Medea Kali
İki mitoloji bir sahnede harmanlanmış, iç içe geçmiş. Hint
ve Yunan mitolojisinin iki kahramanı, ölüm ile isyan, acı ile hedef arasında ki
haykırışı… Öç ve öfke, sesin yüksek çıktığı anlar. İsyan, kendi kaderine ve
aşkı uğruna terk ettiği geçmişine ve geri dönüş. Acı, çocuklarını kutsal
gördüğü nehre ruhlarını bırakması. Doğum sancısı ve inleme, aynı zamanda ölüm!
Ölüm, yaşamın kaçınılmaz gerçeği, doğum olan yerde ölüm vardır. Ama her ölüm
başka başkadır. Kimisi doğal, ölür, kimisi bir canin ellerinden!
Betimlemeler, imgeler arka araya geliyor, arka arkaya
sırlanıyor insanların beyinlerine. Yüksek ses, dijital. Hareket alanını gözü
kapalı izleyemezsin, çünkü ses sahnenin ortasından değil, kenarlarında ki hoparlörlerden
gelmekte… Bilerek belki yok etti oyuncunun o muhteşem performansını. Ses
dışarıda, oyuncu sahnede. Oyuncunun elinden almakta dijital sessin tek
düzeliği. Yüksek, mikslenmiş ses, efekt ile daha da vurgulanmak istenmiş ama
yok ediyor oyunun gücünü ve oyuncunun performansını. Ses cd kaydından mı
geliyor, canlı olarak sahnenin ortasında mı? Gözünüzü kapayın, dinleyin.
Oyuncunun hareketini, rüzgarını duyabiliyor musunuz? Nerede hareket etmekte,
oyun beyaz perde de mi, yoksa canlı olarak sahnede mi? Gözünüzü kapatın, bazı
sahnelerde ister istemez kapatmak zorundasınız, çünkü eğer epilepsi hastasıysanız
sizi tetikleyecek bir uzun süre ışığın açıp kapattığı sahne var. Sahnenin arka
zemini oluşturan video görüntüsü, bir ayın içindedir. Sahnede yaşananlara eşlik
eden görüntü. Işık sesten önce gelir ama başlangıçta ses önce, görüntü
arkasından geldi. Su damlıyor, daha doğrusu kan. Sesi geliyor arkasından
görüntüsü… Teknik bir sorun diye algıladım. Ayın içinde ateş, kızıllık oyunun
içselleştirmesine katkısı azımsanamayacak kadar. Dans figürünün gölgesi o
yuvarlağın içine düşmesi, iyi düşünülmüş. Fakat her cümlenin sonunda gelen ama
ve fakat cümlesinin başlangıç kelimesi. Evet, fakat son sahnede çocukların
ruhları ve bedenleri Ganj Nehrinde sonsuzluğa giderken su yok orada… İnce ince
düşünülmüş bir düzenlemede neden bu son sahneye su sesi yanında su görüntüsü
verilmedi dedim. Devlet tiyatrosu olanakları olan bir kurum, o olanaklar biraz
daha görselliğe harcanmış olsaydı, örneğin yağmur altında olan bir sahnede ses
var ama yağmuru hissedemiyoruz. O hissi verecek ve daha önce birçok oyunda
uygulanan su sahnede uygulanabilirdi. Arkadan aşağıya doğru bırakılan su… Yuvarlak
bir dekor, basamaklar ile yukarıya çıkarken, o yuvarlağa uygun bir yağmur
efekti için bir şeyler konulabilinirdi… Su sahneye taşmaz, o dekorun içinde
devir daim olabilir konumda teknik açıdan çözülebilinirdi diye düşündüm… ses
efektleri ile verilmiş bir çok geçiş ve sesin yükselişi ama keşke başka çözüm
yolları da düşünülseydi dedim içimden sessizce... Oyun beni içine alıp
sarmalayabilmesi için hafif bir rüzgar, hafif bir yağmurun damlacığı
dokunabilirdi yanağıma…
Mükemmel bir performans, mükemmelliğe eşlik eden ışık! Sahne
dekoru sade, oyuncuya hareket alanı bırakmış. Sahnede üç oyuncu yok ama üç
oyuncu ile sahnelendiğini alkış sırasında gördüm. Aslına bakarsanız oyun tek
kişilik, tek kişinin performansı üzerine oturmuş. Zeynep Utku. Çeviren ve aynı
zamanda sahnede canlandıran Zeynep Utku.
