Özgürlüğün Bedeli
1800'lü yılların başında İspanya'nın sömürgesindeki
Venezuela'da Simon Bolivar (1783-1830)'ın özgürlük mücadelesinin henüz
başındadır. Simon Bolivar, krala ve iktidara karşı çıkarak bir halk hareketi
başlatmış ama henüz gerçek anlamda da örgütlenememiştir. Bir muhbirin onun
saklandığı yeri ihbar etmesi ve yaralı olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine
toplanan dokuz subay krala nasıl yakalanması gerektiği konusunda bilgi
vermiştir. Kralın sadık subayı İzquierdo henüz harekete geçmeden o toplantısının
hemen sonrasında bu 9 subay içinde bir subay gece karanlığına aldırış etmeden Bolivar’ın
saklandığı yere gitmiş ve Bolivar’ın kaçmasına yardım etmiş.
Ertesi gün bu durum anlaşılmıştır. Kralın sadık subayı İzquierdo
kısa sürede bu olayı çözecektir, içlerinde ki o ‘ihanet’ yapan subay aslında
bellidir ama İzquierdo onu yakalamak için hemen hareket etmez. Bir toplantı
anını bekler ve papaz ve subaylar ile toplantı halindeyken o yardım eden subayı
açıklar ve hemen gözaltına aldırır.
O subay Montserrat’tır. Montserrat halka yapılan zulmü gördüğü için
Venezuelalı devrimcilerin yanında yer almıştır. Bolivar’ın halkın umudu
olduğuna, onun belki de içinde bulunduğu toplum için son şansı olduğuna
inanmıştır.
Montserrat artık İspanyollar için “haindir”.
İzquierdo Montserrat’ı çok yakından tanımaktadır, hatta
hayatını kurtardığı için ona bir anlamda da borçludur. Özgürlük için
ayaklananlara karşı yapılan bir operasyonda İzquierdo Bolivar’ın adamları tarafından
çölde yakalamış ve çöl kumuna gömülmüştür, onu bir İspanyol subayı olduğu için
aşağılamışlardır. Onu, o kum içinden Montserrat kurtarmıştır.
İzquierdo, Montserrat’ı işkence altında bile asla
konuşmayacağını bildiği için ona manevi bir şantaj/işkence yapmaya karar verir.
Yoldan geçen ilk altı insanı rastgele yakalayıp odaya getirmelerini emreder
askerlerine. Montserrat bir saat içinde Bolivar’ın yerini söylemezse bu suçsuz
insanlar birer birer kurşuna dizilecektir. Montserrat trajik bir ikilemde
kalmıştır. Ya susacak ve bu yüzden altı suçsuz rehine öldürülecektir; ya da
konuşacak, rehinelerin hayatı kurtulacak ama bu kez de inandığı Bolivar ve devrim
tehlikeye düşecektir…
Tek suçları “suçsuzluk” olan altı insanı büyük bir trajedi
beklemektedir. Hiç bir şeyden haberi olmayan altı insan yaşam ile ölüm arasında
bir başkasının tercihine bağlı olarak kalacaktır. Fiziki işkence yerine manevi
işkence uygulanmaktadır. Altı insanın bir saat sonra ki hayatta kalıp
kalmamaları Montserrat’ı ikna etmeye bağlıdır. Altı insan ve Montserrat bir
odada kalmıştır…
Emmanuel Robles bu oyunda hem toplumsal hem de bireysel
boyutta tartışıyor özgürlüğü. Sömürülen halk toplu kıyımlarla yok edilirken,
baş kaldıran vicdanına hapsediliyor.
Özgürlüğünüzün bedeli, hayatınızla ödenecek kadar ağır
olabilir, peki birilerinin hayatı diğerlerine bedel olabilir mi? Üstelik buna
karar vermek sizin işkenceniz ise; doğru kararı vermek daha da zorlaşmaz mı?
Emmanuel Robles böylesi bir kıskacın içine sokuyor bizleri.
Olaylar kendi öyküsü içinde gelişir, peki bu konu sahnede
nasıl hayat bulmuştur? Oyunu Baba Sahne’de izleme şansına sahip oldum.
