10:55 İstiklal Caddesi
Sabahın erken saatleri İstiklal Caddesi küçük grup halinde
dolaşan turist gruplarına ev sahipliği yapmaktadır. İstanbullular bilir ki
eğlence öğleden sonra başlar sabah saatlerine kadar sürer. Sabah saatlerinde
caddeyi bilenler pek uğramaz, çünkü çöp kutuları caddenin ortasında dağ gibi
yığılmış, dükkanların kepenkleri kapalı, birkaç lokanta ve zincir mağazaların
şubeleri camekan düzenlemesi içindedir. İstiklal Caddesi her zaman ki gibi
sakindir, polisler görevlerinin başında, henüz sivil polisler kalabalık
olmadığı için cadde üzerinde değillerdir.
Cumartesi günleri saat 12 civarında Galatasaray Lisesi önü
ve postane arasında bulunan Cumhuriyetin 50. yıl heykelin önünde faili
meçhuller konusunda duyarlılığı artırmak için anaların oturma eylem yeri
boştur. Sessizlik öğleden sonra başlayacak gürültü ile ortadan kalkacaktır.
Gökyüzü gri havasını henüz yeryüzüne indirmemiş. Saç ektiren Araplar başlarında
bantlar ile caddenin sahibi gibidir. Çevre otellerde kalan turistler cadde
boşken keyif ile gezmeye ve fotoğraf çekebilecekleri kilise ve ara sokak
duvarlarında ki grafitilere meraklı gözler ile bakmaktadır. Elinde bir küçük
bayrak ile grup önünde yürüyen kokartlı rehberler, çevre ile ilgili bilgi
vermektedir.
Yayın yasağı gelmeden internet yavaşladı.
Saatler 10:55’i gösterdiğinde kaymakamlık binasının ön
tarafında bir ses duyuldu. Duman kan ile karışık şekilde gökyüzüne çıkarken,
korku İstanbul'u teslim almaya başlamıştı. Canlı bomba sakin bir cumartesi
günün sabahını kana buluyordu. Amacı çok insanı öldürmek olmadığı, bir mesaj
taşıdığı eylemin saatinin seçilişinden anlıyorduk. Mesaj verilmişti ama kime?
Mesaj kısa zamanda adresine ulaşmıştı, fakat mesajı alanlardan önce olayın ilk
metni internet dünyasında olan sosyal sitelerin duvarına düşerken, internet
bağlantı hızı yavaşlatıldı. Henüz yayın yasağı ilen edilmemişti ama internet
yavaşlatıldı.
Teyit edilemeyen bomba patlatarak kendisini teyit ettirdi...
Günlerdir uyarılar yapılmış, alman lisesi bir günlük de olsa
okulunu terör yüzünden tatil ilan ettiğini duyurmuştu. Alman istihbaratı sağlam
kaynaktan bilgi almış ve vatandaşlarını uyarmıştı. İstanbul valisi buna çok
içerlemiş, beyanat vermişti. Zaten ülkemizin havası Ankara katliamından beri
gergin, canlı bombaların patlayacağı beklentisi içindeydi. Ama teyit edilemeyen
bilgi yüzünden normal yaşam olağanüstü hale getirilemezdi!
Saatler 10:55 gösterdiğinde devletin güvenlik politikası
istiklale bomba gibi düştü... Teyit edilemeyen bomba patlatarak kendisini teyit
ettirdi...
Sosyal medyanın duvarına tepkiler çığ gibi düştü.
Yorumlar içinde dikkati çeken bir dilek dillendiriliyor.
“Canlı bombadan korkmuyoruz, alışmayacağız!” İlk bakışta doğru gibi gelen cümle
aslında başka bir gerçekliğe parmak basıyordu, çünkü alışamayacağız dediğimiz
her şeye alıştık, korkmayacağımız her şeyden korkar olduk!
Canlı bomba en sinsi saldırı aracıdır.
Bu ülkede birileri korumalı ve güvenli sitelerde yaşarken,
diğer yanda halkın çoğunluğunu oluşturan kesim saldırıya açık ve kurban olarak
sunulmaktadır. Toplum içinde oluşan eşitsizlik ortadan kaldırılmış olsa sanırım
her birey aynı derece önlem almak için siyasi iradeyi zorlar ama bir bölümü
“yaralılar keşke ölseydi” diyecek kadar gözü dönmüş taraftar konumundadır.
Taraftarlığı ölüm üzerinden yaşam üzerine döndürmek için öncelikle canlı
bombaların her kesimi potansiyel eşit derece kurban yapmaktan geçer, öncelikle
çok korumalı siteleri yıkın, çok korumalı para sahipleri ve siyasileri ortadan
kaldırın, o ülke de yaşamak daha keyifli olur...
Korkun, çok korumalı siteler var olduğu sürece!
Korkun çok korumalı siyasiler hayatımıza yön verdiği sürece!
Korkmuyoruz, alışmayacağız diyenlerin hepsi 12 Eylül’den
bugüne korktu ve alıştı.
Birçok yorum içinde canlı bomba paniklediği için erken
patladı demektedir. Ben bu görüş ile hemfikir değilim, çünkü panikleyen insan
canlı bomba olamaz... Birilerine mesaj verilmesi için kendisini
patlatılmıştır, mesajı alan da zaten almıştır...
Küçük turist grubundan ölenler ve yaralıların var olması
sanırım amacına uygun bir mesaj olmuş...
Bu arada Taksim'deki oteller boşalmış... Turizm bu sene kara
kışını yaşayacak gibi... Eğer bu ölüm istikrarı bu şekilde ivme ile devam
ederse bayramlarda yollarda ölümler de azalır, çünkü dışarıdan gelen turist
azaldığı gibi iç turizm de batar...
“Türk halkı korku ile yaşamaya alışıktır” denmenin anlamı
yoktur, başka seçeneği olmadığı için yaşamak zorundadır...
Ülke yönetilmez, güvenlik tedbiri alamaz konuma
getirilmiştir. Bu duruma gelişinin başlı başına bir kaç nedeni var. (aslında
birçok neden var ama yazının içeriğine göre kısalttım) Birinci neden; Erdoğan
"bak bensiz olmuyor çifte başlılık açık yaratıyor" diyerek
yandaşlarının gündeme dokunuşları, ikinci Suriye / Kürt politikası yüzünden
iktidarın değiştirilmesi ve dış müdahale... Erdoğan ve dış güçlerin işine gelen
kaos ve korku havası...
Sosyal bilimlerde kağıt üzerinde ki planlar, hayatta
karşılığını bire bir karşılamaz, çünkü hayat teoride ki gibi tek bir çizgi
üzerinde devam etmez. Ülkenin bu hale gelmesini planlayanların planları umarım
bozulur... Daha fazla insanın kanı toprağa karışmadan.
İstiklal Caddesindeki canlı bomba sonucu hayatını
kaybedenler: İsrail vatandaşları, Simha Simon Demri, Yonathan Suher, Avraham
Godman; İran vatandaşı Ali Rıza Khalman.
19 Mart 2016 istiklal caddesi 10:55' unutma diğer patlamaları
ve son nefeslerini verenleri unutmayacağın gibi...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.