Galata Gazete


23 Ekim 2015 Cuma

Liberal bir yazı!

Liberal bir yazı!

Liberal düşünce monarşiye karşı özgürlük ve adalet söylemleri ile doğmuş olmasına rağmen, tarihin garip bir cilvesidir ki monarşi ya da diktatörlük isteyenlerin yedek değneği olarak her daim sağ iktidarın yanında yer almış bir şekilde varlığını günümüze kadar taşımış bir düşünce ve hareketi temsil eder.

Liberal düşünce bir çok ülkede siyasi parti olarak varlığını korurken, bizim gibi geri kalmış ülkelerde liberal düşünceye sahip olanlar ve medyada etkisi olanlar siyasi parti içinde örgütlü olmak yerine özgür birey olarak dışarıda ülkenin iktidar partisine daha yakın olmayı seçmiş ve onun etrafına onun otokratik düşüncesi etrafında kenetlenmeyi seçmiştir.

Ülkemizde kendisine özgü tarih akışı sırasında liberaller arasında bölünme (çıkara dayalı ve bireysel tercihe göre) iktidar partisinin içinde çıkar çatışmasına bağlı olarak ayrışma yaşanmış olmasına rağmen, liberal düşüncenin çoğunluğunu temsil eden kesim iktidar ya da muhalefette olmasına bakmaksızın parası olanın ve güçlü olarak gördüğünün arkasında veya gölgesinde yaşamayı seçmiştir. İktidara bağlı hatta embedded konumunda olan liberaller kendi özgü gücü yerine başkasının gölgesinde özgürlük mücadelesi yapmayı seçmiş ve projeler ile kendisini ifade etmeye gayret etmiştir.

 Bilgi en önemli metadır ve bu metayı elde etmek en değerli madeni çıkarmaktan daha pahalı ve risklidir. Bu riski en alt düzeye indirmek için soğuk savaşı sonrası emperyalist ülkeler yeni dünya düzeni verdikleri zaman döneminde proje adı altında yeni bir uygulamayı hayatın her alanında geliştirdiler ve yaygınlaşması için olanak sundular. Proje sayesinde parayı verenler ihtiyaç duydukları istihbarat bilgilere gönüllü ajanlar ile risksiz bir şekilde ulaşacaklar, eğer bu bilgi akışında sorun çıkarsa ülkeler ve parayı verenler sorumlu olmayacak, projeyi hayata geçiren ‘profesyonel’ elemanlar ve dernekler / vakıflar gibi yapılar sorumlu olacaktır. Çünkü proje belirli bir bütçe karşılığında belirli amaçlar doğrultusunda belirli bir zaman dilimi içinde amaca yönelik çalışmak ve sonuçlarını bir rapor olarak para verene sunmaktır. Bu raporun uluslararası denetime açık olması için standart hale getirilmiş ve saydam bir şekilde denetlenebilecek şekilde prosedürlere tabiidir. Her projenin biçimsel olarak aynı olması ve istenilen koşulların belirli bir standart olması bu projeyi ortaya koyanların tecrübeleri ve elde ettikleri başarılar ile ölçülür. Bütün dünyada elektrik prizlerin de bir standardı yakalamayan emperyalist ülkeler projede bir standart içinde olmasını nasıl açıklayabiliriz!

Şimdi her yapının bir projesi var, özgücü yerine başkalarından alacağı yardımı düşünür olmuşlar… Proje ise, para karşılığında belirli bir süre içinde para verenin niyetleri ve isteklerini yerine getirmektir. Kısaca para verene proje adı altında elinde ki ilişkileri sunmak ve onun için bilgi toplayıp onun datenbank (bilgi havuzuna) bilgileri belirli ücret karşılığında bırakmak, yanisi gönüllü ya da küçük bütçeli istihbarat çalışması yapmak ya da istihbarat elemanın bilgi toplaması işini gönüllü para verene sunmaktır... Bu sayede batı ülkeleri ve onlardan etkilenen ‘gelişmekte olan’ ülkeler iç ve dış istihbarat elamanı istihdamından büyük tasarruflar yaparak, bu projeler sayesinde her türlü bilgi akışını sağlamışlardır.

Solcular projeci oldu, sol yerini liberal solun hakimiyetine bıraktı. Ülkemizde 12 Mart (1971) yenilgisinden sol yeni yapılar ile örgütlenmiş ve devamlılığını yeni örgüt anlayışı ile sağlamışken, 12 Eylül (1980) yenilgisinden sonra sol devamlılığını yenilmiş örgütlerin isimlerini ve yöntemlerini büyük oranda koruyarak devam ettirmeye çalıştı, yetmişli yıllarda olduğu gibi yeni arayışlar içine girecek bir ortam oluşturamadı. Bunda elbette ‘merkez komite’ adını verebileceğimiz yapıların ve kişilerin 12 Mart sonrası gibi yok edilmemiş ve yaşıyor olmalarının getirmiş olduğu bir çelişkiyi içinde barındırmasının etkisi olmuştur. Eski liderle rağmen yeni yapılar kurulamamış, özgün hareketler oluşamamıştır. Fakat bu yenilgi sonrası projelerin hayatımıza getirmiş olduğu yeni geçim kaynağı olması ve çevresini bu projeler sayesinde tüketenlerin oluşturmuş olduğu yeni ilişkiler solun derlenip toparlanmasının önünde görünmeyen ve konuşulmayan bent olmasıdır. Solcular var olan ilişkileri kötü kullandığı içinde eskisi gibi güçlü önermeler yapıp hayata geçirecek boyutta değildir.

