Benerci kendini niçin öldürdü?
Nazım Hikmet’in başyapıtlarından birini sahnede alın terine
bulanarak yeniden yorumlanmasını izlemek bana büyük bir keyif verdi, çünkü
geçtiğimiz bu karanlık çağın içinde “Tarihin sonu inanılmayacak kadar güzel
olacaktır.” diyen bir ses bir kere daha anımsatıyor, bugün direnenlerin haklı
mücadelesini ve kazanacaklarını.
Ölüm verilen kavgada en son istenilendir, çünkü bizler
yaşam, doğa ve sevgimiz için kavga ediyoruz. Bu düzenin tüm olumsuzluklarını
tersine döndürecek bir düzen kurma kavgasıdır. Bizler yaşamı savunurken nasıl
olur ölümü kutsarız. Son yıllarda sol anlayış içinde ölümü kutsayan ve ölüm üzerinden
politika yapanlar ve onlar ile kendi varlıklarını tanımlamaya başladılar, fakat
sol ölüme karşı duruşu sembolize eder. Nazım Hikmet şiirini bitirirken özelikle
bu duruma dikkat çeker.
«Kavgada
kendi
kendini öldüren
anetli bir
cenazedir
benim için:
Ölüsüne
ellerimiz
dokunamaz.
Arkasından
matem marşı
okunamaz.»
Sen artık
bu kitapta:
noktaları
virgülleri
satırları taşımıyorsun.
Sen artık
bu kitapta
koşmuyor
bağırmıyor
alnını kaşımıyorsun.
Sen artık
bu kitapta
yaşamıyorsun.
Ve Benerci sen
bu kitapta:
kendi kendini öldürmene rağmen
benim ellerim senin
kanlı delik
şakağına dokunacaktır.
Cenazende
dosta düşmana
karşı
matem marşı
okunacaktır:
Nazım Hikmet bu sonu yazarken tesadüfen bu sonu
düşünmemiştir, onun düşündüğü gelecek hepimizin düşündüğüdür…
Sahneye dönersek eğer bir tiyatro eleştirisi olarak önünüzde
duran yazı amacına ulaşır.
Eskişehir Sanat Tiyatrosu ikinci sezonunda İstanbul’da “Benerci
kendini niçin öldürdü?” oyunu ile
sahnelere ve İstanbul izleyicisine merhaba dedi. Nazım Hikmet’in bu şiirini
uyarlayan ve yöneten Erkal Ulut, sahnede şiire hayat veren Latif Tiftikçi ve
diğer emekçilerin alın teri sahne toza değerken yeniden yaratılan ve her
sahnelendiğinde yeniden yaratılacak bir şiiri bugüne taşımış ve geleceğe sesini
bırakmıştır. Işık ve efekt yönetimi Dilara Acer yapmış. Oyuna büyük katkısı
var, hem pratik hem de oyuncunun tonlamasına, vurgusuna daktilo sesi ve
hafiften derinden ve olayın akışına uygun gelen müzik seçimi ile oyun sahnede
monoton olmaktan kurtarılmış ve yaşanır kılmış. Dekor üç ahşap v şeklinde
açılan merdivenin sahne içinde olayın akışına göre biçim alması güzel bir
düşünce hem de sahnenin iyi kullanılması açısından pratik bir iş olarak karşımızda
durmaktadır. Ahşap merdiven gerek olduğunda duvar, gerek olduğunda bir sandalye,
gerek olduğunda pencereye dönüşmektedir. Oyuncuya hareket alanı sağlayan dekor,
oyuna dinamizm katmış…
Sonuç olarak oyun büyük emeğin ürünü olarak hem yazarına hem
de seyircisine saygısını elinden bırakmadan dinamik ve sıkılmadan
izleyeceğiniz, izlerken solun ve devrimcilerin hangi olaylar karşısında nasıl
bir tepki verdiğini hissetmekteyiz.
Hislerin yerini akılın aldığı, sabırlı ve ömrünü devrime adamış bir
devrimcinin direnişine şahitlik ederken devrimcilerin sınırı olmadığını
dünyanın öteki ucunda yaşanan bir olayı İstanbul’da bir şairin masasında yankı
bulduğuna şahitlik etmekteyiz…
Fırsatı olanların gidip görebileceği bir oyun, alkışı bol
olsun…
İsmail Cem Özkan
Benerci kendini niçin öldürdü?
Yazan: Nazım Hikmet
Uyarlayan ve yöneten: Erkal Ulut
Oynayan: Latif Tiftikçi
Işık ve efekt yönetimi Dilara Acer
Dekor: EST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.