Galata Gazete


1 Şubat 2017 Çarşamba

Hayır!

Hayır!


Referandum yolu açıldı ama henüz yazı yazarken tarihi belli değildi, meclisten geçirilmesi için acele edenler imza atıp hadi tarih verelim konusunda aceleleri yok, çünkü bekledikleri gibi bastır kazan stratejileri bu sefer tutmadı gibi. Gezi direnişinden sonra tecrübe kazanan örgütsüz çoğunluk hemen hayır etiketleri ile yaşamın içine karıştı. Meclisler kuruluyor, birlikler yeniden gözden geçiriliyor, daha geniş ve heterojen yapı içinde hayır diyenler ile homojen tek amacı olan evet karşısında direnişin tohumları kısa zamanda ekildi…

Gezi direnişi bizim tarihimiz içinde önemli bir kırılmadır, çünkü ilk defa orada özgürlük sloganları bir siyasi gruba dahil edilmeden her kesimin ortak istemi olarak meydanda kendisine yer buldu ve özgürlük için insanlar meydanlara, sokaklara her yeri gezi yaptı. Gezi direnişi bir meydanın değil, tüm meydanların adı oldu. Bu büyük ve kendiliğinden gelişen süreç karşısında böl parçala yönet yöntemini kullanan iktidar kendi içinde paralel olarak parçalanmış ve iktidar kavgasını bir darbe girimi ile en üst noktaya çıkarmıştır. Darbe girişimi başarılı olup olmadığı duruş noktasına göre değişmektedir, çünkü sonuca bakarak yorum yazmak bugünden daha kolaydır. Çünkü darbe yapanlar ortalıktan silinirken darbeye muhatap olanlar darbenin sahibi olmuşlardır.

Elbette ülkemiz içinde gelişmeler dışımızda ve bizden çok uzakta olanlar ile bağlantılıdır, çünkü dünya daha da küçülmüş, çıkarı olan şirket sayısı azalmış (azalmış demeyelim de var olanları yuta yuta tröst firmalar ortaya çıkmış diyelim) ve onların çıkarları elbette bizim iç işleyişimizde de etki edecektir. Neoliberal ekonominin bayraktarlığını yapan, Reagan’dan bugüne kadar dünyaya birçok şey dayatan ve ulus devletini çökmesini hızlandıran liberal ekonominin bayrağı olan ülkede de ulus devletini anımsatan, gümrük duvarları yanında sınıra duvar örmek ile daha da somut hale gelen yeni bir anlayış ortalıktadır. İşte bu yeni durum dünyadaki öngörülen tüm teorilerin gözden geçirilmesi anlamını da içermektedir. Devlet, beklenildiği gibi uluslar arası evrensel hukuk kurallarına tabi olmayacak ama bir ülkenin şirketlerinin çıkarları o devletlerin hukuk ve günlük yaşantısını belirleyecek konunda değişim söz konusudur. Serbeste rekabet adı verilen soyut ama gerçeklikte olmayan bir rekabet koşulunun daha açık ve net görünür halde güdümlü, destekli yeni bir sermayeler arası çatışmanın ortasında olacağız. Amerika yeni yönetimi ile yeni bir kırılmanın ve çatışmanın da habercisi olmaktadır.

"insan kalmanın tek yolu, insanlık dışı bu düzene karşı savaşmaktır..." Karl Marx

Hayır demek bu var olan değişimler karşısında direnmek anlamını içermektedir, çünkü itiraz etmeyen ve sessiz kalanlar (boykot) bu düzenin daha da ağırlaşarak üstümüze çökmesine destek vermiş olurlar. Kavgayı emperyalistler kendi kulvarlarında davet ediyorlar ama bizler onların kulvarında ki kavgaya evet dememiz onların teknolojik üstünlükleri karşısında yenilgiyi peşinen kabul etmemiz anlamına gelir, o yüzden onların kulvarı değil bizim açacağımız bir Gezi Direnişi gibi kulvarda kavgaya evet hazırız dememiz onların şaşırması ve onların birlikteliğinin ve kapı kullarının ve üzerimize saldıkları çoban köpeklerinin zayıflaması anlamına gelir. Hayatın her alanında direniş, hayatın her alanında onların dayattığı tüketim kültürüne hayır demek insanlığın geleceğinin kurtulması için atılan ilk adım olarak tarihteki yerini alacaktır.

Bodrum katta yanarak ölenlerin acısını içinde hissetmeyenlere de hayır...

Daha çok para kazanacağım diye GDO'lu tohum ekenlere de hayır...

Yıkılacağı belli olan binalara sağlam raporu verenlere de hayır…

Göçmen kuşların konakladığı göletleri doldurup hava limanı yapanlara da hayır...

