Ergenekon davasına son nokta kondu!
Ergenekon davası henüz adı konulmadan yapılan operasyonlar
ve bir çuvalın içine değişik dünya görüşünden insanı yığmaları aslında var olan
kontrgerilla teşhirinin üstünü örtmek ve açılması muhtemel olan yakın tarih ile
yüzleşmenin önüne bent oluşturmak için yapıldığı görüşü bende hakimdi ve o
günlerde yazdığım yazıların konusunu oluşturuyordu. O zaman ki iddiam olan bu
olmayan örgüt adına açılan davada yer alan her olayın aklanacağı, çünkü olmayan
örgütün davası olmaz tezimi bugün alınan karar ne yazık ki doğruladı.
Ergenekon davası bir örgüt olmadığı gerekçesi ile davaya son
nokta kondu ve o davadan yargılananlar bir şekilde aklandı. O davanın içinde
gerçekten suçlu insanlar vardı, yapılar vardı. Eğer Susurluk Davası ile gerçek
anlamda üstüne gidilmiş olsaydı Ergenekon davasına ihtiyaç duyulmadan faili
meçhul cinayetler ve darbelerin üstüne gidilebilinirdi, fakat gidilmedi ve
sürüncemeye bırakılarak birkaç söylem dışında ortada somut bir iş olmadan
sonlandırıldı ama bu sonlandırılma işi yeni açılan bir davanın oluşturmasına
zemin olacaktı. O zeminde açılan Ergenekon adı verilen dava bir anlamda
Susurluk’ta yapıldığı gibi aklama davası olacağı tezim bugün doğrulanmış oldu.
Bu aklama davasında suçlu suçsuz, haberi olan olmayanın bir dosyaya
birleştirilmesi ve gerçek suçun gözden uzak tutulması amaçlanmıştı ki bunda da
başarılı olundu. Birkaç simge isimin etrafında dönen tartışmalar bu örtünün
nasıl kullanıldığını çıplak olarak bize gösterdiler. Gerçek suçlular, birileri için
kahraman olarak çıktı ve sessizliklerini hala da korumaya devam ediyorlar. Suç
hala ortada, faili belli ama artık kimse o faile sen suçlusun deme konumuna
şimdilik sahip değil, çünkü yakalanmış, yargılanmış ve aklanarak çıkmış dava
tutanakları var elinde!... Onların işlediği suçları bundan sonra uluslararası
mahkemelere taşlayacak bir sürecin önü kapanmıştır. Ergenekon davası açılırken
aslında bu sonuç ile biteceğini herkes biliyordu ama bu davayı bahane ederek
açan siyasi irade gerçek amaçlarına ve hedeflerine ulaşılmıştır.
Sağ gösterip sol vurulmuştur. Bu sol vuruşu medya ayağı
olarak Taraf Gazetesi özel olarak kurgulanmış ve verilen görevi en iyi şekilde
bavullar ile yerine getirmiştir. O bavulu taşıyan, bavulun içini dolduran,
bavula içeriğini bilmeden savunma hakkını yok sayarak kesin kanaatler ile sonuç
üretenler yaşadığımız bugün ki kriz ortamını doğmasına sebep olmuşlardır.
“Kullanışlı aptallar” adı verilen gönüllü ya da
profesyoneller eli ile bu davaya biçim verilmiş ve istenilen belgeler yaratılmıştır.
Mağdur olduğunu iddia eden bir iktidar, yeni mağdurlarını “kullanışlı aptallar”
eli ile yaratmıştır. Bu el ile toplusal hareketlilik ve kitle örgütlerinin
altını boşaltmış ve yeni kavramlar ile algı operasyonunda kullanılmıştır.
Hissettikleri yüksek söylemeye çalışanların sesleri yok edilmiş ve tek bir
iddia üzerinden suçlular olarak kabul edilenler ayrım gözetilmeden ve suçların
tasnifi yapılmadan var olan ve failleri ortada olmayan tüm suçların failleri
bulunmuş gibi yapıldı ve geçmiş bir anlamda temizlendi. “Temiz Eller”
operasyonu adı verilen ama ‘kirli ellerin’ daha da kirleterek kirli bir
operasyona damgalarını vurmuşlardır. İddia üzerine yapılan saldırılar, iddia
üzerine yapılan oturumlar ve iddia üzerine medyaya verirken ayarlar otokratik bir
devletin olgunlaşması için ortam hazırlanmış ve bu bilinen yol bile bile
savunulmuştur.
