Komik-İ Şehir Naşit Bey
1886'da İstanbul Şehzadebaşı'nda doğdu. Beyazıt
Rüştiyesi’nden sonra eğitimini Mızıka-ı Hümayun’da tamamladı. Leman Hanımla
evlendi, evli olduğu sırada Kantocu Amelya Hanım'a aşık oldu, bir
süre sonra Leman Hanım'dan boşanıp, Emel adını alan Amelya Hanım ile
evlenmiştir. Bu evlilikten olan çocukları Adile Naşit ve Selim Naşit Özcan da
tiyatrocu olmuşlardır. Sanatçı, büyüdüğü ve tiyatro eğitimini aldığı aynı yerde
26 Nisan 1943'te hayata gözlerini yumdu.
Kısaca hayat hikayesi yukarıda ki gibidir ama o hayatın
içinde yaşanmış, komik durumlar, trajediler, dramlar, gözyaşları ve
yoksulluk ve yoksulluğun içinde zenginlik! Hayat çizgisini sahnelerin üzerine
bırakılan tozların üzerine yazılanlar… Salonlar yıkılır, salonlar ile birlikte
şehir değişir, eskiye ait ne varsa yerle bir olur ve yerlerine beton binalar
dikerler. Kimse o şehri geçmişi ile birlikte anımsayamaz bile. Bizlerin
yaşadığı tüm şehirler, evler anıları ile birlikte yağmalanmıştır, yağmalanan
hayatların iz düşümleri, belki bir dönem birilerin hafızasına
nakşedilen anılar yazıya dökülür ve gelecek kuşaklara aktarılır… Geçmişin büyük
ustaları, büyük olan yanları, onların izinden gidenlerin onların gölgesinde
geçmişin güzelliklerini gelecek kuşağa taşıyanlar, bu toprakların, bu
şehirlerin mirası olanlar bir gün hayat bulur, yeniden yaratılır gerçekliği,
yeniden acılara, mutluluklara, sahnenin tozuna bırakılan ses salonu doldurur…
İşte Komik-İ Şehir Naşit Bey oyunu öyle bir şey! Yeniden kurgulanan bir hayatın
gerçek yönleri bizi salonunun içinde bulur ve acı ile, hüzün karışık neşe ile
izleriz…
Sahne ikiye ayrılmıştır, bir yanda yaşlı Naşit Bey, öte
yanda henüz ustasının yanında olan Naşit ve sonra ki süreci. Ustasının öğüdünü
hiçbir zaman kulak arkası etmeden sahnede nefes almaya devam eder, zor günler
ne yazık ki insan yaşamının ayrılmaz parçasıdır, şaşalı, güzel günler kısa
sürede geçer ama insana en çok dersi o zor yıllarda aldıklarıdır. Zor yıllarda
bakılır gençliğe, hayata… Zor yılların eksik olan alkışı, aynı zamanda ekonomik
dar boğaz demektir. Biriktirilenlerin satılmasıdır. Sahne sanatı ve geleneksel
tiyatromuzun en zor yılları yeni gelişen teknoloji ve o teknolojinin ucuz bir
şekilde şehirlerde kendisine mekan bulması ile olur. Geleneksel tiyatroyu
sinema yok eder, onu da televizyon. Televizyon hala hakimiyetini koruyorsa
iktidarın o işten hala nemalandığı ve halkı bir şekilde kategorize etmede aracı
olmasıdır. Hakim sınıfların ihtiyacı meslekleri ortaya çıkarır veya yok eder.
Hayatın içinde olanlar bu ihtiyaca cevap verecek atılımı ve değişimi zamanında
yaratamazsa yok olmaya ve geçmişin anılarında yaşamaya mahkumdur…
İkinci dünya savaşının Avrupayı kasıp savurduğu
yıllar, ülkemizde ekmeğin karne ile alındığı dönemdir. Orada ölümler bombalar
ile olurken, ülkemizde ölümler ve göçler açlık ile olmaktadır… yakın
tarihimizin bu acılı dönemi siyasi iktidarların bakın ha o günlere dönersiniz
korkutmasının bir aracı olarak uzun yıllar işlevini gördü. Açlık ile toplumun
yeniden biçimlendiği günlerde elbette zamanın ihtiyacına cevap verenler bolluk
içinde yaşarken, ihtiyaç veremeyenlerin bir kenara atıldığı dönemdir. Her insan
kendi bacağından asıldığı günler… Patron olanlar paranın kokusunu takip eder,
onlar için geçmiş, gelenek, yaşanmışlıklar hiç önemli değildir, çünkü zor
günlerin içinden birileri zoru para döndürecek, paraya döndüremeyenlerin elinde
ise sadece geçmişin alkışlı günleri kalacaktır.
Komik-İ Şehir Naşit Bey oyunu adında geçen komik ibaresine
aldanıp her sahnede güleceğiz diye düşünmeyin, her sahnesinde acı bir gülümseme
mevcut… Büyük bir sanatçıyı bizler tanımadık, bu oyunlar, romanlar, öyküler ile
tanımaya çalışıyoruz. Tarih olayları yazar, kişilerin gerçek hayatını es geçer.
Hayat ayrı, olaylar ayrı gibidir. Oyunun sahne düzenlemesi oyunculara büyük
imkan tanımaktadır, onları zora sokacak hiç ayrıntı yoktur. Işık oyun içinde
çok iyi kurgulanmış, ışığı yönetenin marifetine kalmıştır. Çünkü oyunu çok
dikkatli izlediğinde muhteşem bir şölen çıkaracaktır. Oyun içinde
kullanılan ve geçişleri bir birine bağlayan müzik başarılıdır ve o başarısı
seyircilerde alkış olarak karşılığını bulmaktadır. Oyuncular kendilerine
verilen role iyi çalışmışlar ve kaprisleri yoktur, hangi role uygun görülmüşlerse
gönülden oynadıkları sahnedeki performansından görülmektedir. Oyun bir ustaya
yakışır, geleneksel tiyatro ile modern tiyatronun bulunmasına şahitlik
etmekteyiz.
Fırsatı olanları mutlaka izlemesi ve eğlenmesini istediğim
bir sahne şöleni olmuş, gidin, görün ve siz de kendi görüşlerinizi ve bir
ustana adanmış tiyatronun dili ile yapılmış şiiri okuyun.
İsmail Cem Özkan
Komik-İ Şehir Naşit Bey
Yazan : Gökhan Erarslan
Yöneten : Ali Yaylı
Dramaturgi : Hilmi Zafer Şahin
Sahne Tasarımı : Mehmet Emin Kaplan
Kostüm Tasarımı : Zuhal Soy
Işık Tasarımı : Cengiz Özdemir
Müzik : Emrah
Can Yaylı
Koreografi : Özge Midilli
Efekt : Metin Taşkıran
Yönetmen Yardımcısı : Musa Arslanali –
Özgür Dağ – Ada Alize Ertem
Oyuncular:
Ada Alize Ertem, Ayberk Atilla, Bora Seçkin, Can Tarakçı,
Emrah Can Yaylı, Erkan Akkoyunlu, Fahri Kıncır, Göksel Arslan, Kutay Kırşehirlioğlu,
Mehmet Avdan, Metin Çoban, Naşit Özcan, Özgür Dağ, Rahmi Elhan, Semah Tuğsel,
Sinan Bengier, Şeyda Arslan
Süre : 110 Dakika / 2 Perde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.