Algı yöntemi ve propaganda
Propagandanın amacı algıları yönetmek, yeni bir
gerçeklik yaratmaktır. Propaganda ile toplumlar o şekilde algıları kapatılır ki,
neyin doğru olduğunu, ne yaşadıklarını, ne düşündüklerini dahi bilemez konuma
gelebilir. Yanı başlarında duvarlar içinde işkence sesleri dünyayı kuşatırken,
onların algıları o sesleri algılamaz, kapı altından sızan kanı dahi göremezler.
“Terörle Mücadele” adı altında doğal görürler, seslerini dahi çıkarmazlar.
Propaganda yöntemi, televizyon ve sinemanın
yayınlaşması ile tek merkezden tek amaç doğrultusunda kısa dönemli çalışmalar
olarak hayatımıza girmiştir. Aslında Fransız devrimi ile eğitimin
millileştirilmesi ile eğitim yolu ile yapılan propaganda daha sistemli, uzun
vadeli olarak insanlık tarihi içinde yerini almıştır. Fransa anakarasında şivelerin ve diğer
dillerin yok edilmesi bu milli eğitim sayesinde olmuştur.
Propaganda iktidarda kalma aracı olurken aynı
zamanda iktidara yürüyüş aracıdır da.
Ulusal devletin oluşması ile propaganda sermaye
birikimi için gereklilik olarak ortaya çıkarken, ulusal sermaye birikiminin
artık gereksiz olduğu günümüzde propaganda sadece küresel olarak tüketimi
teşvik eden, üçüncü dünya ülkelerinde diktatörlerin ne kadar demokrat ve
iktidar için gerekli olduğunu belirten birer algı yönetimi olarak karşımıza
çıkıyor. Aynı zamanda Büyük Orta Doğu Projesi içinde var olan iktidarların
değiştirilmesi ve yeni ılımlı İslam devletlerin oluşumu içinde toplumun
kültürel birikimlerini dahi yok sayan yöntemler ile o coğrafyada yaşayanların
birer tüketici güruh olarak karşımıza çıkıyor. Bunun ile birlikte bireysel
kurtuluşunun; dil öğrenmek ve diploma almak ile özdeşleştirildiği bir süreç bu
algı yönteminin ne kadar başarılı olduğunu bize fısıldamaktadır.
Soğuk savaş döneminde istihbarat örgütleri
propaganda ve algı yönetimini taşeronlar aracılığı ile başarılı bir şekilde
yönetmiş ve dış düşmana karşı NATO ülkelerinde Gladio örgütlenmesini
gerçekleştirmiştir. Gladio örgütlenmesi sadece askeri bir örgütlenme olarak
düşünmek yanıltıcıdır. Çünkü algı yönetmelerinin içinde sıcak çarpışma (askeri
operasyon) yanında psikolojik savaş da önemli yer tutar. Dışarında gelecek saldırlar ve içeriden
dışarıdakine yardım edeceği düşünülen potansiyel düşmanlar ile hiçbir kuralın
geçerli olmadığı yöntemler ile savaşılmış, kitlesel katliamlar
gerçekleştirmiştir. Kitlesel katliam yapanlar bu ülkenin geleceği için
yaptıklarına ve ülke sanrılarını ülke çıkarları için koruduklarına algı yöntemi
ile inandırıldılar ve bu inandırılanların sayısı azımsanmayacak kadardır. Bugün
dahi katliama katılmış insanların suçluluk duymamasının temelinde bu algı
yönetiminin başarısı vardır.
Gladio örgütlenmesini bir ülkenin başbakanı
bile tesadüfen öğreniyor, öğrendikten sonrada suikasta uğruyorsa ve bu olayın
üstü örtülebiliniyorsa, propaganda ve algı yönetiminin o ülkede ki başarısını
gösterir.
İstihbarat örgütleri algı yönetimi ve
propaganda işlerini iyi bilir. Psikolojik savaş teknikleri içinde geçen algı
yönetimi aslında toplumun düşünce yapısını değiştirmek ve toplumu meydana
getiren bireylere at gözlüğü takmaktır. At gözlüğü takılan bireyler olayları
bir bütün olarak görmeyeceği için; her türlü gerçek kavramının izafiyeti içinde
yanlış karar alması ve yanlış davranış içinde girmiş olmasını göremez ve
yaptığının hep doğru olduğunu düşünür. Algı yönetiminden kesim; neden ve niçin,
kimin çıkarına sorularını sormadan tepki verir. Algı yönetimi bir anlamda
bireyleri köreltme durumudur... Algıyı yok edip, yeni algılar yaratma
durumudur.
Yaşadığımız yakın tarih içinde algılarımız ile
o kadar çok oynandı ki, artık neyin doğru, gerçek olduğunu ayıramaz olduk. Tek
yönlü yıllardır eğitilen bizlerin elbette duruşuna, içinde bulunduğu kültürel
algısına göre doğrular değişir.
Ülkemizin yakın tarihinde adı konmamış savaşın
sonucu olan propaganda ve savaş yöntemleri bizlerin algılarını olduğu gibi
değiştirmiş, çelişkiler içinde yaşamamızı beraberinde getirmiştir. Kürt sorunu karşısında nerede duracağını
bilemeyen, ulusal çizgi ile eğitilmiş birinin Kürt sorunu karşısında çelişkili
tepki vermesini onlarca yıldır verilen propagandanın etkisi olarak
okuyabiliriz. Geçmişin ilericilerinin birden gericileşmiş olması bu algı
yönteminin başarısını ortaya çıkarmaktadır.
Sorgulama ve yeniden konumlandırmak zorundayız.
Algı yönetimi, propaganda araçları olan
iletişim araçları ile yapılmakta ve orantısız bir şekilde kullanılmaya devam
edilmektedir. En uzun iktidarda kalma rekorunu kıran bu iktidar döneminde
algılar ile sürekli oynanmış, propaganda aracı olarak her türlü yöntem
kullanılmaktan çekinilmemiştir.
Algı yönetimini sadece devlet gücü olanların
yönettiği bir işlem değildir.
Devlet ile mücadele eden ve belli bir güce
erişmiş ve propaganda aracı olan her kurum da kullanabilir ama ne kadar
başarılı olabilir konusu tartışmalıdır. Çünkü devlet erkini elinde
bulunduranların olanakları elbette diğerlerine göre daha fazladır, o olanaklar
içinde gerekirse kendileri için düşman kurumlar kurar ve mücadele edebilir.
Amerika FBI teşkilatı 11 Eylül’den sonra İslami kökenli örgüt kurup mücadele
ettiği bilgisi gazetelere kadar yansımıştır.
Diyarbakır’da çocuğu dağa çıkmış anaların
eylemi bir algı yönetimi olarak karşımıza çıkmaktadır. O algı yönetimini kimler
kullanabilir? Çünkü çocuklar ilk defa dağa çıkmıyor, ne oldu da şimdi bu analar
eylem yapıyor ve devlet ve yandaş medyada sürekli haber olabiliyorlar, soruları
kafanıza geliyorsa orada bir algı yönetimi ile karşılaşırsınız. Algı yönetimi
içinde kimler kime karşı kullanır sorusuna sessizce yanıt verilmesine rağmen,
nedense kimse bu soruyu yüksek sesli olarak yanıtlamaz.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.