Hayır!
Referandum yolu açıldı ama henüz yazı yazarken tarihi belli
değildi, meclisten geçirilmesi için acele edenler imza atıp hadi tarih verelim
konusunda aceleleri yok, çünkü bekledikleri gibi bastır kazan stratejileri bu
sefer tutmadı gibi. Gezi direnişinden sonra tecrübe kazanan örgütsüz çoğunluk
hemen hayır etiketleri ile yaşamın içine karıştı. Meclisler kuruluyor,
birlikler yeniden gözden geçiriliyor, daha geniş ve heterojen yapı içinde hayır
diyenler ile homojen tek amacı olan evet karşısında direnişin tohumları kısa
zamanda ekildi…
Gezi direnişi bizim tarihimiz içinde önemli bir kırılmadır,
çünkü ilk defa orada özgürlük sloganları bir siyasi gruba dahil edilmeden her
kesimin ortak istemi olarak meydanda kendisine yer buldu ve özgürlük için
insanlar meydanlara, sokaklara her yeri gezi yaptı. Gezi direnişi bir meydanın
değil, tüm meydanların adı oldu. Bu büyük ve kendiliğinden gelişen süreç
karşısında böl parçala yönet yöntemini kullanan iktidar kendi içinde paralel
olarak parçalanmış ve iktidar kavgasını bir darbe girimi ile en üst noktaya
çıkarmıştır. Darbe girişimi başarılı olup olmadığı duruş noktasına göre
değişmektedir, çünkü sonuca bakarak yorum yazmak bugünden daha kolaydır. Çünkü
darbe yapanlar ortalıktan silinirken darbeye muhatap olanlar darbenin sahibi
olmuşlardır.
Elbette ülkemiz içinde gelişmeler dışımızda ve bizden çok
uzakta olanlar ile bağlantılıdır, çünkü dünya daha da küçülmüş, çıkarı olan
şirket sayısı azalmış (azalmış demeyelim de var olanları yuta yuta tröst
firmalar ortaya çıkmış diyelim) ve onların çıkarları elbette bizim iç işleyişimizde
de etki edecektir. Neoliberal ekonominin bayraktarlığını yapan, Reagan’dan
bugüne kadar dünyaya birçok şey dayatan ve ulus devletini çökmesini hızlandıran
liberal ekonominin bayrağı olan ülkede de ulus devletini anımsatan, gümrük
duvarları yanında sınıra duvar örmek ile daha da somut hale gelen yeni bir
anlayış ortalıktadır. İşte bu yeni durum dünyadaki öngörülen tüm teorilerin
gözden geçirilmesi anlamını da içermektedir. Devlet, beklenildiği gibi uluslar
arası evrensel hukuk kurallarına tabi olmayacak ama bir ülkenin şirketlerinin
çıkarları o devletlerin hukuk ve günlük yaşantısını belirleyecek konunda
değişim söz konusudur. Serbeste rekabet adı verilen soyut ama gerçeklikte
olmayan bir rekabet koşulunun daha açık ve net görünür halde güdümlü, destekli
yeni bir sermayeler arası çatışmanın ortasında olacağız. Amerika yeni yönetimi
ile yeni bir kırılmanın ve çatışmanın da habercisi olmaktadır.
"insan kalmanın tek yolu, insanlık dışı bu düzene karşı
savaşmaktır..." Karl Marx
Hayır demek bu var olan değişimler karşısında direnmek
anlamını içermektedir, çünkü itiraz etmeyen ve sessiz kalanlar (boykot) bu
düzenin daha da ağırlaşarak üstümüze çökmesine destek vermiş olurlar. Kavgayı
emperyalistler kendi kulvarlarında davet ediyorlar ama bizler onların
kulvarında ki kavgaya evet dememiz onların teknolojik üstünlükleri karşısında
yenilgiyi peşinen kabul etmemiz anlamına gelir, o yüzden onların kulvarı değil
bizim açacağımız bir Gezi Direnişi gibi kulvarda kavgaya evet hazırız dememiz
onların şaşırması ve onların birlikteliğinin ve kapı kullarının ve üzerimize
saldıkları çoban köpeklerinin zayıflaması anlamına gelir. Hayatın her alanında
direniş, hayatın her alanında onların dayattığı tüketim kültürüne hayır demek insanlığın
geleceğinin kurtulması için atılan ilk adım olarak tarihteki yerini alacaktır.
Bodrum katta yanarak ölenlerin acısını içinde
hissetmeyenlere de hayır...
Daha çok para kazanacağım diye GDO'lu tohum ekenlere de
hayır...
Yıkılacağı belli olan binalara sağlam raporu verenlere de
hayır…
Göçmen kuşların konakladığı göletleri doldurup hava limanı
yapanlara da hayır...
