Galata Gazete


1 Ekim 2015 Perşembe

Kan iştah açıyor!

Kan iştah açıyor!

Ortadoğu ülkesi bataklığında yaşanan / yaşanması muhtemel olaylar çevre ülkelerde yaşanıyor ve yaşanmaya da devam edecek, çünkü Ortadoğu için birileri tarafından biçilen rol yaşananlara uygun şekildedir. Orada yaşayanlar bu biçilen kaderi bilinçsiz bir şekilde yaşamak zorundadır, çünkü onlar özgür dünyanın yaşadıklarını ancak ekranlara yansıyan ışık süzmesi kadar bilebilmekteler.

Ortadoğu kan ile tarihini ve geleceğini şehir devletlerin kurulduğu günden bu güne kadar yazıyor. Kan Ortadoğu ülkelerinin günlük olarak solumak zorunda olduğu bir koku konumundadır, kanın kokusu sokakları, meydanları ve pusuya yatmış bir geçitte sürekli kokmakta ve çevreye yayılmaya devam ediyor.

Ortadoğu’dan uzaklaşmamız (1923) tarihimiz içinde çok yenidir, aynı alana bugünlerde hızla yakınlaşmaktayız (1980).

Ortadoğu ülkeleri gibi gözükmeye başladık uzaktan bakan biri için. İçinde yaşadığımız ülkenin nasıl göründüğünü uzaklaşmadığımız sürece pek farkına varamıyoruz, sanki batıya aitmişiz gibi davranmaya, batının normlarının ülkemiz içinde olması gerektiğini düşünmeye devam ediyoruz, fakat yaşadığımız son otuz yıl içinde batıdan çok uzakta, ılımlı İslam politikasının sonuçlarını yaşar konumuna geldik.

Suriye konusunda iktidarın tutumu, tipik Ortadoğu ülkesinin liderlerinin tepkisi olduğunu düşünemiyoruz, bize iktidar erkinin kafasının karışık, yeni Osmanlı rüyaları görüyor hezeyanı içinde olayları yorumlamaya çalışıyoruz. Aslında bizler coğrafyamızın büyük parçasına uygun bir tercihin içinde yaşadığımızın pek farkında değiliz. İktidarın niyetleri ve amaçlarını yorumlamaya çalışırken, aslında hangi iktidar gelirse gelsin tercihleri bizlerin belirlemediği, Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası olduğu gözden kaçırıyoruz. O projeye uygun bir iktidarı yaratanlar, onun zeminin çok önceden hazırlamışlardı, bizler yavaş yavaş o hazırlanan zemine uyum sağladık…

Ortadoğu ülkelerinde kalabalık alanlar ve caddeler; suikast ve toplumu çatışma ortamına çekmek isteyenlerin iştahını kabartır, beklenmedik bir anda bir patlama ile ülke kan gölüne dönmesi içten bile değildir. Bunun en tipik örneğini Lübnan iç savaşında yaşadık, onu izleyen yıllar içinde Irak, Suriye, Mısır gibi ülkelerde yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor.

İstanbul’da ki İstiklal Caddesi ve benzerleri her gün milyonlarca, yüz binlerce insanın aynı anda bir cadde üzerinde olduğu unutulmamalıdır. Tipik Ortadoğu ülkesi konumuna doğru hızlı adımlar attığımız günlerde en dikkat edilmesi gereken yerler (kalabalık alanlar) olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Fakat ne kadar dikkat edersek edelim orada yaşanacak her hangi bir patlama ülkenin geleceğini kan ile yazmak isteyenlerin ekmeğini kana bulaması anlamına gelir ve kan ile beslenenler bu iştah açıcı yerden beslenmek isteyeceklerdir.

