Galata Gazete


5 Ekim 2025 Pazar

Bir İşgalin Gölgesinde Kurulan Cumhuriyet

Bir İşgalin Gölgesinde Kurulan Cumhuriyet

Türk resmi tarihini yazıcıları, elbette tarihi kırmış, biçmiş, yeniden anlamlandırmışlardır. Tarihin gerçeklerini, elbette, yeni kurulan devlet ve o devletin zayıf yönlerini göstermeyecekti: demir yumruk, demir irade, sarsılmaz yol! “Bir Türk dünyaya bedeldir!”

Modern Türk devleti adı verilen, hâlen içinde yaşadığımız Cumhuriyet’in kuruluşu üzerine binlerce destanlaştırılmış kitaplar yazıldığı gibi, içinde doğruların saklandığı dedikoduların da tarih diye anlatıldığına şahitlik ederiz. Sonuçta tarih, geçmişin dedikodusudur. Kimin anlattığına bağlı olarak anlamlar değişir. Genelde ulus devletinde tek yönlü anlatım tercih edilir, karşı anlatımlar yok sayılır ya da düşmanın propagandası olarak gözükür. Karşılaştırmalı tarih bizde sadece suç olarak kabul edilir ve bu konuda yazı yazanlara her türlü eziyeti reva görülür. Bizim tarihimiz tarih kitaplarından değil de o süreci anlatan romanların içinden öğrenmeye çalıştık.

İzmir işgali olmasaydı, modern Türk devleti olabilir miydi?

Elbette olamayacaktı. Çünkü Türkleri bir araya toplayan bu işgal, aynı zamanda yeni devletin kuruluş adımlarının Samsun'dan atılmasına sebep olmuştur. Sonuçta işgal öncesi İstanbul’dan çıkanlar, işgalden sonra Samsun’a çıkmıştır.

Kurucuları Samsun’da karşılayan İngiliz karakolunun memurları geçiş damgasını basmamış olsaydı, arkasından gelen konferanslar, toplantılar ve kurulan kongrelerle yeni devletin ya da var olan devletin kuruluş sürecini gerçekleştirebilirler miydi? Elbette gerçekleştiremezlerdi.

Yeni bir devleti kuracak olan kadrolar açsından sadece nasıl savaşılacağını bilmek yeterli değildir. Bu savaşı yürütecek maddi kaynak ve lojistik destek de önemlidir.

Eldeki kıt imkânlar ile bu yeni ülke nasıl kurulacaktı?

I. Dünya Savaşı yenilgisi yaşayan İttihat ve Terakki Partisi lider kadroları partilerini dağıtmışlardı, fakat hepten devletten ellerini çekmemiş devletin devamlılığı için yerine yeni oluşumların koşulları hazırlanmıştı. Kaçan lider kadroların arkasından açılan davalar, savaş suçunu konu edinen “cadı” avlarının ortaya çıkardığı dağınıklık; ancak ve ancak Anadolu toprakları (birilerine göre Küçük Asya) üzerinde oluşacak bir işgale karşı direniş dalgası ile toparlanabilirdi. İzmir işgali tesadüfen olmuş bir şey değildir, bugün çok dillendirilen projelerden ya da planlardan biri olma olasılığı yüksektir, çünkü hiçbir toplumsal olay tesadüfen ortaya çıkmaz.

İzmir işgali, öncelikle İstanbul’da başlayan ve Anadolu’ya yayılan protestolara sebep olmuştur. Yunan askerinin postalı İzmir’de toprağa değmemiş olsaydı, işgal altındaki İstanbul’da bu kadar geniş protestolar — üstelik İngiliz askerlerinin izniyle — alanları doldurabilir miydi? Elbette hayır!

İşgal altındaki İstanbul’da grevler oluyor, protestolar yapılıyordu ama işgalci güçlerle gerçek anlamda bir çatışma ve yeniden bir kurtuluş hareketi oluşmuyordu.