Kali Hintli, Ganj nehri kenarında doğmuş dans etmeyi
doğasından almış, öğrenmemiş, izlemiş ve dans etmiş ama onun mitteki rolü
yaratan ve yok eden, koruyucu ana Tanrıça. Sahne de dans kareografisini kim
yaptı diye düşünüyorum, elimde ki broşürde ise adı yazılı değil. Anladığım
kadarı ile doğaçlama dans! Modern dans ve biraz da olsa anımsattığı Hint! El
hareketleri, vücut kıvrak ve anlatılan öykünün acılığını biraz da olsa
hafifleten. Korkunç, ölüm ve acı içinde olan anne! Köpek gibi vurgusunu sık sık
duyduğumuz anne. Her ne kadar Medusa Medea’ya da dönüşse ölümü simgeliyor,
gözüne bakanı taşa döndüren yani öldüren anne! Kali ise Hint güzel
söylencelerini içinde barındıran, kıvrak, erkekleri ve bakanları büyüleyen bir
kadın! İki büyüleyici kadın tek bir vücutta acı çekiyor… Sonuçta iki karakter
ölüm demektir. Ölümü bir kadın vücudunda görmekteyiz. Güçlü, öfkeli… Çaresiz…
Çaresizdir, yalnızdır. Çocuklarının boğazı kesilmiştir ve
Yunan geleneklerine göre gömülmüşlerdir. O Ganj nehrine bırakmak istemektedir.
Acıları hafiflesin, töreler yerini bulsun diye, ruhlar özgürleşsin, özgür olmak
adına… Yalnızlığını ortadan kaldıracak ve onu sinsice izleyen Perseus, maskesi
altında elinde bir fener ile izler. Zaman zaman onun üzerine fener tutar,
hissettirir.
Her bölüm farklı ışıklar ve çocukların sesi ile ayrılır. Her
bölüm de acı biraz daha yoğunlaşır. Perseus son sahnede maskeyi yüzünden
çıkarır ve Medea Kali ile yüzleşir. Onun karşısında taş olmaz, Medea’nın
kurtuluşunu simgeler, çocukların ruhları Ganj nehrinde yol alırken, o da
acıları ile yüzleşmiş ve artık özgürlüğüne doğru ruhunu Perseus’un gözlerinde
teslim edecektir, öldürdüğümüz ben’lerimizle baş başa bırakarak…
İsmail Cem Özkan
Medea Kali
Yazan : Laurent Gaude
Çeviren : H. Zeynep Utku
Yöneten : Musa Uzunlar
Yönetmen Yardımcısı: Ülkü Duru
Asistan: Yusuf Can Sancaklı
Oyuncular: H. Zeynep Utku, Musa Uzunlar, Yusuf Can Sancaklı
Dekor Tasarımı: Aytuğ Dereli
Kostüm Tasarımı: Aslı Akıncı
Işık Tasarımı: Enver Başar
Müzik Direktörü: Mehmet Fırıl
Sahne Amiri: Reşit Arslan
Kondüvit: Anıl Güripek
Işık Kumanda: Ozan Çelik
Dekor Sorumlusu: Dursun Özalp
Aksesuar Sorumlusu: Salim Baş
Bayan Terzi: Gönül Macit
Erkek Terzi: Yusuf Çalışkan
Peruka: Zeynep Bolkısık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.