Kan iştah açar, toplumu biçimlendirmek isteyenler nezdinde. Çünkü kan ile olayların akışına setler çekilir ve kan ile yapılan propagandalar ile toplumun duyarlılıkları artırır ve duygusal tepkiler verilmesi sağlanır. Duygusal tepkilerin olduğu zamanlarda linç ve toplu cinayetlerin normal karşılandığı süreç olur. Toplu kıyımlar ve saldırıları gerçekleştirenler zaman içinde örtülü ödenek ile beslenen yapılar olduğu ve saldırıya katılan duygusal insanlar olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalır. O saldırıya katılanlar gerçekleri öğrendiklerinde kimin piyonu olduklarını da hiçbir zaman öğrenemeyecekler, çünkü sis perdesi gerçeklerin üstünü her daim örtecek ve gerçek yönlendiriciler Gladio örgütünün şemsiyesi altında kalacaktır. Ülkemizde yapılan her türlü toplu cinayet tesadüfler ile oluşmaz, önceden planlı ve örgütlü ve sistemli bir düşüncenin ürünüdür. Önemli olan bunların yaratmış olduğu duygusal ortamda tahriklere kapılmadan soğuk kanlı bir şekilde olaya bakmak ve komşunun katili olmamaktır.

Unutulmamalıdır ki bizler batı gibi gözüken ama tipik Ortadoğu ülkesi gibi olmak üzere olan bir ülke konumundayız, çünkü ülkenin geleceği 12 Eylül 1980 yılı ile çizilmiş ve bu geleceğe uygun şekilde yapılanmaya devam ediyoruz.

Her şehirde bir cadde ve sokak bilinçli bir şekilde kalabalıklaştırılmakta ve o caddeler ve sokaklar da ticari hayat çekici kılınmaktadır, kalabalık olan yerde siyasi iradenin propagandası da olur. Açıktan çığırtkanlıklar ile yapılmaz bu propaganda, yaşam alışkanlıklarına küçük dokunuşlar ile moda teşvik edilir ve bilinç dışı o yeni yaşam profiline insanlar uyum sağlar. Tipik Ortadoğu ülkesi olan ülkemizde kalabalık alanlarda yürüyen insanların profili ile Lübnan’da yürüyen insan profili arasındaki benzerliği kimse araştırmaz ve bu geçişin doğal ve olması gerektiği gibi olduğu düşüncesi hakim olur. Bizler kendi kuyumuzdan dünyaya bakarken, ekranlar ve ışıklı caddelerin camekanından yansıyan bir yalan rüzgarı eşliğinde bir yaprak gibi savrulmaya ve yeni konumuzu bu savrulmanın getirmiş olduğu zemin üzerinde yapmaya çalışıyoruz.

Kan iştah açıyor!

Bir toplum bugünlerde yeniden kan ile cepheleştirilmekte ve bu cephede duygusal tepkiler vermemiz beklenmektedir. Düşman ve dost kavramları sürekli değişirken komşumuz, binlerce yıl birlikte yaşamış hakları bir birine kırdırmayı ve bu kırımdan iktidar erkinin beklediği bir farazi şeklin devletin şeklinin alması beklenmektedir. Bunu durduracak şey duygu aklının yerini aklın almasıdır.

Bizler, her ne kadar üzerimize uygulanan propaganda ve eğitim sistemi ile aptallaştırılmış olsak da her daim duygusal tepkilerimiz yerine aklımızı kullanacağımız bilinci ile bakmamız, her olayda bayrak alarak sokaklara koşmak yerine dur bakalım bu işten kimin ne çıkarı ve bu olaylardan kimler ne kazanıyor diye sormamız gerekmektedir. Birilerin piyonu ve kuru kalabalığı olmak istemiyorsak, duygusal geçişler yaşadığımız anda derin bir nefes alıp, gerçekleri görebilmek için karşılaştırmalı olaylara bakmak zorundayız. Bizim her ne kadar kahramanımız varsa, karşı tarafında kahramanı vardır. Ama bizleri kahramanlar değil, biz idare etmek ve kendi geleceğimize kendimiz sahip çıkmak zorundayız. Önce akıl, sonra duygularımız ile bakmak zorundayız.

Milyonlarca insan bir caddede amaçsızca dolanması Victor Hugo’nun şu sözünü çağrıştırıyor;“Kalabalıklar her zaman tehlikelidir. İçinde ruhlarını ucuza satan alçaklar barındırır.”


İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.