Sanki Her Şey Normalmiş Gibi
Belediye zamları sonrası oluşması muhtemel tepkilere
bakıyorum. Sanırım büyük bir kanıksama var. Hayır, itiraz eden — benim gibi —
insanların dışında kurumsal bir tepki yok. Kurumsal tepki vermesi muhtemel
olanlarsa, “Ne tepki veririm, ne de kırlangıcımdan vazgeçerim” anlayışı içinde,
bu kanıksamanın içine kendilerini âdeta embedded (gömülü) yapmış gibi...
Eskiden, göstermelik olarak Mecidiyeköy metro ya da metrobüs
istasyonuna gelinir, turnikeden atlanır, özel güvenlik müdahale eder ve o eylem
ya da protesto orada biterdi. Zam yürürlüğe girer ve o zamlı geçiş, büyük
çoğunluğu rahatsız etmeden devam ederdi. Çünkü belediye yapmıyor bu zammı. Peki,
kim yapıyor? Piyasa!
Kanıksama...
Kadın cinayetleri, ortaokul çocuklarının motosikletle dükkân
taraması, valilik izniyle her durakta para toplayan, arabesk sunumlu, çaresiz
annelerin yüksek sesli isyanı:
“Ne olur, çocuğum yaşasın!”
Bir de durakların güvenliğin görmediği yerlerinde para
toplayan dilenciler…
Otobüs içinde yara bandı satan insanlar...
Her şeyi kanıksadık:
Her cuma muhalefet belediyelerine operasyon, pazartesi
günleri iktidar partisine geçmek için istifa eden meclis üyeleri...
Sonuçta Erdoğan’ın iktidarını bile kanıksadık.
Tek adam rejimi kimseyi rahatsız etmiyor.
İstifa edemeyen bakanlar kurulu üyeleri, kişiliksiz
bürokratlar, müdürüne göze girmeye çalışan; bu yüzden her türlü tacize,
mobbinge sessiz kalan muhtaç insanlar…
Bunlara da kanıksadık.
Peki, kanıksamadığımız ne kaldı?
Çok eşlilik mi?
Boşanmış insanların aynı evi paylaşması mı?
Diyanet İşleri Başkanı’nın cinsiyetçi açıklamaları mı?
Dalga geçen zam haberleri mi?
Ölümler, toprağa gömme töreni ve ardından gelen; “mezar
yapıyorum” bahanesiyle acılı aileyi soyup soğana çeviren yeni gelenekler mi?
Kaldırım taşı ya da Arnavut kaldırımı şeklinde döşenmiş yollarda
yürürken ayak parmağı kırmak mı?
Gereksiz yere düdük çalanlar mı?
Çakar araçların garip böğüren kornaları mı?
Direksiyon başındaki sürücünün, sinyal vermeden sadece baş
hareketiyle nereye döneceğini kaldırımda yürüyene göstermesi mi?
Sinyal lambasını sadece araç muayenesinde kullanan büyük
çoğunluk mu?
"Geçici" diye gelen ama kalıcı hale gelen vergiler
mi?
Gerçekten, biz neye şaşırmıyoruz?
Neden hiçbir şeye itiraz etmeden her şeyi doğal gibi görüp
kanıksıyoruz?
Tepki vermemek, tepki verememek; artık hayatta kalmanın,
akıl sağlığını korumanın bir yolu haline gelmiş gibi.
Bu noktada tepki vermemek bir tercih değil, tükenmişliğin
dışa vurumu oluyor.
Eleştiri kültürünü yitirmiş bir muhalefet, iktidarı yalnız
bırakır. Bu yalnızlıkta en çok da halk kaybeder, seçilmişler ise hapishanede
yapacaklarını anlatarak kendilerini avuturlar...
Kanıksamak, sessizliğe kapı aralar. Sessizlik de iktidarın
ve güçlünün işini kolaylaştırır.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.