Liberal bir yazı!
Liberal düşünce monarşiye karşı özgürlük ve adalet
söylemleri ile doğmuş olmasına rağmen, tarihin garip bir cilvesidir ki monarşi
ya da diktatörlük isteyenlerin yedek değneği olarak her daim sağ iktidarın
yanında yer almış bir şekilde varlığını günümüze kadar taşımış bir düşünce ve
hareketi temsil eder.
Liberal düşünce bir çok ülkede siyasi parti olarak varlığını
korurken, bizim gibi geri kalmış ülkelerde liberal düşünceye sahip olanlar ve
medyada etkisi olanlar siyasi parti içinde örgütlü olmak yerine özgür birey
olarak dışarıda ülkenin iktidar partisine daha yakın olmayı seçmiş ve onun
etrafına onun otokratik düşüncesi etrafında kenetlenmeyi seçmiştir.
Ülkemizde kendisine özgü tarih akışı sırasında liberaller
arasında bölünme (çıkara dayalı ve bireysel tercihe göre) iktidar partisinin
içinde çıkar çatışmasına bağlı olarak ayrışma yaşanmış olmasına rağmen, liberal
düşüncenin çoğunluğunu temsil eden kesim iktidar ya da muhalefette olmasına
bakmaksızın parası olanın ve güçlü olarak gördüğünün arkasında veya gölgesinde
yaşamayı seçmiştir. İktidara bağlı hatta embedded konumunda olan liberaller
kendi özgü gücü yerine başkasının gölgesinde özgürlük mücadelesi yapmayı seçmiş
ve projeler ile kendisini ifade etmeye gayret etmiştir.
Bilgi en önemli metadır ve bu metayı elde etmek en
değerli madeni çıkarmaktan daha pahalı ve risklidir. Bu riski en alt düzeye
indirmek için soğuk savaşı sonrası emperyalist ülkeler yeni dünya düzeni
verdikleri zaman döneminde proje adı altında yeni bir uygulamayı hayatın her
alanında geliştirdiler ve yaygınlaşması için olanak sundular. Proje sayesinde
parayı verenler ihtiyaç duydukları istihbarat bilgilere gönüllü ajanlar ile
risksiz bir şekilde ulaşacaklar, eğer bu bilgi akışında sorun çıkarsa ülkeler
ve parayı verenler sorumlu olmayacak, projeyi hayata geçiren ‘profesyonel’
elemanlar ve dernekler / vakıflar gibi yapılar sorumlu olacaktır. Çünkü proje
belirli bir bütçe karşılığında belirli amaçlar doğrultusunda belirli bir zaman
dilimi içinde amaca yönelik çalışmak ve sonuçlarını bir rapor olarak para
verene sunmaktır. Bu raporun uluslararası denetime açık olması için standart
hale getirilmiş ve saydam bir şekilde denetlenebilecek şekilde prosedürlere
tabiidir. Her projenin biçimsel olarak aynı olması ve istenilen koşulların
belirli bir standart olması bu projeyi ortaya koyanların tecrübeleri ve elde
ettikleri başarılar ile ölçülür. Bütün dünyada elektrik prizlerin de bir
standardı yakalamayan emperyalist ülkeler projede bir standart içinde olmasını
nasıl açıklayabiliriz!
Şimdi her yapının bir projesi var, özgücü yerine
başkalarından alacağı yardımı düşünür olmuşlar… Proje ise, para karşılığında
belirli bir süre içinde para verenin niyetleri ve isteklerini yerine
getirmektir. Kısaca para verene proje adı altında elinde ki ilişkileri sunmak
ve onun için bilgi toplayıp onun datenbank (bilgi havuzuna) bilgileri belirli
ücret karşılığında bırakmak, yanisi gönüllü ya da küçük bütçeli istihbarat
çalışması yapmak ya da istihbarat elemanın bilgi toplaması işini gönüllü para
verene sunmaktır... Bu sayede batı ülkeleri ve onlardan etkilenen ‘gelişmekte
olan’ ülkeler iç ve dış istihbarat elamanı istihdamından büyük tasarruflar
yaparak, bu projeler sayesinde her türlü bilgi akışını sağlamışlardır.