Kızım bakire diyerek düğünlerde gelinliğin üzerine kırmızı kurdele takılmasına da hayır...

Senin iyiliğini güvenliğini düşünüyorum diyerek belirli alana hapsedenlere de hayır...

HES'ler, RES'ler doğa dostu diye söyleyene de hayır...

Yanında çalıştırdığı işçiye mobbing uygulayanlara da hayır...

Yalan söylediğini bile bile yalan söyleyenlere de hayır...

Anasının bacağından tahrik olanlara da hayır...

Kadının saçını gören ve pantolonun önüne çadır kuranlara da hayır...

Çocukları cinsel obje olarak görenlere hayır...

Dikenli teller ve jilet gibi keskin olan duvar üstüne örülen güvenlik tellerine de hayır!

Çocukları cinsel istismara uğramış ailelerin sessizliğine hayır!

Kadını alınıp satılan mal olarak görenlere hayır!..

Hayır diye biten binlerce cümle kurabilirsiniz, demektir ki her hayır bir protesto, bir itirazı ortaya koyabilir. Yaşadığımız süreç içinde hayır diyecek o kadar çok olay gerçekleşti ki, canlı bombalar aramızda, katiller ellerinde silahlar ile gece gündüz insan öldürebilmekte, sürekli güvenlik görevlilerinin yerleri değiştirilmekte ve açığa alınmaktadır, o kadar güvensiz bir ortam ki istikrarlı hiç bir şey kalmadı ölümler dışında…

Yaşadığımız süreçte sokaklar daha tehlikelidir, çünkü 12 Eylül öncesi süreçte sokakları tehlikeli kılan aslında beklenendir, şimdi ise beklenmeyen anda ve yerde canlı bomba olarak bizim gibi görünenler tarafından işleniyor... Yani daha sinsi ve daha kanlı ve de daha fazla cana mal olan olaylar... 12 Eylül öncesinde ölen insan sayısı 5 bin kadardır, fakat şu ana kadar elli binden fazla insan öldü ve katiller daha tecrübeli ve daha acımasız... Son bir yıl içinde işlenen katliamlar Maraş, Çorum katliamından daha fazladır...

Elimizde cep telefonu olması aslında bombayı elimizde taşıyoruz anlamındadır, çünkü teknoloji elimizde ama teknolojiyi yaratan olmadığımızdan o teknolojiyi yaratanlar istedikleri amaç için onu rahatlıkla kullanabilir... Teknoloji sahibi parayı verene her türlü hizmeti verir...77 yılının 1 Mayısında ki olay açık kontrgerilla katliamıdır ve güvenlik alınmayan yerden yapılmıştır. Güvenlik anlayışı o dönemde kortej güvenliği idi, ki meydan güvenliği göz ardı edilmiştir... Şimdi durum Ankara, Sur, İstanbul, Ortaköy, Maslak... katliamlarında uygulanan yöntemler iyi incelenmesi gereklidir, çünkü canlı bomba bir araç ile geldiği gibi, yürüyerek de gelmektedir... Şu anda iyi düşünülmüş, muhteşem planlama ve zamanlama ile karşı karşıyayız. Hiç bir şey tesadüf değildir...

Tesadüf olmayan ölümleri durdurun!

Hayır demek sizi biat etmekten çıkarır, çünkü biat edenler efendilerin her sözüne evet demek ve son sözü onların söylemesine izin verir. Direnenler her daim son sözü söyleyecektir, ekmeğimiz, özgürlüğümüz, yaşam hakkımız ve demokrasi için hayır diyerek itiraz edin gelmekte olan tek adam rejimine… Çünkü sadece var olan değil, gelecekte ve şu anda hayal dahi edemediğimiz büyük tehlikeleri içinde zemin hazırlamış oluyor bu var olan değişikliklere evet diyerek… O yüzden var olanı düşünmeyin, çocuğunuzun geleceği için, çocuğunuz kimin yönetiminde kim için kurban gideceğinizi düşüneceğinize, çocuğunuz daha çağdaş özgür ve ne istediğini bilen olarak hayata kucak açsın…

Daha kısa zamana kadar çocuğunuzun geleceği için endişe edip onları en iyi okullara göndermek için her şeyinizi ortaya koyarken bugün kendi ve sevdiklerinizin hayatından endişe eder hala geldiniz. Yarın ne getireceği belli değil, çünkü bu katliamlar, cinayetler sürecek diyen bir iktidar sözcüsü var… Onlar bizim güvenliğimizi bugün, hemen sağlayamıyorsa, yarın sağlayacağını kim garanti edebilir?

Yaşama hakkı için hayır!

İsmail Cem Özkan 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.