The Rake’s Progress (Hovardanın Sonu)
Mayıs ayıdır, İngiltere’de bahar kendisini kokusu ve
çiçekleri ile hissettirmiştir. Kalbi olmayanın bile aşık olacağı mevsimdir. Bir
bank yeşilliklerin içinde. İki kumru cilveleşmektedir baharın verdiği coşku
ile. Tom bu havdan mı yoksa belirsiz niyetinden dolayı mı bilinmez kucağında ki
Anne’ye evlilik teklif etmiştir ama Anne’nin babası Trulove buna
karşıdır, çünkü Tom hiç çalışırken görmemiştir, tembelliğin yanında yaşananlara
karşıda duyarsız olarak görmektedir. Kısaca baba kızının geleceği için karşıdır
evlenmelerine ama eğer Tom istediğini yaparsa yani düzenli işe girerse bu sefer
görüşünü değiştirecektir. Bunu da açıkça Tom’un yüzüne söylemektedir. Tom ise
umursamaz tavır ile “zekamı kullanırım, şansıma güvenirim” demektedir yani
kaderine güvenmektedir, alnına ne yazılmışsa onu yaşayacaktır, onu değiştirmek
için hiç çaba sarf etmeyeceğini vurgulamaktadır.
Tom tek başınadır, bankta düşüncelere dalmıştır. “Keşke
biraz param olsaydı” diye düşünürken sahnede Nick Shadow belirmiştir.
Nick Shadow Tom’a bilinmeyen amcası tarafından miras bıraktığını
söyler. Mirası almak için Kendisi ile birlikte Londra’ya gitmesi gerektiğini
belirtir. Peki Nick Shadow kimdir, ölen amcasının son anına kadar yanında
çalışmış sadık yardımcıdır (uşak). Aynı görevini yeni patronu Tom yanında da
sürdürmek istediğini belirtir. Ücret konusu ise öncelikle denemesini ister ve
eğer memnun kalırsa bir sene bir gün sonra ücret konusunu konuşacaklarını
belirtir.
Olayın örgüsü ya da kader çizgisi diyelim burada
kırılmaktadır. Bir sene bir gün sonra hesaplaşacaklardır ama Tom bunu pek
önemsemez, çünkü istediği servet birden önüne serilmiştir. Evlilik teklif
ettiği Anne ve babasının rızasını alarak Londra’ya doğru yola çıkmıştır.
Mother Goose genelevindeler. Shadow ona
Londra yaşamını tanıtmaktadır ama Tom bu konuda içi rahat değildir, huzursuzdur
ve hala ayrıldığı sevgilisine karşı özlem duymaktadır. Parası vardır ve önünde
ona hizmet eden insanlar vardır, hatta genelevin patronu Goose onu
kendisine istemiştir. Eğlenecektir ve Tom’da buna katılacaktır.
Tom’un gece yaşantısı onu sevdiği kadından uzaklaştırmıştır,
artık o köyde kalmıştır ama Anne Tom’un aksine huzursuzdur ve merak etmektedir.
Tom’dan haber alamayınca o da Londra’ya doğru yola çıkmıştır.
Tom’un yeni hayatı hovarda adlandırılacaktır. O eğlence
dünyanın yeni zengini olarak tanınmaktadır. Bu yaşantısı Tom’a sıkıntı
vermektedir ve artık evlenmesi gerektiği konusunu
aklına Shadow sokar. Üstelik sakallı Baba Türk meşhurdur. Onun afişlerini
göstererek onu başka bir dünyanın içine bir anlamda itekler Shadow.
Ve Tom evlenir…
Yeni bir dünyanın pırıltılı dünyasında yaşayan Tom aradığını
bulamamıştır. Evlilik ilk çatırdamasını Anne ile karşılaşmada
yaşanır. Evlenmiş Tom eski sözlüsünü başından savar ama Tom istediği yaşam
değildir ve bir tartışma sonunda artık kararı nettir, ayrılacaktır…
Boşlukta olduğu bir gün rüya görür ama rüyası gerçek mi
yalan mı anlayamaz. Bir ekmek makinesi yapmıştır, dünyada açlık sorunu
çözecektir. İdealisttir, olmayacak şeyleri olur görür ve belki de
buna Shadow etki yapmaktadır. Bilinç altı bilince çıkmıştır ve sona
doğru gitmektedir.
Planı başarısızdır ve elinde ki tüm servetini kaybetmiştir.
Artık toplum içinde değildir. Ondan kalanlar müzayede satışa çıkmıştır.
Fakirdir ve tüm geçmişi satılmaktadır.