Solcular projeci oldu, sol yerini liberal solun hakimiyetine
bıraktı. Ülkemizde 12 Mart (1971) yenilgisinden sol yeni yapılar ile
örgütlenmiş ve devamlılığını yeni örgüt anlayışı ile sağlamışken, 12 Eylül
(1980) yenilgisinden sonra sol devamlılığını yenilmiş örgütlerin isimlerini ve
yöntemlerini büyük oranda koruyarak devam ettirmeye çalıştı, yetmişli yıllarda
olduğu gibi yeni arayışlar içine girecek bir ortam oluşturamadı. Bunda elbette
‘merkez komite’ adını verebileceğimiz yapıların ve kişilerin 12 Mart sonrası
gibi yok edilmemiş ve yaşıyor olmalarının getirmiş olduğu bir çelişkiyi içinde
barındırmasının etkisi olmuştur. Eski liderle rağmen yeni yapılar kurulamamış,
özgün hareketler oluşamamıştır. Fakat bu yenilgi sonrası projelerin hayatımıza
getirmiş olduğu yeni geçim kaynağı olması ve çevresini bu projeler sayesinde
tüketenlerin oluşturmuş olduğu yeni ilişkiler solun derlenip toparlanmasının
önünde görünmeyen ve konuşulmayan bent olmasıdır. Solcular var olan ilişkileri
kötü kullandığı içinde eskisi gibi güçlü önermeler yapıp hayata geçirecek
boyutta değildir.
Projenin bütçesi kısıtlıdır ve bu kısıtlı bütçe ile ancak
kişiler kendilerini ve çevresinde yer alan birkaç kişiyi geçindirmeye yetecek
kadardır. Proje ile elde edilen para yasaldır ve para kaynağı genelde
sorgulanmadan projecilerin bütçesi üzerinden devlet denetimini yapacak kadar
bilgi sahibidir. Bu işsizlik istatistiğini düşürdüğü için devletin işine gelmiş
ve yeteri kadar kontrol etmek yerine bırakın yapsınlar, bırakın araştırsınlar
yeter ki devletin birliğine ve geleceğine zeval gelmesin! Yeni liberal ekonominin
yaratmış olduğu atmosfer bu projelere bakışı da etkilemiş ve özgürce bu alanda
yaygınlaştırılmasına izin verilmiştir. Bireyselleşen ekonomi, birey özgürlüğü
vurgusunu öne almış ve bu sayede toplu ve ortak bir gelecek tasarrufunu büyük
bir oranda ortadan kaldırmıştır.
Proje yapmayan az kalan sol ise hala bütün bu olumsuz
koşullara rağmen hala ayakta durma mücadelesi vermekte ve öz kaynağını
dayanışma ile örmeye çalışmaktadır. Kim ki proje üretiyor, o aslında marjinal
olmak yolunda önemli adım atmış ve kendi karnını doyurma telaşında olan birer
sol liberal içinde kendisini ifade etmeye çabalıyordur.
Solcuların liberalleşmesi ile birlikte geçmişe yönelik
öncelikle “küfür” romanları üretilmiş, o romanları üretenlere ‘kırmızı’
koltuklar verilmiş, o olanaklar içinde popüler olmaları sağlanmıştır. Eski
solcular popülerleştikçe, bireysel bakışlarında değişiklikler ile piyano
eşliğinde elde viski ile boğazda geçen gemilerin arkasından şiirler okumaya,
kız kulesinden bırakılan kelimelerin sahipleri olmaya başlamışlardır. Gerek
gördüklerinde meclise ‘baskın’ yapacaklar, gerek gördüklerinde yükselmekte olan
İslam için ‘ufuk’ açacaklardır. 12 Eylül askerlerinin üzerine düşen ‘ılımlı’
İslam ve Ortadoğu hedefine bu yeni yükselen liberal solcuların destekleri ile
ulaşılacaktır. Asker gitmiştir, vesayette bir değişiklik olmuştur. Geçmişin
popüler söylemi ile postaldan takunyaya geçilmiş ama yeni düzende takunya artık
çöpe atılmıştır, yerini otokratik düşler görenin vesayeti almıştır.