Bir oyun prova yaptığı ve sürekli oyun oynadığı salon dışına
çıktığında elbette bazı aksaklıklar olabilir, o da doğaldır, çünkü her salonun
boyutu eni aynı değildir. Oyuncular her gittikleri salonda yeniden sahneyi
keşfeder ve kısa zamanda uyum göstermek zorundadırlar, çünkü her salon
değişiminde uzun uzun o sahnede prova yapma olanakları yoktur, özel tiyatrolar
bir yerden başka yere giderken maliyeti hesaplamak zorundalar. Salonun kirası,
oyuncuların ücreti yapımcı için sorun teşkil ederken bundan oyuncuların ve
profesyonel çalışan sahne arkası teknik kadronun etkilenmemesi ihtimal dışıdır.
Oyunu sahne dekoru ve tasarımı sadedir. Sahne ortasına denk
gelecek İsa çarmıha gerilmiş hali vardır (sanki İsa bana göre ters çivilenmiş
gibi geldi)... Tabureler oyuncuların olması gerektiği yerlere bırakılmıştır. Mutfak
ve içki tezgahı bir köşededir. Sahne bize oyunun içeriği hakkında ilk anda bir
şey dememektedir. Olayın geçtiği zaman, kültür ve İspanyol kültürünü
çağrıştıracak bir şey yoktur. Bu bir tercih olduğunu kısa zamanda anlayacağız.
Sahnede hiçbir fazla nesne yoktur.
Video gösterimi oyunun atardamarlarından biri şeklindedir. Pablo
Picasso’nun ünlü tablosu Guernica’ın üç boyutlu görüntüsü içinde savaş ve
katliamların bir özet görüntüsü sunulmuştur. Konun evrensel olduğu özellikle
vurgulanmaktadır. Seçilen müzik konuyla ilgilidir, sözleri video görünümü ile
paralel akmaktadır.
Işık sahnede sabittir, oyunun son sahnesi haricine kadar
ışık sahneyi dengeli aydınlatmaktadır. Oyuncuların performanslarını daha iyi
göstermek ve seyirciyi daha kucaklamak adına belki ışık üzerine biraz daha
düşünülmesi diye içimden geçirdim.
İzquierdo rolünda Ümit Çırak performansı ile oyunu
sırtlamıştır. Ses tonu ve vücudunu kullanımı birikimini ortaya sermektedir. Anne
rolünde ki Itır Karabulut ise gözyaşları ile bir annenin dramını ortaya
koymaktadır. Oyunun arka fonunda kalmış gibi durmasına rağmen Ümit Çırak’ın
oyununa ve oyunculuğuna katkısı büyük olmuş… Montserrat rolünde Can Sertaç
Adalıer İzquierdo rolünde ki Ümit Çırak’ın gölgesinde kalmış ve zayıf
konumlanmış, aksine oyunun atardamarıdır, onun başarısı oyuna daha fazla katkı
sunacağını düşünmekteyim. Ses tonu mimikleri ile sanki bağımsız gibidir, saç ve
kıyafeti rolü sanki kucaklamamış gibi geldi bana… Özellikle boğazlanma
sahnesinde ki performansı göz doldururken sesini iyi kullanamadığını düşündüm.
Kostümler konusuna gelince askeri kıyafetler İspanyol
askerini bende çağrıştırmadı, çünkü Bolivya sömürgesi olan İspanyol askerini
daha renkli ve süslü kıyafetler içinde diye anımsıyorum, ama en azından
İspanyol sömürgesini ihtişamını ve zenginliğini vurgulayan renkli bir kıyafet
seçilmiş olsaydı diye düşündüm. Askeri kıyafetler bugüne de çağrışım yapmadığı
için sanırım başlarda oyunun içine girmedim, sesler bana metin okur gibi geldi…
Tüccar rolünde ki İlkay Eren biraz daha kendisini verebilse oyunun akışına
büyük katkı sunacak kadar yetenekli olduğunu düşündüm. Elbette başka bir
sahnede yer almanın yeteri kadar o sahnede prova yapmamanın getirmiş olduğu
aksaklıklar olarak gördüm.
