Galata Gazete


8 Ekim 2015 Perşembe

Muhalefet olmak!

Muhalefet olmak!

Muhalefet olmak kaderimiz midir, yoksa bizim de gizliden gizliye istediğimiz bir durum mu?

Soru ancak bizim gibi bir ülke içinde anlamı olur, aksi halde başka ülkelerde sol iktidar yürüyüşü içinde ve zaman zaman da olsa iktidara gelip tarihin gidişine etki etmektedir. Ülkemizde sol ne zaman iktidara gelse kontrgerilla onun iktidarı döneminde toplu katliama yol açan eylemlere imza atmış ve iktidarı aciz göstermiştir. Kanları yerde kalmayacak sözü her daim söz olarak kalmış, sorunun arkasına ve cinayetin senaryosunu yazanlara kadar ulaşamamıştır. Bugün dahi bir çok faili meçhul cinayetin arkasında bu takipsizlik ve kanıt eksikliğini görmekteyiz. Eğer birkaç cinayetin gerçek failleri ortaya çıkarılmış olsaydı bugün dahi işlenen cinayetler bu kadar pervasız ve göz göre yapılabilinir miydi?

Sol, bu cinayetlerde aslında mazlumdur, fakat öyle bir algı operasyonu içinde ve propaganda sonunda ölen suçlu katiller kahraman olarak anılır olmuştur, algılanmıştır. Tarih yazıcılar bugünleri anlatırken resmi söylemin dışında söz söylemediği, bulvar gazetesinin oluşturmuş olduğu algılar ile doğruları ve gerçekleri olduğu gibi değiştirdiğini ancak olayları bire bir yaşayanlar bilebilir, büyük çoğunluk yalana yalan diyecek ne bilgi birikimi ne de kırpıntısına sahiptir.

Ülkemizde solun genel bir duruşu var, sürekli muhalefet olmak!

Her toplumsal kırılış sürecinde solun konumu muhalefette iktidarı eleştirmek şeklinde olmuş gelmekte olana karşı tutum sergileyemeden olayların içine düşmüştür. Aslında Bülent Ecevit’in yıllar öncesinden söylediği ve yargılandığı sözde ki gibi bizler sadece seyirciyiz ve sahada oynanan oyuna müdahil olamamaktayız.

Sol, salonlarda geleceğini tartışmakta, meydanlarda ise saldırı olduğunda savunma konumunda kalarak mazlumun yanında yerini almış ve mazlumların haklarını savunurken ideal olan perspektifinden uzaklaşmıştır. Sol, adaletli, özgür bir gelecek için mücadele eder ve bu hedef yönünde örgütlenir denmiş olsa da bu sözler sadece sol tanımlanırken kullanılan ama içinde adaleti, özgürlüğü sağlayamamıştır. Parti disiplini adı altında sağ örgütlenmeden pek farkı olmayan şekilde iç işlerini yürütmekte ama mazlum yanında kavgasında her daim muhalefette kaldığı ve azınlık olduğu için azınlıkların gözünden özgürlüğü tanımlamakta ve onu istemektedir.

Solun pratikte işlevi, var olan toplumsal muhalefete destek ve oluşmakta olan toplumsal dinamikler için (sol fikrinin çok dışında ılımlı İslam / etnik siyaset içinde olabilen veya başka oluşmakta olan gelişmelere) karşılıksız alt yapı oluşturmak ve onlara stratejik destek vermek! Peki, bu durumda solun iktidar olmak ve iktidar yolunda gidilecek bir örgütsel yapı için ne yapılabilinir sorusu havada kalıyor... Çünkü var olan somut durum her daim muhalefet rolünü kabul et ve ona göre davran!

Örgüt üç temelden oluşur, en önemli temel para, strateji/ istihbarat, lojistik! En sonunda ideoloji vs gelir, çünkü üç saç ayağı olmadan istediğin kadar doğru şeyler konuş, değersizsiniz, çünkü tarihe müdahale etme şansın sadece tesadüflere kalmıştır...

Ülkemizde ki solun günlük yaşama etkisi ne yazık ki tesadüf ve kendiliğinden oluşan olayların peşine düşüp, oradan sonuç çıkarmak şeklinde biçilen rolü oynamak!

Liderlik kabiliyeti ve örgütsel yapısı olmayanlar ancak üstlerine düşen tarihi olması gerektiği gibi yerine getirmek şeklindedir...

Doğru şeyler konuşup, doğru sonuçlar çıkarmak sizi ne yazık ki tarihin öznesi yapmıyor, başarısız olduğunuz içinde sizin doğrularınız gerçekleşmiş olsa dahi kimse anımsamayacaktır...

Yazının başında sorduğum sorunun yanıtına dönersem, evet, sol bugün için muhalefet olmayı kendisine biçtiği bir roldür ve ne yazık ki iktidar hedefinden uzakta bu rolü içselleştirmiştir. Muhalefette kalmak aynı zamanda her dönem popüler olmak ve belirli bir muhalefeti içinde barındırmak anlamına geldiği için gizliden gizliye solu yönlendirenlerin istediği bir durumdur, çünkü bu durumda elini taşın altına sürüyormuş gibi yapıp aslında hiçbir risk almadan sürekli muhalefet olmanın getirmiş olduğu koltuğunu korumak anlamına gelir.

Sol, iktidara geldiğinde sağın yaratmış olduğu tahribatı ortadan kaldıracak bir yeni bir strateji konusunda bilgi birikiminden eksik değildir, aranırsa solun tartışmaları içinde bu stratejik yollar bulunabilinir, hatta en geçerli ve en insanı stratejiler bile bu geçmiş tartışmalar içinde durmaktadır. Ama ülkenin içinde düşürüldüğü Ortadoğu bataklığında solun aslında üstüne düşen pek uluslar arası bir rol yoktur. Ülkemiz içinde toplumsal değişimler her ne kadar iç dinamiklerin etkisi ile oluyormuş gibi olsa da kısa tarihimiz içinde bunun iç dinamiklerden daha çok dış dinamiklerin etkisi ile olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Dış dinamiklerin verdiği roller içinde solu güvensiz görmekte ve solun başarı ile çıktığı bir onların belirlediği bir operasyonel durum söz konusu değildir. Sol iktidara gelecekse ve iktidar hedefinde yürümek istiyorsa işte bu dış dinamiklere rağmen yürümek ve onların çıkardığı her türlü engeli aşmak ile yükümlüdür. Bunu göze alacak ve buna karşı direnecek iç işleyişe ve demokratik işleve sahip bir örgütsel yapı ile yol alabilir ve iktidar yürüyüşüne çıkabilir.

Sol, bugün yaşanan sorunlara tek yanıt verebilecek tek güçtür, bu gücü siyasi başarıya çıkarabilecek tek şeyde örgütsel duruşu ve tercihidir. Yerel önem veren ve yerel siyasetçileri merkezi siyasetin içine taşırken yerelin aslında ülke olduğu ve yerel sorunu yerel dinamikler ile çözeceğini ve yerele özgü siyasi yönlendirmelerini günlük stratejilere göre değil, genel ideal olarak belirlediği hedeflere göre yapabilirse sol iktidar yürüyüşüne başlayabilir ve başarıya ulaşabilir…

Sol iktidar içinde özgürce sorunları tartışıp çözüm yolları konusunda konuşacağımız günler özlemi ile…

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.