Kızım bakire diyerek düğünlerde gelinliğin üzerine kırmızı
kurdele takılmasına da hayır...
Senin iyiliğini güvenliğini düşünüyorum diyerek belirli
alana hapsedenlere de hayır...
HES'ler, RES'ler doğa dostu diye söyleyene de hayır...
Yanında çalıştırdığı işçiye mobbing uygulayanlara da
hayır...
Yalan söylediğini bile bile yalan söyleyenlere de hayır...
Anasının bacağından tahrik olanlara da hayır...
Kadının saçını gören ve pantolonun önüne çadır kuranlara da
hayır...
Çocukları cinsel obje olarak görenlere hayır...
Dikenli teller ve jilet gibi keskin olan duvar üstüne örülen
güvenlik tellerine de hayır!
Çocukları cinsel istismara uğramış ailelerin sessizliğine
hayır!
Kadını alınıp satılan mal olarak görenlere hayır!..
Hayır diye biten binlerce cümle kurabilirsiniz, demektir ki
her hayır bir protesto, bir itirazı ortaya koyabilir. Yaşadığımız süreç içinde
hayır diyecek o kadar çok olay gerçekleşti ki, canlı bombalar aramızda, katiller
ellerinde silahlar ile gece gündüz insan öldürebilmekte, sürekli güvenlik
görevlilerinin yerleri değiştirilmekte ve açığa alınmaktadır, o kadar güvensiz
bir ortam ki istikrarlı hiç bir şey kalmadı ölümler dışında…
Yaşadığımız süreçte sokaklar daha tehlikelidir, çünkü 12 Eylül
öncesi süreçte sokakları tehlikeli kılan aslında beklenendir, şimdi ise
beklenmeyen anda ve yerde canlı bomba olarak bizim gibi görünenler tarafından
işleniyor... Yani daha sinsi ve daha kanlı ve de daha fazla cana mal olan
olaylar... 12 Eylül öncesinde ölen insan sayısı 5 bin kadardır, fakat şu ana
kadar elli binden fazla insan öldü ve katiller daha tecrübeli ve daha
acımasız... Son bir yıl içinde işlenen katliamlar Maraş, Çorum katliamından
daha fazladır...
Elimizde cep telefonu olması aslında bombayı elimizde
taşıyoruz anlamındadır, çünkü teknoloji elimizde ama teknolojiyi yaratan
olmadığımızdan o teknolojiyi yaratanlar istedikleri amaç için onu rahatlıkla
kullanabilir... Teknoloji sahibi parayı verene her türlü hizmeti verir...77
yılının 1 Mayısında ki olay açık kontrgerilla katliamıdır ve güvenlik alınmayan
yerden yapılmıştır. Güvenlik anlayışı o dönemde kortej güvenliği idi, ki meydan
güvenliği göz ardı edilmiştir... Şimdi durum Ankara, Sur, İstanbul, Ortaköy, Maslak...
katliamlarında uygulanan yöntemler iyi incelenmesi gereklidir, çünkü canlı
bomba bir araç ile geldiği gibi, yürüyerek de gelmektedir... Şu anda iyi
düşünülmüş, muhteşem planlama ve zamanlama ile karşı karşıyayız. Hiç bir şey
tesadüf değildir...
Tesadüf olmayan ölümleri durdurun!
Hayır demek sizi biat etmekten çıkarır, çünkü biat edenler
efendilerin her sözüne evet demek ve son sözü onların söylemesine izin verir.
Direnenler her daim son sözü söyleyecektir, ekmeğimiz, özgürlüğümüz, yaşam
hakkımız ve demokrasi için hayır diyerek itiraz edin gelmekte olan tek adam
rejimine… Çünkü sadece var olan değil, gelecekte ve şu anda hayal dahi
edemediğimiz büyük tehlikeleri içinde zemin hazırlamış oluyor bu var olan
değişikliklere evet diyerek… O yüzden var olanı düşünmeyin, çocuğunuzun
geleceği için, çocuğunuz kimin yönetiminde kim için kurban gideceğinizi
düşüneceğinize, çocuğunuz daha çağdaş özgür ve ne istediğini bilen olarak hayata
kucak açsın…
Daha kısa zamana kadar çocuğunuzun geleceği için endişe edip
onları en iyi okullara göndermek için her şeyinizi ortaya koyarken bugün kendi
ve sevdiklerinizin hayatından endişe eder hala geldiniz. Yarın ne getireceği
belli değil, çünkü bu katliamlar, cinayetler sürecek diyen bir iktidar sözcüsü
var… Onlar bizim güvenliğimizi bugün, hemen sağlayamıyorsa, yarın sağlayacağını
kim garanti edebilir?
Yaşama hakkı için hayır!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.