Kan iştah açıyor!
Ortadoğu ülkesi bataklığında yaşanan / yaşanması muhtemel
olaylar çevre ülkelerde yaşanıyor ve yaşanmaya da devam edecek, çünkü Ortadoğu
için birileri tarafından biçilen rol yaşananlara uygun şekildedir. Orada
yaşayanlar bu biçilen kaderi bilinçsiz bir şekilde yaşamak zorundadır, çünkü
onlar özgür dünyanın yaşadıklarını ancak ekranlara yansıyan ışık süzmesi kadar
bilebilmekteler.
Ortadoğu kan ile tarihini ve geleceğini şehir devletlerin
kurulduğu günden bu güne kadar yazıyor. Kan Ortadoğu ülkelerinin günlük olarak
solumak zorunda olduğu bir koku konumundadır, kanın kokusu sokakları,
meydanları ve pusuya yatmış bir geçitte sürekli kokmakta ve çevreye yayılmaya
devam ediyor.
Ortadoğu’dan uzaklaşmamız (1923) tarihimiz içinde çok
yenidir, aynı alana bugünlerde hızla yakınlaşmaktayız (1980).
Ortadoğu ülkeleri gibi gözükmeye başladık uzaktan bakan biri
için. İçinde yaşadığımız ülkenin nasıl göründüğünü uzaklaşmadığımız sürece pek
farkına varamıyoruz, sanki batıya aitmişiz gibi davranmaya, batının normlarının
ülkemiz içinde olması gerektiğini düşünmeye devam ediyoruz, fakat yaşadığımız
son otuz yıl içinde batıdan çok uzakta, ılımlı İslam politikasının sonuçlarını
yaşar konumuna geldik.
Suriye konusunda iktidarın tutumu, tipik Ortadoğu ülkesinin
liderlerinin tepkisi olduğunu düşünemiyoruz, bize iktidar erkinin kafasının
karışık, yeni Osmanlı rüyaları görüyor hezeyanı içinde olayları yorumlamaya
çalışıyoruz. Aslında bizler coğrafyamızın büyük parçasına uygun bir tercihin
içinde yaşadığımızın pek farkında değiliz. İktidarın niyetleri ve amaçlarını
yorumlamaya çalışırken, aslında hangi iktidar gelirse gelsin tercihleri
bizlerin belirlemediği, Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası olduğu gözden
kaçırıyoruz. O projeye uygun bir iktidarı yaratanlar, onun zeminin çok önceden
hazırlamışlardı, bizler yavaş yavaş o hazırlanan zemine uyum sağladık…
Ortadoğu ülkelerinde kalabalık alanlar ve caddeler; suikast
ve toplumu çatışma ortamına çekmek isteyenlerin iştahını kabartır, beklenmedik
bir anda bir patlama ile ülke kan gölüne dönmesi içten bile değildir. Bunun en
tipik örneğini Lübnan iç savaşında yaşadık, onu izleyen yıllar içinde Irak,
Suriye, Mısır gibi ülkelerde yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor.
İstanbul’da ki İstiklal Caddesi ve benzerleri her gün milyonlarca,
yüz binlerce insanın aynı anda bir cadde üzerinde olduğu unutulmamalıdır. Tipik
Ortadoğu ülkesi konumuna doğru hızlı adımlar attığımız günlerde en dikkat
edilmesi gereken yerler (kalabalık alanlar) olduğu gerçeği ile karşı
karşıyayız. Fakat ne kadar dikkat edersek edelim orada yaşanacak her hangi bir
patlama ülkenin geleceğini kan ile yazmak isteyenlerin ekmeğini kana bulaması
anlamına gelir ve kan ile beslenenler bu iştah açıcı yerden beslenmek
isteyeceklerdir.
Kan iştah açar, toplumu biçimlendirmek isteyenler nezdinde.
Çünkü kan ile olayların akışına setler çekilir ve kan ile yapılan propagandalar
ile toplumun duyarlılıkları artırır ve duygusal tepkiler verilmesi sağlanır.