İttihat ve Terakki Partisi’nden kalan ve yer altı örgütü olan Teşkilât-ı Mahsusa’nın elemanları işgal altındaki topraklarda beklenildiği kadar fazla etkili değildi. Anadolu’da oluşan hareketlilik üzerine İstanbul Meclisi’nden alınan kararlar ve oradaki vekillerin Ankara’ya taşınmasıyla etkisini göstermiştir.

Peki, modern Türk devleti için en önemli olan bu işgal nasıl gerçekleşti?

Bu konu bizde fazla anlatılmaz. Sonuçta bu, “Yunan tarihidir!”

Oysa Yunan tarihi içinde yaşananlar aslında bizim iç işimizdir.

Venizelos’un hayatı, bizim tarihimizin başka bir yönünü anlatır. İzmir işgali öncesine kadar birçok olayın içinde yer alır ve Yunan halkı içinde popülerdir. Hatta kraldan daha çok adı geçer. Doğal olarak siyaset içinde bu popülarite, çatışmayı kaçınılmaz kılar. Sürgüne gider, iktidara gelir… Yani iktidar mücadelesinin her alanında onun ismini görmek şaşırtıcı değildir. Sonuçta sürgüne gitmek ve sürgünden güçlenerek dönmek, onun hayatının özeti gibidir.

Bizi ilgilendiren işgal öncesi yakın tarihe geldiğimizde ise:

Venizelos, İtilaf Devletleri’nin desteğiyle (Özellikle İngiliz) krala karşı bir darbe gerçekleştirerek 1917’de tekrar başbakan oldu. Kral, tahtını oğlu Aleksander’a bırakmak zorunda kaldı. Venizelos, Kral Konstantin ve Genelkurmay Başkanı Metaksas’ı Haziran 1917’de İsviçre’ye sürgüne gönderir. Bir ay sonra da Osmanlı Devleti, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan’a savaş açar. Kasım ayında Trakya’ya Yunan askerlerini gönderdi. Ardından 15 Mayıs 1919’da İzmir’e Yunan askerlerini çıkararak Anadolu topraklarını çıkararak "Büyük Yunanistan" (Megali Idea) hayalini gerçekleştirmeye girişir.

İşgalden sonra Venizelos, kendine o denli güveniyordu ki, parlamentodaki tüm sandalyeleri kazanmak için 7 Eylül 1920’de meclisi feshederek erken seçime gitti. Kasım ayında yapılan seçimlerde Venizelos kaybetti. Bu seçimi kaybetmesi elbette sadece iç işlerindeki olaylar etkili olmamıştı, o sırada işgal topraklarda gelişmeler ve o gelişmelere karşısından emperyalist devletlerin özellikle İngilizlerin çıkarı da değişmişti. Yerine gelen kral, var olan işgalden faydalanmak istedi ama artık İngilizlerin çıkarı bu işgale karşı tutumunu da değiştirmişti.

Mudanya Mütarekesi (3-11 Ekim 1922)olarak tarihe geçen anlaşmayla, Yunanlıların Anadolu’daki varlığı sona erdi.

Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti, imzaların atıldığı gün Osmanlı devleti fiilen ortadan kalkarken yerine Ankara merkezli devlet (tanınmış olarak) fiilen kurulmuş oldu.

Venizelos’un iktidarı, Yunanistan’ın Anadolu’ya asker çıkarması, İngiliz desteği, ardından bu desteğin çekilmesi ve iktidar değişimi... Tüm bu gelişmeler olmasaydı, savaşın seyri çok farklı olabilirdi. Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi, doğrudan Yunan iç siyasetiyle ve İngiliz çıkarları ile bağlantılıdır.

Bu da bize gösteriyor ki, tarih sadece bizim ne yaptığımızla değil, aynı zamanda karşımızdakilerin ne yaptığıyla da şekillenir. Resmî tarih anlatılarında bu karşılıklı ilişki çoğunlukla ihmal edilir.

Tarih, sadece bizim hikâyemiz değil; aynı zamanda başkalarının bizim üzerimizde kurduğu hikâyelerdir.

İsmail Cem Özkan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.