı.
Torba içinde sağın ve solun karışımı ile dinci bir iktidar
için zemin oluşturma süreci 12 eylül ile start verilmiş olsa da zaman içinde
buna içinde bulundukları torbanın dokusuna uygun olarak kılık kıyafet
biçmişlerdi. Her aktivist dolaylı ya da direkt olan gelmekte olan karanlığın
gönüllüsü olmuştu. Bu sürece liberalizm dünya görüşüne uygun sağ ve sol geçmişi
olanların oluşturmuş olduğu inisiyatifler hayatın içinde yerini almıştı. Hatta
12 Eylül sonrası kurulan tüm partiler bir projenin bir parçası olarak gözyaşları
içinde kuruluyor ve geçmişe doğru göndermeler olan yeni söylemler içinde
birlikler kuruluyordu. Halkın çıkarı her şeyin önünde diyerek örgütsel
çıkarları küçümseyenler örgütü halktan kopuk bir şey olarak sunmaya
başlamışlardı. Örgüt yeni dönemin öcüsüydü, çünkü 12 Eylül öncesi örgütlü
olanlar hem kendileri hem de çevreleri acıların kaynağı olarak gösterilmişti,
üstelik bu bilinçaltına doğru işleyen söylemler eşliğinde geçmişte örgütlü
olanların tavırları ile işlenmişti.
Bu sürecin sonunda bireysel tutum muhalefet olsun da her
biri ile dayanışırım ya da iktidara hizmet eder iktidarın olanakları içinde
olan projelerden olabildiğince yararlanırım diyen bir mantık günlük
yaşantımızın doğalı oldu. Bütün bu sürecin sonucunda elbette Taraf gazetesi oluşması
kaçınılmazdı, daha önce denenmiş ve “Halkın Gazetesi” olarak sunulan
deneylerden elde edilen sonuç orada yetişen sağ, sol, liberal, dinci bireylerin
daha rahat ve net olarak ifade edebilecekleri bir siyasi atmosfere uygun medya
ayağı kaçınılmazdı. Taraf bir ihtiyacın
sonucunda geçmişte muhalif olan ama Özal dönemi ile birlikte geçmişin üzerine
sünger çeken bir muhalifin geçmişin acılarını yaşayan çocukları üzerinden bu
soyut süreç somutlanacaktı… İkinci cumhuriyet söylemi bazı liberallerin söylemiydi
ama arkasında yer alan hesaplaşma her birinin niyetiydi. Geçmiş ile hesaplaşmak
yüzleşmenin önünü almıştı. Taraf
Gazetesi ile birlikte kendilerinin duruş noktasını iyi tespit edememiş olanlar,
‘muhalif’ diyerek, gazeteye maddi - manevi yardım edenlerin kafasında ‘vuruyor,
üstelik iyi vuruyor’ diyerek onlar ile birlikte tüm değerleri ayaklar altına
aldılar… Geçmiş ile hesaplaşıyorduk!
Ulusal devlet bu ülkeye pranga olmuştu ve tüm öteki kültürleri yok etmiş
ve zenginliklerini yağmalanmıştı… bu süreçte geçmişte kuyruk acısı olan olmayan
herkes bu sürecin bir tarafı olmaya zorlanmıştı. Söylemler radikal ve akla
yakındı… Ve solcu olmanın şartı gibi algılanıyor onlar gibi vurmaya çalışıldı.
Kürt sorunu konusunda da aynı tutum içinde oldular... Yeter ki muhalefet olsun
diyerek... Ülkenin aydını olarak kabul ettiklerimizin, sürgünde ömrünü
tamamlamak üzere olanların bir bölümü bu mantık içinde her türlü liberal,
etnik, diaspora… sempati besleyenler mantıklı- mantıksız ve akla doğru gelip
gelmediğinin önemi olmadan gazete içinde seslendirilen çuval içindeki
görüşlerin ve önerilerin yanında yer aldılar... Sırf muhalefet olsun, sırf
marjinal olsun diyerek... Gazete sayfasında yer alamayanlar dinci medyanın
içinde kendilerine verilen köşelerde sol geçmişe ve ateist olduğu bilinenleri
ihbar etmeye kadar işi ileriye taşıdılar. Hatta bir bölümü dinciler ile
birlikte kol kola el ele toplantılar düzenledi.. Dinciler ile birlikte aynı
gazetenin sayfasını paylaşmaktan tereddüt bile etmediler, sırf muhalif
gözüktükleri için... Amaca giden her yol mubah diyen dinciler ile aynı görüntü
çizdiklerinin farkına bile varmadılar, çünkü muhalif olmak ve muhalefete kalmak
her muhalif gözüken ile dayanışmak ve aynı zeminde olmak olarak algıladılar.
Ülke uzun süredir torbalar ile idare ediliyor... Torba
yasalar, torba medya, dört eğilim bir yerde toplanma alışkanlığı 12 Eylül ürünü
olduğunu gözden kaçırdılar ve o ürüne gönüllü katıldılar...
Bugün de muhalif medya diye kurulan tüm medyalara bakın bu
dört eğilim iktidar gibi yan yana, sayfa sayfa bakıyor... İktidarın gölgesi
olan bu anlayış sadece iktidara dolaylı veya doğrudan destek vermiştir...
Kendi duruşunu netleştiremeyenlerin bir çuval içinde
kendisini tarif etmesi bu döneme uygun bir süreçtir...
Muhalefet, eğer iktidarın yan değneği ise o ülkede iktidar
her daim güçlü olarak kalır...
Bir çuval içinde muhalefet yaptığını düşünenlerin temel
sorunu ideolojik alt yapılarının yeteri kadar olmaması ve hiç bir zeminde
kendisini ifade edebilecek kadar o zeminde kalmamasıdır...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.