Zaman hesapsız ve bildiği yönde akarken liberallerde zaman
içinde ikiye bölünmüştür, çünkü destekledikleri iktidar içinde yaşanan
çelişkiler ayrışmayı getirmiştir. Askeri vesayeti ortadan kaldıran
operasyonlarda işlenen savunma hakkına yönelik haksızlıklar gün yüzüne çıkmış,
artık tasfiye olanlara itibarlarını geri verilirken bir ‘suçlu’ gerekiyordu. O
suçlu güçlü gibi gözüken ama aslında çatışma sonrasında ortaya çıktığı gibi
abartılı görünüm dışında hiç varlıkları olmayan bir yapı ile orantısız güç
sonucunda oluşan yeni atmosferde liberallerde tarafını seçmiştir. Bir bölümü
eskiden olduğu gibi iktidarı desteklerken, diğer kesim ‘özgürlük’ anlayışına
uygun olarak bireysel tercihlerini kullanmışlardır.
Liberaller ana damarından ikiye ayrılmış bir bölümü AKP
taraftarı (Erdoğan diye okuyun) diğer tarafı HDP / Gülen cemaati. Her iki taraf
yandaş gördükleri medyada desteklerini sunuyor, toplantı yapıyorlar... Her iki
taraf özgürlük ve demokrasiden bahsediyor... Her iki ‘taraf’ Taraf Gazetesinde
köşelerini doldurmaya devam ediyor. Liberaller iki ayrılmış bir taraf Hacivat’ı
oynuyor, diğer taraf Karagöz… Hangisi ne zaman cemaat tarafında olmuş, kim eski
halinde kalmış ama Erdoğan eleştirisi yapıyor gibi gözüküp Erdoğan desteğini
Kılıçdaroğlu'na (CHP) ve Demirtaş (HDP) vururken gösteriyor... Ülkemiz
liberalinden bir şey olmaz deriz ama gidip Nobel ödülü bile kulisler sayesinde
alır. Her türlü yayınevinde (popüler ve çok kitap basan) söz sahibi onlar,
ekranlarda söz sahibi onlar... Devlette söz sahibi onlar ama bir arkadaşlarını
sit alanına ev yaptı diye hapse atanlara karşı sözlerini geçiremediler ya da
bilerek ‘bırak gitsin yatsın, bizim özgürlük mücadelemize ‘neden’ olur’ mu
dediler...
Şimdi liberal dostu olmayanın kitabı bedava basılmaz,
popüler olamaz... Hatta kendisine solcu diyen gazetelerde bile bu liberallerden
medet umar ve her türlü görüş ve istişare öncesi onların fikri alınır...
Bugün liberal olmayan her hangi bir yapı var mı? Elimi
sallıyorum bir liberale dokunuyorum, kimi Ankara'daki katliamda ölenleri
anarken ‘Ortadoğu olduk, normal’ derken, diğer tarafı ‘bu HDP yapılan bir
saldırı’ diye okuyor...
Liberallerden bir şey olmaz demeyin, liberaller bir birini
tutar, destekler, düşeni elinden kaldırır... Ama hiç biz zaman liberalin zemini
olmaz, durduğu yeri kimse bilemez.
Değişir, değişim kaçınılmaz der ve değişir...
Liberallerden dost olmaz ama iyi bir yandaş olur, yeter ki
mevki ve para olsun...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.