Yarın belirsiz mi?
Elbette içimizde
bugünden yarını düşünen birçok insan vardır, yarın hangi ödemeyi yapacağını,
kiminle görüşeceğini, işi varsa işinde yapması gerekenleri düşünen, fakat
eskisi gibi daha uzun vadeli düşünen var mı?
Yaşadığımız zaman
diliminde, uzun vadeli düşünenin bile içinden çıkamayacağı büyük bir
belirsizlikler mevcut, çünkü var olabileceklerini düşündüğümüz birçok şeyin
bugün var olma ihtimali dahi az, emekli hayalleri bile açlık ile sınana
emeklilere bakınca yok oluyor, nedir bu zaman dilimin bize hükmettirdiği
karamsarlık ve onun getirmiş olduğu belirsizlik?
Öyle bir
belirsizlik içindeyiz ki, tarihin bugüne yansımasına bakar olduk, tarih acaba
bize ne fısıldamaktır?
Uzun zamandır
geçmişi anımsatan ve onun üzerine konuşan bir topluluk olduk. Yayınlanan dünü
anlatan kitaplarda kendimizi aradık, belki kendi hikayemizi o geçmişe
kolajlardık... Yarına karşı duyulan belirsizlik ve korku bizi geçmişin
anılarında ve yeniden yaratılan gerçeklik içinde vicdanımızı rahatlatıyoruz...
Masa başında açılan bir rakı şişesi ve geçmişin türküleri, marşları tekrar
edilirken bile o geçmişte yaşarken duymadığımız duyguları ve yoldaşlıkları
içimizde yeniden yaratıyoruz...
Uzun zaman oldu
dünü konuşmaya başlayalı ve bizler dünü konuşan örgütlü bireyler olduk. Yeni
örgütümüzün adı; dünde yaşayan ve dünü özleyenler birliği... Aidatımız dün,
yaptıklarımız ya da yapamadıklarımız... Dillendirilmeyen şeyler o kadar çok ki,
dillendirdiklerimiz onların üstünü örtüyor.
Bir prense bir Sırp
tarafından vurulacak ve Birinci Dünya Savaşı başlayacak! Şimdi hangi ülkede bir
prens, hangi ülkenin vatandaşı tarafından vurulacağını bekliyoruz!
Karanlık zamanların
tarihi olur mu?
Tarihçiler o
gördükleri insanlık dışı uygulamaları anlatacak mı? Yoksa hepsi doğal ve olması
gerektiği için olmuştur mu diyecekler? Geçmişin eleştirisini ancak geçmişin
örgütlü yapısından daha iyi bir örgütlü yapı olunca mı eleştirmiş olacak ya da
geçmişin eleştirisi bugün yaşadığımız an mı denilecek?
Tarihi doğru
okuduğunu iddia edenlerin kurduğu ya da kuracağı oluşumlar neden bana hep
sorunlu geliyor? Konuşulmayan, tartışılmayan geçmiş, kime göre gerçek olarak
algılanacak? Çünkü durduğu noktaya göre, siyasi atmosfere, baskın olan
ideolojiye ve dünyada ki çıkar çatışmasına göre geçmiş sürekli yeniden
yaratılıyor, hangi zamana göre doğru kabul edilenler, hangi zamana göre yanlış
çıkacağını, kim karar verecek? Elbette hepimiz biliyoruz, güçlü olan, çünkü
“güçlü olanlar yenilenlerin tarihini çıkarlarına uygun olarak yeniden yazar!”…
Girdabın içindeyiz,
dışarıda olan ancak bunun farkında!
Hepimiz büyük
girdabın içine girdik, her birey bunun içinde savruluyor, savrulma hali
geleceği belirsiz yapmakta... Bu belirsizlik insanlarda karamsarlık, korku,
çaresizlik hissi vermekte ve ondan dolayı mutsuzluk üstlerine yapışmış olarak
hissediyor...