Oyun genel olarak başarılı, izleyiciye yaşanan olayın ve
vicdan muhasebesinin gerilimini yansıtıyor… On dakika ara verildiğinde dahi
seyirciler (ben dahil) oyunun bir parçası olarak görüp yerimizde birkaç dakika
oturduk. Arada dışarında oyun bir şekilde farklı görsel şeklinde devam
ediyordu. Merdiven altına sıkıştırılmış, işkence görmüş ve acılar içinde ki
insanlar ile oyundan seyirci koparılmamış. Oyun aslında arada bile oynanmaya
devam etti… Çok zekice düşünülmüş olduğunu ve hayata geçirildiğini gördüm…
Fotoğraf çekmek de üstelik serbestti, izin istedim ve fotoğraf çektim…
Emeği geçen tüm çalışanlara ve oyunculara teşekkür ediyorum…
Zamanımızın geçtiği karanlık süreçte umarım hiçbir kimse bu ikilem ile karşı
karşıya gelmez…
Her çağın zalimi benzer uygulamalar ile kendi iktidarını
sonsuza kadar süreceğini düşünür, tüm istilacılar istila ettikleri yerdeki her
zenginliği çalmayı doğal görürler, elbette onların doğallarına karşı direnmek
de doğaldır ve her zaman zalimin içinde de olsa vicdanlı insanlar çıkar ve
direnir.
İçimizde yaşattığımız umudu hiçbir zalim yok edemez…
İsmail Cem Özkan
Özgürlüğün Bedeli
Yazan: Emmanuel Robles
Çeviren: Kaya Öztaş
Yönetmen: Ümit Çırak
Yardımcı Yönetmenler:
Tolga Çıklaçiftçi - Çağatay Çatal
Reji Asistanları:Itır Karabulut – Zarife Nur Şen – Burcu Peşinci
Dekor Tasarım/Uygulama: Ceren Evgen Çırak
Kostüm Tasarım/Uygulama: Levon Kordonciyan
Işık Tasarım/Uygulama: Serdal Ece
Müzik Tasarım/Uygulama: Kutsal Kaan Bilgin
Afiş Tasarım: Burcu Peşinci
Video Prodüksiyon: Tamtam – Ozan Can – Umut Kahya
Performans: Nadide Deniz Korkmaz
– Saruhan Tolga – Eray Uygun
Çeviren: Kaya Öztaş
Yönetmen: Ümit Çırak
Yardımcı Yönetmenler:
Tolga Çıklaçiftçi - Çağatay Çatal
Reji Asistanları:Itır Karabulut – Zarife Nur Şen – Burcu Peşinci
Dekor Tasarım/Uygulama: Ceren Evgen Çırak
Kostüm Tasarım/Uygulama: Levon Kordonciyan
Işık Tasarım/Uygulama: Serdal Ece
Müzik Tasarım/Uygulama: Kutsal Kaan Bilgin
Afiş Tasarım: Burcu Peşinci
Video Prodüksiyon: Tamtam – Ozan Can – Umut Kahya
Performans: Nadide Deniz Korkmaz
– Saruhan Tolga – Eray Uygun
Oyuncular:
İzquierdo- Ümit Çırak
Peder Coronil- Çağatay Çatal
Montserrat- Can Sertaç Adalıer
Komedyen- Özenç Eren Yelçi
Çömlekçi- Bertan Çalışkan
Tüccar- İlkay Eren
Ricardo- Baran Bayraktar
Anne- Itır Karabulut
Elena- Öyküsu Özyürek
Morales- Erdi Yaşar
Zuazola- Emirhan Bayramoğlu
Askerler- Ozan Can, Buğra Akyüz
İzquierdo- Ümit Çırak
Peder Coronil- Çağatay Çatal
Montserrat- Can Sertaç Adalıer
Komedyen- Özenç Eren Yelçi
Çömlekçi- Bertan Çalışkan
Tüccar- İlkay Eren
Ricardo- Baran Bayraktar
Anne- Itır Karabulut
Elena- Öyküsu Özyürek
Morales- Erdi Yaşar
Zuazola- Emirhan Bayramoğlu
Askerler- Ozan Can, Buğra Akyüz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.