Galata Gazete


9 Eylül 2025 Salı

Kemalist Paradigma ile Sol Yaratılır mı?

Kemalist Paradigma ile Sol Yaratılır mı?

Türkiye’de sol hareketin büyük kısmı, tarihsel olarak Kemalist paradigmadan etkilenmiş ve bu çerçevede şekillenmiştir. Ancak bu etki, solun bağımsız bir ideolojik duruş geliştirmesinin önünde ciddi bir engel hâline gelmiştir. Gerçek bir özgürlük mücadelesi, tarihsel ezberlerin dışına çıkılarak, özgün düşünsel zeminlerin yaratılmasıyla mümkündür.

27 Mayıs darbesi sonrası oluşan ve “68 Kuşağı” olarak anılan nesil, başlangıçta Kemalist’tir. Çünkü onlara öyle bir algı içinde eğitim verilmiştir ki, solcu olmak; Kemalist, laik ve hukuk düzenini savunan biri olmakla eşdeğer görülmüştür. TİP (Türkiye İşçi Partisi), kendi varlığını 27 Mayıs’a dayandırmış ve “O olmasaydı biz olmazdık.” demiştir.

Bunun elbette tarihsel bir derinliği vardır.

Sovyet dış politikası, 20. yüzyıl boyunca, anti-emperyalist cephe anlayışı doğrultusunda Türk solunu Kemalist rejimle uyumlu hareket etmeye yönlendirmiştir. Bu stratejik yaklaşım, ideolojik bağımsızlık yerine jeopolitik uyumluluğu öncelemiştir. Nitekim TKP, Moskova’da bir temsilcilik dahi açamamış; bu, Sovyet-Türkiye ilişkilerindeki hassas denge nedeniyle engellenmiştir. Bu teşvik, Sovyetler Birliği yok olana kadar geçerli olduğu gerçeğini hiç unutmamak gerekir.

TİP’i, işgal döneminde kurulan partilerden sonra bu ülkeye özgü sol akımın ilk gerçek adımı olarak değerlendirebiliriz. TİP içinde başlayan tartışmalar, gençlik hareketi ve sonrasında oluşan MDD (Milli Demokratik Devrim) hareketi, Sovyetler Birliği etkisine karşı bir isyanın sessiz hâlidir. Milli temelli başlayan bu ayrışma, zamanla THKO, THKP-C, TKP-ML gibi hareketleri doğuracak gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Bu hareketleri oluşturanlar da başlangıçta Kemalist gençlik hareketi içindeydi; anayasayı savunma adına mücadele etmekteydiler.

Eğer bu hareketlerin yalnızca başlangıcını referans alırsanız, Kemalizm’den kopmanız zorlaşır; bu da sizi, karşı çıktığınız sistemin ideolojik sınırları içinde kalmaya mahkûm eder. Ancak bu farklılaşan gruplar, kendi özgün örgütsel yapılarını kurduktan sonra yazdıkları ve davranışlarına bakarsanız, bu ülkeye özgü “Tam Bağımsız Türkiye / Kürdistan” idealini ortaya koyan bir hareket oluşturduklarını görürsünüz.

O dönemde bazı önder kadrolar, zamanla Kemalizm’le aralarına ideolojik mesafe koyma çabası içine girmiştir. Ancak bu çaba, dönem koşulları nedeniyle çoğu zaman sınırlı kalmıştır.

TİP’in gelişimine baktığımızda, ilk defa — ve partinin kapatılmasını göze alarak — Kürt sorunu masaya yatırılmış, bu konuda kongre toplanmıştır. Partinin içinden de Kürt sorununu merkeze alan farklı sol yapılar doğmuştur.

Bugün hâlâ Kemalizm damarından inatla beslenmeye çalışan bir soldan söz edilmektedir. Ancak bu inatla o yolda yürüyenlerin, düzeni değiştirmek yerine düzeni restore etme derdinde olduklarını görürsünüz.

Kemalizm’le ideolojik bağını koparamayan bir sol, sistemin meşruluk çerçevesi dışına çıkamaz.

Günümüzde bazı sol çevreler, Erdoğan karşıtlığını ideolojik bir çerçeveden çok, refleksif bir muhalefet biçimi olarak kurgulamakta; bu da solun sistem dışı alternatif üretme kapasitesini zayıflatmaktadır.

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.