Projenin bütçesi kısıtlıdır ve bu kısıtlı bütçe ile ancak kişiler kendilerini ve çevresinde yer alan birkaç kişiyi geçindirmeye yetecek kadardır. Proje ile elde edilen para yasaldır ve para kaynağı genelde sorgulanmadan projecilerin bütçesi üzerinden devlet denetimini yapacak kadar bilgi sahibidir. Bu işsizlik istatistiğini düşürdüğü için devletin işine gelmiş ve yeteri kadar kontrol etmek yerine bırakın yapsınlar, bırakın araştırsınlar yeter ki devletin birliğine ve geleceğine zeval gelmesin! Yeni liberal ekonominin yaratmış olduğu atmosfer bu projelere bakışı da etkilemiş ve özgürce bu alanda yaygınlaştırılmasına izin verilmiştir. Bireyselleşen ekonomi, birey özgürlüğü vurgusunu öne almış ve bu sayede toplu ve ortak bir gelecek tasarrufunu büyük bir oranda ortadan kaldırmıştır.

Proje yapmayan az kalan sol ise hala bütün bu olumsuz koşullara rağmen hala ayakta durma mücadelesi vermekte ve öz kaynağını dayanışma ile örmeye çalışmaktadır. Kim ki proje üretiyor, o aslında marjinal olmak yolunda önemli adım atmış ve kendi karnını doyurma telaşında olan birer sol liberal içinde kendisini ifade etmeye çabalıyordur.

Solcuların liberalleşmesi ile birlikte geçmişe yönelik öncelikle “küfür” romanları üretilmiş, o romanları üretenlere ‘kırmızı’ koltuklar verilmiş, o olanaklar içinde popüler olmaları sağlanmıştır. Eski solcular popülerleştikçe, bireysel bakışlarında değişiklikler ile piyano eşliğinde elde viski ile boğazda geçen gemilerin arkasından şiirler okumaya, kız kulesinden bırakılan kelimelerin sahipleri olmaya başlamışlardır. Gerek gördüklerinde meclise ‘baskın’ yapacaklar, gerek gördüklerinde yükselmekte olan İslam için ‘ufuk’ açacaklardır. 12 Eylül askerlerinin üzerine düşen ‘ılımlı’ İslam ve Ortadoğu hedefine bu yeni yükselen liberal solcuların destekleri ile ulaşılacaktır. Asker gitmiştir, vesayette bir değişiklik olmuştur. Geçmişin popüler söylemi ile postaldan takunyaya geçilmiş ama yeni düzende takunya artık çöpe atılmıştır, yerini otokratik düşler görenin vesayeti almıştır. 

Zaman hesapsız ve bildiği yönde akarken liberallerde zaman içinde ikiye bölünmüştür, çünkü destekledikleri iktidar içinde yaşanan çelişkiler ayrışmayı getirmiştir. Askeri vesayeti ortadan kaldıran operasyonlarda işlenen savunma hakkına yönelik haksızlıklar gün yüzüne çıkmış, artık tasfiye olanlara itibarlarını geri verilirken bir ‘suçlu’ gerekiyordu. O suçlu güçlü gibi gözüken ama aslında çatışma sonrasında ortaya çıktığı gibi abartılı görünüm dışında hiç varlıkları olmayan bir yapı ile orantısız güç sonucunda oluşan yeni atmosferde liberallerde tarafını seçmiştir. Bir bölümü eskiden olduğu gibi iktidarı desteklerken, diğer kesim ‘özgürlük’ anlayışına uygun olarak bireysel tercihlerini kullanmışlardır.

Liberaller ana damarından ikiye ayrılmış bir bölümü AKP taraftarı (Erdoğan diye okuyun) diğer tarafı HDP / Gülen cemaati. Her iki taraf yandaş gördükleri medyada desteklerini sunuyor, toplantı yapıyorlar... Her iki taraf özgürlük ve demokrasiden bahsediyor... Her iki ‘taraf’ Taraf Gazetesinde köşelerini doldurmaya devam ediyor. Liberaller iki ayrılmış bir taraf Hacivat’ı oynuyor, diğer taraf Karagöz… Hangisi ne zaman cemaat tarafında olmuş, kim eski halinde kalmış ama Erdoğan eleştirisi yapıyor gibi gözüküp Erdoğan desteğini Kılıçdaroğlu'na (CHP) ve Demirtaş (HDP) vururken gösteriyor... Ülkemiz liberalinden bir şey olmaz deriz ama gidip Nobel ödülü bile kulisler sayesinde alır. Her türlü yayınevinde (popüler ve çok kitap basan) söz sahibi onlar, ekranlarda söz sahibi onlar... Devlette söz sahibi onlar ama bir arkadaşlarını sit alanına ev yaptı diye hapse atanlara karşı sözlerini geçiremediler ya da bilerek ‘bırak gitsin yatsın, bizim özgürlük mücadelemize ‘neden’ olur’ mu dediler...

Şimdi liberal dostu olmayanın kitabı bedava basılmaz, popüler olamaz... Hatta kendisine solcu diyen gazetelerde bile bu liberallerden medet umar ve her türlü görüş ve istişare öncesi onların fikri alınır...

Bugün liberal olmayan her hangi bir yapı var mı? Elimi sallıyorum bir liberale dokunuyorum, kimi Ankara'daki katliamda ölenleri anarken ‘Ortadoğu olduk, normal’ derken, diğer tarafı ‘bu HDP yapılan bir saldırı’ diye okuyor...

Liberallerden bir şey olmaz demeyin, liberaller bir birini tutar, destekler, düşeni elinden kaldırır... Ama hiç biz zaman liberalin zemini olmaz, durduğu yeri kimse bilemez.

Değişir, değişim kaçınılmaz der ve değişir...

Liberallerden dost olmaz ama iyi bir yandaş olur, yeter ki mevki ve para olsun...

İsmail Cem Özkan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.