Galata Gazete


4 Ağustos 2014 Pazartesi

Algı yöntemi ve propaganda

Algı yöntemi ve propaganda

Propagandanın amacı algıları yönetmek, yeni bir gerçeklik yaratmaktır. Propaganda ile toplumlar o şekilde algıları kapatılır ki, neyin doğru olduğunu, ne yaşadıklarını, ne düşündüklerini dahi bilemez konuma gelebilir. Yanı başlarında duvarlar içinde işkence sesleri dünyayı kuşatırken, onların algıları o sesleri algılamaz, kapı altından sızan kanı dahi göremezler. “Terörle Mücadele” adı altında doğal görürler, seslerini dahi çıkarmazlar.
Propaganda yöntemi, televizyon ve sinemanın yayınlaşması ile tek merkezden tek amaç doğrultusunda kısa dönemli çalışmalar olarak hayatımıza girmiştir. Aslında Fransız devrimi ile eğitimin millileştirilmesi ile eğitim yolu ile yapılan propaganda daha sistemli, uzun vadeli olarak insanlık tarihi içinde yerini almıştır.  Fransa anakarasında şivelerin ve diğer dillerin yok edilmesi bu milli eğitim sayesinde olmuştur.
Propaganda iktidarda kalma aracı olurken aynı zamanda iktidara yürüyüş aracıdır da.
Ulusal devletin oluşması ile propaganda sermaye birikimi için gereklilik olarak ortaya çıkarken, ulusal sermaye birikiminin artık gereksiz olduğu günümüzde propaganda sadece küresel olarak tüketimi teşvik eden, üçüncü dünya ülkelerinde diktatörlerin ne kadar demokrat ve iktidar için gerekli olduğunu belirten birer algı yönetimi olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda Büyük Orta Doğu Projesi içinde var olan iktidarların değiştirilmesi ve yeni ılımlı İslam devletlerin oluşumu içinde toplumun kültürel birikimlerini dahi yok sayan yöntemler ile o coğrafyada yaşayanların birer tüketici güruh olarak karşımıza çıkıyor. Bunun ile birlikte bireysel kurtuluşunun; dil öğrenmek ve diploma almak ile özdeşleştirildiği bir süreç bu algı yönteminin ne kadar başarılı olduğunu bize fısıldamaktadır.
Soğuk savaş döneminde istihbarat örgütleri propaganda ve algı yönetimini taşeronlar aracılığı ile başarılı bir şekilde yönetmiş ve dış düşmana karşı NATO ülkelerinde Gladio örgütlenmesini gerçekleştirmiştir. Gladio örgütlenmesi sadece askeri bir örgütlenme olarak düşünmek yanıltıcıdır. Çünkü algı yönetmelerinin içinde sıcak çarpışma (askeri operasyon) yanında psikolojik savaş da önemli yer tutar.  Dışarında gelecek saldırlar ve içeriden dışarıdakine yardım edeceği düşünülen potansiyel düşmanlar ile hiçbir kuralın geçerli olmadığı yöntemler ile savaşılmış, kitlesel katliamlar gerçekleştirmiştir. Kitlesel katliam yapanlar bu ülkenin geleceği için yaptıklarına ve ülke sanrılarını ülke çıkarları için koruduklarına algı yöntemi ile inandırıldılar ve bu inandırılanların sayısı azımsanmayacak kadardır. Bugün dahi katliama katılmış insanların suçluluk duymamasının temelinde bu algı yönetiminin başarısı vardır.  
Gladio örgütlenmesini bir ülkenin başbakanı bile tesadüfen öğreniyor, öğrendikten sonrada suikasta uğruyorsa ve bu olayın üstü örtülebiliniyorsa, propaganda ve algı yönetiminin o ülkede ki başarısını gösterir.
İstihbarat örgütleri algı yönetimi ve propaganda işlerini iyi bilir. Psikolojik savaş teknikleri içinde geçen algı yönetimi aslında toplumun düşünce yapısını değiştirmek ve toplumu meydana getiren bireylere at gözlüğü takmaktır. At gözlüğü takılan bireyler olayları bir bütün olarak görmeyeceği için; her türlü gerçek kavramının izafiyeti içinde yanlış karar alması ve yanlış davranış içinde girmiş olmasını göremez ve yaptığının hep doğru olduğunu düşünür. Algı yönetiminden kesim; neden ve niçin, kimin çıkarına sorularını sormadan tepki verir. Algı yönetimi bir anlamda bireyleri köreltme durumudur... Algıyı yok edip, yeni algılar yaratma durumudur.
Yaşadığımız yakın tarih içinde algılarımız ile o kadar çok oynandı ki, artık neyin doğru, gerçek olduğunu ayıramaz olduk. Tek yönlü yıllardır eğitilen bizlerin elbette duruşuna, içinde bulunduğu kültürel algısına göre doğrular değişir.
Ülkemizin yakın tarihinde adı konmamış savaşın sonucu olan propaganda ve savaş yöntemleri bizlerin algılarını olduğu gibi değiştirmiş, çelişkiler içinde yaşamamızı beraberinde getirmiştir.  Kürt sorunu karşısında nerede duracağını bilemeyen, ulusal çizgi ile eğitilmiş birinin Kürt sorunu karşısında çelişkili tepki vermesini onlarca yıldır verilen propagandanın etkisi olarak okuyabiliriz. Geçmişin ilericilerinin birden gericileşmiş olması bu algı yönteminin başarısını ortaya çıkarmaktadır.
Sorgulama ve yeniden konumlandırmak zorundayız.
Algı yönetimi, propaganda araçları olan iletişim araçları ile yapılmakta ve orantısız bir şekilde kullanılmaya devam edilmektedir. En uzun iktidarda kalma rekorunu kıran bu iktidar döneminde algılar ile sürekli oynanmış, propaganda aracı olarak her türlü yöntem kullanılmaktan çekinilmemiştir.
Algı yönetimini sadece devlet gücü olanların yönettiği bir işlem değildir.
Devlet ile mücadele eden ve belli bir güce erişmiş ve propaganda aracı olan her kurum da kullanabilir ama ne kadar başarılı olabilir konusu tartışmalıdır. Çünkü devlet erkini elinde bulunduranların olanakları elbette diğerlerine göre daha fazladır, o olanaklar içinde gerekirse kendileri için düşman kurumlar kurar ve mücadele edebilir. Amerika FBI teşkilatı 11 Eylül’den sonra İslami kökenli örgüt kurup mücadele ettiği bilgisi gazetelere kadar yansımıştır.
Diyarbakır’da çocuğu dağa çıkmış anaların eylemi bir algı yönetimi olarak karşımıza çıkmaktadır. O algı yönetimini kimler kullanabilir? Çünkü çocuklar ilk defa dağa çıkmıyor, ne oldu da şimdi bu analar eylem yapıyor ve devlet ve yandaş medyada sürekli haber olabiliyorlar, soruları kafanıza geliyorsa orada bir algı yönetimi ile karşılaşırsınız. Algı yönetimi içinde kimler kime karşı kullanır sorusuna sessizce yanıt verilmesine rağmen, nedense kimse bu soruyu yüksek sesli olarak yanıtlamaz.

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.