Galata Gazete


2 Şubat 2018 Cuma

Komik-İ Şehir Naşit Bey

Komik-İ Şehir Naşit Bey


1886'da İstanbul Şehzadebaşı'nda doğdu. Beyazıt Rüştiyesi’nden sonra eğitimini Mızıka-ı Hümayun’da tamamladı. Leman Hanımla evlendi, evli olduğu sırada Kantocu Amelya Hanım'a aşık oldu, bir süre sonra Leman Hanım'dan boşanıp, Emel adını alan Amelya Hanım ile evlenmiştir. Bu evlilikten olan çocukları Adile Naşit ve Selim Naşit Özcan da tiyatrocu olmuşlardır. Sanatçı, büyüdüğü ve tiyatro eğitimini aldığı aynı yerde 26 Nisan 1943'te hayata gözlerini yumdu.

Kısaca hayat hikayesi yukarıda ki gibidir ama o hayatın içinde yaşanmış, komik durumlar, trajediler, dramlar, gözyaşları ve yoksulluk ve yoksulluğun içinde zenginlik! Hayat çizgisini sahnelerin üzerine bırakılan tozların üzerine yazılanlar… Salonlar yıkılır, salonlar ile birlikte şehir değişir, eskiye ait ne varsa yerle bir olur ve yerlerine beton binalar dikerler. Kimse o şehri geçmişi ile birlikte anımsayamaz bile. Bizlerin yaşadığı tüm şehirler, evler anıları ile birlikte yağmalanmıştır, yağmalanan hayatların iz düşümleri, belki bir dönem birilerin hafızasına nakşedilen anılar yazıya dökülür ve gelecek kuşaklara aktarılır… Geçmişin büyük ustaları, büyük olan yanları, onların izinden gidenlerin onların gölgesinde geçmişin güzelliklerini gelecek kuşağa taşıyanlar, bu toprakların, bu şehirlerin mirası olanlar bir gün hayat bulur, yeniden yaratılır gerçekliği, yeniden acılara, mutluluklara, sahnenin tozuna bırakılan ses salonu doldurur… İşte Komik-İ Şehir Naşit Bey oyunu öyle bir şey! Yeniden kurgulanan bir hayatın gerçek yönleri bizi salonunun içinde bulur ve acı ile, hüzün karışık neşe ile izleriz…

Sahne ikiye ayrılmıştır, bir yanda yaşlı Naşit Bey, öte yanda henüz ustasının yanında olan Naşit ve sonra ki süreci. Ustasının öğüdünü hiçbir zaman kulak arkası etmeden sahnede nefes almaya devam eder, zor günler ne yazık ki insan yaşamının ayrılmaz parçasıdır, şaşalı, güzel günler kısa sürede geçer ama insana en çok dersi o zor yıllarda aldıklarıdır. Zor yıllarda bakılır gençliğe, hayata… Zor yılların eksik olan alkışı, aynı zamanda ekonomik dar boğaz demektir. Biriktirilenlerin satılmasıdır. Sahne sanatı ve geleneksel tiyatromuzun en zor yılları yeni gelişen teknoloji ve o teknolojinin ucuz bir şekilde şehirlerde kendisine mekan bulması ile olur. Geleneksel tiyatroyu sinema yok eder, onu da televizyon. Televizyon hala hakimiyetini koruyorsa iktidarın o işten hala nemalandığı ve halkı bir şekilde kategorize etmede aracı olmasıdır. Hakim sınıfların ihtiyacı meslekleri ortaya çıkarır veya yok eder. Hayatın içinde olanlar bu ihtiyaca cevap verecek atılımı ve değişimi zamanında yaratamazsa yok olmaya ve geçmişin anılarında yaşamaya mahkumdur…

İkinci dünya savaşının Avrupayı kasıp savurduğu yıllar, ülkemizde ekmeğin karne ile alındığı dönemdir. Orada ölümler bombalar ile olurken, ülkemizde ölümler ve göçler açlık ile olmaktadır… yakın tarihimizin bu acılı dönemi siyasi iktidarların bakın ha o günlere dönersiniz korkutmasının bir aracı olarak uzun yıllar işlevini gördü. Açlık ile toplumun yeniden biçimlendiği günlerde elbette zamanın ihtiyacına cevap verenler bolluk içinde yaşarken, ihtiyaç veremeyenlerin bir kenara atıldığı dönemdir. Her insan kendi bacağından asıldığı günler… Patron olanlar paranın kokusunu takip eder, onlar için geçmiş, gelenek, yaşanmışlıklar hiç önemli değildir, çünkü zor günlerin içinden birileri zoru para döndürecek, paraya döndüremeyenlerin elinde ise sadece geçmişin alkışlı günleri kalacaktır.

Komik-İ Şehir Naşit Bey oyunu adında geçen komik ibaresine aldanıp her sahnede güleceğiz diye düşünmeyin, her sahnesinde acı bir gülümseme mevcut… Büyük bir sanatçıyı bizler tanımadık, bu oyunlar, romanlar, öyküler ile tanımaya çalışıyoruz. Tarih olayları yazar, kişilerin gerçek hayatını es geçer. Hayat ayrı, olaylar ayrı gibidir. Oyunun sahne düzenlemesi oyunculara büyük imkan tanımaktadır, onları zora sokacak hiç ayrıntı yoktur. Işık oyun içinde çok iyi kurgulanmış, ışığı yönetenin marifetine kalmıştır. Çünkü oyunu çok dikkatli izlediğinde muhteşem bir şölen çıkaracaktır.  Oyun içinde kullanılan ve geçişleri bir birine bağlayan müzik başarılıdır ve o başarısı seyircilerde alkış olarak karşılığını bulmaktadır. Oyuncular kendilerine verilen role iyi çalışmışlar ve kaprisleri yoktur, hangi role uygun görülmüşlerse gönülden oynadıkları sahnedeki performansından görülmektedir. Oyun bir ustaya yakışır, geleneksel tiyatro ile modern tiyatronun bulunmasına şahitlik etmekteyiz.

Fırsatı olanları mutlaka izlemesi ve eğlenmesini istediğim bir sahne şöleni olmuş, gidin, görün ve siz de kendi görüşlerinizi ve bir ustana adanmış tiyatronun dili ile yapılmış şiiri okuyun.

İsmail Cem Özkan



Komik-İ Şehir Naşit Bey
Yazan : Gökhan Erarslan
Yöneten : Ali Yaylı
Dramaturgi : Hilmi Zafer Şahin
Sahne Tasarımı : Mehmet Emin Kaplan
Kostüm Tasarımı : Zuhal Soy
Işık Tasarımı : Cengiz Özdemir
Müzik        : Emrah Can Yaylı
Koreografi  : Özge Midilli
Efekt : Metin Taşkıran
Yönetmen Yardımcısı   : Musa Arslanali – Özgür Dağ – Ada Alize Ertem
Oyuncular:
Ada Alize Ertem, Ayberk Atilla, Bora Seçkin, Can Tarakçı, Emrah Can Yaylı, Erkan Akkoyunlu, Fahri Kıncır, Göksel Arslan, Kutay Kırşehirlioğlu, Mehmet Avdan, Metin Çoban, Naşit Özcan, Özgür Dağ, Rahmi Elhan, Semah Tuğsel, Sinan Bengier, Şeyda Arslan
Süre  : 110 Dakika / 2 Perde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.