Galata Gazete


12 Ekim 2015 Pazartesi

Acıyı kelimeler tarif edebilir mi?

Acıyı kelimeler tarif edebilir mi?

Benim bildiğim kadarı ile hiçbir kelime acıyı tam olarak anlatamaz, hiçbir ses acının gerçek sesi değildir. Derinlerden gelen bir kırılmanın sesi başlangıçtaki gibi sade değildir, yıkarken ulaştığı ses artık farklıdır.

Yıkıntılar içinde duygularım, yüreğim kanıyor, kanın acısını hissediyorum. Ankara sabah serinliğinde kan deryasına büründü, iki ayrı patlama sonunda. Katil kim, kurban kim diye soramadan, henüz soru sormak için saniyeler bile geçmeden üzerimize düşen tazyikli su ve gaz bombası. Ankara kan deryasına dönerken kanın üstünü örtmeye çabalayanların çabalarına şahitlik ettik.

Gözlerimin su kanallarını hiçbir baraj tutamadı, içten ve derinden gelen gözyaşlarım önüne ne geldiyse dışarıya akıttı, önüne geleni parçaladı, kattı, önüne alıp sürükledi. Gözyaşım acımı tarif edebilir mi, sanmıyorum. Acının tarifi olmaz, olamaz. Yaşanır. Binlerce yıldır, insan ilk defa ehlileştikten sonra acıyı yaşadı ve acının ne olduğunu öğrendi ki, acı çektirerek toplumu düzenledi, korkuyu yaydı, büyüttü. İlk defa insan kendisini ehlileştirdi, sonra otu ve bazı hayvanları. Ehlileşen hayvanlar ve otlar bizi değiştirdi. Onlar ile birlikte değiştik, acı ile büyüdük, acı ile geldik bu günlere.

İnsan ilk defa hayvanı ehlileştirdi, ehlileştirdiği hayvanlar sayesinde günlerce otaklarda sürüler peşinde koşmadı. Onlar için çitler oluşturdu, korudu. O hayvanları ehlileştirirken kendisini ehlileştirdiğinin farkında bile olmadı. Farkına varanlar zengin oldu ve diğerlerini yanında karın tokluğuna çalışan işçi yaptı.

İnsan ilk defa otu ehlileştirdi, buğdayı buldu. Buğdaydan kışlık ekmek üretebileceğini öğrendi. Kışın zorlu coğrafyasında avlanmadan barındığı yerde karın acısına dayanacak ateşi buldu. Ateş ile birlikte ehlileştirdiklerini pişirmesini öğrendi, kendisine benzer olan hemcinslerden kendisini ayırdı. Öğrendiğini gelecek kuşağa aktardı.

İnsan ehlileşti, ticareti buldu.

İnsan ehlileştikçe birlikte yaşamının kurallarını buldu, şehri yarattı ticaret sayesinde.

İnsan şehri yarattı ve korku ile insanları ehlileştirilebileceğini buldu. Uğruna ölebilecekleri bir de bayrak keşfetti.

Bayrak hakimiyeti sembolize etti, bazı hayvanlar hakim oldukları yerlere çişlerini bırakırken, insan bayrağını ve çitlerini bıraktı. Kendisi için ürün verecek hayvanları ve insanları bu çitlerin içine hapsetti ve çitleri savunmaları için bayrak dikti. O bayrak için milyarlarca insan öldü, sırf kendilerine bakan daha rahat yaşasın ve kendilerine daha çok ekmek ve aş versin diye…

İnsan evrimleşti. Aslında birilerin çıkarlarına göre daha fazla ehlileşti, ehlileştirdi. İnsan yediği yiyeceğe benzemeye başladı, yiyecek insanı biçimlendirdi, insan; doğayı ve dünyayı!

İnsan toplumu oluşturdu, sonra o toplumu homojen yapma savaşına girdi, tıpkı doğayı homojenleştirip üzerinden para kazanma hırsı ile saldırması gibi…

İnsan kendi katili oldu, tıpkı doğa katili ve diğer canlıların katili olduğu gibi.

İnsan diğer canlıların yaşadığı yerlere beton dikti, adına ev dedi, kasaba dedi, şehir dedi, metropol dedi ve diğer hayvanların yuvasına dikilen evden o diğerleri kimyasal savaş aletleri ile kovuldu. İnsan diğer gördüğü insanları yaşadığı yerden kovması ve katletmesi gibi…

Ankara, 10 Ekim 2015 saat: 10:00 civarında patlayan bomba gibi, kendisi gibi düşünmeyenleri toplu öldürdü. Öldürttü. Öldürmeye de devam ediyor, her birimizi…

Bizler ötekiyiz, öldükçe suçlanan, öldükçe katillerimiz kahraman ilan ediliyor…

İnsan ehlileşti, acıyı tarif edemez oldu.

İnsanın acısını hiçbir kelime açıklayamaz, tarif edemez.

Acı yıkar, acı yeniden oluşturur. Acı toplumları yeniden yaratır…


İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.