Kadınlar...
Kadınlar zayıflamak için ya da formunu korumak için güzellik
salonların pahalı atmosferinde kendilerine mutluluk aramaya devam ediyor,
neden?
Erkeklere güzel gözüküp onların arzularını yatıştıracak en
iyi seks partneri olmak için mi?
Var olan eşini korumak adına eşinin başka kadınlarına
ilgisini söndürmek ve kendi cazibesini sürekli dinamik tutmak için mi?
Bekar olanlar kendilerine tercihlerine uygun eş bulmak için
mi?
Neden kadınlar güzellik için bu kadar zahmete katlanır,
neden erkek gözünde olduğu gibi olmaya çalışır?
Hindistan'dan ya da dünyanın her hangi bir yerinden gelen
öğretilerin peşi sıra koşarlar?
Neden kendi iç dünyalarını bulmak adına başka evrenden
gelecek işaretlere kendilerini bağlarlar?
Kadınlar erkeklere göre daha fazla sömürülüyor, ama
kadınların bir bölümü de anlamlandıramadığım ama hissettiğim bir yola
giriyorlar? Neden bu eziyet ve sosyalleşme adına yaşanan bu kadar diyet?
Kapitalizm kadını, kadın olmaktan çıkarıp birer tüketici
yaparken, kadın acaba gerçek duygularını yaşamak adına; sadece AVM (alışveriş
merkezi) içinde camekanlara bakıp gezmek ve içinde sergileneni almak için
parası olana daha fazla mı ilgi gösteriyor?
Nedir kadını buna zorlayan?
Kadın haklarını almalıdır, AVM içinde alışveriş yapma hakkı
da onların ama ne karşılığında?
Mutluluk pahalı atmosferler içinde parıldayan ve boyanın
arkasına gizlenmiş bir yürek midir?
Güzellik nedir?
Bu kadar eziyeti çekici hale getirmek adına paylaşılan
videoları görüyorum, kendi güzellikleri için harcadıkları zamanın binde birini
kadın ve emek mücadelesi yapanların mücadelelerine destek vermek için
kullansalardı, belki dünya çok daha farklı olabilirdi...
Erkek her zaman prensese aşıktır, sarayın hizmetçisini veya aşçısını
işi olmadığı sürece görmez... Erkeğin bu bakışı, belki kadınlar arasında
prensese benzemek için mücadeleyi başlattı?
Güç sahibi ve güzel olan...
Masallardan çıkardığım aslında güzel olması onun güçlü
olmasından kaynaklı...
Bugüne kadar Cleopatra çok güzel diyorlardı, hamamlar filan
vardı ama o dönemin “sıradan” görünümlü bir kadın olduğunu 3D teknolojisinin
gelişimi ile çıkardılar, ne kadar sağlıklı bilemem...
Roma’da güç sahibi olan ona aşkını ilan eden Sezar, aslında
Cleopatra’ya güzelliğine değil gücüne aşkını ilan etmiştir… Aşk güç sahibine
duyulan bir duygu mudur, yoksa kendi gücünün artmasına duyulan sevinç çığlığı
mıdır? O dönemin tarihçileri bunları sorgulamadı, onların aşkı üzerine
methiyeler dizdiler şairler. Güç, görünendir, onu görünmez kılan
destanlaştırılmış hikayelerdir.
Güçlü olanlar ancak Ortaçağ'da tedbiri kıyafet ile halk
arasına karışır...
Büyükler işine geldiğini okuyor, çünkü onların hayal dünyası
biçimlenmiştir.
Eğitim sisteminden geçenlerden özgür bir şeyler beklemek bu
düzen altında imkansız gibidir, çünkü eğitim denen bir biçimlendirmeden
geçenlerin sistem dışında bir şeyleri hayal etmesi imkansız gibidir. Çocukların
aklı ise verilen eğitim ile biçimlenirken hayal dünyaları da yeniden
düzenleniyor ve ne yazık ki prens ve prenses hikayeleri ile büyüyorlar, keşke
seçme hakları olsa, genelin ne yazık ki yok... İstisnalarında etki gücü yok...
Elimizin altında binlerce masal kitabı bulunmaktadır,
onların içinden farklı olanı bulma oranı gerçekten çok zor... Öne çıkarmazlar,
çünkü tüketimi körükleyen olması gerek... Piyasa için üretilen masal kitabı
okuyan çocukların tüketim çılgınlığının bir parçası olmak zorundadır, kitap
artık sadece kitap değildir, kitap kahramanlarına uygun oyuncakların, görsel
malzemelerin ve oyunların satıldığı koskoca bir sanayidir. Bir kitap piyasa için çıkıyorsa kitap ile
birlikte yan ürünlerde tezgahlarda yerini almak zorundadır. Çocuklar
kendilerine sunulan bu hayal ürünlerine ve yaratılan masal kahramanlarına
benzemek istemesi yeni bir pazarın açılması anlamına gelmektedir. Çocuk
kendisine sunulanı almak zorundadır...
