Komşum Hitler
Herhangi bir şehirde, eski bir binanın bilmem kaçıncı katında
bir mutfak. Aynı zamanda konuklarını ağırlayacak kadar geniş. Eski yapı olduğu için
kapılar mutfağa açılmaktadır, çünkü geçmişte soba ile ısıtıldığı için kış ayarlında
kapılar kapalı kalır ve ısıtılırmış. Şimdi soba yok, kapılar her daim açıktır.
Günlerden herhangi bir gün, ev sahiplerine misafir gelecektir.
Selçuk, evin erkeği. Bir iş yerinde çalışmaktadır ve patronundan beklentisi vardır.
Yıllarını iş yerinde geçirmiş, çalışmasının karşılığı olarak kademe yükselmesi beklemektedir.
Beklentisi sonucu bir gün patronunu ve eşini evine çağırmıştır. Ebru, Selçuk’un
eşidir ve bir iş yerinde çalışmaktadır. Bir de oğulları vardır ve okul tatil olduğu
için kamptadır.
Aykut, bir iş yerinin CEO’sudur. Eşi Gamze ev kadınıdır ve kendisini
blog yazarı olarak tanıtmakta ve moda sosyal dünya içinde kendisine yer aramaktadır.
Kendisine yarattığı dünyanın içinden o role uygun davranmaktadır. Sesini inceltmekte
ve davranışları ile bu sese uygun bize göre abartılı davranışlar içindedir. Sosyal
dünya içinde arkadaşları vardır ve kocasının ilgisizliği dışında başka ilgilenenlere
gönlünü kaptırmıştır ve o kaptırdığı kişinin aynı zamanda cenazesinin olduğu zamandır.
Ama kocasından sakladığı ilişkiyi açık etmemek için cenazeye gitmemiş, kocasın çalışanın
evine bir akşam üstü yemeğe gelmişlerdir.
Her şey normal gibi gözükmektedir. Ebru ve Selçuk aralarında
ki sorunları bu akşam için unutup, mutlu aile profili çizeceklerdir. Her şey normal
ve patronun gözüne girmesi için olması gereken özen gösterilmiş günlerden biridir.
Konuklar gelir, salondan zaman zaman sesler gelmektedir. Gelen
sesler tv sesidir. O gün olağanüstü bir şey olmuş, ekranda belgesel kanallarından
eski liderler oturma odalarına canlı olarak ekrandan çıkmaktadır. Ne tesadüfi ki
Selçuk ve Ebru’nun evine Hitler gelmiştir. Hitler, Ebru ile dans etmiş, Ebru’nun
konuklar için hazırladığı dolmaları yemiştir.
Konuklar mutfakta, Hitler salondadır. Konuklar, Hitler’in varlığından haber
olduktan sonra olaylar gelişir ve Gamze’nin sosyal medya aracılığı ile olayları
canlı yansıtması sonucu medya ve şehrin insanların haberi olmuştur. Hitler hayranları
Hitler için evin önüne gelmiş, tezahürat etmektedir.
İşin içine medya çalışanları katılır. Ve olaylar zinciri yan
odada Hitler vurgusu üzerine kurgulanır ve internet, tv yayınlarının yasaklanmasına
doğru giden süreç başlar, çünkü buna benzer olaylar başka evlerde de olmaktadır.
Bütün diktatörler evlerin salonlarında bulunan tv ekranlarından çıkmaktadır.
Bu oyunun konusu kısaca bu, peki bu oyun bize ne anlatıyor?
Açıkça vurgulayayım, bana hiçbir şey anlatmıyor, sadece Hitler
hayranı olan bir kalabalığın olgusu vurgusu dışında. Mutfaktakiler mi gerçek Hitler,
salonda oturan mı diye soru sorulur ama mutfaktakilerin Hitler ile benzerlikleri
küçük bir anlık anekdotta geçer, o da Aykut, Gamze’nin sevgilisini öldürtmüş, Selçuk,
Aykut’u bazı şeylere ikna etmek için ortam hazırlamak adına dövdürmesidir. Aslında
tüm diktatörler bizim içimizde ve bizim ile yaşıyor denmek istenmiş ama başarılı
bir vurgu yoktur. Çünkü mutfağa gelen kameramanın neden salona gitmek istememesi
tam yansıtılmamış, ayakları yere basmayan bir direniş olarak karşımıza çıkmaktadır.
Traji komik diyebileceğim bir oyun izledim. Kara mizah unsurlar
var mıydı, tersine balon mizah unsurların bol bol kullandırdığını gördüm. Karikatürlerde
balon konuşmalarda kullanılan dilin sahnelerde uyarlanmış halini. Anlık gülüp geçilen
ve geriye hiçbir iz bırakmayan metinler. Şimdi yazıyı yazarken acaba nerede ve neden
güldüğümü anımsamıyorum bile. Ama keyif ile zaman geçirmek için seyirlik bir oyun.
Sahnede oyun akışı içinde ışığın çok iyi kullanıldığını rahatlıkla
söyleyebilirim. Sahne tasarımına Barış Dinçel eli değdiğini sahneyi ilk anda görür
görmez hissettim. Bir Dali ruhu bizim sahnemize esintisi bırakmış gibidir. Oyunun
vurgulanması gereken kapıları ve ekran aracılığı ile olağanüstü koşulu çok iyi anlatmış.
Kostüm, sahne tasarımına uygun yapılmış, beni rahatsız eden hiçbir
şey yoktur. Arkadan gelen sesler zaman zaman kulağımı tırmalayacak ve sahnede konuşmaları
kaçıracak boyutta yüksek olmuş, fakat sanırım öyle bir tercih kullanılmış olduğunu
düşündüm.
Oyundan geriye seyircinin alkışı ve hoş vakit geçirmesi kaldı.
Aklıma bir soru bıraktı mı, düşünüyorum, sorguluyorum ama bir şey bulamadım. Hitler
figürü, sosyal medyanın kullanımı vb.. faşizm
yaşanırken ve şimdi ki zamanda yaşanan durum?
Oyuncular kendilerine verilen görevi en iyi şekilde yapmışlar
ve keyifli dakikalar geçirmemize vesile oldukları için teşekkür ediyorum.
Şehir Tiyatroları sisteme ve yaşadığımız politik kaosa dokunmayan
oyunlar seçmiş olmasına rağmen hala eleştiri oklarını üzerinden atamamış, sürekli
eleştiri altında olduğu gerçekliğini sahneye çıkan Genel Yayın Yönetmenin konuşmasında
hissettim.
100. yılında Şehir Tiyatroları perdelerini açmaya ve genç yazarlara
da alan açmaya devam ediyor. Bu bile başlı başına başarıdır.
İsmail Cem Özkan
KOMŞUM HİTLER
Yazan: ALİ CÜNEYD KILCIOĞLU
Yönetmen: TOLGA YETER
Dramaturgi: ARZU IŞITMAN
Sahne Tasarımı: BARIŞ DİNÇEL
Kostüm Tasarımı: GAMZE KUŞ
Işık Tasarımı: MAHMUT ÖZDEMİR
Efekt: YUSUF TUNCER
OYUNCULAR
ASLI NİMET ALTAYLAR, CANER ÇANDARLI, EMRE
ŞEN, IŞIL ZEYNEP TANGÖR, MAHPERİ MERTOĞLU, TANKUT YILDIZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.