Galata Gazete


5 Şubat 2024 Pazartesi

Oy yoksa hizmette yok!

Oy yoksa hizmette yok!

"Benim partime oy vermezseniz size hizmet yok" demek aslında bir devlet politikasının direkt ifadesinden başka şey değil. Özellikle ulus devleti anlayışı homojen toplum yaratmak için öteki olanları kendi belirlediği kurallar içinde kendi toplumu içinde erimesini ister, kendisi gibi gözükmeyen, itiraz edenlere hizmet götürmemiş, sadece sürgün yerleri ve devlet derelerinin oluştuğu alanlar olmuş...

Devlete sahip olduğunu ve devletin partisini kendi kurduğu partisi olduğunu düşünen ve devlet adına konuşan biri, elbette bu söyleme gelmesi olağandır, çünkü o artık devletin kendisi olduğunu düşünmektedir. Öyle kadirdir ki, hukuk maddelerinde olanı değil, kendi arzusuna göre o maddelerin yorumlandığına şahitlik eder... Her şeyi bilen, her şeye yol veren ya da engelleyen biridir.  İstediğine yardım, istediğine ise engel koyabilen bir gücü temsil etmektedir. Bu ülkede “ona rağmen” bir şey olamaz, çünkü o tek bilendir, tartışmasız meşru liderdir!..

Seçim senin, ya ceza ya da ödül al!

O, neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirlediğine göre elbette kendisi gibi düşünmeyenleri ve davranmayanları cezalandıracaktır. O "benim partime oy verdiğiniz sürece kısaca adaylarım kazandığı sürece siz hizmetten yararlanacaksınız!" demektedir...

Vermeyenlerin başına ne gelir?

İstanbullular bunu yaşayarak görüyorlar. Örneğin ulaşımın taksi boyutu kamunun önünde olmaktadır. Belediye yönetimi yeni taksi plakalarının verilmesini istemektedir, çünkü nüfus artmıştır, şehir yatay ve dikey olarak büyümüştür. Ulaşımın çözümü için yeni taksilerin şehir karayolunda olması gerekmektedir. Aksi halde korsan taksi uygulaması şehrin her alanında olacak ve bu da belediye bütçesine girmesi gereken vergiler vb. paradan yoksun olması anlamına gelir.  Taksi sahipleri ise arz ve talep konusunda söz sahibi olduklarını düşünmekte ve yeni taksi plakaların oluşması demek taksi plakasının talebi azaltacağını ve fiyatlarının düşmesi olarak algılamadalar… Plakaya karşı talep ne kadar artarsa onların kasasının dolması ve yeni yatırım alanlarının oluşması anlamındadır, belediyenin ve devletin ne kadar zarar ettiğinin önemi yoktur, onlar öncelikle liberal ekonomin gereği önce bireysel bütçe, sonra kamu yararı! Bu çatışmaların olduğu zamanlarda ise taksiler istediklerini müşteri olarak görüyor, istemediklerini yolda bırakıp gidiyor, çünkü onların rekabet edecek başka araç plakaları oluşturulmasına izin verilmiyor...

İstanbulluların yaşamı yukarıda siyasi çatışmanın yüzünden her geçen gün daha da kötüleşmektedir… hastası ile yolda taksi bekleyenler, acil bir yere ulaşmak isteyenler korsan taksilere yönelmekte, bu da dolaylı bir karaborsanın oluşumunu tetiklerken kara paranın toplum içinde belirleyici olacak şekilde sahte bir yaşam kalitesinin yükselmesine sebep olmaktadır. Arabası olan ve korsan taksi işleten biri emekli maaşının kaç lira olduğunu ne düşünmesi için bir neden yoktur, korsan taksiden daha fazla para kazandığı sürece maaşı bankada hesabında kalabilir!

Tröstleşmiş bir anlayışta arz ve talebi belirleyen paraya hükmeden olur...

Taksi sahipleri çıkarlarına geldiği gibi zam istemeye, yeni taksilerin şehrin karayolunda olmasına izin vermiyorlar, çünkü o gücü hizmet götürmeyeceğim diyen birinden alıyorlar...

Bir şehir düşünün, iki ayrı metro işletmesi var, biri devleti temsilen bakanlığa ait, diğeri belediyenin.

Bir şehir düşünün, karayolunun bir bölümü belediye denetiminde, bir bölümü bakanlığın. İkisi yan yana gelip sorun çözmek yerine sorunu çıkılmaz yapıyorlar, çünkü muhalefet başarılı olamaz, tek başarılı olacak vardır o da iktidar, yani tek bilen ve belirleyenin iktidarı için muhalefet her zaman başarısız olmaya mahkum olmalıdır...

Demokrasi ötekinin haklarına saygı duymak ve azınlık haklarının pozitif ayrımcılık yapılmasıdır... Bizde azınlık hakları yok, herhangi bir sorun olursa mutlaka o sorunu yaratan ve büyüten o azınlık üyesi “güvenilmez” insanlar olarak gösterilir ve peşinen linç kampanyaları başlar ve nefret söylemleri geliştirilir...

Demokrasiden liderlerin en anladığına gelirsek eğer, var olan ülkemizdeki tüm siyasi partilerin liderleri ve eş başkanları aynı pencereden bakar, her şeyi bilenler onlardır, onların tercihleri ve kapalı kapılar arkasında yaptıkları pazarlıklar üyelerine rağmen olur. Tarihi yazanlar her zaman kazananlar olmuştur,  kaybedenlerin tarihi kimsesizler mezarlığıdır…

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.