Her gencin yüreğinde bir prenses/prens yatar, her ana kızını
prenses görür...
Eğer piyasada iş yapmak istiyorsanız iki tüketici kesimine
seslenmek zorundasınız derlerdi eskiden. Kadınlar ve çocuklar. Şimdilerde
onlara ek olarak üçüncü cinsiyet ve erkekler de dahil oldu. Tüketim
çılgınlığını körükleyen sürekli tüketin diyen bir sistemin çocuklarının aklına
artık özgün ve elinde ki malzeme ile oyuncak üretmek akıllarına bile gelmiyor,
çünkü onların eline hazır ve önceden düşünülmüş, sağlıklı oyun oynamaları için
ürünler test merkezleri kontrolünde verilmiş bulunmaktadır. Çocuklar daha
hijyenik, daha kontrollü ortamda kendi hayal dünyalarını başkalarının izin verdiği
alanlarda kurmaya devam ediyor. Kadınlarımız da tıpkı çocuklar gibi kendilerine
sunulan ihtiyaç listesini yerine getirmek ile yükümlüdür.
Kadınlar özgür olmadığı sürece özgür olamayacak insanlık.
Kapitalist sistem kendi kurgusunu kurarken, tüketim toplumunu
oluştururken özgür bireyi ortadan kaldırıp sürekli kendisine bağımlı hale
getirmeyi seçmiştir. Başarılı da olmuştur. Kadınlar kapitalist sistem altında
haklarını almak için mücadele etmiş ve almışlardır. Bugün dünyada var olan her
özgürlük kadın mücadelesinin sonucunda elde edilmiştir. Kadınların kazandığı
haklar bizlerin daha refah ve daha özgür ortamda yaşamamız anlamına
gelmektedir.
Kadınlar tüketimin bir parçası ve camekan faktörü olmaktan
çıktığı an özgürlük için büyük bir adım atmışlardır. Seçme ve seçilme hakkı,
eşit işe eşit ücret, eşit haklar… Kadınların kılık kıyafet alanında özgürlük
mücadelesi lütuf edilmemiş onların tırnakları ile kazandıkları haktır… bugün
ortaçağ karanlığına doğru sürüklendiğimiz zaman diliminde kadınların elde ettikleri
hakları geri almak için her türlü hileye başvurulmaktadır. Kadınlara özgürlük
adı altında kılık kıyafetine, toplum içinde davranışına, taciz ve tecavüz ile
kadını daha dar ve kapalı alanda yaşamaya zorlamalar var olan hakların yerinden
sökülmesi anlamını taşımaktadır. Kadınlar hakları için direndiği ve
kazanımlarını koruduğu sürece orta çağ karanlığına mahkum olmayacağız…
Kadınlar kendileri için mücadele ediyorlar…
Kadınlara sürekli “çocuğun için yaşa, onun geleceği için
bugününü yok et” diye gizli bir baskı uygulandı. Bugün kadınlar geçmişe göre
daha tecrübeli ve bilgi birikimi ile doludur. Onun bilicinde olan sermaye yeni
tüketici gruplarına yönelmiş olması şaşırtıcı değildir.
Birileri kadınların iyiliğini düşünüyorsa aslında kadınları
yok etmek istiyor demektir.
Kadınların iyiliği ve daha rahat yaşasın diye sürekli
tüketime yöneltenler aslında kadını erkek ile aynı düzlemde görmeyenlerdir.
Onları erkeğin bakış açısı içinde erkek için yaşayan ve erkeğe hoş görünmek
isteyen birer canlıya döndürüyorlar. Var olan tüm devletler ve dinler erkek
hakimiyeti içinde olmasının arkasında kadını birer metaya dönüştürme ve zevk
aracı haline getirme düşüncesi yatar…
Kadınlar üzerine çok şey yazıldı, yazılacak...
Emeğin sembolüdür kadın...
Fransız devriminin sembolü kadın olmasının anlamı vardır.
Bugün daha fazla özgürleşmeye, tüketim çılgınlığının dışına çıkmaya ihtiyacımız
vardır.
Yaşadığımız karanlık zamanı, baskıyı bertaraf etmek için
kadın mücadelesini ve onların kazanımlarına bir kere daha dönüp bakmak ve
onlardan ders almak zorundayız.
Kadınsız devrim olmaz.
Dans edemediğim devrim, devrim değildir.
“kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden
ya hep beraber ya da hiç birimiz” B. Brecht
ya hep beraber ya da hiç birimiz” B. Brecht
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.