İstanbul’da 1 Mayıs!
İstanbul’da ilk 1 Mayıs 1912 yılında kutlandı. Onun öncesi
elbette işçi sınıfının ağırlıkta olduğu 1909 yılında Üsküp ve Selanik’te 1
Mayıs, çok kültürlü yapıya uygun olarak dört dil ile basılan bildiriler ile
duyurulmuş ve kutlanmıştır. O dönemin en önemli siyasi istemi “herkese seçme ve
seçilme hakkı” talebi olmuş.
1912 yılında Hüseyin Hilmi Bey’in başkanı olduğu Osmanlı
Sosyalist Fırkası, İstanbul’da işçi dernekleriyle birlikte (İstanbul)
Pangaltı’daki Belvü bahçesinde 1 Mayıs kutlamaları için mütevazı şekilde bir
araya gelmişler.
İstanbul’da Türkiye Sosyalist Fırkası tarafından
gerçekleştirilen ilk kitlesel 1 Mayıs 1921 yılında gerçekleşmiş. Dönemin
Osmanlı idaresi yasaklamış olmasına rağmen işgal altında kitlesel 1 Mayıs her
şey göze alınarak kutlanmış.
1922 yılında ise 1 Mayıs Komisyonu kurularak tek elden
yönetilmiş. ‘1 Mayıs Komisyonu’nda; Türkiye Sosyalist Fırkası, Türkiye İşçiler
Derneği, Beynelmilel İşçiler İttihadı, Sosyal Demokrat Fırkası, Türkiye İşçi
Çiftçi Sosyalist Partisi, Ermeni Sosyal Demokrat Fırkası ve Esnaf Cemiyetleri
yer almaktadır. Komisyon, Pangaltı’da toplanılacak ve yürüyüş yapılarak
Kağıthane’de kutlanacağı ilan edilmiş. Ve ilan edildiği gibi de kutlanmış.
1923 yılında ise 1 Mayıs, Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist
Fırkası ve Ankara Hükümeti’ne yakın Umum Amele Birliği tarafından ayrı ayrı
kutlanmıştır. Tam altı ay önce Hüseyin Hilmi Bey ( Türkiye Sosyalist
Fırkası lideri) öldürülmüştür. Buna rağmen 1 Mayıs kutlamasını yapmışlar.
1924 yılında göstermelik bir kutlamaya izin verilmiş, 4 Mart
1925’te kabul edilen Takrir-i Sükûn Kanunu ile demokratik haklar yok edildiği
gibi, 1 Mayıs’lar üzerinde yıllar boyu devam edecek yasaklı yıllar
başlamıştır.
1976 yılında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu
tarafından İstanbul (Taksim’de) düzenlenen mitingle bu yasak sona
erdirilmiştir.
1977 yılında İstanbul Taksim Meydanı'nda
yaklaşık 500 bin kişiyle en geniş katılımlı 1 Mayıs toplantısı düzenlendi.
Ancak, göstericilerin üzerine ateş açıldı ve göstericilerden 34'ü, yaralanarak
ve üstlerine ateş açılması sonucu çıkan izdihamda ezilerek
öldü. 1977 yılının 1 Mayıs günü, tarihe ‘Kanlı 1 Mayıs’ olarak
geçti.
1978 yılında yüzbinlerce kişi tarafından Taksim
Meydanı'nda kutlandı.
1979 yılında yasaklandı, ona rağmen korsan gösteriler ile bu
hak kullanıldı, 1981 yılında tamamı ile yasaklandı.
1989 yılında yasaklara rağmen kutlandı, etkinliklerde polisinin
açtığı ateş sonucu işçi Mehmet Akif Dalcı yaşamını yitirdi.
2007 yılında Taksim yeniden işçilere açıldı.
2010 yılında Taksim’de kutlanılmasına izin verildi.
2013 yılında tekrar yasaklandı. Taksim yayalaştırma projesi
adı altında getirilen yasak bugün dahi devam etmektedir.
Taksim bir inatlaşma alanı değildir, aksine hak edilmiş ve
kanlar ile yazılmış bir tarihin mirasıdır. Faili meçhul cinayetlerin kitlesel
olarak uygulandığı bir alandır. İşçi sınıfının kitlesel ve bir arada olduğu
etkinlikler bilinerek ve sistemli olarak yasaklanmaktadır. Taksim dışında izin
verilen Kadıköy meydanında ki etkinliğe de polis saldırmış, orada da vatandaşlarımız
öldürülmüştür. Polis hangi alanda kutlanılırsa kutlanılsın saldırmak için
yukarıdan emir almış ve emri yerine getirmiştir.
İşçi sınıfının tırnağı ile elde ettiği hakların gaspına
karşın kazanılmış hakkın elden alınmasına karşı girişilmiş bir mücadeledir.
Taksim bunun sadece bir sembolüdür. Sermayeyi temsil eden devlet, tüm gücü ile
işçi sınıfının kazanılmış haklarını elden almak ve sindirmek için her türlü
baskı aracını kullanmaya ve işçi sınıfını içten parçalayabilmek için yandaş
sendikalar aracılığı ile Taksim üzerinden söylem geliştirmektedir.
Taksim, Kavel Direnişi ile elde edilen sendikal hakların
geri alınmasına karşı geliştirilen bir direniş hattının sembolüdür.
Kavel’de direnen işçiler ve önderinin kararlı tutumu ile
sendikal hak yasal olarak güvenceye alınmasına rağmen, 12 Eylül sonrası kurulan
sendikalar grevsiz bir kitle örgütü olarak işlevsiz olarak varlıklarını devam
ettirmesi bu 1 Mayıs etkinliğinin ve geçmiş ile bağının önemi bir kere daha
ortaya çıkmaktadır.
Taksim, Kavel ile kurulan bağın sembolüdür.
Taksim, DİSK’in devrimci olduğu dönemlerinin ruhunu taşıyan
ve Kazancı yokuşunda sıkışarak öldürülen işçilerin mücadele alanında yaşadığı
yerdir.
Taksim, korkutmaya karşı direniş, sindirmeye karşı başkaldırı,
yok sayılmaya karşı sınıf olduğunun haykırıldığı bir alandır.
Taksim tesadüfen ortaya çıkmış bir alan değildir, 1 Mayıs’ı
yaratan işçi cinayetlerine karşı yaşama hakkının savunulduğu mücadele alandır…
1 Mayıs’tan Taksim’i alın içini boşaltmış olursunuz. Bunu
bilen devlet, tüm organları ile Taksim etrafında duvarlar örmekte, işgal
edilecek bir alan olarak görmektedir.
İşçi sınıfının sesi bir gün mutlaka o meydanda özgürce
dalgalanacak ve kardeşlik, bir arada, çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı
işçilerin birliği ile o güzel günler yaşanacaktır.
Taksim mücadele alanıdır, hayallerini satmayanların bir
arada olduğu alandır…
1 Mayıs’ta ölen, öldürülen, faili meçhul cinayete kurban
giden tüm işçi sınıfı ve dostlarını saygı ile anıyorum, mücadeleleri bugün dahi
mücadele alanlarında yaşamaya devam ediyor, onlar ölmedi, yaşıyorlar!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.