Bu çaresizlik hali
bir bölüm insanı; etnik temelli bir arada olmayı, bir bölümü inanç birlikteliği
içinde olmayı seçiyor. Sınıf bilinci olanların bu savrulma sırasında oluşan
siyasi girdapların arasında ya milli, ya da inancı dolayısı ile saflara
iteklenme riski içinde, çünkü dini ya da milli duygular ile yapılan savaşlarda
taraf olmaya zorlanacaklardır. Milli ya da dini inanç olanlar elbette bu
savrulma içinde her ne kadar bir arada olmuş olsalar da ekonomik olarak en
diplerde yaşamayı da peşinen kabul etmiş olurlar, çünkü onların önceliği seçtikleri
aidiyet... Sınıf bilinci ise burjuva yaşamını hedef olarak görür ve o seviyede
yaşamak için mücadele eder, genel olarak kafalarda sınıf bilinci olmayanlar
burjuvaları ortadan kaldırıp, kendi yaşamlarını standart haline getirme hayali
içindedir, ki bu mücadele etme azmini ortadan kaldırıp, sadece yerine gelsin
diye yapılan eylemler içinde kendisini bulur...
Büyük çatışma
yakında mı?
Hepimiz büyük bir
hesaplaşmaya doğru gidiyoruz, bu hesaplaşma sermaye sahiplerinin piyasadan daha
fazla kendi lehlerine alan açma kavgasıdır... Bu gelmekte olan savaş
kapitalizmin içinde yaratmış olduğu doğal krizdir...
Kapitalist sistem
her zaman kendi içinde krizleri masumları, halkları öldürüp, onların kanları
ile can suyu sağlamayı hesaplar… Birinci ve ikinci bölüşüm savaşında ölen
insanların, oluşturulan düşmanlıklar ve nefret söylemleri bugün yeniden
keşfedilmekte ve füzeler ile o öteki olanlar üzerinde ve o coğrafyalarda hibrit
savaşlar verilmektedir... Bu savaşların yaratmış olduğu atmosferde insanlar
göçe zorlanmak da ve mülteci kavramını ortaya çıkarmakta ve savaş için
kapitalist devletler içinde kamuoyunun oluşumu ve savaş için gerekli olan
düşmanlıklar ve nefret söylemleri geliştirilmesine sebep oluşmaktadır.
Göçmenler ve mülteciler gelişmiş ülkelerin savaş için kendi kamuoyunu ikna
etmek için kullandıkları birer araca dönüştürülüyor, aynı zamanda bunlar
savaşlarda ön saflarda çatışmaya gönderilecek paralı askerler olarak da
görülmektedir…
İkinci dünya savaşı
sırasında Amerika oturum almak isteyenleri öncelikle savaşa gönderdi, sonra
onlara eğer sağ kalırlarsa oturum vereceğini bildirmemiş miydi? Savaşta
göçmenler ile öteki görülen ve eşit vatandaşlık hakkı olmayan siyahiler aynı
cephede aynı ülkenin çıkarı için kanlarını toprağa bıraktı ya da kan akıttılar…
Irkçı sağ birçok
ülkede iktidar koltuğuna oturdu bile!
Bugün ırkçı
partilerin seçim ile iktidara doğru emin adımlarla yürüyüşleri sistem için
strateji oluşturulan amacına uygun bir yol izlemektedir... Faşistler bugün
sevimli yüzlerini göstermektedir ama iktidarı tam ele geçirdikleri gün
Mussolini, Hitler’in tercihleri ve amaçları da ortaya çıkacaktır... Irkçı
sağ düşman olmandan ve onun ile çatışmadan iktidar koltuğunda uzun süre
kalamaz.
Sıkıştırılmış bir
zamanda, zaman ve tarih kırılmaktadır…
Sıradan bir insan
dünyanın hangi şehrinde olursa olsun kendisini sıkıştırılmış ve çaresiz olarak
görmektedir...
Elbette bir çıkış
yolu vardır, bize birinci büyük paylaşım savaşında Lenin ve arkadaşlarının
oluşturduğu çıkış yolu önümüzü aydınlatmaktadır... “Enseyi karartmadan” sınıf
mücadelesini yükselten ve sınıf dayanışmasını güçlendiren her hareket
kapitalistlerin kronikleşmiş savaş çılgınlığından çıkış yoludur...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.