Yalnız geçmişte hiç acı duymayanlar, işkence tezgahlarından
geçmeyenler, işkence tezgahından geçmişler adına öç alma yarışına girmişlerdir.
Fakat olayı yaşamayanlar kulaktan dolma bilgiler ile savunma hakkını ve
tutukluluk süresini ortadan kaldıran uygulamalar 12 Eylül zulmü ve askeri ile
yüzleşeyim derken aslında yüzleşildi sanılan bir olgunun paralelini
yarattıklarının farkında bile değillerdi. Dava ile hiçbir aşamada yüzleşilmedi,
yeni suçlar ve acılar yaratmak dışında.
“Hukuk siyasi iktidarın fahişesi” olurken, bir grup
‘kullanışlı aptallar’ bu iş için ortam hazırlayıcısı konumuna soyunmuş olduğu,
çıkarları ile örtüşen alanlarda masa başına geçtikleri ya da kürsülere sahip
oldukları gözüküyordu.
Bu dava kullanılarak, hakim ve savcıların göreceli özerk
yapısı tamamı ile ortadan kaldırılmış ve iktidara tabi olan bir adalet ve hukuk
sistemi oturtulmuştur. Bu dava siyasi bir dava olduğundan siyasi iktidarın
çıkarlarına uygun olarak yeniden bozulmuş ve “paralel devlet” adı verilen
paralele bir örgütü ortaya çıkarmak için fırsat olarak kullanılmıştır. (Henüz
‘paralel yapı’ adı verilen ve her türlü suç ve günah onların üstüne yıkılan
davanın sonucu ne olacağını şimdiden söylemek çok güç, çünkü belirleyici olan
hukuk değil iktidar mücadelesidir. Elbette onların içinde Ergenekon davasında
olduğu gibi gerçek suçlular var ve bilerek onları destekleyen, lojistik destek
verenlerin olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız, fakat önemli olan savunma
hakkına saygı ve hukukun üstünlüğü kavramının hayata geçirilmesidir.) Paralel
devlet ve söylem ile iktidar kendi üstüne düşen tüm suçları başkasının üstüne
yıkmış ve sanırım yakında o suçların da üstünü örtecektir, çünkü gerçeklerin tam
anlamı ile ortaya çıkması demek suç ortaklarının da gün yüzüne çıkması
demektir. Paralel yapı adı verilen operasyonlar bir anlamda iktidarın zayıf
noktasını sağlama alma çabasından başka şey değildir.
İktidar mücadelesinin ortasında kalan Ergenekon davası
iktidarın çıkarlarına uygun olarak aklanmış ve noktalanmıştır. Bu noktalanma
aynı zamanda kontrgerillanın yapmış olduğu tüm suçların ve faillerinin üstünü
örtmek anlamındadır. Cinayetler ortadadır, faillerin üstünü aklanmış bir
Ergenekon davası kararı vardır. Faili meçhul cinayetlerin katilleri bilinmesine
rağmen, devlet nezdinde onurlandırılmaya devam edilmektedir. Çünkü siyasi
çıkarlar bugün onu gerektirmektedir.
Geçmişte yaptıklarından pişman gibi gözüken liberaller
(solcu, sağcı, dincisi) bugün dahi hala “yetmez ama evet” demeye devam edeceğiz
derken, bu dava nezdinde kimleri akladıklarını ve nasıl bir ortam
yarattıklarının farkında olmalarına rağmen, bir iddia uğruna “dönen dönsün
yolundan” demeye devam etmekteler ve hiçbiri geçmişte yaptıklarından pişman
olmadan… Gerçek anlamda özeleştiri yapmadan, arada “kullanıldık” demek ile
geçmişin üstü ne yazık ki örtülemiyor…
Ergenekon davası bitti ama biçim değiştirerek kontrgerilla
suç işlemeye ve yeniden yeniden toplu katliamlar ve linç yaratmak için ortam
hazırlamaya devam ediyor. Geçmiş ile gerçek anlamda yüzleşilemediği sürece
katliamlar, linçler hayatımızın bir parçası olmaya devam edecektir.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.