Shadow bir yıl bir gün sonra mezarlıkta Tom ile
buluşur. Gerçek niyetini ve kimliğini açıklar ve ondan üç soruya doğru yanıt
vermesini ister. Üç iskambil kağıdını bilirse
ölmeyecektir. Shadow kendi hayatını ortaya koyduğunu hiç düşünmez,
çünkü Tom kesinlikle bilemeyecektir. Shadow Tom’un yaşamından
bağlantı kuran ilk kartı seçer, kupa kızı. Kupa kızı Anne’dir. Tom bunu kendi
düşünce yapısı içinde bulur, ikinci soru ve üçüncü soru da hilelidir ama hileyi
Tom boşa düşürür. Shadow yenilmiştir ama ateşler içinde kaybolurken
Tom hakkında da dilekte bulunur ve Tom delirir. Geçmişi artık hayaldir ve
cinnet onu bir tımarhaneye gitmesine sebep olur.
Tımarhaneye kapatılan Tom kendisini mitolojiden
alınan Adonis sanmaktadır. Venüs’ün çocuğu.. Venüs olarak gördüğümüz
kişi ise elbette Anne’dir. Babası ile gelir ve aklını kaçırmış eski sevgilisi
ile kucaklaşır. Fakirdir, aklı yoktur ve geçmişin hayali artık gerçeklikle
bağını koparmıştır. Tom Anne gidince kendisine gelir ama fazla sağ kalmaz ve
son nefesini verir.
Oyunun son sözü, ki bizim eski yazarlarımız da yazılarını
bitirirken bu yazdan alınması ders diye vurgulu bir cümle kurarlardı. Ki Elif
Naci benim aklımda kalan en büyük köşe yazarlarındandır. Beyni her zaman dinç
kalmış vücuduna isyan etmiş olduğunu düşünürüm… Bu oyunun kahramanları sahnede
yerini alır ve son söz olarak; Şeytan, hovarda ellere her zaman yaptıracak iş
bulur.
Ve alkış…
Öykünün kurgusu ve sahnelenişi beni etkilemedi dersem ayıp
olur, sahnenin sadeliği, görselin kullanımı, seçilen görüntülerin içinde
oyuncuların hareketleri ve seslerin oyunun yazımına uygun seçildiğini okuduğum
kaynaklardan öğreniyorum… Belki tiyatroya daha fazla aşina olduğum için bu
opera beni daha da sarmaladı diyebilirim… Oyunda dikkatimi çeken bölümler
arasında boşlukların uzun olması… Sahne değişimi sırasında seyirciyi sanki
müzik ile kucaklamaya devam etselerdi diye düşünmedim değil, çünkü ara verildi
sanıp ayağa kalkan seyirciler gördüm, öykünün içinden seyirci çıkıyor ve yeni
başlayan bölümde yeniden öykü ile kucaklaşıyor…
Oyunun kostümleri, koro muhteşem diyebilirim, seçilen
görüntü içinde sırıtmayan renkler ve dönemini çağrıştıran kıyafetler oyuna daha
bir katkı yaptıklarını düşündüm… Özellikle bu oyuna tiyatro ile ilgilenenlerin
gitmesi ve görmesini çok arzu ederim… Emeği geçen tüm çalışanları alkışı hak
ediyorlar, alın terleri sahneye düşen, düşmeyen tüm emekçilere teşekkür ederim…
İsmail Cem Özkan
The Rake’s Progress (Hovardanın Sonu)
Igor Stravinsky
Librettosu (Opera Metni:
W.H. Auden And Chester Kalman
Müzik Yönetmeni: Can Okan
Rejisör: Aytaç Manizade
Dekor Tasarım: Efter Tunç
Kostüm Tasarım: Ayşegül Alev
Koro Şefi: Paolo Villa
Işık Tasarım: Yakup Çartık
Devinim Ve Jest: Canberk Yıldız
Operanın Başrollerinde; Kenan Dağaşan, Ali Haydar Taş
(Trulove), Gülbin Günay, Otilia İpek,
Burcu Soysev (Anne Trulove), Caner Akın, Onur Turan
(Tom Rakewell), N.Işık Belen, Umut Kosman,
Umut Tingür (Nick Shadow), Peyman Dorkan, Arzu Semerci
(Mother Goose), Aylin Ateş, Jaklin Çarkçı,
Özge Kalelioğlu (Baba The Turk), Ahmet Baykara,
Çağrı Köktekin (Sellem), Sercan Gazeroğlu,
Yücel Özeke (Keeper Of The Madhouse) dönüşümlü Olarak
Rol Alıyorlar.
Başkemancı: Seda Subaşı Yalçın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.