Duygusal tepkilerin olduğu zamanlarda linç ve toplu cinayetlerin normal karşılandığı
süreç olur. Toplu kıyımlar ve saldırıları gerçekleştirenler zaman içinde örtülü
ödenek ile beslenen yapılar olduğu ve saldırıya katılan duygusal insanlar
olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalır. O saldırıya katılanlar gerçekleri
öğrendiklerinde kimin piyonu olduklarını da hiçbir zaman öğrenemeyecekler,
çünkü sis perdesi gerçeklerin üstünü her daim örtecek ve gerçek yönlendiriciler
Gladio örgütünün şemsiyesi altında kalacaktır. Ülkemizde yapılan her türlü
toplu cinayet tesadüfler ile oluşmaz, önceden planlı ve örgütlü ve sistemli bir
düşüncenin ürünüdür. Önemli olan bunların yaratmış olduğu duygusal ortamda
tahriklere kapılmadan soğuk kanlı bir şekilde olaya bakmak ve komşunun katili
olmamaktır.
Unutulmamalıdır ki bizler batı gibi gözüken ama tipik
Ortadoğu ülkesi gibi olmak üzere olan bir ülke konumundayız, çünkü ülkenin
geleceği 12 Eylül 1980 yılı ile çizilmiş ve bu geleceğe uygun şekilde
yapılanmaya devam ediyoruz.
Her şehirde bir cadde ve sokak bilinçli bir şekilde
kalabalıklaştırılmakta ve o caddeler ve sokaklar da ticari hayat çekici
kılınmaktadır, kalabalık olan yerde siyasi iradenin propagandası da olur.
Açıktan çığırtkanlıklar ile yapılmaz bu propaganda, yaşam alışkanlıklarına
küçük dokunuşlar ile moda teşvik edilir ve bilinç dışı o yeni yaşam profiline
insanlar uyum sağlar. Tipik Ortadoğu ülkesi olan ülkemizde kalabalık alanlarda
yürüyen insanların profili ile Lübnan’da yürüyen insan profili arasındaki
benzerliği kimse araştırmaz ve bu geçişin doğal ve olması gerektiği gibi olduğu
düşüncesi hakim olur. Bizler kendi kuyumuzdan dünyaya bakarken, ekranlar ve
ışıklı caddelerin camekanından yansıyan bir yalan rüzgarı eşliğinde bir yaprak
gibi savrulmaya ve yeni konumuzu bu savrulmanın getirmiş olduğu zemin üzerinde
yapmaya çalışıyoruz.
Kan iştah açıyor!
Bir toplum bugünlerde yeniden kan ile cepheleştirilmekte ve
bu cephede duygusal tepkiler vermemiz beklenmektedir. Düşman ve dost kavramları
sürekli değişirken komşumuz, binlerce yıl birlikte yaşamış hakları bir birine
kırdırmayı ve bu kırımdan iktidar erkinin beklediği bir farazi şeklin devletin
şeklinin alması beklenmektedir. Bunu durduracak şey duygu aklının yerini aklın
almasıdır.
Bizler, her ne kadar üzerimize uygulanan propaganda ve
eğitim sistemi ile aptallaştırılmış olsak da her daim duygusal tepkilerimiz
yerine aklımızı kullanacağımız bilinci ile bakmamız, her olayda bayrak alarak
sokaklara koşmak yerine dur bakalım bu işten kimin ne çıkarı ve bu olaylardan
kimler ne kazanıyor diye sormamız gerekmektedir. Birilerin piyonu ve kuru
kalabalığı olmak istemiyorsak, duygusal geçişler yaşadığımız anda derin bir
nefes alıp, gerçekleri görebilmek için karşılaştırmalı olaylara bakmak
zorundayız. Bizim her ne kadar kahramanımız varsa, karşı tarafında kahramanı
vardır. Ama bizleri kahramanlar değil, biz idare etmek ve kendi geleceğimize
kendimiz sahip çıkmak zorundayız. Önce akıl, sonra duygularımız ile bakmak
zorundayız.
Milyonlarca insan bir caddede amaçsızca dolanması Victor
Hugo’nun şu sözünü çağrıştırıyor;“Kalabalıklar her zaman tehlikelidir. İçinde
ruhlarını ucuza satan alçaklar barındırır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.